İçeriğe geç

BU BEN MİYİM?

BU BEN MİYİM..?
( Kimileri İçin Önemli bir soru olabilir)
İnsanoğlu için en büyük sıkıntı her zaman cehalet olmuştur.
İşte bu en büyük sıkıntının çaresini de yüce Allah peygamber dediğimiz öğretmenlerle tedavi etme cihetini irade etmiştir. Hz. Ali “Benim belimi iki tip insan kırmıştır; Biri ibadetlere dalan cahiller diğeri de ilmiyle amel etmeyen alimlerdir.” Evet bu iki kesim hiçbir zaman kendileri olmayı beceremediler, kendileri olmayı becerenleri bulmak oldukça zordur. “Allah’ı bulmak kolay ama Allah’ı bulanı bulmak oldukça zordur.”(Şeyh Muhyeddin-i Arabi ra)
İnsanların çoğu beynindeki fikir ve kalbindeki zikir ile yaşamıyor, Sırtındaki Çul, cebindeki pul ile yaşayanlar kendileri değildir.
İşte bu ikisi bu Din’in ve ideolojilerin sürekli kamburları olmuştur. İlim sahibi pehlivanların yenemediği tek kişi cahildir. Muaviye Hz. Ali(as) nin elçisine şöyle demiş, git Ali’ye söyle Yüz bin kişiye Cuma namazını Çarşamba günü kıldırdı ve Erkek deveye, dişi demişler Bu cahillerle ve ahmaklarla savaşabilecek mi. ?
Muaviye’nin tescilli dalkavuku Amr Bin As’a soruyor, Ali’nin Zülfikar’ından daha keskin ve güçlü bir silah var mı acaba?
Amr,Var dedi “Halkın cehaleti dedi.
. ..Büyük Filozoflar İbn-i Sina ve Ebul Ala El Muarri şöyle diyor ya “İnsanların yarısının aklı var dini yok, Yarısının dini var aklı yok” temennimiz akıl din bütünlüğünün hakim olmasıdır.
Oysa Yüce Allah’ın insanlara en çok hitabı Kitab-ı Kerimde 137 kez “Düşünmüyor musunuz.? Akıl etmiyor musunuz.?” Aklını kullanmayan ve düşünmeyen biri her şeyden önce kendi zalimidir. Kitabı kerimde Aklını kullanmayanların pisliğe mahkum olacakları ve Zalimlere de ateş dokunacağını Okumak mümkündür.
Hz.Ali (as)”Allah sizi hür yaratmıştır köle olmayın” dememiş mi?
Günümüz dünyasında Paranın, Makamının, İlminin, Etiketinin, Gücünün, Kısaca Nefsinin ihtişamının, Köleleri gibi Köleliğin yanında Modern köleler sınıfı içindeki Bankaların kölesi, Çek senet kölesi, Kumar İçki Köleleri, Şans oyunlarının şanssız köleleri gibi liste uzayıp giden kategoriler de saymakla bitmez.! Bunların hiçbiri kendisini kendisi sayan ve hakikatte kendileri olmayan gafillerdir.
Oturduğu Ev, Bindiği araba ve hanımının dırdırından bıkıp, Maaş bordrosu ile bankalara sığınanlar ve orda sıkışıp kalan kölelere özgürlükten bahs etmek kadar bir saçmalık yoktur; Bu gurup taksitle yaşayan ve borçlu ölenler çağdaş kölelerdir.
Firavunların piramitlerini oluşturan taşlar ve karın tokluğu arasında sıkışanlar hayattan zorla zevk alan klasik köleler de ise ortaçağ versiyonlarıydı.
Hz Ali(as) Şia’sının biri “Ya Ali ne emredersen emret senin emrindeyim” demişti. İmam Ali “Öyle deme Hak bildiğin şeylerde bana tabi ol” Demiştir. Neden.?
İmam kendisinden sonraki nesillere siyasette ve İdarede insanların mutlak itaatini kabul etmeyin Felsefesini öğretmiştir ve iradenin ipoteğini Red etmiş;
İnsanlara da insanlığa da Bilinçli bir toplum oluşturmanın ilk ve son mesajı bu değil mi ? Ey sosyologlar.! Ey siyaset bilimciler.!
Bazı insanlara sorsan sen kimsin? Kendini sana tarif edemez çünkü o bir başkasıdır.
“Kendini bulan İnsanın bu dünyada Kaybedecek bir şeyi kalmamıştır, İçindeki İnsanı anlayan tüm insanlığı anlamaya başlar.”(Stefan Zweign) İçimizdeki İnsan Vicdandır, Vicdan fıtrattır ve fıtrat pozitif değerlerle eğitilirse amacına uygun bir yaratık yetişmiş olur aksi halde topluma bir bela mal olacak.
Sokrates’i dinleyelim “Sorgulanmamış bir hayat süren insanların hayatı kendi ellerinde yada kendi kontrollerinde değildir, Onların denetimi dışarıdan gelmektedir.”
Kimlik dağılmasında ne olur?
• Saflık ile güvensizlik, açgözlülük ile kanaatkarlık, utangaçlık ile Riya, çekingenlik ile kibir gibi çelişen karakter özellikleri.
• Gelecekteki rollerine hazırlıksız olma, geçmişine kayıtsız kalma gibi zamansal kopukluk.
• İçtenlikten yoksun olup başkalarının davranış, ifade, düşünce ve yaşam tarzını taklit etme.
• Boy, kilo, ses gibi fiziksel özellikleriyle ilgili takıntı ve yanlış değerlendirmeler.
• Yalnız kalınca büyük bir içsel boşluğa düşme.
• Cinsiyetinden hoşnutsuzluk.
• Vicdan, ahlak, etnik ve kültürel normlarında tutarsızlık olur. Kimlik dağılması ağır psikopatoloji işaretidir.

Hz. Ali (as)”İnsanları bilinçlendirin ve bırakın onlar yolunu bulur” İfadesini çağdaş akademilerin kapısına yazmak gerekmez mi?
Bu meyanda Halil Cibran’ın şu sözü kayda değerdir. “Bugüne kadar yalnızca ‘Sen Kimsin’ diye soranlara ne cevap vereceğimi bilemedim.!”
Buyurun görelim;
Hitler Almanya’da yönetime el koyunca bilim adamları toplandı Aldof Hitler’e şöyle dediler Efendim nasıl bir Anayasa istersiniz.? Demişler ve keyfe zevke uygun Başkanın, kralın iştahına göre utanmadan cübbeleriyle topluma istikamet verilmiştir. Böyle birileri acaba kendileri midir.?
Bir zamanlar İran’ın meşhur Sebzivar kenti İl’inin valisi bir gün odacısına “Bugün patlıcan ezmesi yeseydik güzel olurdu”, Odacısı he valla Vali’m güzel olurdu, Vali “bir karpuz yeseydik güzel olurdu” dedi odacısı yine he valim güzel olurdu. Vali kapıcısına ulan ben ne diyorsam sen de güzel olur diyorsun “dedi Odacısı “Tabii ki benim iştahım Vali’min iştahıdır” diye cevaplar.
Bazı insanların iştahı, Bağırsağı, Kulakları, Gözleri, Ve beyni yoktur, çünkü onlar başkalarıdır. Şeklen kendileri olsa bile İdrakken başkalarıdır, Başkalarının kafasıyla yatar başkalarının Fikirleriyle ile uyanırlar Tercih hakları ve şansları kalmamıştır. Çünkü mürşidi gece yatakta kaç kez döndüğünü bilebiliyorsa Seçenekler onlar için anlamsızdır.!
Binlerce örnekle çoğaltmak mümkündür.
Bizde de örnekleri var post modern darbe dönemlerinde hukukçuları bir salona toplayıp hizaya geeelll.! Komutları verilmedi mi.?
Birilerinin sizin yerinize düşünmesi doğal olarak sizi de siz olmaktan çıkarır.!
.. Lütfen bu yorumu okuyanlar bana şunu yazsınlar “Bugün tüm dünyada Benim yerime ! ?
Şeyhim, Liderim, Başkanım, Pirim, Kralım, Hünkarım, Şefim, Ustam, Ustadım; Gavsım, Hoca efendim, Mürşidim vs. deyip AKLI’NI ve İRADESİNİ başka birilerine bırakan insanların sayısını merak ediyorum.? Bilen var mı? Yazsın..! Sosyologların bahs ettiği sürü psikolojisi bunlarla vücut bulur.(Algı yönetimi ve İdrak kayması) Makalemize bakılabilir.
Sürü psikolojisinin hakim olduğu toplumlarda tüm horozlar aynı zamanda ve aynı ritmikte ötmek zorundadır. Aykırı ritmiğe tahammül edilmez. Çünkü bir fabrikanın tüm fizyolojisi ve etkinliği tek şartele bağlıdır. Aynen Ağa Misali Marabanın biri ağaya sormuş ağam sizin bu ağalığınız ne zaman bitecek? Ağa haklı olarak ” Sizin eşekliğinizin bittiği gün bizim de ağalığımız biter” demiş.
Kendini başkasına benzeten kim olursa olsun kendinden kaçar aceleci ve ısrarcı bir tavırla kendini inkar eder, Tarihi ve toplumsal fıtratını sosyal ve kültürel içeriğini değer yargılarını ketmederek, kendini hor görmeye başlar, Kendini bir yabancının eteğine doğru koşuşturur, Her sarı saç ve mavi gözlüyü kendisine aynı topraktan doğanlardan daha üstün ve daha güzel bulur, O’na karşı din gelenek ve kültürünü oku ve artık O’nun için sarı saçlı ve mavi gözlü rol modeldir. Bunun da gerçekte karşılığı dejenerasyon ve asimilasyondur.
Diğer tabirle alinasyondur. Bu tiplere Yüce Allah’ın hitabı “Akılları var ama düşünmezler” ve nihayetinde ilahi hitap bunlar için “Biz aklını kullanmayanları pisliğe mahkum ederiz” Beyanı açık ve nettir.
Bu anlamda Hz. Hasan (as) İnsanları üç sınıf olarak kategorize etmiştir, ”Tam adam ,Yarım Adam, Sıfır Adam” Sıfır olan asimilasyonun en üst versiyonudur.
Peygamber (sav) bunu ne güzel ifade etmiştir “ Kim bir kavme benzemek isterse o kendi toplumunun insanı değil benzemeye çalıştığı kavme http://xn--baldr-l1a1kb.ve/ onlardandır.”
Bazen Herkesin aynaya bakması lazım Bu ben miyim diye ?
İnsanlar bazen günde 3 saat aynaya bakarlar ama bir kez olsun kendilerini göremezler.
Bugün tüm dünyada kendisi olabilen ve kendisi kalabilen insan sayısı çok çok azdır,
Kendini Tarihi olaylara hapseden ve hayatı okuduğu yalan ve yanlışların kurbanları olanlar kendisi değildir.
Her konuşmasında Bilim’i Lügatinden eksik etmeyen siyantistler de kendisi olmayıp keşke mikroskobun Lamel’i(Cam)ı olabilse.!
Bir general kendini omuzlarındaki yıldızlarla tarif eder, Bir para babası kendini ancak Sırtındaki çul ve cebindeki pul ile tarif eder, Bir bürokrat kendini bürokrasinin çarkı ile ifade eder.Bir doktor kendini Stetoskopi ile dinler, Fırıncının bildiği hamur ve ateş ise, Öğretmen Abc yi kendine gömeceğine, Kendini Abc ye gömmüşse, Esnaf kendini kesat ile tartıyorsa, Öğrenci kopya ile flört ediyorsa,Avukat Çantalı Yalan makinası olmuşsa,
Bir Alim kendisini nesera yensuru ile tarif ediyorsa, Bir kapıcı kendisini belindeki hışırtılara konu olan anahtarlarla teselli ediyorsa, Dinden bahs eden dinsizler, Açlıktan bahs eden toklar, Mazlumiyetten bahs eden zalimler,Adalletten bahs eden adalet katilleri, Özgürlükten bahs eden köleler, Kölelikten bahs eden özgürler,Doğrulardan dem vuran yalancılar vs. bunların hepsi hastalıklı ruh halleridir.
Kendisine ait hiçbir şeyi olmayan yaşadığı çevrenin hüdhüd kuşlarına ne demek lazım. Yıllar önce tanıdığım bir müdür her konuşmasına bir kanun maddesi ekleyen biri, Hala babasının koyduğu isimle çağrılıyorsa gariplikler genel olarak yakamıza değil beynimize, İrademize sızmış demektir.
Bir mübaşir tanımıştım Bayram günleri bile Resmi elbise giyinirdi. Maliyeci birini tanırdık emekli olduktan sonra altı ay sürekli gidip hükümet konağının önünde otururdu, Yani Ruhları değil şekilleri de resmileşmişti.!
Yaşadığı toplumu olayları ve dünya gerçeklerini ve evrensel erdemleri yorulmaktan habersiz olanlar Enformasyonun yalancı tiranlarının gönüllü ve ücret almadan çalışan, idrakten yoksun kara cehaletin kurbanlarına hiçbir gerçeği kabul ettiremeyiz çünkü o Her duyduğunun kurbanı olup kurban olmanın sonuçlarını da bilmez, Çünkü kendisine ait hiçbir şeyi yoktur O bir başkasıdır. Özürlüdür, Beyni felç olmuştur.
Bin bir güçlükle yurt dışında çalışıp ülkesine dönen kaç insanla konuşun gündemlerini hep ekonomi işgal etmiştir. Oradaki zahmetinden, Sosyal ilişkilerinden hiç bahs etmez, çünkü gördüğü Avrupa’nın hayat standartları O’nun hayallerini işgal etmiş ve İnsanca yaşaması için Sadece kendi kültürünü aşağılamaya motive edilmiştir. Bu hans’ların ve conilerin Sömürdükleri ülkesinin yemeğinden kalan artıklarını yediğinden bi-haber olarak bilinmeyen bir halüsinasyonun insanı olarak mutluluğun kapılarını zorlar.
Büyük usta Dr.Ali Şeriati(ra ) dinleyelim;
“Ben, kendi dinimi, kendi edebiyatımı, kendi duygularımı, keder ve ıstıraplarımı, dertlerimi ve ihtiyaçlarımı düşündüğüm zaman, gerçekte kendimi düşünüyorum. “
Ve binlerce örnek, Ne diyelim Garabetler gezegeninde normal olan hiçbir söylem olmaz. Herkes yaşadığını ve duyduğunu konuşur, Konuşulması gereken hiçbir şey konuşulmaz. Çünkü kendilerine ait hiçbir şey yoktur. İdealite olmayınca realitede, REZALİTE piyasayı göğüsler.
SAHİ SİZ, O’MUSUNUZ?..
Eski tarihlerde bir medresede eğitim gören çok samimi üç arkadaş medreseden mezun olduktan sonra birbirlerinden ayrılmaları çok zor olmuş. Yedikleri ve içtikleri ayrı gitmeyen bu üç arkadaş;
Nerede, hangi işte ve hangi görevde olurlarsa olsunlar, birbirleri ile;
— İrtibatı asla kesmeyeceklerine,
– Doğru Yoldan,
-Adalet ve Hakkaniyetten ayrılmayacaklarına,
-Dine hizmet davasından hiçbir zaman geri kalmayacaklarına” dair söz vermişler.
Aradan yıllar geçmiş birbirleri ile irtibat kuramamışlar. Çünkü o dönemde iletişim araçları sınırlı imiş.
Bunu bilen arkadaşlar zamanın kendilerini de yıpratması sonucu karşılaşmaları halinde birbirlerini tanımakta zorluk çekmemeleri için aralarında bir şifre belirlemeye karar vermişler. Çok kısa ve hatırda kalıcı bir şifrede anlaşmışlar.
O da:
“Ben O’yum!”…
Aradan uzun yıllar geçmiş, bizim üç idealist dava arkadaşının her biri bir köşeye savrulmuş:
– Biri Müderris (hoca),
– Diğeri hatırı sayılır bir tüccar,
– Bir diğeri de Mutasarrıf (vali) olmuş.
Tüccar olan şehir şehir dolaşırken, bir şehirde arkadaşının o şehrin mutasarrıf olduğunu öğrenir.
Hemen kadim dost ve dava arkadaşını ziyaret ve tebrik etmek ister.
Kapıya varır görüşmek ister fakat güvenlik ve bürokrasi çarkını aşmak kolay olmaz.
Görevlilere kendini tanıtıp, vali beyin medrese arkadaşı olduğunu, yıllar öncesinden tanıştıklarını, anlatmışsa da fayda etmez, sırasını beklemek zorunda kalır.
Vakit geçmiş, lakin kendisine bir türlü sıra gelmemiş…
Nice sonra bizim tüccarın aklına mezuniyet günündeki yıllarda belirledikleri şifre gelmiş.
Derhal küçük bir kâğıt parçasına:
“Ben O’yum”
diye yazmış ve görevliye uzatarak bunu, vali beye iletmesini istirham etmiş…
Onun bu ricasını isteksizce yerine getiren görevli az sonra geri dönüp aynı kâğıdı tüccara uzatmış…
Bizimki şaşırmış… Ama asıl şaşkınlığı kâğıdın arkasını çevirince yaşamış.
Kağıdın arkasında:
“Sen O olabilirsin ama…
Ben O değilim!” yazmaz mı!
Bu kıssa, günümüz insanlarını ne kadar da güzel anlatmıyor mu?
Hakikat şu ki, nice arkadaşlar makamla, parayla, şöhretle tanışıp her imkana sahip olunca, adeta “Tanınmaz” hale geliyorlar ve: “Ben O değilim” çizgisine savruluyorlar. Nitekim mücahit bildiğimiz çok insan müteahhitliğe savruldu
Çünkü bu kişiler, ulvi ideallerle yola çıktıkları halde amaca ulaşmak için:
Yolda bulduklarını, yola çıktıklarına değişen ve amacına ulaşmak için her yolu mubah gören kişiliksiz ve omurgasız karakteri zayıf insanlar…
Kıssamıza uygun söylersek bu gün:
“Ben O’yum!” diyebilen kaç gerçek dost ve arkadaş var?!
Öte yandan;
“Ben O değilim!
diyenler dünyaya sultan olsa ne yazar?
SONUÇ: Literatürümüzde geçen “Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol”Tavsiyesi objektif ve net olmayı gerektiriyor.
Sosyal psikolojide buna Histronik Kişilik bozukluğu denir. Çağdaş dünyada ister fert ister Devlet bazında iki yüzlülük özellikle askeri istihbarat ve Enformasyon akademilerinde ders olarak okutuluyor.
Hasta hemen sinirlenebilir ve anında çok mutluymuş gibi davranabilir, sonra duygusallığa bürünebilir. Yani duyguları belirsizdir ve çok kısa zamanda değişebilir. Bu tür hastalar, özellikle bayanlar, hep fiziki yönlerini ön planda tutarlar. El kol hareketleri ile uygunsuz davranışlar sergileyebilirler.
Gösteriş yapmak, giyinişinde ve konuşmasında abartıya kaçmak belirtiler arasında yer almaktadır. Ve çok iyi oyunculardır. Çok kolay yalan söyleyebilirler, hemen ağlayabilirler ve aşırı duygusal hareketlerde bulunabilirler.
Çok çabuk bir kişiye bağlanabilirler, yakın temasta bulunabilirler ve özellikle cinsel yönden tahrik edici davranışlarda bulunabilirler. Yeni tanıdıkları insanlar ile hemen yakın temasta bulunabilirler, en önemli sırlarını anlatabilirler, sarılmak öpmek gibi hareketler ile samimi olabilirler.
İlişkilerde hep çok yakın olma taraftarıdırlar ve bu yüzden her önüne çıkan insandan etkilenebilirler.
Doğunu Aristosu İbn-i Rüşt(ra) “İnsanların %95 düşünmezler,%3’ü düşünür,%2 düşündüğünü zennederek ölürler.
Halk arasında İlgi Arsızlığı olarak nitelendirilen histerik, aslında psikolojik bir hastalıktır.
Yani kişiye özgü bir karakter değil, yaşadığı olaylardan etkilenme durumudur. Hastanın mutlu olduğu anlar, övgü duyduğu, özellikle fiziki anlamda iltifat duyduğu anlardır. Karşı tarafa kendini beğendirmek için büyük çaba gösteren kişiler, adeta ilgi ve şefkat ile beslenirler. Bu tür kişiler hayatlarını, dramatik bir yönden etrafındaki insanlara anlatırlar. Yani var olmayan olguları varmış gibi, duygusal bir şekilde etrafa yansıtırlar.
Günümüz toplumunda en alt gelir gurubuna sahip olmasına rağmen tüm sermayesini Iphone cep telefonu olan bazı insanlar sadece sosyeteden görünmek için; kalan parası ile marka bir tişört veya ayakkabıya yatıran histerik insanların sayısı azımsanmayacak kadardır.
. Bunun İslam literatüründe karşılığı tek kelimeyle münafıklıktır.
Everilmek de çevrilmek bugün bizim elimizde yarın ise geç olabilir.
Kur’an Akıl sahipleri ve aklını bizzat herkesin kendisinin kullanmasına dair Yüce Allah’ın adaletine bakalım.!
“Hepsi birbiri ardından cehenneme toplanınca sonrakiler öncekiler için ;
Ey rabbimiz bizi saptıranlar işte bunlardır, bunlara ateşten bir kat daha fazla azap ver derler” (Araf 38)
Yüce Allah’ın değişmeyen sabit yasası “Aklını kullanmayanları pisliğe mahkum eder” (Yunus/100)
Hasılı kelam’ı Şeyh Said-i Şirazi(ra)den dinleyelim;
“Kendinle barışıksan, kimseyle derdin olmaz”
“Ya Rabbi, Bildir de ben beni bileyim,
Beni bilmeyen ben ile seni bileyim….
Seni bilmeyen beni ben neyleyeyim..!”Mevlana ra)

Zalimin çarkını döndürenlere yazıklar olsun.
Kendisi olabilenlere selam olsun…!

Tarih:Genel

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir