HER ŞEY ANLADIĞIMIZ GİBİ DEĞİL.!
“Deki Allah dilemedikçe kendime hiçbir fayda ve zarar getirmeye kadir değilim”(Araf/188)
Hepimiz zaman zaman sıkıntılı dönemler yaşarız. Bu sıkıntı bazen başımıza gelen olumsuz olaylara bir tepki olarak ortaya çıkar. Ancak söz konusu sıkıntının önemli bir kaynağı olayın kendisi ise başka bir kaynağı da duruma ne şekilde baktığımız, olayları ne şekilde algıladığımızdır. Hayata bazen olumlu bazen de olumsuz açıdan bakarız.
Söz konusu bakış açımız baktığımız yerde ne gördüğümüzü etkileyen önemli bir veridir. İçinde bulunduğumuz koşulların olumlu mu olumsuz mu olduğu tabi ki önemlidir.
Ancak çeşitli durumlarım olumlu mu yoksa olumsuz mu olduğunu belirlerken kullanabileceğimiz tek veri değildir.
Çünkü olaylara, durumlara ve genel olarak hayata ne açıdan baktığımız da orada ne gördüğümüzü belirleyen verilerden başka bir tanesidir. Bu verileri değerlendiren, çevremizdeki olayları, durumları yorumlayan, onları anlamamızı sağlayan ve bakış açımızı oluşturan beynimiz, ya da daha genel olarak bilişşel sistemimizdir.
Her şey idrak ettiğimiz anladığımız ve hissettiğimiz gibi değildir, Sınırsız bir tüpün içine sınırlı bir sıvı bırakın basınçla orantılı olarak bu sıvı trendi yükselecektir, Âmâ sınırsızlık trendine hiçbir zaman ulaşamayacaktır, Çünkü tüpün içindeki sıvı sınırlıdır basınç da sınırlıdır, İdrak ve hisler de böyledir, Kısaca İdrakimizin önünde engel olmasa da metabolizmamız sınırlıdır.
İşte bu noktada Allah’ın mutlak kudretini düşünenler bu kudret karşısında acizliğini itiraf edip hiçliğini idrak eder ve ben hakikatte yokum sadece ‘O’ vardır der.ve mutlak kemal olana doğru yolculuk başlar.
İlmin Şehri Hz.Ali(as)’mı dinleyelim;
“Yaratıklara bir başlangıç belirlemesi ‘O’ nun bir başlangıcı olmadığına tanıklık eder, Çünkü bir başlangıcı olan yoktan var edemez.”
Evet bizler fena aleminin sakinleriyiz ve bu alemde kalmayacağız sadece geçeceğiz. Fizikimiz fena aleminde belki bir kum tanesini ifade eder, ama Beka aleminde Ruhumuz çok şeyi ifade edecektir
Çünkü; Hiçbir yaratığa bahş edilmeyen Allah’ın varlık ruhundan İnsana bahşettiği şey her insanın bir Ruhullah olma ikramıdır. İşte bu İkram O’nu eşraf-ı mahlukat ve halifetullah olarak ilahi rızanın en değerli taltifidir.
Öyle bir şeref ki kaynağı Allah; Muhattabı ise Peygamberler ve onlara verilen risalete iman edenlerdir.
Bu ikramı idrak edenler Şükür ehli idrak etmeyenler ise küfür ehli olarak nitelendirilmiştir.
Anne karnındaki bir çocuğun ağzı gözü , kulağı , eli ayağı vardır. Halbuki bunların hiçbirine orada lüzum yoktur. Orada çocuk, gıdasını, göbeğinden annesine. bağlı bir hortumla almaktadır.
Şimdi bu çocuk:
– Ya Rabbi.! dese, şu hortum bana yetmektedir. Peki şu ağıza, şu göze, şu kulağa, şu ele, şu ayağa ne lüzum vardı. Hiçbir işime yaramamaktadırlar?
Bu durumda Allah’tan şöyle bir cevap alacak:
– Acele etme kulum, aklının almadığı şeye de müdahale etme. *Sen kısa bir müddet sonra öyle bir âleme gideceksin ki;
burada en kıymetlim ve ‘her şeyim’ dediğin hortum, orada hiçbir şeye yaramayacak, kesilip atılacak.
Lüzumsuz sandığın ağız, göz, kulak gibi şeyler de en lüzumlu cihaz durumuna geçecek.
O çocuk bu gerçeklere inanmasa ve bir inkârcı olarak dünyaya gelse, hakikaten hortumun işe yaramadığını, ebenin onu kesip kaldırıp attığını; lüzumsuz sandığı ağız, göz gibi cihazların devreye girdiğini, onlarsız olunmayacağını görse utanır mı, utanmaz mı? İnanmadığı için dizlerini döver mi, dövmez mi?
Şu anda biz de, tıpkı o çocuk gibi bir ananın karnındayız.*
9 ay, 9 sene veya 90 sene sonra bir başka dünyaya-ahirete doğacağız. O dünyanın adı ”Ahiret”.
Biz şu anda dünya anamıza maddi hortumlarla, midemiz ile bağlı durumdayız.
Eğer biz:
-İşte geçinip gidiyoruz. Ya Rabbi! Şu Namaza, oruca, hacca, zekâta, dine, imana, İslâm’a ibadete, Saygıya sadakate, Sevgiye, haya’ya.. ne lüzum var? Dersek Rabbimizden şöyle bir cevap alacağımız muhtemeldir;
– Ey kullarım! Kısa bir müddet sonra bu dünyadan çıkacaksınız. Öyle bir âleme götürüleceksiniz ki orada ‘her şeyim’ dediğiniz bu maddi hortumlarınız hiçbir işe yaramayacak.
Şu an sınavdayız ve yarınki sınavın kazananları doğru cevaplar olacaktır. Oradaki soruların karşılığını değiştiremeyiz çünkü sınav bitmiş, Sadece cevapların doğru olup olmadığına bakılır; cevapları ise bugünkü fiillerimiz ve niyetlerimiz belirleyecektir. Allah’ın hesabı bizimkine benzemez Zerre(Atom) ların bile tartıldığı hakimin kendisi şahit ise mutlak adaletin hakiminin muhatabıyız, Tabii ki mutlak adalette mutlak olarak ölçülebilen her şeyin kendine göre özel tartıları olacaktır elbet.
Heyhat ki; Hayatın sadece kendi microcosmosumuzdan ibaret olmadığını anladığımızda bizim için çok geç olacaktır.
Basit aşklar elmayı yemekle başlar, ayvayı yemekle biter, Gerçek aşk için başlangıç olsa da Fena yoktur.
Aşka Uçmak için kanat gerek/Şems-İ Tebrizi
Aşka uçarsan kanat neye yarar?/ Mevlana
Aşka uçarsan kanat yanar / Sadi Şirazi
Aşka varınca kanadı kim arar ?/ Yunus Emre
İfadeleri,kanadı yanan veya kanatsız bir seyahatin de mümkün olduğunu ve böyle biri Nefsin esaretinden Ruh’un özgürlük deryasına kavuşmuştur; Bundan sonra kemal basamaklarını tırmanıp Deryayı Mutlaka ‘ya ulaşmanın seyahatidir.
Bu mekanlarda maddenin şekli ile ilgili bir şey kalmamıştır, olan ve olacaklar artık latif sıfatı üzerinden devam edecektir.
Biz dünyaya anlaşılmak için değil anlamak için geldik, Bütün ruhumuzla hakkı ve halkı anlamaya çalışsak hayat ve memat daha güzel olmayacak mı?
Her şeye rağmen bu aleme merhaba deyip bugün gelen ve eyvallah deyip giden muvahhitlere selam olsun.!
İlk Yorumu Siz Yapın