İçeriğe geç

FESAT TEPEDEN OLURSA..!

FESAT TEPEDEN  OLURSA.!

   Toplumu yönetenlerde EHLİYET, LİYAKAT,ADALET, TAKVA ve İLİM’den yoksun oluşları büyük kitlelerin fesadı ve ifsadı için yeterlidir.

   Bunu tarihi ve sosyolojik deneyimlerden de okumak mümkündür.

   Hz Ali (a.s) “ Önderler güvenilir olursa, halklar yalancılığı cesaret edemezler”

   Hz. Lokman(as) oğluna şöyle buyurdu;

   “Dünya derin bir deryadır, Çoğu onda boğulmuştur, Öyle ise Gemin TAKVA, Azığın İMAN, Yelkenin TEVEKKÜL ve Kaptanın AKIL,Klavuzun da İLİM olsun.

    Dünyadaki firavunlar insanlara uyguladıkları zulüm ve Cebri, aleni Halka açık yerlerde ibreti alem olması için bilinçli bir şekilde  işlemişler, ve gelecek nesiller üzerinde korku psikolojisi yaratarak  saltanatlarının devamını sağlamışlardır.  

   Sosyolojinin babası olarak bilinen İbn-i Haldun bakın ne demiş “ Bir siyasetin başına gelebilecek en büyük felaket yöneticilerin ilahlaşmasıdır ki. İlahların kavgası herkesi ifsat eder.”

   Ülkeyi yönetenler tecrübe ve ileri görüşlü, Feraset, Dirayet Adil ve İnsanı-Kâmil terbiyesini bilmez ve oynamazlarsa, olmazlarsa ülkelerin kavgası fertlerin veya grupların kavgasına benzemez. Toplu ifsat toplu afet ve felaketlerin sebebidir.

     İşte İnsanlık medeniyetinin Siyasal Pir’i,Şah’ı velayet Ali (a.s) Kamil olan Siyaset sosyolojisini kısaca nasıl özetlemiş.

   “Devletleri yıkıma götüren sebepler dört şeydir,

1-Asıl Temel meseleleri terk etmek,

2-Daha önemsiz detaylara sarılmak,

3-Alçak sıfatlı İnsanları öne geçirmek,

4-Üstün İnsanları geriye atmak” İşin özeti budur.

    Modern çağda bile bu kriterlerin hepsine birden sahip olmayan yöneticilerin yönetim süreci boyunca Cürüm ve fesatlarının kitleleri nasıl ifsat ettiğini bire bir, sosyolojik tespiti bile başlı başına bir araştırma konusudur.

  Bunun için İslami öğretilerde yöneticilik ateşten gömlek kabul edilmiştir. Kötü yönetilen toplumlar Tebaa ile beraber umumi ilahi cezalara müptela olduklarını okumak mümkündür.

   Peygamber(sav) ve Hz. Ali'(as)nin hayatı ve yetiştirdikleri örnek şahsiyetler insanlığa hep  ışık olacaktır.

   Bu ölümsüz öğretileri insanlık kirletse de, orijinalitesini yok edememiş ve edemeyecektir. Çünkü Kur’an ölümsüzdür ve mahfuzu da yüce Allah’tır.

   İmkânların genişliği ve derinliğini bu yüce amaçlarla karıştıran gafiller deve ile uçağı örnekleyerek güneşi balçıkla sınamaya çalışan gafillerdir.

   Uçak veya deve insanoğluna amaç üretemezler hayatın amaçlarını yüce Allah belirlemiş ve yüce şahsiyetlerin şahsında tecessüm ettirmiştir zaten.

    İyilerin kıymeti kötülerle anlaşılacaksa alın size kötü örneklemeyi;

    Ehl-i Sünnet âlimi Hasan Basri şöyle demiştir: “Muaviye dört şey yaptı ki, bunların her biri onun katli ve cehennem eli olması için yeterliydi.

1- Sahabe arasında liyakatli, yetenekli ve dürüst insanlar varken sefih ve düşüncesiz insanları Müslüman halkın başına musallat etti.

2- Sürekli sarhoş olan, ipek elbiseler giyip def ve tanbur çalan oğlu Yezid’i halifelik makamına oturttu.

3- Ziyad’ı kendi kardeşi ilan etti. Oysa ki Muaviye’nin babası, Ziyad’ın annesiyle zinada bulunmuştu ve Hz. Resulullah (sav)’ın sarih buyruğu gereğince “Zina yoluyla akrabalık bağının oluşmayacağı” bilinmekteydi.

4- Müslümanlar arasında takva ve Inkilabiliğiyle tanınan Hucr bin Adiyy ile arkadaşlarını öldürttü..”

     Mervaniler ve Emevi’lerin kötü yönetimi ve cürümleri maalesef İslami öğretiler diye tarihe ve gelecek nesillere kalan en kötü örnekler olmakla beraber hala bu edepsizlerin cürümleri ve cani yöneticileri bize erdemli birer şahsiyet olarak satmaya çalışan gafiller utansın.

    Tarihte Firavunlar Kral-Han-Sultan ve Padişahların bulundukları makam güç kuvvet ve yetkilerini haddini aşarak, Kutsal değer ve Kavramları Tadilat ve tevillerle, ile Tezviratla(Yalan-Dolan) tersyüz ederek Allah’ın kullarını Kendi kulları gibi itaate mecbur edecek gelenekleri de Mukaddes bir Faraziyet olarak zer ve zorla tebaa ‘ya kabul ettirdiler ve yönettikleri halkların Din,kültür inançlarını ve itikatlarını kendi Tağuti zevkleri ile karıştırarak Tiranlıklarının bekasını sağlamışlardır.

   Bu azgınlık ve isyanları için de kullandıkları en iyi malzeme tebaa’nın Din, İnanç ve kültür homojenliğini en iyi bilen Din bilginleri olmuştur. Bunun tarihteki en bariz örneği Firavun’un uşağı Bel’amı Baurdur.İşte o günden beri Melle-i Mütrefin’lik saraylarda meslek halini almıştır.

   Aynı durum batı dünyasında rahip ve papazların krallarla eşgüdümlü iş tutmaları ve halkın İnançlarıyla halk kazıklanarak istismar edilmiştir.

   İşte Modern dünyanın Endüstri ve sanayi toplumlarında yalnızlaşan İnsanın en büyük teselli kaynağı Din ve halkın Kutsal değerleri oluverdi, bu sebeple Dr.Ali Şeriati’nin şu sözü sosyolojinin gerçeği ve değişmeyen ilkesi oldu ki; “Dünyada en karlı Ticaret Din ticaretidir, Çünkü Sermayesi yalandır, Müşterisi cahildir” beyanı bir realitenin ifadesidir.

   Bu Belaml’ar Padişah’ların sevgili morfin ustaları olmakla kalmadılar, Aynı zamanda Halkın Ayak bağı, Kamburu, baş ağrısı, Yük ve derdi ile Kendi ailesi ve çevresi için de b.k böceği oldular..! tüm dünyada bu Diplomalı cahiller için, ateizmin de can suyu oldular.!

  Tarih boyunca İlmin şerefine aldırmayan Bu Madrabazlar Kutsal değerlerini Midelerine inenlerle takas ettiler.

      Oysa sözde varisleri oldukları, Peygamberler, Filozoflar, Ahlak ustaları eğitimden ve ekonomiden mahrum bırakılarak ahlaksızlığa, dalkavukluğa yalakalığa, Gönüllü köleliğe, alışılmış çaresizliğe mahkum edilmiş mustezaflar için, hep kelle koltukta zalim yöneticilere karşı hakkı haykıran Adaletin ve hidayetin mümessilleri oldular.

    Hz. Muhammed(sav) “Ey Ali ben bu dinin tebliği için mücadele ettim, Sen ise tevili için mücadele edeceksin” hadisi peygamber vefat ettiği gün süreç işlemeye başladı,Tadilat, tahrifat, tevilat ve tezvirat(Yalan-Dolan)  Hz.Ali(as) döneminde tavan yaptı ve hakem olayında Muaviye’ye gönderdiği Elçisi Saad bin Muaz’a şu tembihte bulundu “Onlarla tartışırken Kur’an üzerinden konuşma, Onlar Kur’an’ı benim kadar bilmezler, Ben ta ilk günden, son güne kadar hangi ayet ne zaman nerede, hangi sebepten nüzul ettiğini kâtipliğini yapmışım, Sen  onlarla peygamber(sav) Sünneti üzerine onlarla tartış.” Diye buyurdular.

(Din’e Karşı Din Makalemize bakılabilir)

     Aşağıda hikayesi anlatılan bu alim zincirlerini koparan asilerden bir istisnadır.!

    Padişahın akıllı bir sadrazamı vezirliği bırakır ve Padişah diğer vezirlere sorar

-Benim akıllı sadrazamım nerede?

-Vezirliği bıraktı Allah’a ibadetle meşgul oldu derler.

    Padişah sadrazamın yanına gider ve ona şöyle sorar:

   Benden ne hata gördün de vezirliği bıraktın?

    Sadrazam, beş sebepten ötürü der.

   Öncelikle: Sen otururken ben senin huzurunda ayakta bekliyordum, ama şimdi Namaz ve ibadetimde bile beni oturmaya emreden Allah’a kulluk ediyorum.

“Ey iman edenler! Rükû edin, secdeye varın, Rabbinize kulluk edin, iyilik yapın ki kurtulabilesiniz”. Hac/77

   İkincisi: Sen yerken ben bakıyordum, lakin şimdi öyle bir rızık veren buldum ki kendi yemiyor ama yedirtiyor.

“Allah, rızık verenlerin en iyisidir.” Cuma/11

“Ve ona ummadığı yerden rızık verir. Kim Allah’a güvenirse, Allah ona yeter. Allah buyruğunu sonuçlandırır. Allah, her şey için bir ölçü koymuştur”.Talak/3

“Allah, kullarına lütufkârdır; dilediğine rızık verir. O, güçlü ve üstündür”.Şura/19

     Üçüncüsü: Sen yatarken ben uyanık kalıp güvenliği sağlıyordum, ama o öyle bir Allah ki asla yatmıyor ve uykumda beni koruyor.

“Onun (her insan) için Allah’ın emriyle önünden ve arkasından koruyan nöbetçi melekler vardır…” Râd/11

“Allah, O’ndan başka hiçbir ilah yoktur; diridir, her şeyi koruyan ve ayakta tutandır. O’nu uyuklama ve uyku tutmaz…” Bakara/255

    Dördüncüsü: Eğer sen ölürsen bana düşmanlardan zarar geleceğinden korkuyordum, ama şimdi öyle bir Allah’ım var ki asla ölmeyecek ve bana düşmanlardan zarar gelmeyecek.

“Ölümsüz ve daima diri olan Allah’a dayan ve Hamd ederek O’nu tesbih et. Kullarının günahlarını O’nun bilmesi yeter”. Furkan58

    Beşincisi: Hata işlendiğimde affedilmemekten korkuyordum, ama Allah’ım öyle bağışlayandır ki her gün yüzlerce günah işliyorum yine de beni affediyor.

“De ki: “Ey kendilerine karşı taşkınlık yapan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Kuşkusuz, Allah bütün günahları bağışlar. Kuşkusuz, O çok bağışlayandır ve sürekli merhamet edendir”. Zümer/53

   Yönetim ve İdarecilik makamının esir almadığı ve Heybetinin kölesi yapmadığı çok az insan vardır. Nitekim ABD Başkanı Clinton’un Sekreteryası ile rezaletini, Fransa’nın Sarkosu,İtalya Başbakanı Berlusconi’den General Pinoşet’e kadar Rezaletleri okumak mümkündür. Sokrates’i katleden zihniyet ile Halla-ı Mansur(ra) katleden zihniyet aynıdır sadece coğrafya ve zaman farkı vardır.

     Çağımızda ilim imandan daha hızlı gelişmiştir. Denge ilmin lehine imanın aleyhine geliştiği için insanlık taş devrine dönmüş bir hale gelmiştir. İlk akla gelenler Çurçil ile firavun Ramses arasındaki fark nedir.? Stalin ile Atilla, Cengiz ile Saddam Hüseyin Pinoşet , Adolf Hitler ile Yezit arasındaki bir fark olduğunu iddia etmek mümkün mü.?

    Belki günümüz firavunları dünkü firavunlardan daha tehlikeli çok gaddar ve zalimdir. İman olmazsa güç başıboş ve gayesiz dolaşır, hatta öyle çılgın bir hale gelir kendi kendisini yok eder.

   Daha tehlikeli olansa İmanına Zulüm karıştıran İdareci ve Alimlerdir bunlardaki fesat tabana hızlı bir şekilde yayılır ve Ahlaki çöküş bunlarla başlarsa ıslah hayal olur.

   Abdal Yunus(ra) dinleyelim;

    Haram ile Hamir tuttu dünyayı,

    Fesat işler görenin hürmeti oldu,

    Peygamber Yerine geçen hocalar

    Bu halkın başına zahmetlik oldu.

      Tarihi sorgulamaktan aciz olanlar tarih zindanının ve tarihçinin mahkumları ve esirleridir.

   Bu esaretten kurtulmanın tek yolu o’nu önyargılardan uzak, tarafsız ve özgür bir düşünce ile çok yönlü hayatı okumaktan geçer.

   Ciddi düşünsel ortamlarda emevi tarihini baz alıp İslam’ın izzeti ve idealitesini savunmak büyük bir gaflet ve delalet olmakla beraber savunanı da rezil etmekle kalmaz seyircilerin de bu dinden yüz çevirmesine sebep olacağı muhakkaktır.

     İzzet, Şeref, Erdem haysiyet, Fazilet ve tüm güzel olanlar şüphesiz Allah ve Resul’ünün ve O’nun Bayrağını şanına yakışır şekilde taşıyan Pak neslinindir ve şüphesiz o gemiye binenler kurtuluşa erenlerdir.

   Belki de yerde kalanlara duaları bile fayda vermeyecektir. vesselam

Tarih:Genel

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir