GERÇEKTE ÖLÜLER VE DİRİLER.
“ Aklını Kullanmayanlar sağır dilsiz ve kör gibidirler. Bakara /171
Çünkü Kulağın Duyduğunu, Dilin Konuştuğunu, Gözün gördükleri aklı yoruma muhtaçtır. Garibanın sesini duyup yorumlamayan, Mazlumun Feryadını ve ıstırabını görüp, yorumlamayan ve bu feryatlara çözüm üretmeyen azalar hakikatte yok mesabesindedir.
Bunu peygamberin(sav) Şu Hadis’i ile açalım “Sizden biri bir Münker gördüğünde Eliyle düzeltsin, Eliyle gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin, Diliyle de gücü yetmiyorsa nefret edip oradan uzaklaşsın ki bu imanın en zayıf noktasıdır.”
Kısaca Allah’ın bize haram diye nitelediği İnsani Vicdan, Merhamet, Sevgi, Adalet ve Hakkaniyet Ölçülerinin dışında kalan İnsan haysiyetine yakışmayan her söz ve davranış Münker olarak tanımlanmıştır.
Hayatın gerçekleri ile yaşamayı beceremeyenler bünyeler olumsuz ve harap şehirlerin sakini olmaya adaydır.
Hukemanın ittifakken belirttiği gibi “Yaratılışa aykırı bir işin devamlılığı yoktur”
“Akılsız bir toplum ancak ölülerle kıyaslanır”.(Hz. Ali as)
Bu haraptar şehrin sakinlerine yaşayan ölüler demek mümkündür.
Evet gezegenin yaşayan sakinleri hayatın amacına Vakif, İyi-kötü, Doğru-yanlış, Hâk-Batıl, Adalet-Zulüm her anını bu minvaldeki idraki ile Allah’ın rızası ve gazabını idrak eden ve bu ilkelerle yaşam aracında seyahatine devam eden, insan için yaşadığı söylenebilir, Aksi halde Hz.Ali(as) dediği gibi “İnsanlara faydası olmayanı ölülerden sayın gitsin “ifadesi hakikatte ölü ve dirileri en iyi şekilde tarif ediyor.
“İnsan Allah’ın verdiği imkân ve kabiliyetleri
Fıtratına uygun biçimde gerçekleştirirse ikinci defa doğar,
İlki Mecburi; Diğeri iradidir. (Muhammed İkbal ra)
Fıtrata uygunluk Ruh’u yaratırken O’na varlığını ve eşyanın hikmetlerini ilham eden hanifiyettir.
Allah’ın dini beşer fikrine has kılması ile ilgili olarak “Sen Yüzünü Allah’ı birleyici olarak doğruca dine çevir, Allah’ın (Fıtratına) Yaratma kanununa ki İnsanları ona göre yaratmıştır. Rum/30
Hz. Ali(as) peygamberleri şöyle tarif ediyor “Hilkat eliyle beşer zihnine yerleştirilmiş, bulunması ve verdikleri söze bağlılıklarını istemek için Allah CC peygamberleri birbiri arkasından gönderdi, Verilen bu söz bu ahitleşme dil ile yapılmadı,
Kâğıt üzerinde yazılmadı, Ancak gönüllerdeki sayfalarda olan ahitleşmeyi istemek için peygamberleri gönderdi, Beşerin en gizli ve ulaşılmaz duygu ve düşünce tablosu ile geldi, O’nun hilkat kaleminin başı gönülde beşer şuurunun bilinmeyen derinliklerine işlenmiş olarak geldi, O ahitlerine vefa içinde olmalarını sağlamak için peygamberler gönderdi.”
İşte İnsan fıtratına işlenen bu İlahi sırdır ki; 1400 yıl geçmesine rağmen Ortaçağda yaşayan bir Peygamber için hala milyarlarca insan canını ve malını feda edebileceği bir muhabbeti kalplere ve fıtrata işleyen şüphesiz mülkün gerçek sahibi yüce Allah’tır.
Buna beşer müdahalesi söz konusu değil, orijinaldir, Kâmil ve mütekamildir, Ancak bu orijinalite, Yaşadığı ortamdan, Aldığı gıdaya, İklim, Eğitime hata irsiyette sirayet edecek birtakım fenomenler, Ya müspet yönde biçimlenir, veya menfilik hakim olur, Menfilik bu orijinaliteyi bozmadığı durumlarda bilinç şuur bu yönde olgunlaşır ve diri olduğunu fark eder ve fıtrata aykırı söz ve davranış onda huzursuzluk oluşturur. Bu huzursuzluk literatürde günah diye geçer.
Fıtrata aykırılık üzerine bina edilen hayatın devamı katmerleşirse biriken günahlar züllümle kardeşlik kurarlar ve sonuçta binlerce canlıya zarar verecek bir kertede Fırat’a olan bu büyük ğadr ve aykırılık darbesini vurarak akıl ve ruh boyutunu da sarsarak alt üst olan ve Felç olan fıtrat geometrisi beraberinde sahibine yok oluş ve intiharı dayatır ve canına kıymakla çözüm üretmeyi dener Günahın büyüklüğü ile eşgüdümlü fıtrat tepki verir. Aynen topun yere vuruş kuvveti ile oluşacak tepkime gibi doğru orantılıdır.
Hiroşima’ya atom bombası atan Amerikalı pilot bir düğmeye basarak yüz bin insanı katletti ve Ülkesine dönünce Milli kahraman ilan edilmesine rağmen günah bir Kafir’i bile etkileyecek büyüklükteydi sonuç delirdi ve tımarhanede intiharla sonuçlanan bir akıbetin sahibi oldu.
Beşeriyet insan fıtratına aykırı bir yaşam tarzının fertler üzerinde psiko sosyal açıdan etkilerini ölçmek üzere iki veya üç nesil üzerinde yapacağı ölçümler özel bilgi bankaları üzerinden değerlendirilmesi çok korkunç sonuçlar ortaya çıkaracağı şüphe götürmez bir gerçek olmakla beraber bilim adamları için de bir özlemin kara tahtası olacaktır.
Fıtrat ilk yaratılışın temiz sayfasıdır, Bu sayfayı yaratan yüce Allah irade ve seçme hürriyeti bahşettiği eylem ve söylemlerin sayfa üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerini de Peygamberler aracılığıyla tüm sahiplerine tebliğini irade etmiştir.
İşte vahiy bunun için vardır, peygamberlerin Masumiyeti irade edilmiş ve zuhuru bunun için gerekli ve zaruridir. Hayat yaşadığı Çağ’ın Vicdanı olan bu örnek öğretmenler üzerinden devam ettikçe yaratıcının rahmeti eksik olmayacaktır.
“Sıkıntı ve huzursuzluk mutlaka bir günahın cezası, Huzur ise bir ibadetin karşılığıdır…!” (Mevlâna ra)
Ahlakın, Ustaları, Edebiyatçılar, Şairler, Sanatkârlar kısaca söz söylemesini bilenlerin tümü şu ortak görüşü beyan etmişler,
“Biz söyleyeceğimizi söyledik bundan sonra beşeriyet söylenenleri dizip kendi çağdaşlarının idrakine sunsunlar.”
Nitekim yüce Allah ayeti kerimede “Bugün Dininizi kemale erdirdim “beyanı KAL’de Kemal mükemmel ama; HAL’de eksik var. Hal’deki eksiklik yeniden doğuşun önündeki en büyük engeldir.
KISSADAN HİSSE…
Bilge Bir Adam..!
Kitap okumaktan ve yazmaktan yorulmuş…
Az gezip dolaşmak ve karşısına çıkacak herhangi bir olaydan ibret almak için çöle çıkmak istemiş ünlü bir bilge.
Çölde yürürken, koyunları otlatan bir çobanla karşılaşmış.
Sormuş ona:
“Ne de oldu da ilim tahsil etmeyi bırakıp da çobanlıkla meşgulsün.?” demiş.
Çoban:
“Bütün ilimlerin özünü, özetini öğrenmişim de ondan.”
Bilge şaşkınlıkla sormuş:
“İlimlerin özü, özeti nedir?” demiş.
Çoban:
“Beş şeydir.
1- Doğru söz bitmedikçe yalan konuşmayayım.
2- Helal mal tükenmedikçe haram yemeyeyim.
3- Kendi günahlarımı temizlemedikçe insanların hatalarını konuşmayayım.
4- Allah’ın rızkı son bulmadıkça başkasının kapısını çalmayayım.
5- Cennete ayak basmadıkça şeytan ve nefisten yana gaflette olmayayım.”
Bilge başını sallayarak:
“Hakikaten de sen ilmin tamamını elde etmişsin.
Bu beş haslete sahip olan kimse, ilim ve hikmet pınarından kana kana içmiş sayılır.” demiş.
Hayatta kendine bir rol biçmeyenler, Başkalarının kendilerine biçtikleri rollerin zavallı oyuncuları, bazen de eğlenebilecekleri kuklalar olmaya mahkumdur.!
Bu tipler sadece tüketmeye tüketilmeye elverişli, komutlarla veya vites koluyla idare edilen canlı Ama makinelerden öteye anlamsızlığın hâkim olduğu basitliğin en basit metabolizması olarak ölünce de En yakınları için bile sönen bir balonun kıymeti ile eşdeğerdedir.!
“Yaratılışın kadim sembolleri ölümsüzdür; daha büyük bir aydınlığın değiştireceği o güne kadar insanlar arasında iki tür adam değişmeden var olacaktır; biri üstün, diğeri aşağılık, biri iyiliği, diğeri kötülüğü temsil eden iki adam: Habil ve Kabil.(Victor Hugo)
Merhamet karın doyurmaz ama elinde tutuğun bir dili ekmeği sana senden daha aç birine vermeyi öğretir.
Bir ölümün onurlu olması, Sahibi için en büyük ödül demektir. Onurlu ölenler kesinlikle onurlu bir İnanç ve itikadın insanlarıdır.!
İslam ümmeti için söylenebilecek Yasin Deyince Ölmüşler, Fatiha deyice mezar taşları, Hatim deyince ölüye hediye akla geliyorsa;
Bu ümmetin yaşayan ölü olduğunu söyleyebiliriz, Her ikisine de selam olsun; ki, İmam-I Zaman(as) Ve Hz. İsa’yı dört gözle bekliyoruz demek mümkündür.
“Her Nefis ölümü tadacaktır” İlahi hitabı mezar taşlarına değil. Alışveriş merkezlerinin kapısına, Makam Odalarına ve Bankaların ATM’sine yazmak gerekir azizim.
Dostum yok diye üzülme Allah en iyi dostun olsun; Ölüleri dost edinmek istersen Merak etme paran olursa o da olur.
“Batının tek korkusu Ölülere okunan Kur’an-ı dirilerin anlamaya başlamasıdır” (Dr.Ali Şeriati ra)
İradesini Şaşmaz değerler üzerine bina eden; doğru zaman ve zeminde kullanarak yeniden doğanlara selam olsun.
İlk Yorumu Siz Yapın