BİZ VE ONLAR
Şimdiki Neneler eskiden onlarda genç ve güzeldi, Ama gayet saygılı terbiyeli, sadık, hoşgörülü, kanaatkar, vefalı,ve umut dolu bir kültürün insanları idi,
Evleneceği erkekten tek bir hayalini isterdi o da Sınger dikiş Makinası idi,
Şimdiki genç kızların umutları karada kat, denizde yat, Havada seyahat, Kaynanasız hayat, oh ne güzel hayat. !
İşte makasın ağzı elli yılda ne kadar açılmış görün.
Sadece bu beklentiler üzerinden gerçekleşen evlilikler genç kızların mutluluk ve uzun soluklu yuvalarına çare olmadığını okuyoruz, görüyoruz, Ülkemizde yapılan evlilikleri %30 u ilk beş yılda yıkılıyormuş, Korkunç bir sonuç, Çare nenelerin ve dedelerin sadakat, anlayış, itikat, kanaat ve vefasında aramak belki bu çöküşe engel olacaktır.
Seksen yaşını devirmiş bir dede ve neneye sormuşlar bu kadar yılı nasıl devirdiniz, Cevap ilginç; Eskiden aramızdaki sorunlarımızı tamir ederdik. Şimdiki evliliklerde elektrik kesilince şarteller yanıyor lamba ve mum ile idare edip şartel değişene kadar sabır ediliyordu. Saygı ve hoşgörü üzerine bina edilmeyen evliliklerin bekası olmaz.
Dervişe sordular, Evliliğin bekası neyle mümkündür, Cevap “O Deli olunca siz veli olun, Siz deli olunca o veli olsun yeter.”
Fistanın çiçekli olsun belki Fistandaki gül ve Lalelerin resmi ruhlarda yer eder ve belki daha mutlu yuvaları olan bir toplum oluruz.
Evlerde ihtiyarların başköşelerde oturtulduğu, yere kurulan sofralarda tek tabaktan yemek yendiği, büyüklerin sözü üstüne söz söylenmediği, habersiz gidilen sürpriz misafirliklerin olduğu günlerdi.
Babalarımızın cebinde paraları varken, eve yağ, çay, tüp, şeker alamadığı zamanlardı. Annem bahçede ocak kurup odun ateşinde yemek pişirir, mutfakta ki tüpü misafir geldiğinde çay demlemek için saklardı. Bizim yani çocukların anlam veremediği yoklukların yaşandığı, Terörün zirve yaptığı, babaların eve biraz geç kaldığında annelerin inanılmaz şekilde telaşlandığı tehlikeli dönemlerdi.
Bir gün babam elinde kocaman bir Ayçiçek yağı tenekesiyle avlu kapısından içeri girdi. Annemin nasıl sevindiği buna karşılık babamın yüzündeki biraz muzip biraz mahcup gülümseme hala gözlerimin önündedir.
Annem gidip babamın elindeki yağ tenekesini aldığında çok şaşırarak
– bu boş dedi
– doluydu hatun dedi babam ve devam etti
– elimde bunu gören komşular abi biraz ver diyerek kaplar getirdiler bende herkese biraz, biraz verdim bize de bu kaldı. Yok diyemezdim ya…
Evet, yok denmezdi. Çünkü o günler yokluk içinde bile yok denmeyen günlerdi. O günler, çok güzel günlerdi.
Paylaşmanın güzel olduğu bu günleri tesis edersek Belki uzun soluklu yuvalarımız olur.
Çağdaş modern lüks ve refaha motive edilmiş nesillerin örnek alabileceği Tüm Dede ve Nenelere selam olsun.!
İlk Yorumu Siz Yapın