GERÇEK ÖZGÜRLÜK NEDİR?
(Bu makale idrak sahiplerine ithaf olunur.)
لَٓا اِكْرَاهَ فِي الدّ۪ينِ قَدْ تَبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّۚ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللّٰهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰىۗ لَا انْفِصَامَ لَهَاۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ
“Dinde zorlama yoktur. Doğru eğriden açıkça ayrılmıştır. Artık kim sahte tanrıları reddeder de Allah’a inanırsa kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır, Allah her şeyi işitir ve bilir.”Bakara/256
İnsanın İtikadi Psikolojisine hitap eden bu ayet, Kabul iradede gerçekleşmediği sürece anlamsız bir dayatma ile sadece nifak ve ikiyüzlülük üretir. Bu ikiyüzlülüğün muhatabı olan insanlar yanar döner tavırlarıyla toplumda güvensizlik ve vefasızlıkla BERABER ahlaksızlık sebebi olurlar.
Özgürlük kavram itibariyle ucu açık bir ifadedir, hayallerde oluşan düşüncelerin Söz veya davranışlarla pratize edilmesi mümkündür, Peki insan her düşündüğünü pratiklere dökme imkanına sahip olmalı mıdır? Gibi bir soruya beşeriyet var oldukça cevabı negatif olacaktır, çünkü tüm medeniyetler kendi kategorisinde ister bireysel ister toplumsal alanda kabul görmüş ilkelerle yaşamışlar. Müslüman filozoflar özgürlük ve ahlakı ayrı, ayrı değil beraber işlemişlerdir. Peygamber ve evliyaların misyonu “Güzel ahlakın kalıplarını ve Örnek davranış biçimlerini yaşadığı çağlardaki insanlara bir canlı öğretmenler olarak tanıtmışlardır.”
Bir siyahiye zorla beyazım dedirtebilirsiniz, Bir Kürt’e zorla türküm, bir Türk’e İngiliz’im veya bir Hristiyan’a zorla Müslümanın dedirtebilirsiniz ama bu Dayatmaların hiçbiri gerçeği değiştirmeyecektir.
Nitekim İslam’ın ilk yıllarında Ammar (ra) zorla inkarı ikrar ettirmesi olayını peygambere anlatınca Peygamber(sav) bu zorlamanın gerçeği değiştirmeyeceğini ifade ederek, size eziyet ederlerse sizin inkarınız hakikati değiştirmeyecektir demiştir.
İslam’ın ilk dönemlerinde inanç ve itikatlarının gereklerini daha özgür yaşamaları için bir kısım ashabını adil olan Habeşistan kralına yönlendirmesi özgürce yaşamanın bir gereklilik olduğu yönündedir.
Felsefede özgürlük kavramı birden farklı şekilde tanımlanmıştır. Özgürlük sadece bir alanda değil farklı farklı alanlara özgü farklı anlamlar içerir.
Örneğin ifade özgürlüğünün tanımını yaparken farklı bir şeyler söylememiz gerekirken, haberleşme özgürlüğünün tanımını yaparken farklı şeyler söylememiz gerekecektir.
Felsefede özgürlükle ilgili geçen tanımları sizlere kısa bir şekilde açıklamaya çalışacağız.
Özgürüm demeniz için;
1-Bağlı olmamak; dış etkenlerden etkilenmemek;
2-Engellenmemek ve bir şeylere zorlanmamak; Her türlü dış etkiden bağımsız olmak ve istediği şekilde hareket etmek
3-Kendi kararlarını kendi hür iradenizle vermek, İnsanın kendi istekleri doğrultusunda dışarıdan engellemeden bir şeyleri yapabilmesidir.
İbn-i Rüşt(ra) “İnsanların %3’ü düşünür,%2 si düşündüğünü zanneder,%95’i ise düşünmeden ölürler.” Bu durum tarihte ve günümüzde en çok toplumu yöneten kral, Tiran ve başkanlarının işine yarar, Çünkü kalan %95 lik bölüm sürü psikolojisi ile daha rahat istedikleri şekilde güderler.
Platon “Boş bir kafa şeytanın çalışma odasıdır.”Boş kafada zaten özgürlüğün ismi bile geçmez.
“İnsanın özgürlüğü; istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır.”(Jan Jack Rousseau)
Peki özürlüğün kaynağı ve beslenmesi gereken mekanizma neresi olmalıdır ki beşeri tatmin edecek ruhi ve bedeni anlamda huzurlu ve mutlu edebilsin.?
Bizler için bu sorunun sadece iki şıkkı vardır,
1-Bütün boyutlarıyla mevcudata var olan ve dış dünya ile ilişkilerini belirleyen ilkeler sınırlı imkan ve idrake sahip olan bizlerin bu özgürlük ilkelerini kendi hayal gücümüzde oluşturarak hemcinslerimizle beyin jimnastiği yaparak bu ilkelere kemal ve mutlak güven ve mutluluk veren bir mantaliteye dönüştürebilirmiyiz?
Bu sorunun cevabı tecrübelere muhtaç bir yaratığın fikir atmosferi nihai doğrulara ulaşamayacaktır, bu yüzden geçmiş kavimlerin tecrübelerini sorgulayıp bunlardan çıkaracak hakikatlerle geleceği planlaması kaçınılmazdır.
Bu haliyle hayatın ve eşyanın mutlak ilmine olan sınırlı bir irade ile ulaşma imkânı olmadığı için, Mutlak bir iradeye ve kudrete sürekli muhtaçtır. Yani ihtiyaçtan münezzeh bir iradeye mahkûmdur.
Bu türden bir acizliğin de sonucu “Her İnsan nefsinin çobanıdır, Nefsini özgür bırakırsan ya şeytan kapar ya da şeytanlaşmış insanlar.”
Hz.Ali(as) “Akıl ve nefsi baş başa bırakırsan nefs aklı yutar, Aklınızı İmanla koruyun.” Tavsiyesi zaman aşımına uğramadan tazeliğini koruyor.
2-Zerreden Kürreye tüm eşyanın mutlak olarak hakimiyeti ve kudreti her an hakim olan her şeyi bir ölçü ile takdir eden, varlıklar arasındaki ritmiği en güzel surette irade eden ve sebeplere muhtaç olmayan bir müsebbip ancak geçmiş ve gelecekteki olay ve mümkünatı hikmeti ile çeviren sonsuz ve tükenmeyen bir ilimle mevcudata hüküm eden varlığı ancak kendi varlığıyla izah edilebilecek sadece ol deyince eşyanın kaderine hakim bir irade detaylarımıza sahip olmadığımız hayal ve davranışlarımızda bizi mutlu ve huzurlu kılabilecek bir iradeye teslim olmak bizim için özgürlüğün tam ve fıtratımıza uygunluğu mutlak olan Allah’a teslimiyet ve kullukta anlam kazanacaktır.
Beşeriyet ancak bu kudretten beslendiği müddetçe Doğruların, huzur, mutluluk ve selametin sakini olması söz konusudur.
Yüce Allah tüm elçilerine kullarıma kudretimi ifade edin ve size bildirdiğim tebliğ ve ilkelerle yaşamaları onları mutlu ve huzurlu yapmakla beraber rızamın dışına çıkıp kendi iradelerini hayata dayatmaları yeryüzünde fesat ve zulümle sonuçlanacak bir realite ve takdir edilen ölüm sonrası latif bir hayatın mutsuz sakinleri yapar.
Tüm bunları ışığında hakim-i Mutlak’ın bizden istediği özgürlüğüne referans olan aklı ile O’na kullukta ortak koşulmamasını özgürlüğünün olmazsa olmaz ilkesi olarak irade etmiştir.
Beşerin kendi iradesini çevresine ve topluma dayatması da Tağut ve isyan olarak affedilmeyecek bir cürüm olarak beyan etmiştir.(Sosyal medyada yayımladığımız “Tağut ve TAĞUT”Başlıkla makalemiz Konumuz açısından tamamlayıcı niteliktedir.)
Bizim için özgürlük kayıtsız ve şartsız Allah’a teslim olmakla anlam kazanacaktır. Çünkü İradesi tüm iradelerin üstünde kudreti kainata mutlak olarak hakim olan iradenin kölelere ihtiyacı yoktur, Eşrafı mahlukat olarak taltif edilen bir yaratık bu eksenden kaydığı oranda hem özgürlüğüne hem de Huzur ve mutluluğuna kendi eliyle gölge düşürecektir.
Saad Bin Ebi vakkas Komutasında İran Kisrasına davet götüren Müslümanlara Sizi Arap çölünden buraya kadar getiren nedir? Sorusunu soran Kisra’ya “Bizi buraya getiren İrade İnsanı İnsanın kulluğundan kurtarıp sadece Allah’a kul olmayı gerektiren bir iradedir. ”Nitekim Kisra daha önce Peygamberin mesajlarına Ticaret erbaplarından vakıf olan biri olarak “Bunlar doğru söylüyorsa bastığım bu toprağı alacaktır.” Beyanın sahip olduğu Zerdüşt öğretilerinden sezdiği anlaşılıyor.
3.Halife Kölenin birisine 1 kese altın vererek Özgürlük sancağına sahip olan Ebu Zer(ra) gönderir ve bu kese altını Ebu Zer’e verebilirsen seni azat ederim demiş, Köle Ebuzer’e gidip altın dolu keseyi uzatmış ve Ebuzer bu nedir deyince Köle azad edilmemi istemiyormusun, deyince Ebuzer Bilakis senin özgürlüğünü senden fazla istiyorum diyince köle Olayın gerçeğini anlattı ve Ebu zer “Bu altınları senden alırsam sen özgürlüğüne kavuşacaksın fakat bu sefer ben köle olurum”.demiş ve öneriyi red etmiştir.
Şöyle bir soru sorulabilir, İslam tarihinde öngörülen Diğer Din ve İnançlara Tebliğ, Davet, Cihad, Savaş ve seriyelerin başka coğrafyalara sevk edilmesi Putperest ve Ateşperest toplumların özgürlüğüne vurulan darbeler değil mi?
Bu sorunun cevabı yukarıdaki açıklamalarda kısaca izah edilmiştir. Bize ait bilinen her şeyin geçici sahipleriyiz biz de dahil olmak üzere Kadir’i mutlakın kudret ve iradesine mahkum isek bu kudrete teslim olmak beşer için rahman sıfatını bir an bile yaratıklarından esirgemeyen Allah’a ve Peygamberlerle gönderdiği ilkelere uymak Beşer için özgürlüğün en doğru tarifidir. Nitekim Hz. Muhammed(sav) “Benimle sizin Misaliniz siz ateş çukuruna doğru koşmakta iken ben arkadan paçalarınızı tutup bu ateş çukuruna girmemeniz için çalışmaktayım.”
Nitekim Yüce Allah”Eleysellahü bi ehkemil hakimin.”Sorusuyla ben hakimlerin hakimi değilmiyim? Gibi idrakleri zorlayan bir soruya bizi muhattap etmiştir.
Özgürlük Beşer yeteneklerini kontrol ederek, insan olma basamağında gündeme getirilmelidir. Aksi halde özgürlük beşer için ÖZÜRLÜLÜK üreten bir mekanizma olur.!
“İnsanların çoğu gerçekte özgürlük istemezler; Çünkü özgürlük sorumluluk gerektirir ve insanların çoğu sorumluluktan korkarlar…!” (Sigmund Freud)
Özgürlük pozitif boyutuyla ele alınırsa her anne ve baba çocuğu için özgürlüğünün negatif bir süjesidir.
Hiçbir pedagog ve ahlak bilimci ve psikiyatrist Anne ve babanın eğitici rolünü inkar edip yok saymamıştır.
Bu haliyle insanın ruhi ve anatomik detaylarına sahip olmadığınız bir ortamda bizim için tüm detaylarımıza vakif bir iradeye mutlak olarak muhtacız.
Mantığın nihai önermesi bunu gerektiriyor. Nitekim Allah’ın insana en çok olan hatırlatması şu cihette olmuştur ki “Düşünmüyormusunuz? , Akıl etmiyormusunuz?
” Sizi yarattıktan sonra başıboş bırakılıvereceğinizi mi sandınız? “hitabı pervasızlık, Vurdumduymazlık, İlgisizlik, yoktur. Sorumluluk taşımak, her birey için gerekli ve zaruridir, Kimi bu sorumluluğun muhatabı olarak beşer iradesinden sudur eden ve eksik olmaya mahkum bir iradenin muhatabı olmayı seçerken, Kimisi de eşyaya mutlak olarak hükmeden iradesi tüm ifadelerin üstünde olan Yüce bir yaratıcının hükümranlığını esas alarak hayatın ölçü ve sınırlarını bu irade ile yaşar. Kimileri de ilahi iradeyi kendi iradesi ile karıştırarak bir sentez oluşturup, idealiteye ulaşmayı hayal ederken herkesin fark edemeyeceği bir kokuşmuşluk içinde debelenip duruyor.
Ahlak bilimci ve hukukçular “Dünyanın en kötü kanunları kanunsuzluktan iyidir demişler. Oysa kanunlar her zaman sınırsız özgürlüğü savunanların kara kabuslarıdır. Sınırsız özgürlük tezi zaten kendi meteforunda saçmalık barındırır ve hastalıklı bir ruh halidir.
Hukema fıtrata ters olan her söz ve icraat dışlanmaya mahkumdur demişler.(Fıtrat,Hanifiyet ve Tabiat makalemize bakın.)
(Büyük usta Şehid Murtaza Mutahhari (r.a) dinleyelim.
“…Bu özgürlüğe nefsi arıtma veya takva denir. İnsanda manevi özgürlük olmadan toplumsal özgürlük olabilir mi? İnsan şehvetinin, kininin, hırsının esiri iken başkalarının özgürlüğüne saygı duyabilir mi?.. Onlar -tıpkı kendi kendinin esiri olmuş biri gibi- hırsının, şehvetinin, öfkesinin esiri olmuş birinin toplumsal özgürlüğe saygı duymasını istiyorlar. Bugün bu insanlığın çelişkilerinden biridir.”
Özgürlüğün de sınırı olmalıdır ve beşeriyet dünyaya ayak bastığı günden beri toplumun genel maslahatları ve insanın yaratılış farikasına uygun ilkelerle yaşaması herkesin talep, temenni ve maslahatı olmuştur.
İşte bunun için dünyanın en kötü kanunları kanunsuzluktan iyidir ifadesi genel anlamıyla doğrudur.
Kanun yapıcılar ve siyasetçiler bu düzenlemeleri yaparken toplumun Genel Ahlakını kapsayan bütün boyutlarıyla olumlu ve olumsuzlukları dikkate almak zorundadırlar.
Özgürlük ucu açık ve kapsamı, çok geniş ve sadedir, O’nu Allah’a İsyanla izah edersen kavramı bozarsın.! Ferdi de toplumu da bozacağı kesindir.!
Çünkü gerçek özgürlük Ruh’un fıtrata uygun terbiye edilmekle mümkündür aksi halde fıtrata ters olan her şey bir şekilde rahatsızlık sebebidir.!
LGBT Rezaletine ve azgınlığına özgürlük demek tamamen akıl tutulmasıdır. Toplumu yıkmanın başka bir versiyonudur.
Bu rezaleti fark eden Zimbabve devlet başkanı “Bu türden bir rezalete razı olanları zındana atarım çocuk yaptılar mı? serbest bırakacağım.” deyip haklı ve mantıklı bir siyasi tavır sergilemiş.
Müslümanların çoğunlukta olduğu bir coğrafyada bu rezaleti konuşmak bile büyük bir saygısızlıktır. Bu saygısızlığı hukukla izah etmek hukukun içine etmek ile doğru orantılıdır.
Bu rezaleti özgürlük diye tanıyan hukukçulara Yunus’ın bir deyişiyle cevap verelim.”Gezdim Halep ile Şam’ı eyledim ilmi talep meğer ilim bir hiç imiş İLLA EDEP İLLA EDEP..”
Fahrettin-İ Razi”Bir dirhem ilim, bin dirhem edebe muhtaçtır. ” EDEP, Özgürlüğün subjektif teminatıdır.
Ortaçağda Peygamber “Her doğan çocuk İslam fıtratı üzere doğar.” Deyip çağına devrimci bir darbe vurarak “Allah sizi özgür yaratmış köle olmayın.” sedası köleliğin kronikleşmiş geleneği tüm efendileri panikletmiştir.
Çağdaş dünyada Hürriyet özgürlük bağımsızlık ve ahlaktan bahseden beşeriyet yukarıdaki Rabbani söyleme bir şey ekleyemeden bilakis Pedagoji, İjyen ve psikolojinin kurumsal gücünü de kullanarak olumlu bir özgürlük senaryosu üretemediler.
Çünkü kompleks ve bireysel egoları kontrol edebilen bir irfan üretmekten çok uzaktadırlar, Oysa toplum için en büyük felaket Nefsani arzularını kontrol edemeden toplumu yönetmeye kalkışanlar sadece rezalete imza atıyorlar. Çünkü Hakikatte bu madrabazların özgürlük ve hürriyetin kendilerine ilahi bir hediye olduğuna inandırılmış, parametrik kellelerdir.
Size özgürlükten önce ekmek lazım diyen batılıya, Afrikalı kadının cevabı “Konuşma özgürlüğüm olmazsa ekmeğimin kimin çaldığını nasıl söyleyeceğim.”
Bizim için Hürriyet, Hak, Hukuk, Ahlak Kısaca hayatın doğru ve yanlışları Beşer üstü bir irade ile tarif edecek ve Hikmetin kodlarını tarif edecek, Peygamberler, Enbiyalar, Ahlak ustaları filozoflar ve aklı başında dolu kafalar yol işaretleri olmadığı sürece ıstıraplarımız katlanarak devam edecektir.
Tüm dünyada hukukun yazılı metinlerinde özgürlük bir hak olarak yazılmış olsa da, bu hak sürekli yargıçların iki dudağı ve vicdani hürriyetine mahkumdur, vicdani hürriyet ise ilahi bir Nur’dur, Bu Nur’a gölge düşüren şey ise fıtratı bozan ve aykırılık teşkil eden yetişme ortamı, Bilgi kaynakları ve şartlarıdır.
İnsanların belli bir konuda veya meslekte uzmanlaşması ve akademik bir kariyere sahip olması onların iyi VE MUTLU insan olmalarına yetmeyebilir. İyi ve mutlu olmanın kodları Alim’i mutlak’tan beslendiği sürece kalıcı olurlar.
Ey Özgürlük, Kanadı kırık güzel Kuşum..!
Keşke seni vahşet bekçilerinden gece karanlık ve soğuk meydana getirenlerden ,Duvarları sınırları, kaleleri, Zindanları yapanlardan kurtulabilseydim.”(Dr.Ali Şeriati ra)
Vesselam
GERÇEK ÖZGÜRLÜK NEDİR?
Tarih:Genel
İlk Yorumu Siz Yapın