HASRET HUSUMET DOĞURUR..
HASRET: Ele geçirilemeyen veya elden kaçırılan bir nimete veya kıymetli şeye üzülüp yanmak. Iç çekme, inleme, üzüntü, iç sıkıntısı, keder, zahmet, eseflenme, özleyiş. Özleyiş, Bir şeyi çok isteyip, arzulayıp ona kavuşamamaktan gelen üzüntü. Arapça Husr Kökünden türemiş.
HUSUMET: iki veya daha fazla taraf arasında herhangi bir dinî veya dünyevî konuda cereyan eden, genelde bilgisizliğe, inat ve ön kabule dayalı tartışma ve cedelleşme, inkârcıların düşmanlık derecesine varan tavırları ve körü körüne tarafgirlikleri “hukukî bir ihtilâfın giderilmesi için yargı mercii önünde taraf olma ve çekişme”
Psiko sosyal bir gerçekli olarak hayatın genel işleyişi içinde hasrete sebep olan tavır ve davranışlar aynı zamanda husumetin de sebebi olabilirler.
Kardeşlik duygularının zayıfladığı, Empatinin buharlaştığı ictimâî huzur ve sükûnun kaybolduğu, kin ve husûmetin çoğaldığı toplumumuzda, ciddî bir ticâret ahlâkı seferberliğine acilen ihtiyaç bulunmaktadır.
Problemin ana unsuru, büyük ahlaki kriz zamanlarında tarafsızlıklarını koruyan embesil kişiliklerdir.
Beşeriyetin Canlı olan türleri canlılara öyle bir medeniyet hediye ettiler ki; cansızlara özenilen bir hayatı tesis ettiler.
Bu cansız ve ruhsuz dünya sakinlerine özenmenin tüm şartları da hakikatte ruhunu madde ile eşitleyen taşlaşmış plastik bir anatomi ve tüketim hastası kapitalist bir bilincin çocukları Reklam denen manipülasyonlarla marka olarak beşeriyetin baş belası olmayı becerdiler.
Ruhları Kemal’in yüceliğinden, Rezaletin dip kuyularına çekerek, beyinsiz taş ile plastik arasında doğal seleksiyonun dışında, zoraki mutasyona Ruhsuz figürler üreterek en kıymetli ve renkli mallarını da giydirerek mağazaların vazgeçilmez kahramanları yaptılar.!
Beşer medeniyetinin gelişim sürecinde taş devrinin sakinleri de taştan daha cansız insan figürler ürettiler ama modern çağ denen hakikatte taş devrinin ikizi olan insanlar gibi giydirmeyi akıl edemediler işte bu iki çağ arasındaki fark aşağıdaki cansız figürde net olarak görülebilir.
Hayatına renk, koku, Sevgi, Saygı, katan canlı türleri, kendi türleri için problem olacağını da hesap eden madrabazlar, sorunsuz kuklası olabilecek biyonik cinslere her türlü rezaletini yükleyerek daha rahat ve sorunsuz, Zahmetsiz bir dünya hayal eden medeniyet taş devrine bile taş çıkartacak bir vahşete imza atıyorlar.
“Bir İnsan acı duyuyorsa canlıdır, Başkasının acısını hissederse İnsandır.”(Tolstoy)
Hz. Ali(as) “İnsanlara faydası olmayanı ölülerden sayın gitsin.” Evet beşeriyet taş devrini yaşıyor. Ölülerle yaşamak zordur azizim.
İşte bu haysiyetsiz medeniyetin sakinleri önce canlıların beyinlerini tüketim kültürü ile felç ettiler, sırada kendi vahşiliklerini yapay ve biyonik beyinlere yüklemeye çalışıyorlar.
Savaşların barışa hasret bıraktıkları, Tokların aç bıraktığı, mutlu olanların sebep olduğu mutsuzluklar, Zalimin ürettiği mazlumlar, Saray sahiplerinin evsiz bıraktığı mekansızlar, paralı olanların parasız bıraktıkları garibanlar, Konuşmak isteyeni susturanlar, Susmak isteyeni konuşturanlar, Gülerken ağlatanlar, Ağlatırken gülenler, kısaca çektirdiklerinizin yanınıza kalacağını mı zan ediyorsunuz?, Bu kanatın sahibi var sahibi,İşte “O” sahip “Yarına bırakır ama yanınıza bırakmaz.!”
Sen yalnız değilsin eğme başını
Bir mezara gömdük aşk naaşını
Beraber dikelim mezar taşını
Beklerim maziye yolun düşerse.
“Kendi mutluluğundan başka hedefi olmayan İnsan Kötüdür.(Tolstoy)
Ebu Zer(ra) “Şaşarım o insana ki evde ekmeği yoktur ve kılıcını sıyırmıyor.”
Bir insanın yaşamını devam ettirmesi olmazsa olmaz ihtiyaçlarından biri yiyecek ve içecektir, Bu ikisine hasret bırakılan insan koyunlar gibi sakince ölümü beklemek zorunda değildir, Husumetin pratiklerini ve kodlarını kullanmak O’nun için hayat memat meselesine dönüşmüştür. Çünkü mutlak zaruretlere hasret bırakılarak haklı sebeplerini kullanmak zorundadır.
Dünyada bir milyar insan açlık sınırının altında ve 3 milyar insanda yoksulluk sınırının altında yaşıyor, 3 milyar insan da patlayana kadar şişiyorsa ve bu tablonun sakinleri her coğrafyada 5’er bin Siyasetçi, Yalan makinaları medyanın başındaki dalkavuklar ve sömürü musluklarını tutan tüm bu madrabazlar yaşamı göğüslemiş ise vahşi bir gezegenin sakinleri için Kadir-i mutlak tarafından Adl-i ilahi terazisini beşeriyet borsasının tam ortasına kuracak bir HAYDAR’ın zuhuru zaruri ve elzemdir.!
İlk Yorumu Siz Yapın