İçeriğe geç

DOĞRU TEŞHİSLERLE DOĞRU TEDAVİ MÜMKÜNDÜR…!

DOĞRU TEŞHİSLERLE DOĞRU TEDAVİ MÜMKÜNDÜR.
  “Peygamber size neyi verdiyse O’nu Alın, size ne yasakladıysa ondan sakının”

(Haşr/7)

    İmam Şafii (ra)bu ayetin yorumunda O’nun Kur’an dışındaki emir ve tavsiyelerini de kapsar.

  “Şunu iyi biliniz ki, bana Kur’an-ı Ke­rim ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir. (Bu konuda) dikkatli olun; (çünkü) koltu­ğuna oturan tok bir adamın ‘Size (Hz. Peygamberin sünneti / hadisleri değil) sadece şu Kur’an lazımdır, onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz yeter!’ diye­ceği (günler) yakındır…” 
(Bk. Ebu Davud, Sünnet, 5(6), İmaret,33; Tirmizî, İlim, 10; İbn Mace, Mukaddime, 2; Darimî, Mukaddime,49; Ahmed b. Hanbel, 2/367, 4/131-132, 6/8).
    Günümüzde bu tipler Google’ının himmetiyle hormonlu müfessirler bayağı tedavülde yer bulup, aşırı derecede Din’i söylemler ile karıştırılmış aşırı derecede Amerika’nın Dolar  virüsü ve Avrupa cinsi Euro bakterisi  ile takviye edilen İlahiyat bilimlerine hakim olmadan, Hakim olanların da enaniyeti peygamberi de devre dışı bırakıp kendi irade ve idrakini Allah’ın iradesi diye pazarlayan çağdaş Allame’ler Adl-i İlahi’nin de hesaplarından gafil bir şekilde takvadan da nasipsiz yorumları Mealist ve tekfirci Vehabi  denen ve Ortadoğu’yu kan zulüm kokan bir coğrafya ve İslam dinini de rahmetten yoksun bir din göstermenin gayreti içindedirler.

   Oysa İslam’in adı Barıştır, Selamettir, Vefadır, Sevgidir, Merhamettir,, Teslimiyettir, Esenliktir.    

    Bu teslimiyeti doğru okuyamayanlar Allah’ın yerine Amerika denen şeytana teslimiyeti öngördüler. Suud firavunlarının paraları ile hem bu dine faşist bir darbe vurdular, hem de, 4 ülkeyi yakıp, Yıkıp milyonlarca ölü, Dul, yetim, sefil ve garipler ile Muhacir konumunda Avrupa için kanalizasyonda Çalışmaya mecbur edilen, Amerika için ise İlaç Sanayisinde Laboratuvar kobayı köle ordusu Mazlum ve müstezaf bıraktılar.

   Bu ucubelerin kültürel derinliği sorgulanırsa daha önce İslam aleminde yüzyıllarca tedrisatı yapılan ve 12 ilim diye bilinen Hikmet, Hukuk, Ekonomi, Sanat, Tarih, Sosyoloji ,Felsefe, Ahlak bilimi, Tıp, Hendese, Ontoloji,, pedagoji nihayet Filoloji, İlahiyat bilimlerinin fakirleri oldukları ve sadece birkaç ayeti ezbere okumakla kendilerine olağanüstü yalancı ve sahte roller biçtikleri görülecektir.

  Fizikçi Albert Einstein’ın dediği gibi “Tanrıya inanan adam olmak kolay, Asıl zor olan Tanrının inandığı olmaktır”
    Peygamber (sav) “Kur’an’ı Kendi reyine göre açıklayan kimsenin yeri ahirette ateştir.” İfadesi hiç mi bu mealci’leri ve tekircileri ilgilendirmiyor.?
    Allah ile barışık yaşamayı becerenler kulları ile de barışık yaşamayı ilke edinmeleri de bir zorunluluktur.
    Kur’an’ı bir bütün olarak değil, işlerine gelen kısımları da tahrif ederek, Peygamber(sav)ve Hz. Ali'(as)nin söylem ve uygulamalarını da hurafe sayan bu zevat şirk dininin oyuncağı olduğunu hatırlatır ve kasıt yoksa İslam’ı geniş birikimli Ahlaki, Tarihi, Hukuki, İtikadi, sosyal ve siyasal stoklarını bir zenginlik kabul edip çağı ve medeniyetimizi bu birikimler ışığında yeniden ileri zekalarıyla yorumlamaları isabetli olacağını hatırlatırız.

    Ali(as) mın Adalet, Cesaret, feraset, ilim ve Liyakatine tereddütsüz inananlar ise Firavunların, Ceberut ve tiranların resimlerini baş uçlarına asmaktan geri durmuyorlar.
    Peygamberlerin asıl misyonları ikrah ve ifsat değil, ıslah olmuştur, ve Allah o resullere güzel sözle, Hikmetle davet edin, olur ki, ibret alırlar ilahi düsturu ilke edinmişlerdir.

   Nasıl ki doktorlar hastayı Ameliyat ederken asıl amaç hastayı kesmek değilse ve hastalığı tedavi etmekse davet ve Tebliğde esas olan hikmet ve güzel öğüt olmalıdır, İlim ve bilim inisiyatifiyle  ikna etmek davetçinin en ideal tekniği ve yöntemi olmalıdır.

    Hz. Ali(as) bakın bu konuyu ne  güzel ifade etmiş bakalım,

   “Siz insanlara saraylarınızı sunun  bırakın kendi enkazlarını onlar temizlesin” ifadesi davet , Tebliğ, irşat ve ihya mesleği ile iştigal edenler için mükemmel bir tavsiye niteliğindedir.
    Ceberuti yaklaşımlar kesinlikle asabiyet barındırır ve ıslah edeyim derken ifsat ve ikrah’ın da elbette vebali İndellah’ta  olacaktır. Bu tür bir yaklaşım Kur’an’ın yöntemine de tamamen terstir. 

   İnsanlar Doğrularını, doğru zaman ve zeminde doğru ifadelerle izhar etmezlerse yanlışlarının kurbanları olurlar. Çünkü doğru teşhisler doğru çözümlerle orantılıdır.

   Peygamber dışarıya davetçi gönderirken Bilgi, birikim, Takva feraset, ve bir bütün olarak tebliğde liyakat aramıştır. Çünkü her yaşın, Her mesleğin, kısaca her statü ve konumun ve konunun bir dili vardır. Davetçi olmak çok boyutlu bir meslektir. Uzun izah gerektiren bir meseledir, Başlı başına bir meslek ve sanattır ve çok geniş izaha muhtaçtır..! Çağımıza İslam’ın garabetlerinden biri de Müslümanın inandığı din ve taptığı rabinin ilminden gafil olması İdrak ve şuur fukarası olmasındandır.(Şuur ve İdrak makalemize bakın)
    Hakim olmadığımız sorulara zoraki ve akla ve nakle aykırı bir yorum da ifsat sebebi de olabilir. Şunu da unutmamak lazım ki sözden ziyade samimi bir tarzımız ve davranışımız belki bin söze de denk gelebilir. Nitekim Literatürümüzde “Söz söylemesini biliyorsan söyle senden ibret alsınlar, Söz söylemesini bilmiyorsan sus seni insan sansınlar” deyişi derin anlamlar içerir.

    Sonuçta, Allah bizi Amel niyet bütünlüğü içerisinde yargılayacağını da unutmamak gerekir.

    Peygamberin(sav) bir hadisi bu konunun tümünü daha güzel ifade eder “Ey Ali senin elinden bir insanın hidayete nail olması doğu ile batıda güneşin vurduğu her şeyden daha kıymetlidir.” Bu hadisi çok, çok derin düşünmek de gerekmez mi.?

  Nitekim peygamber(sav) “ Sizi öldürmeye gelen sizde dirilsin” hadisi çok geniş bir yorumun konusudur. Öldürmeye gelen acizliğin sakinidir.

   Mevlana(ra) dinleyelim.” Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine, Sevmek ve sevilmek için çareler arayın.!”

    Şimdi anladık mı bu müfsitler ve zındıklar için  peygamberi dışlayarak İslam adına bu cürümlerini icra etmenin ne kadar kolay olduğunu;

   Hz. Ali(as) Sifin savaşında hakem olacak elçisine “Onlarla Kur’an üzerinden konuşma, Peygamber sünneti üzerinden Münazara yap” ifadesi Onlar vahiy’ i Hz. Ali(as) kadar anlamadıkları gibi Kendilerini Kur’an’a değil, Kur’an’ı kendilerine uydurmanın gafletini tercih edeceğini İmam Ali anlamıştı.

   Müslümanlar artık şunu da anlasınlar Kitabınızın en Büyük Müfessiri  Medine Şehrinin İlmi Hz. Muhammed(sav) dır ve Bu şehrin tek giriş kapısı Ali(as)  dır bunu tüm tarihi kaynaklarda okumak fazla zor olmasa gerek.

    İmam Ali rıza a s. Senetli bir hadiste, Resulullah’dan şöyle  nakletmektedir:
“Ya Ali ,benden sonra sen, mazlum olacaksın. Sana karşı savaşan kimsenin vay haline , ve ne mutlu seninle birlikte savaşan kimseye ! 
    Ya Ali , sen benden sonra , benimsediğim sözüm ve benim dilimle konuşursun. Seni ret eden kimsenin vay haline , ve ne mutlu senin sözünü kabul eden kimseye. Ya Ali benden sonra sen bu ümmetin efendisi imamı ve benim onlara halifemsin ; kim senden ayrılırsa , kıyamet günü benden ayrılmış olur ve kim seninle birlikte olursa , kıyamet günü benimle birlikte olur.”Kaynak: Bişaretul Mustafa s. 125İsbatul hudat c. 1 s. 483
    Özgür okumak ve özgür yaşamak için Asrın Müslümanı yukarıdaki izahı doğru okumakla mükelleftir. Ancak bu okumayı becermek özgür bir kafa ile doğru orantılıdır. Özgür yaşayayım derken bunun tarih ve düşünce okumalarının esaretine müptela olanlara ifradi  değil, irşadi bir yöntemle aydınlatmak da özgürlüğün ve davetin usulüne, şanına yakışan en iyi yöntem olacaktır.
    Özgür okumak ve yaşamanın en güzeli tahammül ve sabırla farklılıkları zenginlik kabul edip bu uğurda harcanın özgürlük çabasını ve şanını kirletmeden ifade etmek de en iyi erdem olacağı da tartışmasız bir yücelik olacaktır.
    Düşünce ve fikirlerin gerçekliği doğru yöntemlerle zemin bulurlar.
    Peygamberin Her sahih olan sözü bir ibret vesikasıdır ki “ Ey Ali ben bu kitabın Allah’tan insanlara tebliğ etmenin mücadelesini verdim, sen ise bu kitabın yanlış yorumlaması üzerine Mücadele edeceksin” beyanı peygamberden hemen sonra süreç işlemiş ve işlemeye Devam ediyor. Peygamber Ehl-i Beyti üzerinden oluşmayan yorum ve beyanlar katiyet barındırmaz, Çünkü; Onlar bu emanetin gerçek sahipleridir. Ehli Beyt kültüründen uzak Emevi ve Abbasi kültürü ile yoğrulan yorumlardan sudur eden İhvanı Müslimin,Cemaati İslami Tevhit hareketi, Dünya Müslüman alimler birliği vs. hiç biri tüm birikimlerine rağmen Dünya küfür ve firavunlarına ölümcül darbeler vuramadılar,

   Âmâ İmam Ali mektebinde yetişen İmam Humeyni(ra) gibi bir Arif, Alim, Bilge ve uyanık İnsan  Dünya istikbarına vurduğu Anti sömürgeci ölümcül darbeyi “Bu devrim İmam Ali(as) çağdaş dünyaya bir hediyesidir.” İfadesi sahip olduğu teolojinin tüm ceberut, firavun kayser ve sultanları panikletmiş olacak ki, 40 yıldır bu coğrafyada nevşu nema bulan özgürlük aşıklarını ambargoya muhattap etmiştir.

 .. Bu Kitap destur kitabı ise bu desturun Bizim gibi insan cinsinden olan canlı örneklerin hayatı ve söylemleri üzerinden okumak en isabetli idraktir.

    Felsefi idrakten bakacak olursak Pratiklerle ve örneklemeler üzerinden yapılmayan teşhislerle ve tanılarla  genetiğin özüne ulaşılamaz. Ve gerçekçi olmayacaktır. Nitekim Allah bize örnek olarak peygamberi gösterdiğini ilahi tebliğde okumak mümkündür.

    Sosyal hayat açısından özetlersek bir olayı tam gören ile hiç görmeyen arasında çelişki yoktur, Çelişkiler yarım görenlerdedir. Çünkü olayı tam gören izah eder hiç görmeyen de inanma konumundadır. Kitabı tam gören ve çelişkisiz izah eden Peygamberin İzahıdır ve ‘O’nun örnek öğrencisi Ali as. Ve Ehli beytidir. Ancak Peygambere sonradan isnat edilen söz ve davranışlarda Kitapla doğrudan ve sarahaten bir çelişki varsa kitabın izahında işi Allah için  Meslek edinmiş ustalarına bakmak ve  idraki zorlamak gerekebilir.

    İslam Sosyal hayattan Ekonomi, Siyaset Hukuk, Ticaret ,Cihada ve davete kadar  vs. Hayatın bütününü kapsayan Mükemmel bir sosyolojinin  hayat sistemidir ve bu sistemin her ünitesinin kendine göre usul esas ve ilkeleri vardır bu ilkeler yüz yıllarca eksik ve kısık olmakla beraber  büyük bir medeniyetin hayat pınarı olmuştur. Olmaya devam ediyor. Beşer medeniyeti geliştikçe bu öğretilerin idealitesi daha bariz bir şekilde idrak edilmektedir.

   Kur’an-ı kendine uydurmaya çalışan zevatın tavanı şüphesiz bu dinin düşmanları tarafından sevk ve idare edildiğini pratiklerinden okumak mümkün iken; Yazdıklarımız, gafil olan taban için belki de bir idrakin yol işaretleri olacaktır. İnsanlık bir gün Sömürgecilerin kara defterlerini açarlarsa bunların zulüm ve cürümleri ifşa edildiği gün; Mazlumlar, o gün  Zalimin zulüm ve cürümlerinin yok oluşunu bir daha dirilmemek üzere tarihin çöplüğüne şahit olacaklardır.

   İşte bu Vehabi ve Selefilik hormonu ile Şişen Amerikan aklıyla hareket eden Tekfirci zevatın basit bir cehalet ve gaflet örneği,

    Irak’ta esir alınan birkaç Şii bir gün zindandaki nöbetçiye bize bir Kur’an-ı kerim getirebilir misin ? teklifine ilk anda sert bir tepki ile Zındıklar siz ne anlarsınız Kur’an’dan deyip terslemiş, Günlerce ısrardan sonra bir Kur’an bulup getirmiş, Esirlerden biri kısmen hafız ve güzel bir seda ile sesli Kur’an’ı Okumaya başlayınca, Bu üst perdeden iğdiş edilmiş ve en üst sınırdan kandırılmış sözde selefi nöbetçi hüngür, hüngür ağlamaya başlamış. Ve işin hakikati için idrakını sorgulama zahmetine katılmış.

  Bildiklerimizle ihlasla amel edersek, Şüphesiz Allah bize Bilmediklerimiz için de, öğretecek bir yol ve kapı açacaktır.

   Yüce Allah’ın bizim için ibret ve hikmet içerikli şu hitabı da  derin bir tefekkür icap ettirir.

   “Ey İman edenler Allah’tan korkup sakınırsanız, Size doğruyu yanlıştan ayıran bir Nur ve anlayış(Furkan) verir…”(Enfal/29)

  Alim-i Mutlak tarafından  Furkan ile taltif edilenlere  selam olsun.!

Tarih:Genel

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir