İçeriğe geç

ALGI YÖNETİMİ VE İDRAK KAYMASI..!

ALGI YÖNETİMİ VE İDRAK KAYMASI…!
(Bu makale sonuna kadar okunursa algılarımız belki bizim olabilir)
(Çok geniş örneklemelerle izahı mümkün iken Ortam Müsait olmadığı için sadece özetleyebildik. Gayet Sakin ve Sabırla okunup istifade etmek mümkündür)
“Ey iman edenler, eğer bir fasık, size bir haber getirirse, onu ‘etraflıca araştırın’. Yoksa cehalet sonucu, bir kavme kötülükte bulunursunuz da, sonra işlediklerinize pişman olursunuz.”Hucurat/6
Peki nedir Bu ALGI? Duyu organlarımız tarafından kaydedilen uyarıcıların beynimiz tarafından örgütlenip, yorumlanarak anlamlı hale getirilmesi olarak tanımlanmaktadır.
Psikolojik Operasyon yabancı hedef kitlenin duygularını hedeflerini, mantıklı düşünme yetenekleri ile yabancı devlet ve organizasyonlar gurup ve bireylerin tutumlarını etkilemek üzere seçili mesajlar göndermek için uygulanan planlanmış operasyonlardır.
Kitle iletişim araçlarının geliştiği çağımızda savaşlar tank ve toplarla yürütmek Maddi kayıplarla beraber toplumda taraflar arasında son derece tamir edilmeyecek travmalar açtığı için en masrafsız ve rahat olan yöntem algı operasyonları ile yürütülen kansız savaşlardır.
Algı yönetimi kavramı, “stratejik iletişim”, “bilgi savaşları’’, “propaganda’’ ve “psikolojik operasyonlar’’ gibi kavramlar ile birlikte düşünülmekte ve bu kavramların içeriği birbirini tamamlamaktadır;
Algı yönetimi, ikna, propaganda, manipülasyon, yöntemleri ile şekillenir.
“Olmamasına razıyım, Oluyormuş gibi olmasın yeter.”(Franz Kafka)
Algı yönetiminde gerçekte olmayan ama olmuş veya oluyormuş gibi senaryoların hazırlandığı mekanlarda kazıklanmaktır.
Uzun bir zamandan beri dünya çapında uygulanan bir sistem doğrultusunda uygulandığını görmekteyiz. İnsanoğlunun diğer insan kitleleri üzerinde kontrol gücü elde etmeye çalıştığı tarih öncesi zamanlardan beri her zaman küçük yönetici gruplar büyük insan kitlelerinin zihinlerini kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye çalışmışlardır. Siyasetin stratejisini yönetenler için Diğer bir tabirle en üst düzeyde Çok karmaşık Psikolojik harp tekniğidir.
Sosyologlar kitlelere bir şeyi yaptırmak için yeryüzünde üç etkili yol bulunduğundan söz ederler: Zor kullanma, PARA ile satın alma ve inandırmak.
Çağdaş Devletler ister iç siyasette ister uluslararası siyasette devletlerinin bekası ve menfaatleri için dahili ve harici düşmanla veya rakipleri ile her zaman direk savaşmaz ve direk muhattap olmadan kurumsallaşan bir tarzda hukuka aykırı ve makuliyeti ahlak bilimcilerce red edilen asimetrik güvenlik mekanizmaları oluştururlar.
Nitekim Feto örgütü operasyonlardan kurtulmanın çaresini Ulusal ve uluslararası alanda elleri kelepçeli, mahpus hamile kadın görüntüleri ile mağduriyet psikolojisi yaratmadı mı?
Bu mekanizmalardan en önemlisi muhattap aleyhine kendileri lehine kamuoyu oluştururlar, Kamu desteğini de ALGI operasyonu denen harp tekniğini mümkün olan her vesile ile yaptıklarını herkesçe bilinen bir gerçektir.
Algı Yönetimi Metotlarının kullanıldığı bazı temel alanlar,
1-Reklam ve Siyasi Propaganda
2-Eğitim
3-Geleceği Programlama(her türlü yazılı ve görsel faaliyetler)
Gelecek programlama şudur. Siz bundan yirmi sene sonra gündeme alacağınız bir konuya kitlelerin vereceği tepkiyi yumuşatmak ve onları alıştırmak için film ve dizilerle bu konuyu onların gündemine sokarsınız. Bunların bir kısmı “bilim kurgu” adı altında insanlara verilir
4-Spor Siyaset ve Din(İspanya kralı Kırk yıl İnsanları nasıl ki Seks ve sporla köle olarak idare ettiyse, Müslüman beldelerde Din Bel’amları Firavunların bekası için din’i onlara uydurdular.
5-Yiyecek Su ve Hava
6-Uyuşturucular
Her türlü bağımlılık üreten madde ve nesne bu kategoriye girer. Bu içki de olabilir bir türlü gözünüzü alamadığınız ve sürekli kontrol ettiğiniz telefonunuz da olabilir. Burada amaç insan kitlelerini mutlaka bir şeylere bağımlı kılmaktır.
Bunun dışında insanlarda türlü psikolojik sorunlar uydurup onlara farklı uyuşturucu maddeleri (ilaç) olarak verip alıştırmakta mümkündür, Bağımlılık üreten madde ve psikiyatrik ilaçların kullanımı oranları korkunç boyutlardadır.
7-Elektromanyetik Spektrum
Tüm etrafımız telefon, televizyon, wireless, telsiz sinyalleri gibi on binlerce farklı sinyalle doludur. Koca bir elektromanyetik çorbanın içinde pişen minik köftelere benziyoruz. Bugün elektromanyetik sinyallerin beynimiz üzerinde etkisi olmadığını iddia etmek komikliktir
8-Televiziyon ve Bilgisayar ve Akıllı telefonlar(Her Mahalle veya köyde ilkel bir Ajan, vezir veya din adamı bel’am yok, ama her evde ve cepte firavunu temsil edebilecek Bilişim frekansları algıları sorunsuz yönetiyor)
Nitekim yakın zamanda Siyonist İsrail’de bir sosyal medya platformu 33 ülkeye yönelik kurdukları 30 bin sahte hesaplarla seçimleri etkilediğini ve bunun karşılığında 60 milyon Euro para kazandıklarını açıkladı.
9-Nanobotlar : Bunu biraz izah edelim
Nanabotlar zerre küçüklüğünde robotlardır ve Nano teknoloji şu an bunlar üzerinde çalışmakta. Yapılan çalışmalardan bazıları bu toz zerresi küçüklüğündeki robotları nefes alma yoluyla insan beynine sokarak orada bir takım reaksiyonlar oluşturmak üzerine. Örneğin farkında olmadan beyninize sokabilecek Nanobotlar beyninizin farklı bölgelerini çeşitli elektrik sinyalleriyle uyararak sizi aniden saldırganlaştırabilir veya tüm enerjinizin tükenmesine sebep olabilir. Ya da bazı eylemleri yapmanızı sağlayabilir. Bu konu hakkında şu an çalışılıyor ama hangi aşamada olduğu konusunda Piyasaya bilgi verilmiyor.
Bugün dünyada uygulanan Algı yönetimi iç ve dış düşmanlara karşı en etkili, savaş yöntemi olarak uygulanmaktadır.
İkinci Dünya Savaşı konvansiyonel savaşın yanında Asimetrik Savaş’ında tüm yıkıcılığı ile kendini hissettirdiği bir savaştı.
İşte Asimetrik Savaş örneklerinden biri;
1944 yılında bugünkü CIA’nin atası olan Amerikan İstihbaratı OSS,Almanya’ya karşı ilginç bir operasyona imza attı.
Operasyon sürecinde Almanya’nın lideri Führer Adolf Hitler’in yakışıklı bir resmi bulunan pullardan birinin aynısını ufak bir farkla bastırıyor. Ufak fark; Hitler’in yüzünün yarısı çürümüş ve kafatası ortaya çıkmış haldedir.
Pulun üzerinde bir de FUTSCHES REICH (MAHVOLMUŞ IMPARATORLUK) yazmaktadır.
OSS hiç üşenmeden üzerinde Almanya’da yaşayan insanların adreslerinin olduğu binlerce mektup zarfına bu pulları yapıştırdı. Geriye tek bir sorun kalıyordu.
Mektuplar nasıl dağıtılacak, Alman posta servisine nasıl sokulacaktı?
OSS bununda üstesinden gelmeyi başardı. Amerikan uçakları önce bir posta treni buldular. Sonra treni havaya uçurdular. Etrafa binlerce mektup saçılmıştı.
Amerikan savaş uçaklarının yerini kargo uçakları aldı ve mektuplarla dolu çuvalları enkazın üzerine boşalttılar.
Mesaj netti; “Sizin postanıza kadar gelip girdik. Daha fazla direnmenin anlamı yok. Bu iş bitti!”
OSS’nin bahsettiğimiz bu operasyonunun ismi “Operation Cornflakes” yani “Patlamış Mısır Operasyonu ”dur.
Düşman sizi yönlendirir ve sizi mağlubiyete sürükler. Kedisi de bir film izliyormuşçasına patlamış mısırını alır ve keyiflice sizi izler!
Nitekim Küresel güçlerin barış adına tüm dünyaya söylediği yalanlar ve attığı kazıkların bir gün arşivleri umuma açıklanırsa dünyaya Ne kadar hormonlu yalanlar ürettikleri ve kullandıkları gayri meşru teknikler tüm dünyada küresel siyasal depremlere ve sarsıntılara sahne olacağı da stratejik bir gerçek olarak işin mağdurları ancak o gün hakikati tüm çıplaklığıyla görebilecektir.
Kısaca Mert olan büyük halk yığınlarını, Namertçe tilki siyasetiyle aldatıldılar.
Basiretli Alim ve aydınlar tüm bu oyunları zamanında görmelerine rağmen algı operasyonları onları duyulmaz kılmıştır. Alimler felaket gelince görürler cahiller gidince görürler.
Büyük Şeytan ABD’nin Eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’ın “Bir şeyin gerçek olması pek o kadar önemli değildir; ancak gerçek olarak algılanması çok önemlidir” sözü algı yönetiminin günümüzde ne kadar önemli olduğuna işaret etmektedir.
21:YY da tüm dünyada savaşlar tamamen ALGI yönetimi üzerinden devam ediyor ve algı yönetimini yöneten stratejisiler devlet ve toplum psikolojisi üzerinde uzmanlaşmış uzman yalancılardan oluşur. Bu uzmanlar yalan, İftira ve çamur makinalarıdır, Bu meyanda dünya istikbarnı yöneten tüm ülkelerde düşünce kuruluşları vardır, Bu akıllılar sömürge politikalarını yazarlar ve aktörlere icra ettirirler.
Irak, Suriye, Libya, Filistin, Lübnan, Yemen hep yalan ve uydurma algılarla yakıp yıktılar bizlere de şok haberler diye yutturarak, Yerelde olmayan oluşmayan hadise ve olgular üzerinden akıl kaymasını yaşattılar.
Irak, Suriye ve Libya’nın kimyasal silahlarını birleşmiş milletler inisiyatifiyle tasfiye etmelerine rağmen tekraren Sahte bilgi belgelerle varmış gibi gösterip, yanına barış ve insan hakları bahanesini de yamalayarak barış adına yüz binlerce ölü, Bir o kadar yetim ve kocasız kadın ve milyonlarca mülteci ve harap edilmiş bir Ortadoğu coğrafyasını kendi devlet ve menfaat bazlı yalanlarına kurban ettiler.
Nitekim Suriye’de sahaya sürülen 2700 kişilik İngiltere’de asimetrik savaş eğitimi almış beyaz baretliler denen masum şapkaların altına daha önce kurgulanmış kimyasal yalanları ve işkence seanslarını teknolojinin yardımıyla ve sahte animasyonlarla tüm dünyaya zalim Esed yalanlarıyla pazarladılar.
Filistin’de devam eden direnişe destek veren Yemen İslam Cumhuriyeti, bugünlerde Şeytan ABD’nin hedef tahtasına oturtulmak için Yemenli ayrılıkçılar, Yemenli Husiler, Yemenli grup diye tanımlayarak bunlara uluslararası hukukta terörist tanımlaması yaparak linç edebilecek kılıflarını hazırlıyor, sebep anti Siyonist ve anti sömürgeci bir siyaset izlemeleri.
Tüm dünyaya ve kendi halklarına da kendilerini hümanist bir siyasetçi diye bir algı oluşturdular.
Bunun için Napolyon bir gazeteci düşmanım olacağına, bir ordu düşmanım olsun daha iyidir. Çağımızda Enformasyon en etkili algı yönetimi ve eşekleştirme aracıdır.
Günümüzde Savaşlar hiçbir zaman dürüstçe yapılmadığı gibi hep hile ve desiselerin arenası olmuştur. Tek bir istisnası varsa Peygamber ve İmam Ali(as)ın Stratejisidir ve kendisine siz de bir hile ve desise yapın dediklerinde “ Allah korkusu olmazsa Araplarda benim kadar hilenin yolunu, yordamını bilen insan tanımam” demiştir.
Beşeriyet arasında bu hile ve desiseler o kadar yaygınlaşmış ki Sözde Savaş Hukuku olmasına rağmen bu hukuk hep Kitap sayfalarında esir ve nesir kalmıştır.
Çağımızda teknolojinin himmetiyle, Enformasyon ve yüksek bilinç ile diğer manipülasyon araçları, çok geniş kitlelerin iradesini de algılarını da yönetmek bu imkânların sahipleri için çok kolay hale gelmiştir.
Psikolojik bir vakıa olarak yalanın tekrarı yalanı uyduranı da yalana inandırır.
Psiko sosyal bir gerçek olarak Neye nasıl bakarsan öyle görürsün misali.
Günün birinde adamın baltası kaybolmuş, her gün dükkânının önünden geçen çocuğun sanki saklanarak oradan geçtiğine kanaat eder ve baltasının bu çocuğun çaldığına kanaat getirir, neticede baltasını başka yerde bulunca ne kadar yanıldığını anlar.
İşte bundan dolayı algılar doğru çalışmaz ise idraki de, anlaşılmaz kılar veya yanlış bir kanaatin kurbanı olmak zorunda kalır. Aklın yanlış algılara kurban edilmesine de akıl kayması da denebilir.
Bütün dünyada şu anda siyaset bilimini iğfal edenler, Büyük kitleleri yazılı ve sözlü olarak yanlış algılarla diğer bir tabirle eşekleştirerek yüklerini sorunsuz taşıtma gayretindedir.
İşte bunun için şu stratejik tespit doğru bir önermedir diyebiliriz ki;
“Savaşları kapitalistler planlar, Silah tüccarları organize eder, Aptallar başlatır, ve Masumlar ölür….!!! “
Bunun için psiko analiz merkezlerine yüklü miktarlarda yatırım yaparak kitleler üzerinde farklı algılar oluşturarak ve akıl kaymasını sağlayarak siyasi kariyerlerini koruyorlar. Bu sömürge siyasetinin tüm figürleri ölümünden sonra hep lanetle anılmışlardır.
Akıl tutulması da diyebileceğimiz, hakikatte yanlışların doğru, Doğruların da yanlış olarak idraklere enjekte eden Muaviye gibi sahtekârlar tarihte Yüz bin ahmak’a Cuma namazını çarşamba günü kıldırdıklarını ve hiçbirinin bu yanlış uygulamaya itiraz etmemelerini akıl kayması ile izah etmek mümkündür.
Tüm düşünce kuruluşları ve anket şirketleri algı yönetimi için mükemmel birer manipülasyon ünitelerdir.
Ülkemizde de 12 Eylül’ün mimarları Amerika’nın gayreti ile halkın çocuklarını yalanlarla kutuplaştırarak kaos ve kargaşa ortamını halkın parası ile oluşturarak cuntanın meşruiyetini algılarla oynayarak meşrulaştırmanın gayri meşru tiyatrosunu da seyrettik.
Sonuçta biri sağdan, biri soldan olmak üzere işkence odalarına hapsedilen ve garip bir tiyatronun esas gerçek perdesini de seyrettik. Âmâ bitince ama geçince, Amma yok olunca fark ettik.
Hitlerden, Stalin’e kadar birçok Siyasetçi “Ben olmazsam ülke batar” diye kitlelere her vesile ile korku psikolojisi enjekte ederek, Kimileri de şiddet unsuru ile korku psikolojisi üreterek kitleleri teskin etmiştir.
Dünya siyaset tarihinde ekseriyet algılarda şiddet yöntemi kullanılmıştır.
Şili’den bir örnekle izah edersek, General Pinoşet bir gün tebdili kıyafet ile sinemaya gider ve seyircilerin arasına oturur, Film başlar başlamaz, ilk olarak Pinoşet’in heybetli bir fotoğrafı yayınlanır, sinemadaki herkes ayağa kalkar ve alkışlar, Pinoşet’in yayındaki bakar ki yanındaki kalkıp tezahürat yapmıyor, eğilir ve yanındakinin Pinoşet olduğuna bakmadan, hey arkadaş sen de kalk alkışla burada bu pezevengin çok ajanı var bu pezevenk için ölüme gitmen gerekmez. demiş..!
Ölüm algısı zoraki gayrimeşru saygıyı doğurmuş.
“Kenya’da İngiliz hakimiyetinin olduğu zamanlarda bir mahallede bir İngiliz öldürülüyor. Mahallede yüzlerce insan yaşıyor ve İngiliz Hükümeti mahallenin tümünün idam edilmesine karar veriyor. Aldığı bu karara yüreği dayanmayan Kraliçe Elizabeth 20-30 kişinin affedilmesini istiyor ve o 20-30 kişi dışında herkes idam ediliyor. Ama akıllarda kalan Kraliçe’nin ne kadar asil ve soylu bir davranış gösterdiği oluyor” İşte algı yönetimi bu kadar saçma ve hakikati tersyüz eden bir edepsizliktir.
Nitekim bugün Suudi firavunları kasıtlı ve bilinçli bir şekilde Yemen’in garip, yoksul halkının üzerine son model savaş makinaları ile acımasız bomba yağdırmanın kendilerince izahı “Yemen’in çocukları üzerinde öyle bir korku algısı oluşsun ki nesiller boyu bu algı devam etsin ”itirafları şiddet algısının en rezil itirafıdır.
Beşeriyet akıl kaymasına müptela olmuş ki, akademilerinde yalan üreten beyin fırtınalarını akademik ihtisas payesi ile ödüllendirme gayreti ve rezaletini de realize ediyor.
İnsan bazen karşılaştığı eşya ve olayları idrak edip yorumlamakta aciz kalınca bu olgulara olağanüstü anlamlar yüklemeye çalışır. İşte Hello dayı da onlardan biridir.
Halil dayı hacca gitmiş. Medine’de otelin otomatik kapısı o girerken açılınca, ilk defa gördüğü için “Sübhanallah!” demiş hayretten.
Abdest almak için elini musluğun önüne verince su akmaya başlamış,Heci Halil suphanallah ve La ilahe İllallah Allah’ü Ekber çekmiş,
Sabah namazında otelin hoparlörü olduğunu bilmeden, Bir sesin Aselatü hayrun minennevm sesinin vahiy meleğinden çıktığını hesaplamış,
Mescid-i Nebi’de namaz kılarken, büyük şemsiyeler açılmış ve namaz kıldığı yeri gölgelemiş.
Yürüyen merdivenin önüne gelmiş merdiven çalışmaya başlamış,
Buna da ayrıca hayret etmiş ve Allah’ın sevgili kulu olduğuna kanaat getirmiş.
Nihayet Halil Dayı, Peygamber(sav) Efendimiz ‘in makamına gelip diz çökmüş ve seslenmiş:
“Ya Muhammed, hele bak kim geldi!. Hele bak, hele bak..”
Sonuçta Hello dayı da algılarının kurbanı olmuştur.
Sonuç; Algılar doğru teşhislerle yönetilmezse akıl yanlış kararların kurbanı olur. Günümüzde tüm sömürgecilerin politikalarının ilk basamağı hedef kitlenin algılarıyla oynamaktır. Bu nedenle onlar için medya onların vazgeçilmez tapınaklarıdır.
Nihayetinde Allah’a iman edenlerin dayanak noktası Yüce Allah’ın Sonsuz ilim ve Kudreti olduğu için “Onlar hileye başvurdular, Allah da onların tuzağını boşa çıkardı. Allah hileleri boşa çıkaranların en hayırlısıdır.) Ali İmran/54
Beşeriyet için ekseriyet Kurumsal bazda üretilen yanlış algılarla idrak kayması potansiyel bir kemiyete dönüşse de, İnananlar için Allah dayanak noktası ise gerisi lafu güzaftır.!
Allah’a dayanan ve sadece O’ na güvenen Muvahitler Kesin olarak Mutlaka üstün geleceklerdir. selam olsun…!

Tarih:Genel

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir