İçeriğe geç

HEKİM VE HASTASI..

    HEKİM VE HASTASI..!

    İlim tedris edenler üç aşamanın muhatabı olurlar,1.Aşamada Kişi bildikleri ile kibirlenir(Pratisyen bir hekim düşünün),2.Aşamada. Alçak gönüllü olur(Uzman bir hekim düşünün),3:aşamada Hiçbir şey bilmediğini zanneder ve bilmediğini de bilir.(Prof.Olmuş birini düşünün) Bu konu tüm meslek ve sanat dallarında böyledir. İşte bunun için Sokrates Yunanlıların beni ayıplamasından korkmasaydım hiçbir şey bilmiyorum diyecektim. Sokrates’in bahs ettiği  İlmin üçüncü aşamasıdır. Beyazıt-ı Bestam’inin bir deliyi dinlemesi bu İlmi  nezaketin bir versiyonudur.
    Beyazıt’ı Bestemi bir gün Tımarhanenin önünden geçerken hizmetçi havanda tokmakla bir şeyler dövüyordu.
Beyazıt hizmetçiye sordu ne yapıyorsun ?
Hizmetçi Delilere ilaç yapıyorum, dedi
   Beyazit benim de bir derdim var, Bana da bir ilaç yapar mısın dedi;
Hizmetçi derdin nedir.?
   Beyazıt ı bestami cevaben Çok Günah işliyorum.
Hizmetçi, O derdin ilacını bilmem dedi.
    Bu arada kulak misafiri olan Deli’nin biri Betazıt’a gel,gel ben senin ilacını bilirim,
   Betazıt’ı Bestami deliye yaklaştı ve anlat dedi;
Deli; Bak dedi; Tövbe kökü ile istiğfar yaprağını karıştır,
Kalp havanında tevhit tokmağı ile döv,
İnsaf eleğinden geçir,
Gözyaşı ile yoğur,
Aşk fırınında pişir,
    Sabah akşam bol miktarda ye. Bak göreceksin hastalığından eser kalmaz. Dedi ;
    Yorum: Bu tarif pek delinin tarifine benzemiyor. Siz ne dersiniz.?
Hz. Ali(as) “Günah işlenmeyen her gün sizin için bayramdır” İfadesi bir bütün olarak hayatı ve mematı özetliyor.
    Bu arada Şems- i Tebrizinin bir sözü aklıma geldi o’nu aktarayım gerisini size bırakayım.
   Şems ” Aşkı aramayın biz çok aradık, Bulduğunda ya veli olursun ya da deli “
Deli mi? Veli mi düşünün.?
    Duanızı bekleriz bu aralar bendeniz de arayanlardanım da;..! O’nun için bu kıssayı akıllı dostlarıma yazma gereği duydum. Tavsiyeniz bizim için değerlidir.

   Bütün ilahi dinlerde yalan günah olarak ifade edilmesine rağmen insanların %60 her on dakikada bir yalan söylüyormuş, ya gıybet çok küçük bir gurubun yakasını kurtarabildiği bir hastalıktır.ve bu hastalık ölü kardeşinin etini yemekle tanımlanmıştır. Şirk, Cinayet, Zina, Hırsızlık, gıybet, gasp, tefecilik, kumar, İçki, zulme destek olmak, garibana bigane kalmak gibi günahları çıkarırsak kaç adem kalır dünyada.

    Farsça bir kelime olan ve sözlükte “suç” anlamına gelen günâh, dinî bir kavram olduğu için kutsal ve tabiat üstü varlık alanlarıyla bağlantılıdır. Kutsallığına inanılan tabiat üstü varlık veya varlıklar din müessesesinin temel unsurları arasında bulunduğundan bütün dinlerde günah kavramı mevcuttur. Kutsalın söz konusu olduğu her yerde kutsalla ilgili emir ve yasaklar manzumesinin bulunması da tabiidir.

   Günah, bu emirlerin yerine getirilmemesi veya yasakların çiğnenmesiyle ortaya çıkan ve dinî, ahlâkî ve vicdanî açıdan sorumluluk gerektiren bir olgudur. Beşerî kanun ve kuralların çiğnenmesi suç olarak adlandırılırken dinî alandaki hata ve aşırılıklar günah olarak nitelendirilmektedir. Dinle bağlantılı olan günah kavramının muhtevası, hem dinlerdeki ulûhiyyet kavramına hem de insanların bu ulûhiyyetle münasebetlerine göre dinden dine değişebilmektedir 

   İslâm alimleri bu konuda da farklı sayılar bildirmişlerdir. İbn Abbas (r.a.):
-Büyük günahlar yedi midir? diye sorulmuş: “Onlar yetmişe daha yakındır” diye cevap vermiştir. Başka bir rivayette de:
“Yediyüz’e yakındır, ancak tövbe ve istiğfar ile büyük günah diye bir şey kalmadığı gibi ısrar ile de küçük günah büyük günaha dönüşür”, diye cevap vermiştir.

   Bakın Yüce Allah Kitabı kerimde neyi irade etmiş.

    Size isabet eden sıkıntı ve musibetler kendi elinizle yaptığınız (yanlış işler) yüzündendir. Üstelik (Cenab-ı Hakk hatalarınızın) birçoğunu da affetmektedir.(Şura/42)

     İnsan denen bu meçhul isimli kitabı ile Nobel ödülü alan Prof.Alex Carrel’i dinleyelim.

    “Ahlaki hastalıklar Organik hastalıklar kadar tedavi edilmezse toplu ölümler gerçekleşir.”

   Peygamber(sav) Misyonunu iki kelime ile ifade etmiştir.”Ben güzel ahlakı tamamlamak için geldim”

   Allex Carrel “Toplumları yıkan maddiyat değil, ahlaksızlıktır.”demiş.

    Ahlaki hastalıklar toplumun her kesiminden köleler üretir bu köleliğin bir kısmı fiili köleliktir bu köleler bağlı bulundukları zinciri sallayıp zincir sesini duydukları an köle olduklarını anlarlar ama özgürlüğünü kaybetmiş manevi köleler, Köle olduğunu duymadan görmeden his etmeden gafilce özgürlük kavramı ile kendi kendini kandıran en tehlikeli bir kölelik çeşididir.

   Gerçekte özgürlük hem başkalarının fiili özgürlüğüne saygı duymakla beraber nefsin prangalarını kıran O’nu fıtratın sahibine uygun davranmaya mecbur eden insanlar gerçekte özgürlüğe fikir dünyasında ihlasla yer vererek Fiillerini bu minvalde ortaya koyan aşıklardır.

     Şehit  Ustat Mutahhari(ra) dinleyelim,

Bu özgürlüğe nefsi arıtma veya takva denir, İnsanda manevi özgürlük olmadan toplumsal özgürlük olabilir mi? İnsan şehvetinin, Kininin hırsının esiri iken başkalarının özgürlüğüne saygı duyabilir mi? Onlar tıpkı kendi kendinin esiri olmuş, birinin toplumsal özgürlüğe saygı duymasını istiyorlar, Bugün bu konu insanlığın çelişkilerinden biridir.”

    Nefs ve hastalıkları konusu en geniş bir konu olarak literatürde işlenmiş yorumlanmış ve kategorize edilerek her aşamasında farklı hastalıklar ve çözümler söz konusu olmuştur.

     Yaratıcı tarafından  Fıtratı masumiyet karinesi ile korunan peygamberler ve evliyalardan Akl-ı Selim ve  Ruhi özgürlük en güzel biçimde tebarüz ederek yönettikleri toplumda bu özgürlüğün himmeti ile sosyal adaleti tesis etmeye muktedir olmuşlardır.

    Beşeriyet Ruhi ve Ahlaki terbiyeden geçmeyen insanların Siyasal kaderini verdiği figürlerin İki yüzlülük, yalan, rüşvet, Cinsel istismardan sayılmayacak kadar kepazeliğin muhatapları olduklarını okuduk okuyoruz.

   Çünkü ruh dünyasının sağlığı ahlakın ustaları ile testten sağlıklı geçmeyenler kendilerini ve yönettikleri toplumları da berbat ederler.

   Nihayet bunlar için Psikriyatist testlerini geçmek mümkün iken ahlak ustalarının Reçete ve  testlerini geçmek öyle kolay olmayacaktır.

    Beşeriyet için kendini bilen rabbini bilir ilkesi özümsenmezse insan tabiatta en vahşi yaratık olmaya adaydır. Çünkü İlahi vaad “And olsun ki nefsini ıslah eden kurtulmuştur.” Beyanı bizim için çok derin bir muhasebenin konusudur.

Duamız Ya Rabbi bizi nefsimizle baş başa bırakma

Vesselam

Tarih:Genel

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir