ÇELİŞKİLER VE ÇÖZÜMLER…!
“Şüphesiz bir toplum kendilerinde bulunanı değiştirmedikçe Allah da onlara verdiği nimeti değiştirmez, şüphesiz Allah işitendir bilendir.”(Enfal/53)
Toplumsal çelişkiler; Fıtrata uygun olan bir ilimle barışık, mantıkla eşgüdümlü ve insanüstü bir kudretin güç, İlim ve hesap verilebilirliğine şamil bir itikat oluşturulmadan pratikteki çelişkiler hep maksimum düzeyde kalacaktır.
Altshuller’e göre yenilik üretmedeki temel çıkmazlardan birisi deneme-yanılma yöntemidir. Problem karmaşıklığının artması, deneme ve çalışan insan sayısını arttırmaktadır.
Problemle karşılaşan bireyler çözümü farklı alanlarda deneme-yanılma ile arıyor, bu alanlar daha çok Psikolojik Atalet Vektörü etrafında yoğunlaşıyor.
Tarih süreci boyunca eşya üzerindeki eksikler çelişkilerini sorgulamakla başladı hala devam ediyor ve ilanihaye devam edecektir, meşaleden muma, mumdan gaz lambasına elektrik enerjisinden nükleer enerjiye ve daha başka alternatif enerji Bilimsel alanların tümünde hep konuşulacaktır.
Ancak; Ontolojik olarak ve hayatla ilgili dağıtım bölüşüm ve eşyanın isti’mali konusunu beşeriyetin yanılması ve kısa olan insan ömrünün beyhudelikle ve hukuk anarşisi yaşanmadan bir hayatın tesisini yüce Allah Risalet sahibi peygamberlerle beşeriyete bir rahmet eseri olarak Kulli ilim ve iradeden ihsan etmiştir.
Medeniyetin çelişkileri Ekonomiden siyasete, ticaretten Enformasyon ve Hukuka bir bütün olarak insan hayatında her söz ve davranışı Ahlak olarak tanımlamak mümkündür, Bir toplumun ahlaklı olup olmadığı bireysel hayattan toplumsal ilişkilerin bir bütün olarak ideal bir hayat mantalitesi ile yorumlanmaya muhtaçtır. Böyle bir hayat manzumesi de canlı ve örnek rollere zorunlu olarak muhtaçtır.
17.YY da yaşamış Hollandalı Filozof Spinoza’yı dinleyelim.”İnsanar Bize zarar verdikleri için değil yaptıkları haksızlıklarla ruhumuzun ışığını söndürüp içimizdeki kötülüğün başkaldırmasına sebep oldukları için korkunçturlar.” İfadeleri Ruhlarda başlayan ve amellere yansıyan kötülüklerin önlenmesi için kötülükten muaf olan ve ismet sıfatı ile bezenmiş rol model olan peygamberlerin rehberiyeti insan için hava ve su kadar bir faraziyettir.
Nitekim Hz. Muhammed(sav) “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” ifadesi Beşeriyet için rol modellere işarettir.
“Türkçe ’de “Peygamber”(haber getiren) kelimesi ile ifade ediyoruz. Kur’ân’da “mürsel” ve “nezir” (uyarıcı), “beşir”(müjdeleyici) ve “hâdî” (yol gösterici) kelimeleriyle de ifade edilen “elçiler”; vahye mazhar olan, kendilerine kitap, hüküm ve hikmet verilen kimselerdir.(bk. Hadîd, 25; Hac, 52; Âl-i İmran, 79, 81; Nisa, 63-165; Ahzab, 45; Hadîd, 25-26)
Yönetim kademesi ve Sözü ahlak olarak algılanan Beşeriyetin Numunesi peygamberlerin varisleri olarak bilinen Alim ve aydınların çelişkileri bozulmanın en kötü ve etkin unsurlarıdır. Bilgi eğer pratize edilmezse kitabı kerimin ifade ettiği şeklîyle Kitap yüklü eşeklerin beyhude çabalarına denktir.
Bunun için peygamberler bu gurupları hassaten uyarmış ve “Alim ve yöneticiler helake giderse alemi helak ederler” Helak bozulma çözülme, Kokuşma ve çöküştür.
Bu iki gurubun Adl-i ilahide sevap ve günah, Azap ve mükâfatlarının ölçü birimlerinin diğer tebaaya göre farklılık arz ettiğini okumak mümkündür.!
“Dünya dört şeyle ayakta duruyor;
A-İlmine amel eden Alim,
B-İyiliklerini yayan zengin,
C-Öğrenmekten tekebbür etmeyen cahil,
D-Ahiretini başkasının dünyasına satmayan Fakir.!
Toplum dört şeyle helak olur;
1-Alim, ilmiyle amel etmeyince,!
2-Zengin iyilik yapmaktan sakınınca,!
3-Cahil öğrenmekten tekebbür edince,!
4-Fakir de ahiretini başkalarının dünyasına satınca.!”
(Hz.Ali as)
Müthiş bir sosyolojik çözümleme, Yukarıda öğretilere duyarsız kalan toplumların Cehalet, sefalet, menfaat ve enaniyet ekseninde bir sosyalite nin beraberinde getirdiği suç dosyalarının içinde bu dört kavramın homojenliği içinde bu kavramlardan birinin pratiği muhakkak vardır.
Büyük bütçeler harcayarak, büyük rakamlar barındıran cezaevleri yapıp adliye saraylarında hukuk tiyatroları oynamak beşeriyet için çözüm üretmeyecektir.
– Alimi, ilmine mecbur eden,
-Zengini fakire bakmayı görev sayan,
-Cahili öğrenmeye ikna eden,
-Fakire de fakirliğini bahane edip sınıfına ihanet etmeyen,
– Ayrıca; Fakire de satılık olmayan paraya çevrilecek din pazarları kapatılarak, Onuru ile Çalışacağı imkan ve fırsat verilerek toplumu çöküşten kurtaracak eşitlikçi İnsan Haysiyet ve onuruna yakışan, Ademi merkeziyetçi, Toplumun tarihi ve kültürü ile barışık hak ve özgürlüklerin İnsanca yaşama temelinde barındıran adil bir yaşamın kuralları ve ortamını oluşturmadığımız sürece beşeriyetin yataklarını cezaevlerine yığmamız, Yaşayan ölüler için bir anlam ifade etmediği gibi sokaktaki sözde özgürler için de hiçbir anlam ifade etmeyecektir.
İnsanların hayallerini reklam denen manipülasyon araçları ile tüketimin oyuncağından kurtarmak gerekir.
Zihinler sahte, acımasız, ve yaşam için gerçek ihtiyaçların gerçekleri ile meşgul edilmek yerine; tüketimin saçmalıkları ile meşgul edilip hayatın gerçeklerinden soyutlanmış kazanmak için her yol meşrudur, Mantığı üreten; Yoz bir mantık siyasetten ekonomiye, Sosyal hayatın tüm ünitelerine sirayet eden bu şeytani mantık çöküş yok oluş ve genel bir felaket ve musibetin ayak sesleri olacaktır.
Hz Ali(as) Ortaçağda söylediği sözler, Yönetim anlayışı, Büyük kitlelerin maslahatı üzerine bina ettiği sosyolojisi modern çağda hala tazelik, Canlılık ve dinamikliğini koruyorsa, beşeriyet bu öğretiler ışığında dınamik,adil,eşitlikçi bir gelecek yerine; modern akademilerinde ürettikleri fikir ve düşünceler sadece bilgi dağarcığını şişirip, kimileri için sınırlı bir kesimin bağırsaklarını şişiren bir kurabiye, Kimileri için de bu şişkinliği ve gazı giderecek içecek olmaktan öteye bir anlam ifade etmeyecektir.
İslam’ın sosyal ve siyasi hayatta şiddetle ret ettiği ekonomik olgu tekelciliktir.
Altın ve gümüşü biriktirip muhtaçlarla imkânlarını paylaşmayan zengini şiddetle uyarmış dünyada hor ve hakir, ahirette de, biriktirip paylaşmadığı malın ısıtılıp dağlanacağını ilahi ikazlardan okumak mümkündür.
Zenginin malında fakirin payının olduğunu da, ilahi ikazlardan okumak mümkündür. Kısaca, Paylaşanlar övülmüş, Esirgeyenler de yerilmiştir.
‘OKU’ Emri ile İslamın ortaçağ cehaletine vurduğu ilk devrimci darbe cehalet cihetinden olmuştur.
Hz.Ali (as) “Benim belimi şu iki sınıf insan kırmıştır, Biri ilmiyle amel etmeyen Alim, diğeri de ibadetlere dalan cahillerdir”İfadesi bu iki sınıfın her zaman toplumun kamburları oluşundadır. Anotomik kamburlar bireyseldir, âmâ sosyolojik kamburlar tüm toplumun Musibeti, Müşkülatı ve Zamburudur.
Yüce peygamber (sav) “Allahtan fakirlik istemeyin, Fakirlik bir kapıdan girdi mi, Din öbür kapıdan çıkar “ifadesinin yanında “Fakirlik az kalsın küfür olacaktı” beyanı da geçim sıkıntısı çekenler toplumun Tarih, Kültür ve İtikadı erdemleri için birer tehdit unsuru olduğu,
Gerçeğidir İşte bunun için Hz.Ali(as) “Eğer fakirlik bir şahsiyet olsaydı neye mal olursa olsun O’nu katledecektim “İfadesi bu işin kinaye usulüyle izahıdır.
Nitekim binlerce örnekte olduğu gibi cehillerin Hz. Ali’ye karşı cehaletlerini konuşturmaları, Dinîni paraya satan fakirler, İlmi ile bildiği halde amel etmeyen Alimler ki,Kuffe mescidinde Ğadiri Hum’da,Peygamberin yüz bin kişinin huzurunda söylediği “Ben kimin mevlası isem Ali de O’nun mevlasıdır” hadisini kimlerin peygamberden işittiğini cemaate sordu, bu hadisi peygamberden duyanlar ayağa kalksın dediği zaman ,17 Kişi ayağa kalktı,
Bir kişiyi oturmuş Kafasındaki Puşiyi yüzüne örterek önüne bakarken gördü oysa o ifadelerin şahidiydi, Hz.Ali(as) O şahsa sen niye kalkmıyorsun duymamışmışsın? Sorusuna cevabı yaşlanmışım hatırlayamadım cevabı karşısında Hz.Ali(as) hatırlamadığın yalan ise, yüzün kara olsun mu? Sözünü ifade ederken; Ben kendim için değil peygamberin sözünü teyit etmekten imtina ettiğin için Bu bedduayı yaptım diyen, İmam Ali(as)ve Bedduası karşısında o günden sonra kara olan yüzünü örte dursun bir arkadaşı ile karşılaştı arkadaşı neden yüzünü örttüğünü sordu? Enes bin Malik. “Ben Bir Allah’ın velisinin bedduasına muhattap oldum yüzüm kara oldu.” Yeri, zamanı ve zemini geldikçe Alim Erdem ve ehvendeki ilmini deklare etmekten çekinmemelidir.
Çelişkinin en bariz örneğine bakalım, “İslam tarihi kadar şaşırtıcı ve acı verici bir tarih daha yoktur, Her zaman içerdeki dinamiklerle dış düşmana karşı muzaffer olmuş ,Evinde dostuna karşı ise her zaman yenilmiş bir din.”(Dr.Ali Şeriati ra)
Şüphesiz son peygamber ve beraberinde insanlığa sunulan ölümsüz öğretiler barındıran son mucizesi ve bu Furkan’ı korumayı bizzat üstlenen ilahi irade ile beyan olunan Ahlaktan, Ekonomiye, Siyasetten, itikada, hayatın tüm ünitelerinde bütün olarak beşer davranış ve yaşamı için mutlak doğrular ile hayatının Hak-Batıl, Doğru-Yanlış sınırlarının genel çerçevesi olarak toplumun disiplini bu kalıplarla uyumlu bir şekilde pratize edilirse tarihi örneklerde idealitesi ispatlanmış Ruh ve Madde bütünlüğü korunarak, Can ve mal emniyeti sağlanarak, her alanda Güvenli, Güvenilir bir Adalet, barış, sevgi, Özgürlük, İnsana yakışır insanca bir hayat tesis edilebilir ve basiretli, Liyakatli, Erdemleri, Adaleti önceleyen bir siyaset anlayışına sahip yöneticilerle oluşacak bir İslam devleti 21.yy.da Kronikleşmiş ulusal devlet modellerini yerle bir ederek kimine göre sosyal devlet,Kimine göre hümanizma devleti, Kimine göre adalet devleti, Kimine göre Halk cemahiriyesi, Kimine göre İnsanın evrensel İslam Cumhuriyeti, Kimine göre devlet baba hayalleri bihakkın tahakkuk edecek, ve yer yüzünde rahmet ve bereketin müstehak olarak, Şüphesiz yüce Allah rahmetini de bu Siyaset ve sosyolojisinden esirgemeyecektir.
Tüm beşeriyet için bu modelin dışındaki modeller salt beşer idraki ile oluşacak, oluşturulacak sistemler O tümel ve mutlak rahmani hatlarla bezenmediği için bazı ünitelerine zulüm bulaştırmaması mümkün olmamakla beraber, Sonuçta hesap verilebilirlik ekseni beşer iradesi ile sonuçlanacağı için her zaman hasta olmaya mahkûm bir yapı olacaktır.
İşte islamın ölümsüzlüğü ve etkinliği beşer buradaki prangalardan kurtulmayı becerse bile Ötede bir hayatın varlığını toplumuna telkin eder, mutlak bir güç önünde, hesabının şaşmayacağının idrak ve itikadını telkin ederek hayatın tüm ünitelerini kuşatan sağlıklı toplum oluşturan Dinamizmi, şüphesiz Rahman olan Allah’tan alır, ve Rahim olan Allah’a ulaştıracak bir İdealite günde beş vakit herkesin zikir ve fikri olur. Sonuçta delaletten, Her türlü kölelikten de, kurtuluşun yegâne reçetesi budur.
Nasıl ki, Elektronların Atomun çekim merkezinden ayrılması tahribat sebebi ise, beşer için Allah merkezli çizgiden kaymak fiziki ve Ruh’i birçok fesadın meydana gelmesine eşittir.
Sonuç: Yüce Allah beşer idrakının sınır ve acziyetini şu ilahi hitapla deklare etmiştir,” Size faydalı görünen şeyler zararlı, Zararlı görünen şeyler faydalı olabilir Allah Bilir, Siz bilemezsiniz.”(Bakara./216.
Şirkin ve tuğyanın hakim olduğu toplumlar bireysel ve toplumsal çelişkiler yumağında beyhude çabalarla boğuşurlar. Oysa İnsan ömrü bütün hataları kendisi yapacak kadar ömrü uzun değildir.
Şüphesiz Beşer fıtratının tümel bilgisine sahip olmayan insanoğlu sadece bu acziyetini tefekkür etmesi hakimiyetin bir bütün olarak Alemlerin Rabbi Allah’ındır demesi fıtrata uygun bir ritmik olacaktır.
Çelişkileri minimize etmenin yolu Ademi merkeziyetçi Adalet temelinde, Empati esaslı, Beşeriyetin ortak müştereklerinde buluşmak, İnsanın mülkün geçici sahibi olduğunu kabul ederek, Evrendeki canlıların hepsinin mukaddes bir amaca matuf olduğunu, Allah’tan başka tüm yeryüzünde tanrı payesine sahip her zerreyi red edip” La İlahe illallah” temelinde buluşmakla mümkündür.
İşte bundan dolayı hayatta kendilerine bir rol biçemeyenler, başkalarının kendileri için biçtiği ve takdir ettiği rollerin ucube oyuncuları olmaları kaçınılmazdır.
Ram ve Rol ’ünü ilahi iradeye göre belirleyen ve hayatın oyununu bu kalıpları gözeterek oynayanlara, Böyle bir toplumda yaşamayı hayal edip pratiklerini de bu eksende oluşturan herkese selam olsun.!
İlk Yorumu Siz Yapın