DİJİTAL DİKTATÖRLÜĞÜN ZAFERİ AHLAKIN ESARET VE REZALETİ..
Bilgi çağındayız teknoloji diktatörlüğünü ilan etti ama Ahlak buna paralel gelişmediği için Ahlak için hızlı bir çöküş sürecine sebep oldu.
Medya hiç kuşkusuz çağımızın en önemli ulaşım, eğitim ve etkileşim aracı. Günümüzde evinde akıllı telefon olmayan kimse yok gibi bir şey. Keza, en ucuzundan en pahalısına kadar her çeşit basılı medya (gazeteler, dergiler, kitaplar vs.) emrimize âmâde vaziyette…
İnsanların salah ve felahına kullanılmayan her imkan ve vasıta Negatif sonuçlar üretecekse üreticiye ve tüketiciye bu aletlerin pozitif getirisi anlatılmalı kavratılmalı ondan sonra bu aletleri kullanmasına müsaade edilmelidir. Çünkü kontrolsüz güç kontrolsüz zulümlere sebeptir. Çünkü vesileler meşruiyetini amaçlardan alırlar.
İletişim çağındayız evet ama bu durum bizlerin özgürlüğünün ihlal edilmesi anlamına gelmemeli. Hemen hemen her şeyi teknoloji sayesinde gerçekleştirdiğimiz bu günlerde, yapay zekâ da işin içine girince, işler daha da fazla karışır oldu. Hayatımıza ister istemez bir müdahale var.
Yani şöyle; Bizi bizden daha iyi tanıyan yapay zeka, bizim için her zaman bir öneriyle karşımıza çıkıyor. Ben yapay zekâ kullanmıyorum demeyin boşuna. Hepimiz elimizdeki telefon sayesinde yapay zekâyı kullanıyoruz.
Alışveriş için göz gezdirdiğimiz siteler varsa onunla ilgili gelen reklamlar, yemek istiyorsak en çok sipariş verdiğimiz restorandan önerilerin karşımıza ilk olarak çıkması bunu kullandığımıza dair en büyük işaret. İster istemez hayatımızda yer veriyoruz aslında.
Mevcut haliyle hukuk, eğitim, lojistik ve sağlık alanlarının birçok bölümünde yapay zeka insanlığa hizmet ederken, insanları da sınıflandıracak. Bugünlerde big data’nın oluşmasıyla birlikte, kazancımızdan tüketimimize, alışkanlıklarımızdan vücut ısımıza kadar her şeyimizin ayıklanıp sınıflandırılacağına da işaret ediyor.
İnsanoğlu, 70 yıl önce hayal bile edilemeyecek güçte teknolojiler geliştirdi, Kutsal amaçlardan yoksun bu imkan rahmetten zahmete yol alıyor.
Sosyal medyada aktarılan bilginin doğruluğunu kontrol edecek bir editörya mekanizmasının olmayışı, dahası sosyal medyanın devletlerin hukuk ve ahlak denetimine tabi olmayışı en büyük sorunlar olarak belirdi.
Medyanın bu işlevleri birkaç yönde de iş görebilir: 1) Eğlendirmek, 2) Eğitmek, 3) Afyonlamak, 4) Beyin yıkamak, 5) Dezenformasyon ve misenformasyonla (Bilginin tümünü vermeden yanlış yönlendirme)halkı yönlendirmek, 6) İnsanları terörize ederek, şartlı reflekslerini kırmak.7-İnsanı aline ederek eşekleştirmek.
Medyanın toplumsal hayatı çeşitli şekillerde etkilediği söylenegelmektedir. Bu etkilerin boyutu, sınırı hakkında ise farklı görüşler dile getirilmektedir. Medyanın etkileri üzerine en çarpıcı sözleri söyleyen düşünürlerin başında Marshall McLuhan’ın ismi öne çıkmaktadır (21 Temmuz 1911-31 Aralık 1980, iletişim kuramcısı, Toronto Üniversitesi’nde İngilizce Profesörlüğü yaptı ve Kültür ve Teknoloji Merkezi Müdürü olarak çalıştı).
McLuhan, “benliğimizi tamamen medya teslim aldı. Kitle iletişim araçları kişisel hayatımız, siyasal ekonomik vs. hayatımızı öylesine yaygın biçimde etkilemektedir ki, ilişmedikleri, dokunmadıkları, değiştirmedikleri hiçbir yanımız kalmadı; dünya küresel bir köye döndü” diyor.
Bu tesbitten yola çıktığımızda korkunç bir tablo ile karşı karşıya kalıyoruz.
Ne kadar yönlendiriliyoruz? Tercihlerimizde ne kadar bağımsızız? Yaşadığımız toplumda gerçekte ne kadar özgürüz? Bu soruları felsefî bağlamda genişletmek mümkün. Burada önemli olan husus, medyanın toplumların anlayış ve kavrama özgürlüğünü yozlaştırıp yozlaştırmamasıdır.
Teknoloji ile zekaları eğittik ama ahlakı ihmal ettiğimiz için topluma potansiyel ve kitlesel belalar ürettik.
Modern medyalar, insanların özgürce kanaâtlere ulaşmasını sağlayan bir aygıt olarak düşünülmektedir. Ama neyi seveceğimizi?, nasıl seveceğimizi? Neden? nerede? Seveceğimizi belirleme çabası içinde olan bir düzenekle karşı karşıyayız.
Türkiye Nüfusun %72 si Internet kullanıyor,83 Milyon Nüfustan %62,01 milyon kişi Internet kullanıcısıdır.
Aktif sosyal medya kullanıcısı %64 ü 54 milyon kişidir,77 Milyon insan Mobil kullanıcı var.
%84 ü Online medya takipçisi var.%89 mesajlaşma,%83 ü video kullanıyor,10 kişiden 6 sı oyun oynuyor,%47 si mobil para transferi yapıyor,%89 u akıllı telefon kullanıyor, her kullanıcının asgari 9 medya hesabı var.%64 ü erkek,%36 sı kadın.
. Internet kullanıcısı günde 7,5 saat internet kullanıyor, Sosyal medyada 4 saat vakit geçiriyorlar, Oyun konsolunda 2 saat en fazla yaş aralığı ise 25-35 yaş arasıdır.
Türkiye’de cinayet dedektiflerinin, teknoloji, kriminal gelişmeleri en üst düzeyde kullanmaya başlaması, MOBESE ve güvenlik kamera sistemlerinin yaygınlaşması, cinayetlerin kısa sürede ve başarıyla çözülmesinde büyük etken oldu. 2015 yılında işlenen cinayetlerin yüzde 94’ü aydınlatılırken, yüzde 6’sı ise faili meçhul kaldı. Kan lekesi, sigara izmariti, lastik veya ayakkabı izi, toprak incelemesi, saç telinden teknolojinin himmeti ile birçok cinayet çözüldü, ama cinayetlerde ölenler öldü kalan sağlar bizimdir dedik.
Mahremiyet yok edildi, aşk meşkle yer değiştirdi, kapitalizmin ahlakı tüketim rezaleti ile olmaması gereken şeyleri ihtiyaç diye yutturdu, Sağlam aile yuvaları dijital oyuncaklarla çürütüldü, Nedamet ve rezalet müstear(Gerçek olmayan) isim ve bol yalanlarla tavan yaptı.
Mutsuz ve birbirini anlamayan veya anlamak istemeyen eşler bu oyuncaklar üzerinden mutluluğun kodlarını ararken yıktıkları yuvaları umursamıyor,
Çocuğumuzun yaşına dikkat etmeden eline tutuşturduğumuz bu oyuncakların çocuklardan nelerin alıp götürdüğünü hesaplamadık, Anne babanın ilgisizliği ve bilgisizliği gece geç saatlere kadar sosyal medyada çocuk kurban arayan psikopatlara hiç aldırmadık.
Sosyal medya, Sosyal hayatın içine etti, evliyi bekar bekarı da evli, mutluyu mutsuz mutsuzu da mutlu yapacak bol yalanlarla suni ve yapay mutluluk üretme gayretinde üst perdeden rezil gayretler üzerinden embesil hayretler üretiyor.
Elimizdeki oyuncaklara hakim değiliz ama kesin olan onların Ruhumuza ve ahlakımıza müdahalesi, hakimiyeti ve galibiyeti ilan edilmiş durumda, Bu oyuncaklarla her gün ailesini arkadaşını çevresini istismar ederek çarparak çırparak enternasyonal konsollarda sanal kumar oynayıp sosyalpati olan kaç çocuğumuzun olduğunu bilen var mı.?
Kimileri de fikir farklılıklarını sonu cinayetlerle biten düellolarla çözerken, kimileri de hakaretlerle gönlüne su serpiyor.
Sosyal medyada kullanılan emolojileri kullanmak yaygınlaştı, Ancak kullanılacak emoloji hiçbir yanlış anlamaya sebep olmayacak olması gerekir, yani ucu açık olmamalıdır, bir işaret veya simge yanlış anlaşılma ihtimali varsa kesinlikle kullanılmamalıdır, evli veya bekar olsun fark etmez.
Çünkü sizin paylaştığınız simge paylaşma niyetiniz masum da olsa karşı taraf bunu aynı niyet ve algılarla idrak etmeyebilir, günümüzde en yaygın hastalık niyet okuma saplantısıdır, bunun sebebi ifade edilen söz ve hareketin ucunun açık olmasındandır.
Yaşadığımız toplumda ilim güzel ahlakın kodları olan irfan ve erdemlerden yoksun olan sağlıklı bir psikolojiden ziyade kemiyet ve ekseriyeti hastalıklı ruh hali baskın durumdadır,
İşlenen namus cinayetlerinin çoğu sosyal medyada yapılan görüşme ve kısa tanışmalar sonucu işlenmektedir,
Prof Allex Carrel’in dediği gibi, “Psikopatların çok az bir kısmı cezaevlerindedir, ekseriyeti serseri bombalar gibi aramızda dolaşmaktadır.” ifadesi bihakkın doğrudur. Kısaca üslup söz ve hareketlerimizi çok çok dikkatli icra etmeliyiz.
” Kendileri bir hiç olanlar başkalarının arasına, kalabalığa karışmak için çabalar, Çünkü orda kendi bomboşluğunu hissetmez.”(Dr.Ali Şeriati ra)
Gelinen noktada fiili kalabalıklardan ziyade dıjıtal kalabalıklara karışarak kendini bu oyuncaklar üzerinden daha pahalıya pazarlayan insan sayısı korkunç boyutlara ulaştı.
Çağdaş dünyada teknolojinin himmeti ile bu boşluğun makas ağzı olabildiğince açılmış. Kucağındaki iyi ve kötü taşları dökme hürriyetine kavuştu Siyasal diktatörleri lanetlerken, Teknolojik oyuncakların diktatörlüğüne teslim olduk. Saygılar…
İlk Yorumu Siz Yapın