FİKİR VE ZİKİR..
Fikirlerimiz onlara taşıyacak kudrette olduğumuz sürece bizimledirler ve fikirler anlamsız, mantıksız ve boş sözlerle dolu olursa o fikirler hastalıklıdır.Bu nedenle amelsiz fikirden eylemsiz zikirden sakınmak gerekir.
Davranış genelde, uyaranlara ya da çevreye karşı bir reaksiyon olarak tanımlanır. Daha kapsamlı bir ifade ile; her etki reaksiyon ve tepki davranışın bir tipini temsil eder.
Bir yırtıcı varlığında hayvanlar kaçar, sessiz kalır ya da karşı hücuma geçer; kuşlar karmaşık ve kendilerine özgü yuvalar yaparlar meyve sinekleri anlaşılması oldukça zor olan kur yapma törenleri gerçekleştirir, bitkiler ışığa doğru yönelirler. İnsanlar zora koşullandıkları zaman onları zora koşan, uyarandan akılları, duyguları, akılları ve kültürlerinin yardımıyla, tepkisel olarak kaçınma davranışı gösterirler.
Hz.Ali(as) “Hayallerinize dikkat edin fikirleriniz Olur, Fikirlerinize dikkat edin davranışlarınız olur, Davranışlarınıza dikkat edin alışkanlıklarınız olur, Alışkanlıklarınıza dikkat edin ahlakınız olur, Ahlakınıza dikkat edin kaderiniz olur.”
Sebepler zincirindeki halkalar birbirlerine organik olarak bağlıdırlar, Bu ilişki soyuttan somuta yansıyan dalgaların hakikatidir. Bu dalgalara aklı selim ile otokontrol sağlanamazsa aklını daha önce esaret zındanlarına gömenler yaratılış farikasını görmezden gelerek Nefsin ön yargıları ile hareket ederek saçmalıkların kurbanları olmaları kaçınılmazdır.
Türküm dedim, hadi lan faşist dediler,
Kürdüm dedim, hadi lan bölücü dediler,
Laz’ım dedim, hadi lan devşirme Rum dediler,
Çerkez’im dedim, hain Ethem’in torunları dediler,
Aleviyim dedim, dinsiz Kızıl baş dediler,
Ezidiyim dedim, yezidin pis soyu dediler,
Arap’ım dedim, pis yobazlar dediler,
Ben dedikçe onlar da bir şey dediler,
İnsanım diyecektim ama insanlığa ait her şeyi yok ettiler.
Dervişin fikri neyse zikri de odur.
Beşeri kendi haline bırakmanın fotoğrafıdır bu;
Arzulara kurban olmanın resmidir bu;
Üstünlük ölçülerinin karıştığı dünyadır bu;
Esfelessafilinin derecesidir bu;
Hak ile batılın karıştırıldığı dünyadır bu;
Nefretin ve hasettin hakimiyetidir bu;
Kiminin yediği,kiminin seyrettiği dünyadır bu.
Kimi boşlukta,Kimi hoşluktaki cefa ve sefadır bu,
Problem şudur;Zihin fukara olunca akıl ukala olurmuş.
Herkes bu argümanlara payandalar arar durur, Din ama hangi din, Kitap ama hangi kitap, Mizan ama hangi Mizan, Hâkimiyet ama hangi hakimiyet, Rab ama hangi rab, Ülke ama hangi ülke vatan ama hangi vatan, Bayrak ama hangi bayrak ,Ümmet ama hangi Millet.??? Liste uzar gider…! Sahip olduğumuz bilgi bilinç ve değerler bütününü Tevhit havanında dövmediğimiz sürece İsyanın sakinleri olmaya adayız.ve Fikri perişanlığın sakinleri olmaya adayız.
Literatürde Kısa ve öz olan; Yaratılanı sevmek gerek yaratandan ötürü Aksi halde Rahman’a muhalefettir bu,
Özgür düşünmeyi beceremeyenler hayallerinde oluşturdukları veya toplum ve çevrenin, Tarihin veya bilimin kendilerine hediye ettiği zindanların sakinleri olmaya mahkumdur ve dünyayı hep bu zindanlardan ibaret sanırlar. Oysa hayallerde oluşan fikirlerimiz kadar bir zikir sahibiyiz.
İyisi mi Selman-Farisi’ye sormuşlar; Hangi millettensin İslam milletindenim. İşte ideal olan da bu;
Bu kareye yerleşmeye çalıştım şeytan ve dostları çıkarları için bin bir hile ile bu kareye savaş; Kan ve gözyaşını da bu coğrafyaya taşıdılar.
Ama olsun yüce Allah “Müslümanım diyenden daha güzel sözlü kim olabilir” ilahi emir ve tercihinde karar kıldım.
Milliyetçilik, hayatınızda tanımadığınız insanlardan nefret etmekten başka bir şey öğretmez. Durduk yerde payınız olmayan başarıları sahiplenip övünürken bulursunuz kendinizi. Milletini,Dilini,Coğrafyanı,Irkını,Rengini,Tarihini,Çevreni,icatlarını,Sanatını, vs. Sevmen gerekebilir, ve bunlara saygı duyman belki doğal ve fıtridir ama sakın bunlar idealin olmasın ve bunlar sakın seni esir alıp,Milli zındanlara tıkamasın. Bunları “üstünlük takvadadır” idealinin altında tut ve ateşin közü kabul et ve takvanın üstünlüğü ile bastır serbest bıraktığın an tutuşan ve bazen alevleri göğe çıkan bir ateşin potansiyeli olarak algıla. Saydığımız değerleri Serbest bırakırsan İşte o zaman kendine de başkalarına da zulmün kapısını açmış olursun.
İnsanoğlunun dikkat etmesi gereken en önemli nokta hayalleridir, Hayallerini kontrol edemeyenler serseri kuşlar gibi daldan dala konup ömürlerini ve enerjilerini boşa tüketen iman ve idrakten yoksun gafil ve beyhude çabaların kurbanı olur ve yaratılış amacının ters istikametinde kaos kargaşa fesat ve fitne dalgalarında kaybolur gider.
Şemsi Tebrizi(ra dinleyelim;
“Berrak bir gönülden kirli su akmaz, Güzel bir ruhtan kötü söz çıkmaz, Hayatta her şey ters gidiyorsa bil ki sen ters yöne girmişsin.”
Hayata sağlıklı ve gerçekçi, Özgür hayallerle bakmak gerekir. Özgür hayaller de, Özgür fikirlerin kaynağıdır.
Hayata doğru hayallerle başlamak gerek doğru hayalleri de doğru eksende aramak gerek, Doğru eksen de Allah’ın razı olduğu eksendir. İşte o eksen de Kur’an dır.
Peygamber Ahlakı şüphesiz Kur’an ahlakı idi.
Hayallerini kontrol edip, Zapt-u Rapt altına alamayanlar nihayette makus bir kaderin kurbanları olacağı şüphe götürmez bir gerçektir. Neyin kurbanı dersen Irkının, Ulusunun, Mezhebinin, Meşrebinin, Tarihinin, Çıkarının, Korkularının ,İdrakinin Kısaca hayallerinde oluşan suni putların sonuçta nefsinin kurbanı olmuştur.
Ne diyelim kurbanların ucuz hatta bedava olduğu bir dünyada yaşıyoruz.! Eflatun’un dediği gibi “İnsanların çoğu gerçeğin farkında olmadan sürü halinde yaşar”
Bilinç ve idrakten yoksun olanlar da bu sürünün bireyleri olmaktan kurtulamazlar.
“Sorgulanmamış bir hayat süren insanların hayatı kendi ellerinde ya da kendi kontrollerinde değildir, Onların denetimi dışardan gelmektedir.”(Sokrates) “İnsanı ister eski sömürgecilerin yazgısından, gerekse yenilerinin baskısından kurtaran şey insani öz bilinçtir.”(Dr.Ali Şeriati ra)
“Boş Bir kafa şeytanın çalışma odasıdır.”(Platon)
“Uygulama zamanı gelen bir fikir, dünyanın tüm ordularının toplamından daha güçlüdür.”Victor Hugo
“En hayret verici görüşlerden biri; bir insanın, bağımlı insanlardan bağımsız Fikirler beklenmesini, hayal etmesidir.”(Sizuanna Graff)
İbn-İ Sina “Düşünmeden öğrenmek faydasız, Öğrenmeden düşünmek tehlikelidir” demiş.
“Eğer son birkaç yılda önemli bir fikrinizi değiştirip yenisini edinemediyseniz, hemen nabzınızı kontrol edin, ölmüş olabilirsiniz.”G. Burgess
“Haklı bir fikrin, meyve vermemesi mümkün değildir.” Lev Tolstoy
“Fikir ona derler ki bir yol açsın, yol ona derler ki bir gerçeğe ulaşsın.”(Mevlana ra)
Sosyolojinin babası İbn-i Haldun “İnsan beyni değirmen taşına benzer her gün bir şeyler atmazsan kendi kendini öğütür.”
Düşünmeden öğrenmek sahibini kitap yüklü eşeğe çevirir, Öğrenmeden düşünmek ise sadece sahibine bağnazlık ve Rezil bir taassup ve kara bir cehalet hediye eder. Sahibine tek kazancı filmlerin kara muradı olmaktır..
Bendenizin fikir babası şehit Dr. Ali Şeriati r.a dinleyelim.
“Genç neslimiz mantıken güçlüdür, İlmîn güç kazandığı bir çağda yaşamaktadır, Anlayış gücü ve kuvveti artmıştı,. Buna rağmen sapıklık, Düşünsel perişanlık, kişilik depresyonu da eskisine göre artmıştır. Bu açık ve bariz bir problemdir.”
Çağımızın Müslüman aydın şair ve mütefekkir insanı rahmetli Muhammed İkbal ne güzel ifade etmiş “Aklın ölümü Fikirsizlikten, Kalbin ölümü zikirsiz’liktendir”
Bu kadar aydınlıkta çağın kör, Sağır ve uyur gezer olduk. Çözüm; Bu Düşünsel kırılma ve yok oluşundan kurtulmanın yolu İdrak’ı okullarda ders olarak okutmaktır. Çünkü yüce Allah’ın insana en çok hitabı akıl etmiyor musunuz,? Düşünmüyor musunuz,? hitabıdır.
Sosyoloji biliminin babası İbn-Haldun bakın ne diyor;
“Akletmek Müslümanlar tarafından terk edildi, ve bu yüzden zelil bir hale düştüler..!”
Irk, Ulus ve devlet söylemleri yasalardan çıkarılsa bile bu hayallerle yetişenler hala dünyada siyasetini göğüsleyen kafalardır, Albert Einstein’ın dediği gibi “Problem üreten kafalarla problemleri çözemezsiniz. Bunlar hastalıklı ruh halleridir.
Psikolojik hastalar hastane ve cezaevlerinden çok çok olduğu bir toplumun beşeri çabaları aşmış demektir. Prof Allex carrel’in dediği gibi “Psikopatların çok az bir kısmı Cezaevlerindedir, Büyük çoğunluk ise her gün aramızda serseri bombalar gibi dolaşmaktadır.”
“Manevi özgürlüğe ulaşmamış bir milletin özgürlüğü ancak Milli marş ve Bayraktan ibaret olacaktır.”(Aliya izzetbegoviç ra) Özgürlüğün basamaklarını tırmanamayanlar kendine sahte Milli kutsallar üreterek kendini bunlarla tanımlayıp teselli edecektir. Çünkü eşrafı mahlukat mekanlarında bunlara ait bir şey yoktur ve bunlar hakikatte kendileri değil bir başkasıdırlar.
Yüce Allah da ayette “Aklını kullanmayanları pisliğe mahkum ederiz” hitabı her şeyi izah etmeye kafidir
“Fikir ona derler ki bir yol açsın, yol ona derler ki bir gerçeğe ulaşsın.”Mevlana
İşte bu yüzden insanlık çok şey kaybetti neyi derseniz.? önce kendini sonra her şeyini..!
Dünyadaki zülüm, Mahrumiyet, kan ve gözyaşının ham maddeleri yukarda saydıklarımızdır. İşte bunları ideal edinenler hem burada hem ötede kaybedenlerdir. Mülkün sahibi yüce Allah ise ki öyledir, bize düşen mülkün sahibinin emir direktif ve rızasına uygun mülkü tasarruf etmektir.
Aksi halde Nankörler kendilerine yazık edenlerdir. Hak batıl, doğru ve yanlışları, hakkın mizanıyla tartmamız en asli görevimizdir.
İslam dünyasına hakim olan Fikirsizlik Hayatlarına yön ve istikamet bahşedecek Mukaddes Kitaplarını onlara çözüm üretecek şekilde dokunamıyorlar. “Okuyan okuduğunu anlamıyor, Dinleyen dinlediğini anlamıyor, geriye ne kaldı, Hafızın sesi güzel mi?”(Ali Şeriati ra)
Zikirler fikirlerin pratize edilmiş halidir,
Asrımızın sefaleti maddeye bağlanan kuvvetin, Akıl, Fikir ve Vicdan kuvvetinin gerisinde kalmasındandır.!!
Bir Kürt atasözü der ki; Kafanda dolaşan her şey fikir değildir; Bit de olabilir. !!
Rengimiz, Dilimiz coğrafyamız, İnsan olmamız, Kaderimiz ise herkesin kaderine razı olması gerekmez mi.? Bu Kader’e itiraz edenler haddi aşanlardır. !
Şüphesiz Allah’a gösterdiğiniz sadakat ve samimiyet ölçüsünde size basiret, Feraset ihsan eder.
Mülkün gerçek Maliki Yüce Allah ve kendisi ile barışık yaşayanlara selam olsun.!
İlk Yorumu Siz Yapın