İçeriğe geç

DİYALOĞ..!

   DİYALOĞ…
   Beşeriyet dünyaya merhaba dediği andan itibaren ister yaratılış farikası ister doğanın vahşi şartları gereği sosyal hayatı en iyi şekilde tesis edip yaşama gayreti tarihi bir gerçektir.
   Bu en iyi şeklin İlkeleri Hukuku, ahlakı için Yaratıcı, insana ta ilk günden beri rol model olacak Elçi ve Peygamber unvanlı öğretmenler irade etmiştir.
   Beşer için sıkıntı ve ıstıraplar İnsanın insanla, İnsanın hayvanlarla ve insanın tabiatla ilişkilerinde bu rol modellerin İkaz uyarı, tavsiye ve telkinlerine duyarsız kalmaları ile başlamış ve halen çağımızda bu duyarsızlığın elem ve elim sonuçlarını hep beraber yaşıyoruz.
   Beşer hayatı Dünyanın belli bir yerleşkesinde Kısıtlı ilkel imkânlarla devam etmiş ve bu imkanlar dahilinde aynı anda lokal olarak farklı bölgelerde yaşayan toplulukların her birine bahusus olmak üzere kendi kavimlerinden uyarıcı rol modeller takdir eden yaratıcı hiçbir zaman insanı yalnız bırakmamıştır,
   Bu peygamber ve resuller beşere Rahmet ve bereket bir arada adalet temelinde empati esaslı bir paylaşımcı bir diyalog barışçıl bir hayat bütünlüğü öngörmüşlerdir.
   Hz. Muhammed(sav) gönderildiği ortaçağ tarih evresinde beşeriyet artık yerel ve bölgesel değil küresel bir insanlık ailesine doğru hızla yol aldığı için Arap Sasani, Rum, Çin uygarlığı gibi Allah Hz Muhammed(sav) Risalet ve elçiliği ile beşeriyete ilelebet hitap edecek son peygamber, son din ve son kitap olarak irade etmiştir. İlahi mesajların ilahi ve kutsal hükümlerin  muhkem bütünlüğü ve kuşatıcı öğretileri  İbrahim(as) Hz. Muhammed(sav) kadar tüm peygamberlerin duasında yer alan “Neslimden de Salihler nasip eyle” dualarında hakel yakin kabul gören Hz. Muhammed(sav)’ın  Ehl-i beytinde  masumiyet karinesi ile tahakkuk etse de beşeriyetin devam eden hayat hikayesinde bu masumiyetin ilham kaynaklarından beslenecek Salihlerin Erdem, Ehliyet, Liyakat, Adalet ve İlmi derinlikleri minvalinde  hayat hikayeleri ile hayat devam ediyor.
   Bir zamanlar bu ülkede de Dinler arası diyaloğu üst perdeden dillendiren bir gurup vardı. Sonuçta bu diyaloğun esas amacının Din olmadığını ve menfaatlerin yol ayırımına kadar devam eden çıkar odaklı bir çağrı olduğunu tecrübe ettik.
   Biz Müslümanlar Peygamber öğretileri esasında tüm insanlığın evrensel bazda adalet temelinde insanca değerleri önceleyerek her ırk,dil, din ve camia ile diyaloğa açığız. Diyaloğumuza kapalı olanlar için bu değerleri bilinçli değersizleştirilenler için zulüm bizdense ben bizden değilim demek gerekmez mi?
   Bu mantaliteye kapalı olan Müslüman topluluklar o tarih evresinde peygamber cübbesiyle tarihe hükmetmeye çalışan firavunlar tarihin o evresine ve siyasetine toplumsal birlik ve diyalogdan ziyade tefrika ve zulüm damgası vurmuştur. Çünkü tefrika saltanatlarının bekası ile doğru orantılıydı.
   Peygamber adı ve yetkisini kendine yakıştıran bu firavunlar zulümlerini Allah’ın adaleti diye ilkeselleştirdiler.
   Bugün bilgi çağında yaşayan bizler bile bu zulümleri adaletten ayıklamanın acizliğini yaşıyoruz.
   “Aynı şey hakkında sonsuz yalan mümkündür, Fakat Onunla ilgili hakikat sadece bir tanedir.!(Aliya İzzetbegoviç ra)
   Madrabazlar haktan bahsedenlere hayat hakkı tanımadılar ama hakkı savunanlar hakkı kanlarıyla ve canlarıyla tarihe yazdılar.
   İslam’ın hakim olduğu bir coğrafyada her vatandaşın can ve mal emniyetinden devlet sorumludur. Bu konu İslam devletinde gayri Müslimlerin hukuku olarak literatürde ayrı bir fasikül olarak yer alır ve çok uzun akademik araştırma konusudur.
   İstemesek de 21.yy da Kapitalizm acımasızca tüm dünyadaki Din inanç kültür ve gelenekleri esir alarak hâkimiyetini ilan ettiği bir gerçektir.
   Medeni ve çağdaş dünyada Hristiyan ve Yahudilerin Dinler arası diyalog çağrıları bize göre gerçekçi değil nasıl ki, bu tür çağrılar geçmişte içi boş gerisi menfaat ve çıkar odaklı teşekkül ettirilen Sünni organizasyonlar olduğunu gördük.
   Alim; Bilge, Hukema veya öğretmen, Büyük, Şef Lider, Önder olarak bilinen biri herkesçe bilinmeyen birinin elini öpmeye eğilmişse genel kanaat demek bu bildiğimizden daha bilge ve alimdir ki, bizimki bu nezakete eğilmiş diye kanaat ederler.
   Ancak aşağıdaki kare 1 Milyar Hristiyan aleminin Papa(Baba)sı olarak cübbesiyle Siyonist bir kapitalist ve Lord’un önünde Vatikan’a yapacağı üç kuruşluk bağış için eğilip tüm Hristiyan aleminin onuru ile oynadığını bilmem anlamışlar mı?

    “Rezaletten lezzet alan kimse nasihatten nasıl faydalanır.”(Hz.Ali as)

    “Para ile alınan sadakat daha fazla para ile mağlup edilir.”(seneca)

    En insani davranış bir insanı utanılacak duruma düşmesini önlemektir .İşte o zaman söylenen sözlerin kıymeti harbiyesi gerçekleşir.
   Sözde medeni dünyada Bu kareler var olduğu sürece Adalet hakkaniyet onur ve eşit temsiliyetten bahs etmek abesle iştigaldir. Hayat yalakalar üzerinden devam ediyor.
   Oysa bizim rol modelimiz ve ortaçağ aristokrasine devrimci darbeyi vuran, Hz Muhammed(sav) “Bir insanın zenginliğinden dolayı O’na hürmet eden veya bir insana fakirliğinden dolayı horlayanın Din’inin üçte ikisi gider ve sonsuza doğru lanetlenir.”
   İzzet ve şeref Allah’ın Resulünün ve O’na inananlarındır. vesellam.

Tarih:Genel

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir