HER BAKAN GÖRMEYEBİLİR..!
“Bakmakla görmek arasındaki fark nedir?” diye sormuşlar Mevlana’ya… Cevaplamış: “Senin baktığına herkes bakıyor; ama ya görebildiğini herkes görebiliyor mu? Aralarındaki tek fark sensin…”
Çokça bilinen ama üzerinde az düşündüğümüz konulardan biridir bakmak ve görmek arasındaki fark… Bir ressamın bizim baktığımız yöne bakarak göremediklerimizi çizmesi, bir fotoğrafçının her gün baktığımız bir yerin sıra dışı bir görüntüsünü yakalaması bizi hep şaşırtır.
Siz ama bir adamın gözlerini okurken o sizin akıl ve hafızanıza bakar ve sizi oradan okumaya çalışır.
Bakmak ve Görmek Arasındaki Fark:
Bakmak şahitliği, görmek derinliği ifade eder.
Bakmak sadece gözle olur. Görmek, akıl, kalp ve gözün devreye girmesiyle gerçekleşir.
Bakmak bir göz hareketi, görmek bir şuur faaliyetidir.
Bakışta geçicilik, görüşte seçicilik vardır.
Bakmak en fazla tanımakla, görmek anlayıp kavramakla sonuçlanır.
Bakınca yalnız seyrederiz, görünce bir hükme varırız.
Bakmanın üst seviyesi tanımak, görmenin ki ise yaşamaktır.
Bakan kişi anlatır, gören kişi sorgular ve yorumlar.
Bakınca kenardan tutarız, görünce iki elle sarılırız.
Bakınca severiz, görünce hayran oluruz.
PEKİ YA SİZ?..
BAKIYOR MUSUNUZ YA DA GÖRÜYOR MUSUNUZ?
YA DA… BAKTIKLARINIZI GÖREBİLİYOR MUSUNUZ?
Hz. Hüseyin(as) Aşura günü Yezit ordusuna hitaben yaptığı konuşmada şöyle buyurdu;
“Sizleri Münkirden sakınmaya davet ediyorum, Âmâ sözlerimden etkilenmediğinizi görüyorum, Bunun sebebi Midelerinizin haram lokma ile dolmuş olmasıdır.”
Haram Lokmanın insanın kendisi ve daha da ilginç olanı o Lokmayı yiyenden peyda olacak gelecek neslinin üzerinde de Psiko-sosyal olumsuz etkiler bıraktığı tecrübi ilimlerle ispatlanmasına rağmen bilim bu konuyu hala gündemine alamadı veya almaktan imtina ediyor. Başlı başına araştırmaya değer bir konudur.!
“İnsanın Ruh’u, onun amelinden beslenir. Ona ne yedirdiğinize dikkat edin.”(Ustat Mutahhari ra)
Gözün görmediğini, Kulağın duymadığında; Dil son aşamada zaten ifadesiz kalır.
MÜ’min Hangi sofradan doyduğuna dikkat etmeli, Sonuç; Rezzak’ı Mutlak bellidir, Sen Helal lokma ve şükür ehli olmaya bak.!!!
Sağırlık ve dilsizlik bazen mide ile eşgüdümlü bir Fikir fakirliğinin anatomik sendromu ile düşünme yok olur, Bu durumda onlar için hayat anlamsızca devam eder. Sonuçta hayatına doğruları yanlış, Yanlışları da doğru görme şeklinde negatif bir bakış açısı bahşeder.ve sahibini basiret ve ferasetten mahrum kılar.ve Kendi kendine zulüm etmenin kapısını açar. Böyle bir durum sahibine dünyada rezalet, Ahirette de nedamet getirir.
Nitekim nice yanlışı alkışlayan fikir fakirleri gördük, Nice eğri ile doğruyu ayırt edemeyen akılsızları gördük, Nice yalana sahip çıkan ahlaksızları gördük görüyoruz. Muaviye’nin hokkabazlığını alkışlayan nice hokkabaz ve sahtekârı tarih yuttu.
Hz Peygamber(sav) “Öyle bir zaman gelecek ki insanların dünyası düzende oldu mu dininden neler kaybettiğini umursamazlar.”
Nitekim kavmi Musa’ya şunu söylemişti “Ey Musa sen doğru söylüyorsun ama firavun karnımızı doyuruyor.” İfadesi kölelerin sesiz ve Ruhların kölece itiraflarıdır.
Nasıl ki bakmak görmek için yeterli gelmemekteyse görmek de anlamak için yeterli değil. Anlamak, üstelik doğru anlamak bambaşka bir süreç. Anlamak ve anlamlandırmak, Sorgulamak, sonuçlandırmak Ne çetin iş!
Ebu Zer(ra) sordular? Yalnızlık zor mu? Cevap, İnsanlar daha zor..!
Helal belli, Haram belli deyip, Aradaki şüpheli olanlardan da kaçıp, azimete tutunanlara selam olsun.!
İlk Yorumu Siz Yapın