İçeriğe geç

GÜCÜN KUVVETİ,KUVVETİN GÜCÜ..!

GÜCÜN KUVVETİ, KUVVETİN GÜCÜ..

   Kuvvet ve güç kavramı sık sık birbirine karıştırılıyorlar. Bench presste(Sırt Üstü Yatarak ağırlık kaldırma) 150 kg basan biri zannettiğiniz kadar güçlü olmayabilir. Önüne çıkan herkesi deviren bir boksörde zannettiğiniz kadar belki de kuvvetli değildir

   Kuvvet, bir cismin kütlesini yenerek onu hareket ettiren veya hareket eden bir cismi durduran etkidir. Kuvveti değerlendirirken süre göz önünde bulundurulmaz. Örneğin, bench presste  1 tekrarda maksimum kaldırdığınız ağırlık sizin maksimum kuvvetinizi gösterir.

    Bu ağırlığı ne kadar zamanda kaldırdığınızın bir önemi yoktur. Ne kadar çok ağırlık kaldırdığınız kuvvetinizin göstergesidir. Güç ise, olabildiğince kısa bir süre içinde olabildiğince fazla kuvvet üretmektir.

   Bütün kavramlar pratize edildiği zaman diliminde anlam kazanırlar, “GÜÇ” ucu açık bir kavramdır, Nerde, Nasıl, Kime karşı, hangi oranda kullanıldığı önemlidir, Müspet amaçlar için kullanılırsa rahmet vesilesi olur, Menfi amaçlar için kullanılırsa zulmet vesilesi olur, Salihlerin elindeki gücün izahı açıklama gerektirmez, Ancak Şakilerin elindeki gücün her saniyesi izaha muhtaçtır,

    Beşerin tüm kabiliyet ve yetenekleri sınırlıdır, Bu sınırlılık O’na mutlak kudret karşısında acziyet yüklüyor, Sadece düşünce ve tefekkürde sınır yok bugünkü insan Uzayda cirit atıp uydu gönderiyorsa on binlerce  km. öteden haberleşiyorsa bu gelecekte  düşüncede daha  farklı bir algoritma üretmesiyle de mümkündür,

   Önemli olan düşünceyi pozitif anlamda kullanmasıdır, İşte bunun için Kur’an da en çok geçen kavram,”Düşünmüyormusunuz?, Tefekkür etmiyormusunuz?.” İkazı mütemadiyen tekrar edilmiştir.

   İşte bunun için Peygamber(sav) den gelen bir rivayette “Bir saat tefekkür bin yıl ibadete denktir.”  

   Beşer vesilelerle muhtaçtır, Şüphesiz beşer imkanlara ölçüsünde Güc’e hakimdir, İmkanların Sınırı gücü de sınırlar. Güçte  sınırsızlık ve    

   Mutlak olarak güce hakimiyet imkanlara muhtaç olmayan bir iradeyi gerektirir.

    Atmosferdeki hava hareketlerinden, Gezegenlerin yörüngelerindeki Feleklerde oluşan Fizik dediğimiz itme ve çekme kuvveti mutlak kudretin iradesini zaruri kılar.

   Bu zaruret bizim yaşam için gerekli tüm imkanların hakimi bize verdiği akıl ve idrak nispetinde imkanlarla imtihanı da gerekli görmüştür.

   İmkânların tasarrufu ya insanı şükranı nimet, Ya da küfranı nimet yapar.

   Bu zarureti idrak eden beyinler, Mutlak kudretin hakimiyetini düşünerek pratik hayatlarında Kadir-İ Mutlak ve hakimi mutlağın rıza ve iradesini ilkeleştirerek güce yön ve istikamet tayin eder.

   Akıl ittifakken şunu kabul eder, “Kontrolsüz güç güç değildir. Adaletten Yoksun güç zulümdür, Güçten yoksun adalet acizdir. .”

   “Zayıfın korkup çekinmeden dili dolanmadan sözünü söyleyip, Kuvvetliden hakkını alamadığı toplum, ne temizliğe, Ne de kutluluğa kavuşur.” (Hz. Ali as)

“Kuvvetine güvenerek zayıfları hor görenin kuvveti başına bela olur.”(Hint Atasözü)

   Güç İnsanın mutluluğuna ve salahına hizmet ettiği sürece rahmet barındırır, Aksi halde felakete sebeptir..

  Hz. Ali(as)” Silah korkakta, Mal cimride, karar zayıfta Olursa işler bozulur.”

 Toplumun felaketi liyakatsizlikle doğru orantılıdır.

 ” Sevgi her zaman ıstırap çeker, Ne gücenir ne de intikam almaya. Çalışır. (Mahatma Gandhi)

  Geç ve güç de olsa insanlık anladı ki, Evrensel olmadığı sürece GÜÇ, özgürlük sınırlarını aşmış imtiyazlarsan başka bir şey değildir.

   ” Adaletsizliği önleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir, Fakat itiraz etmeyi beceremediğimiz zaman. Asla olmamalıdır” .(Bernart Russel)

  Tarih süresince yükselmeyi erdemlerde değil, Güç ve kuvvet mekanlarında arayanlar, hemcinslerinin büyük çoğunluğunu güçten mahrum bırakarak sefanın tadına varmışlardır. Bir toplumda Zenginin ve güçlünün gündeminde cennet, Fakirin gündeminde açlık ve korku varsa fakir vatanında gariptir, Bu durumda sevgi ve adaleti vatansız ölüler yurdunda  aramak icap eder..

   Allah’ın Mutlak kudretinden gafil olanlar gücün ve kuvvetin asıl sahibini tanımadıkça elindeki aciz kuvvetle rahmet sınırlarını aşar ve tağut diye şirk’in pis kokuşan ünitesi olması kaçınılmazdır.

   Uzayda o kadar hareketlilik var ki.. Süpernovalar, esir maddesi, Pulsarlar,Nebulalar, galaksi çarpışmaları, göktaşları,  karanlık madde, toz ve gazlar,moleküllerin yüksek enerjili titreşimleri, Mars’taki Olympus dağı, Kozmik Mikrodalga Arka Planı radyasyonu, alkol bulutu bulutu bu bulut 200 trilyon çarpı trilyon litre biranın içerdiği alkolü içeriyor, Andromeda Gökadası, her gün 275 milyon yeni yıldız doğuyor, yüzeyi tamamen yanan buzla kaplı bir gezegenler, donmuş duman olarak da bilinen “Aerogel”, toz ve gazlar, Tüm bunlar bir değişim ve dönüşümün mutlak ilmine sahip bir güç, İrade ve kudrete muhtaçtır.

   “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” anlam dolu bir söz ve devrimci bir slogandır. Ne yazık ki bugün, bir vird şekline dönüşmüştür. Ama dün, Allah’tan başka herşeyi ve herkesi red ediyordu…!(Dr. Ali Şeriati ra)

   Günü okuyarak araştırarak sorgulayarak okumaktan aciz olanlar, işin kestirme yolunu bularak ve hurafe kavramına beşerin aciz gücüne yükleyerek ucuzdan bugünü kotarmaya çalışan asalak ve aciz birer mektepli yobazlardır. Aynen Allah’ın kuvvet ve kudretini anlamaktan aciz olan vird ehli gibi, aralarında idrak farkı yok, tek fark ikisinin de önünde bol sıfır olmasıdır.

 “Allah sürekli yaratma halindedir.”(Rahman/29)

   Bu ayet, modern bilimin son zamanlarda ortaya çıkardığı gerçekler bilinmezden önce farklı şekillerde yorumlanagelmiştir. Bu ayet üzerine yapılan yorumların geneli, Allah’ın süreki yeni varlıklar meydana getirdiği veya evreni sürekli genişleterek YARATMA işlemine hiç ara vermediğidir. 38 milyar ışık yılı genişliğindeki bir kâinatın lastik gibi genişlediğini modern fizikin iddiasıdır ki,

  “Semaları büyük bir kudretle bina ettik, ve şüphesiz O’nu genişleticiyiz.”(Zariyat/47)

   Termodinamik yasasının mucidi ve Modern fiziğin babası Alman Profesör Max planck “Fiziğin şehrine giren önce iman etmelidir, Yoksa fizikten bir şey anlamaz, Bizim Fİzikten bildiklerimiz yaratılış alfabesinin(A) Harfi nispetindedir. Alfabenin kalan harfleri cümle ve anlamları bizim için fiziğin bilinmeyenleridir.”

   Aslında her gün izlediğimiz televizyonumuz, her gün suladığımız çiçeğimiz veya canımız kadar sevdiğimiz çocuğumuz -annemiz babamız her saniye yeniden yaratılmaktadır. Rahman Suresi’nin 29. Ayeti ise yüz yıllar öncesinden bu gerçeğe vurgu yaparak “O her an yaratma halindedir” ayetini düşünen beyinler için bir tefekkür kapısı yapmıştır.

  İnsanın mutlak gücün kuvvet ve kudretini tefekkür etmek ve Bu türden tefekkürün bir saatini de bin yıl ibadete denk saymıştır. Alimin uykusunu da cahilin ibadetine denk saymıştır.

   Kitabı kerimde en çok geçen kelime, Düşünmüyorsunuz,?, Akıl etmiyor musunuz?

   Bilgeye sordular; Zehir nedir?, Cevap; “İhtiyacımızdan fazla olan her şey zehirdir, Fazla güç, Yemek, dinlenmek, İhtiras, korku, Öfke, Neşe, Nefret, Hatta iyi niyet” diye buyurdular.

   Tefekkür eşyanın. İçindeki hikmeti bulmaya ve o ince dokunun yaratıcı kudretini bulup hayatın her alanında bu kudrete iman ve itaati sağlar.

   Tekâmül Biyolojiden iradenin kaldırma kuvveti ile ontolojinin sonsuzluk ve ruhun nurani makamlarına yükselmesinin evrimidir.

   İşte bu yüzden İmam Ali(as) “Ben Hayber’in kapısını fizyolojinin kuvveti ile değil, Rahmani Bir kuvvetle kaldırdım. ”dedi.

  Çünkü tefekkür hakikatin kapısıdır. İdrak sahiplerine selam olsun.

Tarih:Genel

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir