İçeriğe geç

DİKTATÖRLERİN SİYASETİ

   DİKTATÖRLERİN  DAYATMA SİYASETİ..

    Bir insanın diktatör olması için belli bazı özelliklere de sahip olması gerekiyor. Narsizm, paranoya, fanatizm birey kültü oluşturmak için ne kadar gerekli özelliklerse, bir insana akıllı, mantıklı, makul dememizi de o kadar engelliyor.     

   Dolayısıyla diktatör dediğimiz insan tabiatı gereği biraz kaprisli, fevri ve absürd oluyor.

     Otokratların bir çoğu paranoyaya eğilimi oluyor.

     Kendilerini sürekli tehdit altında hisseden bu kişiler sonunda paranoyak düşüncelere teslim oluyorlar.

     Bu paranoyak düşünceler aslında pozisyonlarını korumalarına da yardımcı oluyordu. Yani eğer teditlere karşı aşırı hassassanız hayali ya da gerçek rakiplerinizi elemekte zaman kaybetmezsiniz.

    Bu paranoyak Diktatörlerden birkaç örnek verelim,

   70’li yıllarda Uganda’yı yöneten İdi Amin kendisine rütbeler vermeyi çok seviyordu.

   Kendine ”İskoçya Kralı” diye hitap ederdi.

   Kendisine bir çok askeri rütbe de vermişti.

   İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth’in eşiti olduğunu hatta ondan üstün olduğunu iddia etmeye bayılırdı.

   İngiliz Uluslar Topluluğu’nu Kraliçe’nin değil kendisinin yönetmesi gerektiğini söylerdi.

   Politik rakiplerinin kafalarını kesip buzdolabında sakladığına dair dedikodular vardı.

     Bu hiç bir zaman kanıtlanamadı ancak bir keresinde danışmanlarından birine ”Kalbini istiyorum! Çocuklarını yemek istiyorum!” diye bağırdı.

Beş karısı vardı ve bir çok kadından onlarca çocuğu oldu.

Çocuklarının kendisini ”Big Daddy” diye çağırmasını talep ediyordu.

   Başka bir diktatör,

   Diktatör dediğimiz insanlar genellikle obsesif kişiler, obsesyonlarının çoğu da sağlıksız. Örneğin Haiti diktatörü Duvalier de böyle sağlıksız bir obsesyona sahipti, adam memlekette siyah köpek görmek istemiyordu. Yayınladığı bir emirle bütün siyah köpeklerin öldürülmesi talimatını verdi. 

   1971 yılına geldiğimizdeyse bu sefer müteveffa ABD Başkanı Kennedy’e taktı. Ölümünden kendisinin sorumlu olduğunu iddia eden Duvalier, Kennedy’nin mezarına bir memurunu göndererek, mezarın etrafındaki havayı toplattı. Söylediğine göre Kennedy’nin ruhuna sahip olmak için bu havaya ihtiyacı vardı. Heyhat planları tam olarak işlemedi. Bu olay üzerinden çok geçmeden öte dünyaya intikal etti.

   Bir örnek daha

   İsveçli fahişelere ve Hennessy Konyaklarına düşkünlüğü ile bilinen eski Kuzey Kore diktatörü Kim Jong İl bir gün attan düşerek yaralandı. Kullandığı ağrı kesicilere bağımlı olacağını düşünen diktatör korkuyla bütün üst düzey devlet yönetiminin de aynı dozda ağrı kesici kullanmasını emretti. Böylelikle devlet yönetiminde ağrı kesicilere bağımlı olan tek kişi olmayacaktı. Sonuçta bütün devlet erkanı ağrı kesici kullanmaya başladı. Bir diktatörün olduğu ülkede devlet yönetmek gerçekten meşakkatli iş.

    Bir örnek daha

    Ekvatoral Gine diktatörü Nguema da ilginç bir insandı. Bir keresinde elektrik santrallerinde yağ kullanılmasını yasaklamıştı. Ngeuma’ya göre kendi büyülü güçleri santralin çalışması için yeterliydi. Yazık ki, santral çalışmadı. Bu tip ilginç “buluş”larına  gelen eleştirilerden bunalmış olacak ki entelektüellerden nefret ediyordu. Bir gün canına tak etti ve entelektüel kelimesini bile yasakladı. Bütün özel okulları da kapatan Ngeuma açıkça ilan etmişti “ülkesinde entelektüel bir kişi bile görmek istemiyordu.”

   Bir örnek daha

   Stalin elbette bu özelliği ile tarihe geçmedi. Nedenini anlamak da çok zor değil. Bir keresinde odasına kendisinin izni olmadan giren herkesin öldürülmesini emretti. Sonra da şaka yapmak için odaya geçerek acı içerisinde bağırmaya, boğuluyor gibi sesler çıkarmaya başladı. Korkan korumaları odaya heyecanla girdiler. Sonuçta hepsi öldürüldü. Böyle şakaların bir insana şakacı sıfatı kazandırmasına imkan yok gerçekten.

   Bir örnek daha

    Dominik Cumhuriyeti diktatörü iyi bir insan değildi ama ailesine düşkün bir adamdı. Oğlu Ramifis’e 3 yaşında albay rütbesi bahşetmiş, kızına kraliçelik tacı takmıştı. Karısına duyduğu sevgi ise çok daha ileri bir boyuttaydı. Onun Dominik Cumhuriyeti içinde kısıtlı kalmasına gönlü el vermediğinden bir yıl boyunca Nobel Edebiyat Ödülü alması için lobi yaptı. Sorun şu ki, kadıncağız okuma yazma bilmiyordu. Sonuçta Trujillo muvaffak olup karısına bir Nobel Edebiyat Ödülü kazandıramadı ama karısının kalbini fethettiğine şüphe yok.

   Kitap ülkedeki tüm okullarda zorunlu olarak okutuldu.

   Daha da garip bir şekilde ehliyet almak isteyen herkes bu kitapla ilgili bir testi geçmek zorundaydı.

   Aynı Caligula gibi Niyazov da atlara çok meraklıydı.

20 milyon dolara atlar için bir eğlence merkezi açtı.

   Bu merkezde klimalar ve bir adet de atlar için yüzme havuzu bulunuyordu.

Niyazov 2006 yılında öldü.

   Güneşe bakan altın heykel olduğu yerden ancak 2010’da kaldırıldı.

    Diktaör Aldof Hitlere bakalım,

   “Büyük ve basit bir yalan söyle, defalarca tekrarla, sonunda inandıklarını göreceksin”
   “Pek çok insanı ikna etmek için duyguları kullanıyorum, diğerleri içinse yedek sebeplerim var.”
   “Doğa bu kadar zalimken, insanın neden doğa kadar zalim olmaması    gerektiğini anlamıyorum.”

   Jozeph Stalin

   Ölüm, tüm sorunların çözümüdür. Hiç kimse yoksa sorun da yoktur.
   “Fikirler silahlardan daha güçlüdür. Düşmanlarımızın silah sahibi olmasına izin vermezken, neden fikir sahibi olmalarına izin verelim ki.”
  “Bir kişinin ölmesi bir trajedidir; fakat bir milyon kişinin ölmesi sadece bir istatistik.”

   İdi Amin.

  “Bir kurşundan daha hızlı koşamazsınız.”

   Saddam Hüseyin,

   “Siyaset, yapmak istediğin şeyin, tersini söylemektir. Sonuçta ne yapmak istediğini, ne de söylediğini yaparsın.”

   Mao Zedung

   “Politika kansız bir savaş; Savaş ise kanlı bir politikadır.”

   Cengiz Han

   “At sırtında dünyayı ele geçirmek kolaydır, bunun nedeni birini attan indirmenin ya da yönetmenin zor olması.”

Adolf Eichmann

   “Gülümserken haz duyuyorum çünkü vicdanımda 5 milyon insanın ahı var ve bu çok tatmin edici.”

Benito Mussolini

   “Hadi dişlerimizin arasına bir hançer alalım, ellerimize bir bomba ve kalbimize nefret.”

Vladimir Lenin

Silahlı bir adam, masum yüz kişiyi yönetebilir.
Bir yalanın gerçeğe dönüştüğünü sık sık görürüz.

  Pol Pot: Yaptığım her şeyi, ülkem için yaptığımı bilmenizi isterim.

Augusto Pinochet

Ben diktatör değilim, sadece öfke dolu bir yüzüm var.

Napolyon Bonapart

Düşmanınız bir hata yaparken sakın araya girmeyin.

  Tiran ve diktatörler söz ve fillerini hiçbir zaman tartışmaya açmazlar ve hep haklı olduklarını zanneden şizofren bir haleti ruhiyeye sahiptirler,Hakikatleri kabul edecek bir irade onlar için hain ilan edilmeye yeter sebeptir.

    Çoğu zaman Bilim adamları, Kahinler, Astroloğlar, Sihirbazlar,Ekonomistler,Enformist ve konformistler, Hukukçlar ve filozof ile ahlak bilimciler mesleklernin gerçeklerini dile getirmek onların idam edilmelerine sebep olmuşsa da, kimileri de mesleklerini ve iradelerini  firavun ve diktatörlerin rızalarına terk etmişlerdir.

   Nitekim Sihirbazlar’ın iplerini yutan Musa(as) asasının hakikatini gören sihirazlar bu sihir değil bir hakikattir söylemleri karşısında firavun Sihirbazlara el ve ayaklarınızı çaprazlama keserim diye tehdit etmesi bile hastalıklı bir ruh halini ifade eder.

   Siyaset ince işir, Ama maalesef ne hikmetse modern çağda kalın ve kaba tiranların nesli devam ediyor,

    Bir Diktatör hikayesi 

  Memleketin birinde bir diktatör falcıya gider. Falcı konsantre olarak gözlerini yumar ve konuşur;
─ Sizi büyük bir caddeden üzeri açık bir araba ile geçerken, halkın yaptığı tezahüratı görüyorum…

Diktatör her zamanki gibi pis pis sırıtır ve sorar;
─ Peki halk memnun mu gözüküyor?

─ Evet her zamanki gibi.

─ Halk arabanın etrafında koşuşturuyor mu?

─ Evet arabanın etrafında deliler gibi koşturuyorlar, polis yolu açmakta zorlanıyor.

─ İnsanlar bayrak, pankart taşıyorlar mı?

Evet, her taraf bayrak, bir sürü de ümit ve güzel bir gelecekten
söz
eden pankart taşıyorlar.

─ Sahi mi!? İnsanlar bağrışıp, neşe içinde, şarkı ve türkü de
söylüyorlar mı?

─ Evet, insanlar ümit dolu ve güzel bir gelecek vadeden cümleler
sarf
ederek bağırıyorlar, şarkılar, türküler söyleyip çılgınca eğleniyorlar, hoplayıp, zıplıyorlar sevinçten…

─ Peki, ben bu hareketlere nasıl bir tavır gösteriyorum?

─ Bunu göremiyorum, efendim maalesef.

─ Niçin?

─ Çünkü tabutun kapağı kapalı!!!

    Muhtemelen Diktatör’ün durumunu anlatan falcıyı ve  muhtemelen Kendisinden önce Onu tabutsuz olarak öbür tarafa yolcu etmiştir.

   Diktatörlerin yıkılışına yakın son günlerin tarihin not defterlerinin günlüklerine yazılan hikayesi hep aynı hazin sonla biter; “ya kaçış, ya linç ya da yargı.”

   Sonun trajik sahnesini oynamaya kararlı taraflardan diktatörler; “iktidar benimdir vermem” der, iktidarı devirmeyi göze almış milyonlar da “ya basta, no pasaran, edi bese, yeter artık” dedikleri andan sonra diktatörler için kurtuluşun garantörü olacak hiçbir emniyet supabı kalmamış demektir.

   En güvendikleri Tanrıları dahi imdadına yetişemez. Her baskıcı despot devletçi sistemin hâkim olduğu ülkelerde benzer eğri çizgiler çizer. Bataklığa düşenin çırpındıkça daha da dibe batışının engellenemez nafile uğraşı; kendini kurtarmanın canhıraş çabaları, daha fazla baskıcı devlet, daha fazla zulmet, baskı yasalarını alabildiğine toplumun en geniş kesimlerini kapsayacak şekilde derinleştirmek; sokağa adım atmaya korkacak hale gelmiş ülkenin halkı, daha fazla otorite; betonite-betonite.

   Bu tarz yöntemle sanki kendilerini koruyacak, ömrünü uzatacak, kendisini güvencece almış olacaklar!

   Nafile çaba. Halkların “Yeter artık-Edi Bese” dediği o saatlerde yer ile gök arası boşluk mengene-cendere olsa da, feriştahı da gelse öfkesi kabarmış insan selini kimse durduramaz. Yakın tarihte İran İslam cumhuriyetindeki Özgürlük dalgası halk için idealite sömürgeciler ve uşakları için rezalite bir hakikata dönüştü.

   Doğanın tahribatından daha da beter olur önüne katıp sürüklediği moloz yığınlarını.  Yeni bir şey yok tarih tekerrür ediyor, Diktaya Heveslilerin Hazin Sonları Hep Aynıdır!
     Mevlana(ra) dediği gibi “Makam ve mevkiler elbise gibidir, kimine bol gelir güldürür, kimine dar gelir öldürür.” Ama her halükarda değişmeyen Sosyolojik bir kural olarak  insanlar layık oldukları sima ve ilkelerle yönetilirler. Vesselam

Tarih:Genel

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir