İçeriğe geç

DÜNYAYI SARSAN ŞOK DALGASI..!

DÜNYAYI SARSAN ŞOK DALGASI.!

(Bir Devrimin Anatomisinin Özeti-Dünya ve Hassaten Ortadoğu’nun geçmişten geleceğe gerçekleri)

  ( Bölüm 1)

    Siyaset sosyolojisinde “Domino” etkisi diye bir kural var; Dünyanın öbür ucunda meydana gelen bir sarsıntı her halükârda öbür uçtakini bir şekilde etkiler.

    11 Şubat 1979 Çağdaş Dünya medeniyeti için bir milattır. Neyin miladı derseniz, Ezilenlerin Umutlarla dolu kurtuluş miladı, Sömürgecilerin umutsuz çabaları, Toplum için kullandıkları Sınıf, Irk, ve Lortların asaleti emekçilerin rezaleti üzerine bina edilmiş bir sefahatin ölüm salaları için rezaletin ve hezimetin bir milattır.

    Öte taraftan Müslümanlar her gün kutsal kitaplarında “Küfür tek millettir” “Onlar birbirleri ile dost oldukları gibi sizde dost olun” “Hep birlikte Allah’ın ipine sarılın” İfadesini teberrük diye ölülere okudular, Bu ifadelerin muhatabını başka zeminlerde aradılar. “Küfür devam eder zulüm devam etmez” Peygamber cümlesinde teselli aradılar. Küfür Zulüm ve Cürümleri ile hesaplaşmayı aklımızdan geçirmedik, Oysa Allah “Sizin ve Allah’ın düşmanlarına karşı güç hazırlayın.” İfadelerine işin kolayına kaçarak dualarla telafi etmeye çalıştık.

      Zulmün bir gün kendiliğinden Japonların Harakiri mantığıyla buharlaşacağına emindiler. Kimileri de İsevilerle beraber zulmün devasa cüssesinden dehşete kapılarak bu Zulmün tsunamisini ancak İsa Ruhullah ve bizim itikadımızda ve mitolojimizde zaten var  olan İmam-ı zaman Mehdi(as)mın zuhuru ile ilahi üfürüklerle izalesine inandırıldılar.

   Oysa yüce Allah çabamızı kaderimize bağladığından habersiz başımıza hep başkalarının çabasını imtihan kabul ettik.

   Ta ki;21.YY’da yüce Allah kendi keremiyle irade ettiği, Karl Marks’ın ve emeğin tarihi determinist algoritması ile izah edilen sınıf  tezlerini İfade ettiği Das Capital’i alt üst eden, Emperyalizmin bin bir şeytani mantık ile oluşturduğu Ulus, Mezhep, meşrep, Irk, Hizip ve kutuplu tefrikalarına, Demokrasi dedikleri Kapitalizm cennetine ve  Kendi Ümmet içindeki mezhebi ve meşrebinin özde takipçi Keftar üstatlarının “İmam-Zaman gelmeden İslam devleti hayaldir” bileşenlerine “İslam’da Hükümet ve Devlet “Risalesi ile cevap veren, İlahi bir ihlas, İbrahim’i bir  balta, Zülfikar’ın çatalı ve Muhammedi bir İrade, ile yaşadığı Çağ’a Ekibi ile devrimci bir darbe vurması nasip olan ve Kanadalı yazar Carlsen’in  fark ettiği gibi “Bu adamı dışardan beşer üstü bir güç yönetiyor “dediği gibi Büyük Devrimci, Müceddit ve Arif(Ki Hayal dünyamızda oluşan arif tiplemesi müritlerine telkin ettiği tek şey üfürük püfürük iken) Ayetullah El Uzma Seyyid Ruhullah El Musevi El-Humeyni(ra) gibi bir Arif’in Haydari vuruşu mezkur şeytanlarda şok dalgası oluşturarak, Tüm bu şeytani  algıları tuzla buza çevirerek, Müslüman kitleler üzerindeki tüm tarihi, mezhebi, Meşrebi ve  hurafe tozlarını kaldırarak ümmet bilincine olması gereken şuur ve idrakin öncüsü şerefine nail olmuştur.

   60 yılların başında Şah İmam Humeyni(ra) ya “Nerede ve nasıl istersen vaaz et ama benden ABD. ve İsrail’den bahs etme der” Yahudilerden bahseden Kur’an ayetlerini külliyende işleme istediğin şeyden bahsedebilirsin teklifine;

   İmam Humeyni(ra) “Suphanallah zaten benim bu üç konudan başka konuşmak ve tartışmak istediğim konu yoktur.”diye cevaplar.

   1963 Yılında tahranda yapılan bir gösteride yüzlerce alim ve insanın yaralanması üzerine Ruhullah Humeyni İran’ın Şehin Şah’ı Rıza Pehlevi’ye “Eğer seni oradan indirmezsem ve Amerika’yı da tüm dünyada rezil rüsvay etmezsem ve burnunuzu yere sürtmezsem bende Hüseyin’in kanı yoktur.”Ültimatomu Radyo dalgaları gibi yayılarak 1979 da biiznillah nevşu nema buldu Amerika ve Uşağı Rıza Pehlevi ile  Siyonizm’in kayışlarını İran coğrafyasından kopardı.

  Fransız Siyaset Bilimci Prof. Roger Garudy’in dediği gibi “İmam Humeyni batı uygarlığını sorguya aldı ve İranlıların hayatına mana kazandırdı.”

    Küba Devrimi lideri Castro da,  İran İslam İnkılabı hakkındaki samimi görüşlerini de belirtirken, ‘İslam İnklabı zaferinin ilk günlerinde İmam Humeyni (r.a)  ve inkılab hakkındaki olumlu düşüncelerimi dile getirmiştim. Küba olarak İran’ın ambargolar karşısında gösterdiği direnişi tebrik ediyorum. Bu İran halkının kültürünün ne kadar ileri düzeyde olduğunu gösteriyor.” dedi.

   İran’ın 22 yıldır yürüttüğü emperyalizm karşıtı mücadeleye saygı duyduğunu belirten Castro, “İran, bağımsızlık ve özgürlük yolunda, sadece Küba’nın değil, az gelişmiş ülkelerin gözünde de öncüdür” diye konuştu. Castro, “Ticaret yapmaya gelmedim, siyasetten ve kültürden söz etmeye geldim” dedi.

  Filistin Cihadının Şehit Lideri Dr.Fethi Şikaki(ra) dediği gibi “İran’ın Müslüman halkının kıyamı ve imkansız sayılan inkılabı Batıda Şok dalgası oluşturarak  batı ve uşaklarını büyük bir vahşete düşürdü bunun en bariz örneği Şii ve Sunni fırkaları üzerinden fitne çıkarmaya çalıştılar, çalışıyorlar”

   Bu şok dalgasını “Biz Hz. Muhammed(sav) ve Ali(as)dönemindeki yaşamı ve ilkeleri icra edeceğiz” Beyanlı  iki kelime ile ifade eden Bu büyük insanı yeryüzü lanetlilerine düşman yapmaya yetecekti.

   Ve nihayet varlığı ve yokluğu bilinmeyen köle Bilal’in ortaçağ Aristokratı Ebu Cehil’in boynuna ayak bastığı bir devrimci adalet ve hidayet Nur’u olan Muhammed(sav) mın “Arap’ın aceme, acemin araba üstünlüğü yoktur takva hariç” ifadesi bihakkın tahakkuku ile nasıl ki tüm çağlara hitap eden çağrısı 21.yy da irsiyet, iffet ve imanın hakikatleri o yüce resulün “Bu dini Süreyya yıldızına assalar oradan indirecekler olacaktır” deyip Selman’ın kavmine işareti, 1400 yıl sonra Ruhullah Humeyni’nin şahsında ve Selman’ın coğrafyasında nevşu nema bulduğu gün “Ey dünyanın yalın ayaklıları birleşin sömürgecilerin ağzında diş bırakmayın” mesajı çağdaş, Aristokrasinin boynuna Zülfikar hızında ve etkisinde vurmayı irade eden eşyaya hakimiyeti mutlak olan şüphesiz Alemlerin Rabbi Allah’tır diyerek tüm dünyanın özgürlük aşıklarına ve devrimcilerine Kadir-i Mutlak’ın yaşam üzerindeki kudretini hatırlattı.

     1 Şubat 1979 gecesi Fransa’da Sürgündeki Bu Piri Fani yarenlerini toplayarak aynen Kerbela’da Hz. Hüseyin(as) gibi “Bu gece Ahmet ile Ülkemize tehlikeli bir yolculuğa çıkacağız ve sizin bizimle gelmeniz tehlikelidir.

   Sizler daha sonra gelebilirsiniz deyince yarenleri bizim sizinle ölümümüz bizim için bir şereftir deyip vefanın örneğini gösterdiler. İşte bu Cesur ve Devrimci seyahattir ki Müstekbirlerin uykusunu kaçırıp tüm denklemleri değiştiren sömürge hesaplarına mazlumların sesini katan feryatlar dünyaya yeni ve alışkanlıklara aykırı bir matematik katmıştır.

   Ve Nihayet Geleceği gün Dr.Beheşti’nin telefonla efendim gelişinizi Hava Limanında  halk kırmızı halılarla Karşılamak ister, Bunu kesinlikle olmaz deyip teklifi ret ederek halktan biri olduğunu ima etmiştir.

   Nihayet 1 Şubat’ta on milyon insanın coşkulu muhabbeti ile Karşılanır, Dünya tarihinde böyle bir coşkunun heyecanın nevşu nema bulduğu bir Liderlik Örneği söz konusu değildir. Aynen Yüce Resul(sav) Bir hadis-i Kutside dediği gibi bir atmosfer “Kulum hakkıyla beni sever ve korkarsa Tüm sevgileri ondan alır sadece kalbinde kendi sevgimi bırakır ve tüm kullarıma sevdiririm ve Tüm korkuları kalbinden çıkarıp sadece kendi korkumu kalbinde bırakırım” İradesi bihakkın bu arifin şahsında tecessüm etmiştir.

    Büyük şeytan ABD’nin Büyükelçilik dedikleri şeytan yuvasındaki iffetsiz  iffet ve rezaletini kurtarmaya çalışırken Tabes çölünde 8 adet savaş makinesini sadece bir fırtına ile burnunu yere sürten kudret, Sonrasında 5 adet karşı devrim çabalarını def ederek tüm dünya medyasına şunu yazdıran yüce Allah’ın kudretine hamdolsun “CIA ajanları Humeyni’nin köstebeklerine engel olamadı”

   Savaş makinalarını rüzgarla fırtına ile çarpıştıran Yüce Allah’tır, İşte o Gün Cumhurbaşkanı olan Rafsancani(ra) İmam’a haber vermeye gittiğimizde İmam(ra)Kendinden emin bir şekilde” Amerika hiçbir halt edemez.” Dedi ve öyle oldu, Rahmetli Erbakan Hocanın Büyük şeytanla dalga geçtiği gündür ki bir bozuk, iki bozuk beş bozuk diyerek sanki şunu ifade etti ne şehittir ne gazi b..k yoluna gitti Coniler.!

   Nihayet 11 Şubat 1979 günü İlan edilen ve  İslam Cumhuriyetinin 21.Yüzyılda  1 Nisanda yapılan Halk oylamasında %98 oy ile Anayasası onaylanan ve Tüm doğu ve batıyı bir kuş gibi uçan Jean Paul Satre’nin deyimiyle Doğunun Yıldızı ve çağdaş sosyolojinin İbn-i Haldun’u olan Sayın Dr.Ali Şeriati(ra) gibi Aydınların ve Daha sonra Dr.Beheşti ve 72 Devlet  adamı ile bir konferansta, İmam Fransa’da iken Büyük Filozof ve Devrim Komuta Konseyi Başkanı olan Ustat Murteza Mutahhari(ra) ve Afganistan semalarında ABD’nin bir Füzesi ile Guya sehven ateşlenen bir füzesi ile düşürülen İran uçağı ve  Cumhurbaşkanlığındaki patlama sonucu Şehit olan dönemin Cumhurbaşkanı Ali Recai, Başbakan Dr.Cevat Bahoner ve arkadaşlarının Şehadetiyle hayatlarına mal olmuş bir sarsıntı ve Şok dalganın etkisi 40 yıl sonra daha da genişleyerek devam ediyor.

     Ancak Fitne yuvası büyük elçilik dedikleri şeytan yuvasını işgal eden öğrenciler 444 gün devam eden rezaletlerinin elbette ki bir hesabı da olacaktı, ki Libya, Irak, Suriye, Venezüella gibi altın stoklarının gasp ve hile ile Firavunları 2500 Yıllık Şehinşahlığın başındaki İran Şah’ı Rıza Pehlevi ile yemek bunlara nasip olmadı bu esaretin karşılığını boğazlarında kalan İran altınlarını iade ile sonuçlanan rezaleti tattıran Allah’a şükürler olsun.

      Bu arada Feto denen Amerika uşağının, CIA ağzıyla 85’lerde Bizim kamuoyuna  kendi yayın organlarında dile getirdikleri 80 yaşındaki bir piri faninin yetmiş metresi var gibi yalan ve çirkin İftiralarını da  unutmadık. Cennetin yolu İran’dan geçse oradan gitmem diyen Amerika’nın hüzünlü evladı Feto ne hikmetse yolunu şaşırarak Pensilvanya’da hayallerini cennete sahip olmak için gözyaşı döken bu fakir sömürü coğrafyasında  yaşamaya mahkum olmuş.

    Tüm  çabalar sonuç vermeyince İçerdeki ajan ve işbirlikçilerine karşı devrim çabalarına esas olmak üzere İleri karakolu konumundaki İsrail depolarından uçaklar dolusu silah sevk ederek Tüm dünya kamuoyunda; İRANGATTE denen skandalla Büyük Şeytan Amerika’nın Birkaç üst düzey subayının hezimetine ve intihar etmeleri ile sonuçlanan bir rezaleti Büyük Şeytana yaşatan Allah’a şükürler olsun.

    Tüm İslam ülkelerine hakim olan tağuti sistem uygulamalarının ve zenginliklerin bir işe yaramadığı bir zaman diliminde;

    Tüm dünyada iddialı bir şekilde Hassaten İran Coğrafyasında Hz. Muhammed ve Ali(as) mın sevgisinin siyasete damgasını vurarak tüm ülkede uygulanacak kanun ve yasaları bu minvalde tesisini irade eden ve Yıllarca bu uğurda çaba harcayan Teoloğ, Sosyoloğ ve Toplumbilimciler sebeplerden doğru sonuçla üretmeyi başardılar.

    Aşağıda Gösterilen Anayasanın ikici maddesi tüm dünyada ve hassaten İslam ülkelerinde bir heyecana sebep olmakla birlikte dünyanın kalan kısmında ise alışılmış doktorinlerin insanlığın derdine çare olmayacağını ve mutlak pozitif sonuçlar üretemeyeceğini anlayan ve dünyanın sömürü kültürü üzerine bina edilmiş siyaseti bu türden bir siyasi mantaliteyi yok etmenin gayretiyle uyandılar.

   İkinci Madde İslam Cumhuriyeti;

 1-Tek ilah’a(lailaheillallah)ve egemenlik ile yasama yetkisinin O’na mahsus bulunduğuna ve O’nun emrine uyma gereğine,

 2-İlahi vahye ve O’nun kanunların açıklanmasındaki temel etkinliğine,    3-Ahirete ve onun insanın Allah’a doğru gelişim çizgisindeki yapıcı etkinliğine,

4-Hilkat(yaratılış) ve yasamada (İlahi kanunların ko­nulmasında)ilahi adalete, diye devam eden temel ilkeler….
    Bir İstisna olarak; 1979 yılında tüm dünyayı sarsan şok dalgasıyla hayat bulan İran İslam devrimi İslam’ı çağın idrakine sunan tezlerden hayata hükmeden bir realiteye dönüşerek, toplumda sosyal adaletin gelir dağılımı ve yöneticiler ile yönetilenler arasındaki dengeyi tüm dünyada yaşanan aristokratik ayırımcılığa yöneticilerinin yaşadığı sade hayatla en büyük şoku yaşatmıştır,Batının Ombudsmanlık dedikleri Ruhullah Humeyninin ise Velayeti fakih denen siyasal sistemi dünyanın idrakine sundu. İşte bu siyasi ve sosyolojik şokun bedelini kırk yıldır yaşadıkları ekonomik muhasara ile ödetiliyor. İran coğrafyasındaki Müslümanlara yıllarca yaşatılan mağduriyetlerden kısa bir kesit sunalım.

    İran İslam Cumhuriyeti ile, Irak Ba’as rejimi arasındaki savaşta;” İran İslam Cumhuriyeti “sadece Saddam rejimi ile değil! Batılılar, Büyük Şeytan Amerika ve Arap ülkeleri ile savaştı. Onlar Saddam’ın yanında yer aldılar.

   Büyük Şeytan Amerika bu savaşta Ba’as rejimine 840 milyon dolarlık silah, gıda ve askeri yardımlarda bulundu ve bunun haricinde 1 milyar dolar da kredi verdi. İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve Belçika başta olmak üzere batı ülkeleri Saddam’a günün teknolojisine uygun savaş füzeleri yardımında bulundular.

   Almanya Ba’as rejimine kimyasal silah gönderdi ve Saddam rejimi bu silahları acımasızca hem askerlere ve hem de sivillere karşı kullandı.

   Halepçe’de olduğu gibi. Diğer yandan Amerika kıtasından; Brezilya, Arjantin, Kanada ve başta Büyük Şeytan ABD Ba’as rejimin yanında yer aldılar ve her türlü yardımı İran İslam Cumhuriyetine karşı savaşmak için, Saddam’ın Ba’as rejimine yaptılar.

   SSCB ülkeleri de askeri eğitim, ağır ve hafif askeri arabalar, silahlar ve malzemeler konusunda yardımda bulundular. NATO ve Varşova birliğinde olan ülkeler ,hepsi “İran İslam Cumhuriyeti “ne karşı Irak Ba’as rejimine her türlü destekte bulundular.

   Arap ülkeleri başta Suudi Arabistan, Ürdün, Arap Birliği, Kuveyt, Mısır, Libya, Yemen ve Katar Saddam’a milyarlarca dolarlık askeri silah, gıda ve malzeme yardımında bulundular. Irak Ba’as rejimi yanında yer alan diğer ülkeler;  

   Bahreyn, Umman, Fas, El Cezayir, Tunus, Somali, İsveç, İsviçre, Polonya, Romanya, Yugoslavya, Hollanda, Çin ve hemen hemen dünyanın bir çok ülkesi vardır. Ama bunları yazmaktan amacım budur ki; “dünyanın tamamı birleşse de Allah’ın nurunu söndüremez.” Çünkü Onların şiarı şeytanların şiarıydı.

       “Princeton Üniversitesi Uluslararası Hukuk Bölümünün seçkin profesörü ve aynı zamanda BM Filistin İnsan Hakları Özel Raportörü Richard Falk  İmam Humeyni İran’daki devrimin, İran Devrimi değil de İslam Devrimi olduğuna vurgu yaparak batının ve bölgenin tedirginliğini artırmıştır.

   Bu düşünce, Arap dünyasında İslami uygulama ve düşünce bazında bir dirilişe ve çabaya vesile olmuştur. Batının İmam Humeyni’nin etkileriyle, İslam ülkelerini “Buhranın Yeni Hilali” olarak kabul etme düşünceleri daha da güçlenmiş ve yeni bir ideolojik ve coğrafi-politik yüzleşme aşamasının temelleri atılmıştır.”

  Evet Richard Falk doğru söylemiş çünkü İslam dünyasındaki siyaset sosyolojisi Münafıkça ve Oportünist yapılarla devam ediyordu.

   Ama; İran cephesinde gece teheccütler, Kur’an tilavetleri, askerlerin maneviyatı ve Allah’a yalvarıp yakarışları, Kerbela’yı ve Aşurayı kendilerine kılavuz etmeleri, bu savaşta hak ve batılın karşı karşıya geldiğinin göstergesiydi Bu makalenin ikinci bölümünde daha farklı boyutları işleriz biiznillah.

Tarih:Genel

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir