HALİMİZ BU KÂL’E(SÖZE)GEREK YOK!
Gastroenteroloji derneği başkanı açıklamış. Her 10 kişiden 7’sinin sindirim sistemi bozukmuş.
Psikiyatristler ruh halimizi de açıklasalar iyi olur.
Benim izlenimim, 10’da 9 ruh halimiz bozuk.
Türkiye’de antipsikotik ilaçların tüketimi son 5 yılda 7 milyon 201 bin kutudan 12 milyon 158 bin kutuya çıktı. 2016 yılının ilk 9 ayında, 33 milyon 638 bin 916 kutu ilaç tüketimi gerçekleşti. (Bu sayılar kendi içinde çok tutarsız baba)
Ruh sağlığı hastanelerinde doluluk oranı ise yüzde 100’e ulaştı. Türkiye’de ruhsal hastalıkların arttığına dikkat çeken uzmanlar, depresyon şikâyetinin en çok 18-30 ile 45-65 yaş aralıklarında görüldüğünü belirtti.
“Stresin en büyük sebebi günlük yaşantımızda anlayışsız insanlarla yaptığımız tartışmalardır.”(Eisntein)
2024 yılında 408 kadın kocaları tarafından katl edilmiş,Kocası taraından kovulan ve kadını tarafından kovulan kocalar veya evden kovulan çocukların sayısına bakarsak ruh halimizin hazin sonuçlarını görmek mümkün.
“Ruhi teşekkülümüzde var olan bir güç, hastalık oluşturabileceği gibi mevcut hastalığı bertaraf edecek düzeydedir.”(İbn-i Sina RA)
İbn-i Sina’nın bahsettiği bu güç, iradede oluşan yakîn, Allah’a tevekkül ile yol alarak fıtratın derinliklerinde özümsenirse Şafi ismiyle şifaya dönüşür.
Aslında biraz hoş görü her şeye yeter.
Mevlâna ne güzel durumu izah etmiş “Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine sevmek ve sevilmek için çareler arayın.”
Birbirimizi dinlememenin acizliği ve gerginliğini yaşıyoruz, ortak akıldan ziyade mizaçlarımızı birbirimize dayatarak sorun çözmeye çalışıyoruz. Oysa bütün insanları bir araya toplasak bile iki kişinin mizaçları birbirine uymaz.
“Derdi olanın derdini dinle, böylece belki dumanlı gönlüne bir pencere açmış olursun.” (Mevlâna r.a)
Sanayi toplumlarında makineleşmiş insan, hayatın bütün imkanlarına kavuşmakla beraber kendini kaybetti. İşte bu yüzden günümüzde en parlak meslek halini alan psikolojik danışmanlık ve rehabilitasyon uzmanları sabah kadını dinliyor, öğleden sonra erkeği dinleyerek aynı yuvada barınmalarının çarelerini ikisine de para ile satıyor.
Psikiyatri, tıp ve eczacılık alanında Prof. unvanı bulunan ve “İnsan Denen Bu Meçhul” isimli kitabı ile Nobel ödülü kazanan Fransız Prof. Alexis Karel’i dinleyelim:
“Herkes servet ve konforu artıran şeylerle ilgileniyor. Fakat hiç kimse fonksiyonel ve aklî vasıflarımızı geliştirmenin bir zaruret olduğunu düşünmüyor. Zekanın ve iç duyuların sıhhati, ahlak disiplini ve manevi gelişimi de mikroplu hastalıkların önlenmesi kadar zaruridir. Oysa insan oksijen kadar îman’a da muhtaçtır. Bize ahlak, zekâ, sağlık, sinir dengesi, güven ve huzur verecek olan şeyler mekanik fizik ve kimyevi ilimler değildir.”
Şehirlerde ruhsal hastalık görülme oranı, kasaba ve köylerden yüksek. Ruhsal hastalık dağılımı coğrafi bölgelere göre farklılık gösteriyor. Sorunlu davranış oranları çocuk ve gençlerde yüzde 11 oranındayken, 18 yaş üstü nüfusta ruhsal bozukluk görülme sıklığı yüzde 17,2’ye çıkıyor. Yetişkinlerde, araştırmanın yürütüldüğü dönemde, son bir yıl içinde tedaviye başvuru oranı yüzde 4,7, çocuk ve gençlerde ise yüzde 0,3’tü.
Kadınlarda ruhsal rahatsızlık görülme oranı erkeklerden iki kat daha fazla.Sıkıntı Allah’I unutursan O da seni sana unuturur ve kendini yorumlamaktan aciz olan artık kendisi değil Ruhen bir başka nesneye dönüşür.
Eğitim, medeni durum gibi değişkenler ruhsal hastalık yaygınlığını etkiliyor. Ancak son bir yıl içinde ruhsal şikayetlerle tedavi için başvuranların oranı yüzde 4,7. Buna karşın kadınlar erkeklere nazaran iki kat daha çok sağlık kuruluşlarına başvuruyor.
Ruhsal sorunları olanlar ilk başvurularını sıklıkla psikiyatri uzmanlarına (yüzde 39) yapıyor. Psikiyatri dışı uzmanlara yüzde 33, pratisyen hekimlere yüzde 21, üniversite öğretim üyelerine de yüzde 3,6 oranında başvurulduğu görülüyor. Kalan yüzdelikler ise muska, yatırlar, satırlar ile astrolog ve üfürükçülerin müşterileridir.
Prof. Alex Carrel’i dinleyelim: “Psikopatların çok az bir kısmı cezaevindedir, kalan büyük kesim aramızda serseri bombalar gibi dolaşmaktadır.”
Bu ülkede aynı binada yaşayıp gürültü kirliliği bahanesiyle komşularını katl eden, onlarca cinayet bu serseri bombaların şahididir. Empatiden mahrum Narsistler psiko analistleri bile aciz bırakan bir kişilik senromudur.
Tedavi amacıyla psikotrop ilaç kullanma sıklığı yüzde 5. Kadınlar erkeklerden daha fazla ilaç kullanıyor ve kullanılan ilaçların üçte ikisini antidepresanlar, dörtte birini de sedatif/hipnotikler oluşturuyor.
Ruhsal hastalığı olan 6 kişiden sadece 1’i yardım alıyor.
Kardiyovasküler hastalıklardan sonra yüzde 19 ile ikinci sırada psikiyatrik hastalıklar bulunuyor.
Okuma yazma bilenlerin sayısı yükselmekle beraber, okuduklarına yakışır davranışlar ortaya koyanların sayısı da aynı oranda düşüyor.
İnsanın, bu kötü örneklere bakınca, okumuşlardan midesinin bulanmaması mümkün mü?
Doğrusu kötülere gözümüzü kapamak, iyileri de alkışlamak!
Arif’in birine sordular:
“Neden bu kadar sakinsiniz?”
Dedi ki: “Uzun zaman okumam ve tecrübelerimin neticesinde hayatımı beş esas üzerine kurdum:
1- Benim rızkımı kimsenin yiyemeyeceğini anladım ve sakinleştim.
2- Allah Teâlâ’nın beni daima gördüğünü anladım ve hayâ ettim.
3- Benim işimi benim yerime kimsenin yapamayacağını anladım ve çalışmaya koyuldum.
4- Anladım ki işimin sonu ölümdür ve ona hazırlandım.
5- Anladım ki iyilik ve kötülük kalıcıdır, dolayısıyla iyiliklerimi çoğalttım ve kötülüklerimi azalttım!”
Mevlâna’yı (r.a) dinleyelim:
“Dünyada bir tek mü’min üşüyorsa, ısınma hakkına sahip değilsin. Biliyorum ki yer yüzüne üşüyen mü’minler var. Ben artık ısınamıyorum.”
Yapılan bir araştırma, huzurevinde yaşayan yaşlıların fakirlere karşılıksız yaptığı yardımlar sonucunda bu ihtiyarların yüzde 40’ında hiper tansiyonun yok olduğunu göstermiştir.
Dostlarınızı ziyaret etmeyi unutmayın çünkü üzerinde yürünmeyen yollar zamanla diken ve çalılarla kaplanır.
Nitekim Peygamber (saav) “Hastalar ve zulme uğrayanlardan dua almaya çalışın.” buyurmuştur.
Peygamber buyruğu “Üç günden fazla bir kardeşinizden haberiniz yoksa, gidin, arayın, bulun. Sizi unutmuşsa kendinizi hatırlatın, size ihtiyacı varsa ihtiyacına yetişin.”
Büyük Arif Şeyh Muhyiddin-i Arabi’yi (r.a) dinleyelim:
“Sıkışmış birini görürsen onun sıkıntısını giderecek kudret sende varsa bil ki senin malında onun hakkı vardır. Onun haline gözlemci oluşun onun hakkını vermek içindir, vermezsen mesulsün.”
İslam’ın sosyal dayanışma dinamikleri, bu öğretiler ışığında ölümsüz ve hep diri kalacaktır.
Peygamber (saav) “Kıyamet gününün sıkıntılarından kurtulmak isteyen, insanlara yardım etsin. Darda olana omuz versin veya ödünç versin.”
Bugün gariban, yetim, yolda kalmış, biçare insanlara bigâne kalan çağdaş medeniyetin medeniyeti varsın batsın.
Burnumuzun dibinde Filistin denen küçük bir coğrafyaya sıkıştırılan bir avuç mazlumun evinden ölüm, Açlık, sefalete sebep olan muhasara, yetmezmiş gibi İnsan ve hayvanların vahşice dayatılan ölüm ve kan kokusunu alamayan ve duymayan sağır dünyayı berbat eden Siyonist İsrail ve ağababası ABD nin bu cürümlerini sadece seyredersek tabii ki, antidepresan ilaçların muhattabı oluruz.
Mevlana’yı (r.a) dinleyelim:
“Ey kardeş sen tefekkür ile hayat bulmalısın. Eğer tefekkürün gül ise sen gül bahçesindesin. Tefekkürün diken ise külhan kütüğüsün.”
İnsanı değerli kılan şey aradıklarıdır. İnsana, aradığı şeye bakarak değer vermek gerek azizim! Değer ayrı, paha ayrıdır. Paha kabuk ise, değer de içindeki ‘ÖZ’dür.
Öz’e yürüyenlere selam olsun…
İlk Yorumu Siz Yapın