HER ŞEYİ MÜKEMMEL YARATMIŞTIR.!
“O ki yarattığı her şeyi güzel yaratmıştır.” (Secde, 7)
“Rahmân olan Allah’ın yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun?”(Mülk-3-4)
Çağdaş bilimlerin en son ortaya koyduğu veriler her şey bir sebebe binaen yaratılmış ve Mükemmel bir Mimari uyum ve ritmikte her şey yerli yerinde tüm bunların da mutlak bir iradenin bu oluşuma hükmetmesiyle, hayatın değişim ve dönüşüm yasaları ile atomların her an bir hareket yasası ile idare edildiğini ortaya koymuştur.
“Yeryüzünde rızkı Allah’a ait olmayan hiçbir canlı yoktur.”(Hud-6)
Şüphesiz İki bin santigrat derecede bir yanardağın lavlarında yaşayan bir canlı türünü bu sıcaklığa dayanıklı kılan ALLAH bu canlının rızkını da temin edecek iradeyi de takdir etmiştir.
Hz Ali(as) ma sordular Allah bu kadar canlıyı nasıl hesaba çekecek,? Cevap “NASIL RIZIKLANDIRIYORSA” öylece hesaba çekecektir.
Aşağıdaki canlıya iyi bakın çöl’ü vatan edinmiş bir yaratık.
Eğitimi, hissi, Yetenekleri ve duyuları, veya hayvani idrakı ve yaşam için çölde yaşamayı nasip eden yüce Allah muhakkak bu yaratığı sebepsiz yaratmadığı gibi; Rızkını temin etme yetenek kabiliyet ve imkanı da bahşetmekle beraber; yaşam için tek silahı kuyruğundaki bir damla zehiridir.
Hayatını ve neslin devamı ile onun için rızık olabilecek yiyecekleri de bu ortamda rahman sıfatının tecellisini ibret ve hayretle seyretmeyi ve rahmanın rahmetinin kainatı nasıl kuşattığını, tefekkür etmeyi de insana bıraktı.
Mevcudatı sonsuz ve mutlak ilmiyle yaratan yüce Allah her canlıya yaratılış farikasına uygun bir iletişim, Farklı gıda türleri, Farklı çoğalma, barınma ve korunma imkanı bahşetmiştir.
Tüm canlı ve cansızları hayat ve yaşamın tümel dairesinde düşünüldüğünde hepsine amaç ve menziller ile ontolojik bir botanik ile anatomik imkânlar ve menziller bahşetmiştir.
Tecrübi ilimlerden şunu da okumak mümkündür, mükemmel olan yaratılış ritmiğine olması gerekenin dışında bir müdahale dengeyi bozar. Bu tüm canlılar ve cansızlar için değişmeyen bir ilkedir.
Zehirli ve kimyasal atıklarla toprak ve yeraltı suları kirletilmektedir. Savaşlarda meydana gelen doğa ve çevre katliamları
– Gemi batıkları ve denizlere gemilerin bıraktığı atıklar,
Atmosferin incelmesi, Ozon’un delinmesi, Küresel ısınma, Buzulların erimesi, İklimlerin değişmesi, Su kaynaklarının azalması, depremlerin çoğalması, Yangınların artması, Ormanların azalması, Sera gazı ve Termik santrallerın çevreye verdiği zararlarla tabiatın dengesi ile oynadık farkında olmadan hayatımızın da dengesinin tabiatla orantılı olduğunu anlamadan her yeri berbat ettik.
Yine bilim adamlarının hesaplamalarına göre; 2000 yılından bu yıla kadar geçen 17 yıllık süreçte neredeyse 1 asırda oluşacak çevre kirliliği meydana gelmiştir.
Beşeriyet şunu artık anlamalıdır, Tabiat İnsan olmadan da yaşar, İnsan doğa olmadan yaşayamaz gerçeğini anlamadık anlamak istemiyoruz.
Klorofili bitkiler bize her saniye hayat bahşeden oksijen üretirken Şükrü ifa etmekten aciz insan da acımasızca onları katletmeye devam ediyor. Kainattaki Fizik kanunları her an bir değişim ve dönüşüme sebep olurken bu dönüşümü tefekkür etmekten aciz olan insan nankörlüğe son vermediği sürece Tüm bunların ilahi hitaptaki karşılığı ” İnsanlar bu nerden başımıza geldi diyecekler de ki, Bu kendi elinizle yaptığınızın karşılığıdır.” Hitabını yaptıkları kötülüklerle karşılık olduğunu hatırlamaktan aciz olduğu müddetçe her alanda bu hitaba muhatap olacakları da bir gerçektir. Kendi elimizle bozduğumuz dengenin dengesizlerini arıyoruz.
Yeryüzündeki her bir canlının ekosistemin devamı açısından büyük faydası var. Türler, yaşadıkları bölgelerde toprak, hava, su ve diğer canlı gruplarıyla etkileşimlerinde gezegenimizin ekosistemini oluşturuyor. Bu eko sistemin mimarisi bilim adamlarını hayretlerde bırakırken yanı başımızdaki ateistlerin dar hayallerine sığdıramadık
Ekosistem oldukça hassas bir dengeye sahip. Bu sistemde tek bir canlı türünün bile yok olması, zincirleme devam eden negatif etkiler yaratıyor. Rusya’da bir bölgeden temizlenen baykuşların ardından bölgeyi istila eden fareler için tekrar o bölgenin doğal dengesini tekrar baykuş bırakarak sağlayabildiler.
Yeşil bitki örtüsünün ekosistemin can damarı olması nedeniyle, bu ortamı yaşam alanı olarak kullanan hayvan türleri de çok kritik bir önem taşımakta. Kuşlar ve böcekler bu grupta yer alıyor. Ancak belirli bir türün çok fazla ve çok çabuk üreyebiliyor oluşu, önünde hiçbir engel olmadığı takdirde yine bu dengeyi tehdit eden büyük bir tehlikeye dönüşüyor. Örneğin, kuşlar, böceklerle avlanarak sayılarını belli bir düzeyin altında tutmaya yardımcı oluyorlar.
Ormanlar yazın 5-8 derece ısıyı düşürür, Kışın 1-3 derece yükseltir, Nemi de sabit tutar, Bir hektar Ladin ormanı 32 tok kayın ormanı,68 ton çam ormanı ise 40 ton toz emer, Yaprakları ağaçlardan oluşan bir bölgede 50 kuş türü yaşar,
Ormanlar ağaçsız bir alandan 8 kat humus üretir,20 mt boyunda bir kayın ağacı 1,5 kğ oksijen üretir,10 yaşındaki bir kayın saatte 40 kişinin çıkardığı karbondioksiti yok eder ve 100 yaşındaki bir kayın ağacı yılda 30.000Lt su çeker ve erozyonu önler.
Böceklerin ise hepsinin zararlı olduğu anlamına gelmez. Çünkü aslında doğada zararlı bir tür yok. Bildiğimiz kadarıyla 1 milyondan fazla böcek türü mevcut. Bunların sadece 750’si bitkilere zarar veriyor. Geri kalanlarsa onların polenleşme için gereksinim duyduğu türler. Yani böceklerin asli görevi bitkilerin tozlaşmasını sağlayarak dünyadaki yaşamın devamlılığını korumak.
Ama hepsi bu kadar da değil. Bir kısmı da organik maddelerin ayrışarak tekrar toprağa karışmasını görev edinmiş durumda.
Yani doğanın gönüllü temizlik işçileri gibi çalıştıkları söylenebilir.
Örneğin, birçoğumuzun “olmasaydı da olurdu” dediği hamamböcekleri ekosistemin devamlılığı konusunda kilit rol oynamakta. Çürümekte olan organik maddelerle ilgilenen bu tür, özellikle azotun ayrıştırılması ve yeniden toprağa dönüşü için çok büyük önem taşıyor. Bitkiler, toprağa geri dönen bu azotu kullanıyor.
Bu nedenle böcekler olmasaydı; bitki örtüsünün önemli bir bölümünü, kuş türlerinin çoğunu, sürüngenleri ve amfibiyanları çok kısa bir süre içinde kaybederdik. Her şey bizim içinse biz kimin içiniz? Sorusu karşılığını bulmadan ıstıraplarımız katlanarak devam edecektir.
Her şeyi İnsan için yaratan ve insanı da kendisi için yaratan tek şatın kulluk olması insan için amaçlanmış ve İlahi hitap bu sorunun cevabını da önümüze bırakmıştır ki “Ve ben, cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”(Zariyat/56)
Yaratılanlar hakkında tefekkür ve akıl yürütme, Bunlar üzerinde tasarruf etme irade ve kabiliyeti sadece İnsana verildiği için Yüce Allah tasarrufun yetki ve sınırlarını da Peygamber denen örnek şahsiyetlerle idrakimize sunmuş ve bir bütün olarak davranış ve mükemmel ahlakın kendi rızasını da; insana verilen bu mesajlarda ifadesini irade etmişse insan ya şükran-ı nimet, veya küfran-ı nimet olma tercihleri ile baş başa bırakmıştır. Şüphesiz şükrün karşılığı rahmet, Nankörlüğün karşılığı da mahrumiyettir.
İnsan yaratılış tabiatına uygun olmayan her davranışın Ruh ve madde üzerinde olumsuz etkileri hep nedametin itirafı olmaya mahkûmdur, İşte bu olumsuz davranışları yorumlamaktan aciz olan insanoğlu gezegenimizi yaşanmaz bir dünya yapmıştır. Ve diğer gezegenleri de berbat etme gayretindedir.
Her canlı ve cansız bir güzellik, hikmet ve amaca matuf yaratılmışsa bize kalan bu amaca uygun bir yaşam sistematiği ve davranışlardır.
İlahi itap “Allah’ın nimetlerini saymaya kalkarsanız ağaçlar kalem, Denizler Mürekkep, tüm İns ve cin yazıcı olsa ve bir o kadar da yardımcıları olsalar yine Allah’ın nimetlerini sayamazlar.”Nahl/18 Hitabı Kadir-i Mutlak’ın kudretine işarettir.
Kendini bilmekten aciz olan beşer “Kendini bilen rabbini bilir “örneği ile yaşamayı ideallerinin başköşesine bırakan insanlar şüphesiz burada da ötede de mesut olmayı becerenlerdir. Bu yetenek ve iradeyi hayatın gerçek sahibinden nasip etmesi dua ve dileklerimizle. Vesselam
İlk Yorumu Siz Yapın