İçeriğe geç

İÇMEDEN SARHOŞ OLMAK..!

İÇMEDEN SARHOŞ OLMAK.!

(Çok az insanın yakasını kurtarabildiği bir alışkanlıktır, Faydalı olması dileklerimizle)

   Sosyolojik bir gerçek olarak Devletlerin, Medeniyetlerin, Siyasi figürlerin hatta sloganların da bir ömrü vardır ömürleri tükendi mi veya ecel vaki olunca ölüm için sebepleri oluşur; Kimi siyasi kazaların kurbanı, Kimi zulümlerin kurbanı, kimileri trafik, kazası, Kimileri Mide cinayetine kurban gider.

   Kimilerini de halk kötü idareden ve siyasi rezalet veya beceriksizliğini tahammül etmez, Kimi aşk, kimi meşk işine kiminin de mal, mülk aşkı, siyasi  eceline sebep olur ve değiştirilir. Yakın tarihte Şeytan Amerika’nın Cumhurbaşkanı Clinton, Fransa’nın Sarko’su,İtalya’nın Berlüskoni’si Siyasi hayatlarını ve zekalarını Küçük kafada uçkurlarına hediye ettiler.

   Çağdaş dünyada ise siyaset çok güçlü bir siyasi zeka tek başına yetmez, Neler, Neler lazım dersek ? Özellikle tüm tebaayı yağlayacak kadar bir yağ stoku  ve ağızlarını kapatacak Para bandı, Hitlere gelip Halkın Yağ’a ihtiyacı olduğunu söylediklerinde Bizim de gres yağına ihtiyacımız var demiş, gerektiğinde tat veren bir bağ, Liste uzar da uzar; Arka bahçenin Din simsarları, Para, Mafya, Medya, Sanatçı, İş adamı, Şiş adamı, İşçi, köylü, Muhtar, Memur, Yazar, Pazarcı, Mezarcı, Mezatçı,vs.vs. Kürtçede bir söz var(Xıllık içinde dizık)Oyun içinde oyun,Devlet içinde devlet…

   Bunlar da yetmez aynı meslekten uluslararası dostlar ve tostlar, Davul sesine benzer çok sesli trompet dostlar, Merķeply yürekli Ğilmanlar da lazım bu işe, bunlar da yetmez uluslararası Siyon, Liyon, Piyon vs.ler de lazım. Demek bu iş öyle kolay değilmiş. Babayiğit işi bu iş. Bu babayiğitler Siyaset sanatının içine ederek tebaa nezdinde yalanlarla fakat Aydınlar nezdinde madrabazlığın tadını çıkarıyorlar.

    Kimse orta çağ aristokrasisi ve putperestliğinden şikayet etmesin; Putperestliğin üst versiyonları dünyaya hükmediyor. Dünyayı berbat eden siyaset sarhoşlarıdır.

“Putların salt isimleri değişti. Menat yerini paraya ve şehvete.

Uzza yerini siyaset ve şöhrete,

Lat yerini Sömürü ve Dünyevi kazanımlara,

Hubel yerini din adına kandırma statü kazanmaya bıraktı.

Artık, Taştan tahtadan putlar yok. Fikirden, Metaldan,Et ve Kemikten putlar vardr (Dr.Ali Şeriati ra)

   Karun’u vur ki, Mülk Allah’ındır, Firavunu vur ki Hüküm Allah’ındır, Bel’amı vur ki din Allah’ın olsun.

   Kimi toplumu yöneten zeki figürler bu zekayla kısmen ömürlerini uzatsalar da, bu süre de tükenmişse bu türden siyasi vefat  kaçınılmaz bir akıbettir.

     Halkı eşekleştiren Siyaset madrabazları ve Sarhoşlarını Mahatma Gandhi ne güzel tarif etmiş; “Biri oturduğu koltuktan kalkmakta zorlanıyorsa kesin olarak altını pisletmiştir” Tuvalete zahmet edip gitmekte zorlananlar Sarhoşlardır. Âmâ bu sarhoşlar klasik sarhoş değil, Sarayların Ejder meyvesinin teknik sarhoşlardır!

   Zamanın birinde Padişah’ın biri yaşlanınca vezirini çağırır ve dört mektup yazar sandığa koyar ve vezire der ki bak ben ölünce, Sen yerime oturacaksın ve iki yıl sonra halk senden bıkacak ve seni istemeyecek başın sıkışacak, Başın sıkıştı mı bu sandığı aç 1 Nolu mektuptan başla ve her sıkışıklık anında sırasıyla açarsan her seferinde saltanat ömrüne uzatacak tavsiyeler var bu mektuplarda.

    Sonuçta padişah ölünce vezir iki yıla kadar ülkeyi sıkıntısız idare eder iki yılın sonunda halk ülkeyi kötü yönetiliyor diye yaygara başlar ve padişah olan vezir, sıkışınca gider sandığı açar ve 1 nolu mektubu okur.

   Mektupta; Ey vezirim; sıkıştın galiba hemen halka bu sıkıntıların müsebbibi ben değilim benden önceki sizi yönetenlerdir de;

    Vezir bunu halka iki yıl anlatır halk padişah haklıdır der iki yılın sonunda halk yine mırıldanır,

    Çaresiz Gider ikinci mektubu açar okur, Mektupta şunlar yazar, Ey vezir gene sıkıştın galiba, Çabuk bu kötü yönetimin sebebi çevremdeki kötü yöneticilerdir diye izah et.

    Vezir iki yıl da bunu anlatır durur, Halk padişah haklı demeye başlar. İki yıl da böyle geçer; Sonunda halk yine mırıldanır, yeni padişahımız çaresiz gidip üç nolu mektubu açar,

     Bakar üç nolu mektupta şunları yazılmış, Gene mi sıkıştın,? Hemen başla halka deki bakın ey ahali ben gidersem;? Gelecek padişah için yüksek kalitede iftira ve uyduruk korkunç olacak yalanlar üretmeye bak. Bir örnek benim evdeki altın küp’ün dolmasına bir avuç kaldı gelecek adam sıfırdan boş küple gelecek. Zekandaki bütün yalanları üst perdeden üret ve dök.

   Padişah sonraki gün akla hayale gelmeyecek yalan iftira ve korkular üretir. Doğudan gelecek Öcülerden bahseder, hatta güneyden gelecek cinlerin ülkeye musallat olmasından bahs eder. Öcülere yeteri kadar muska yazacak hoca Cinleri kovacak yeterli medyum da yok der, Bakar ki halk bu korkuları kaldırmayacak korkmayım ey ahali benim dayım Hasan ağanın oğlu, Cübelli  Ahmet’in olağanüstü halleri ve yelleri var söz verdi gelecek,  O her şeyi hal eder, korkmayın.!

Halk Padişahımız haklı demeye başlar.

   Bir süre sonra halk yalanları da fark edince mırıldanır, padişah çaresiz gidip dört nolu metubu açar, yazılanı okur ; Aferin, Gene  Sıkıştın galiba; küp doldu anlaşılan yapılacak şey yok, peşinden gelene dört mektup yaz ve küptekileri emekli padişah iştahıyla değil, çok cimri ve nekes bir iştahla ve küçük afiyetlerle yemeye  bak. Gelen gideni aratır, Merak etme halk seni de benim gibi rahmetle anacak.

   Dünya siyasetine Ahlak kavramını izah etmek gerekmez mi ?

    Metal yorgunluğu kavramı normaldir, Anormal olan, Siyasetin sarhoşça ağırlığıdır. Çünkü sarhoşlar kendi bedenini taşımaktan acizdir, birine, Bir yerlere tutunarak, dayanarak ayakta kalmak zorundadır. Garipler içinse Yazıktır Günahtır, Ayıptır.

    Dünyanın hem en zor ve hem de en rahat mesleği toplum yönetme sanatı olan siyaset sanatıdır.

     Zor ve Zer olan Siyaset biçimi ;Yalan,Dolan,Cinayet,Zulüm,Nifak,İkiyüzlülük,Haset,İftira,horlama,zormala,zırlamanın olmadığı Hakkaniyet, Ehliyet, Liyakat Adalet’in her şahsa her sokağa her caddeye, ve tüm ünitelere hakim olmasıdır.

   Kolay olanı ise Kısaca Ahlak ve erdemlerin mezara gömüldüğü topraklarda siyaset yapmak çok kolay ve Sarı madrabazların mesleğidir.

“Resul (s.a.a) bu dini bu hale düşmesi için getirdiyse, anlamsız hülyalar peşine düştü asırlardır canlar verenler, ama eğer O büyük efendinin, Allah’ın Resul’ünün hülyası adalet dolu bir dünyayı İslam bayrağıyla yaşatmaktıysa o zaman sesimizin soluğumuzun çıkmaması gafletin içine gömülüşümüzden, heyecanımızı maddeye satışımızdan, aklımızı şeytana peşkeş çekişimizden, aşkımızı mahalle partilerinde çektiğimiz birkaç tane esrarda bırakışımızdan, dinimizi afyon kılışımızdandır. Bunu bir kenara yazsın tüm insanlar ki İslam bir gerçeklik dinidir. Akıl dinidir. Sizlerin derk ettiği gibi bir sarhoşluk dini değil.”

(Şehid Muhammed Hüseyin Beheşti)

    Hakim olan mantık Şems’in dediği gibi “Biri gelir seni sen eder, Biri gelir seni senden eder “seni senden edenlerin Siyaseti, Ye patlasın, Çal oynasın.

   Dünyanın en büyük hatipleri arasında sayılan Çiçero’yu dinleyelim,

   “İmparatorlar diktikleri çarmıhlarla belki adaleti sağlarlar, Ancak; Ahlak  ve Erdemler çöktüğünde Devleti yönetemezsiniz.!”

   Siyasette sürekli tekrar edilen “KANDIRILDIM” Kavramı temel söylem olmuşsa bu sanattan feragat etmenin zamanı gelmiş demektir.

   Hz. Ali(as)’ma Devletin Din’i olur mu ? diye sorulmuş; Hz.Ali şu muhteşem cevabı vermiştir; “Devletin Din’i Adalettir”

  Sekülarizm kapitalizmin şapkası altında Laiklik denen lanetli bir kavram üreterek işini kitabına uydurdu.

    Gezegenimizde Hala hem Dindarım hem de Laikim deyip hayatına anlamsızlık katan içmeden sarhoş olan aptallar hayatı göğüslemiş durumda.

    Büyük Rus filozofu Tolstoy’u dinleyelim; ”Allah’ı kainattan çekin her şey meşru olur” Allah Müteaddit ayetlerde “Adaleti ayakta tutanlar olun” ikazı her şeyi izah etmeye yeterdir.

    Günümüz medeni denilen canavarların ve yamyamların hakim olduğu dünyada “Amaca ulaşmak için her şey meşrudur” denen faşist makyavelist mantıkta hayat devam ediyor.

   Dünyada en kolay yönetilen toplumlar cahil ve sefil toplumlardır. Cehaleti anlatmaya gerek yok, âmâ sefalet bazen en şerefli ve bilinçli insanı bile Eşraf-ı mahkukat makamından  esfelessafiline bile yuvarlayabilir.

    İşte bunun için Peygamber(sav)”Yöneticilik ateşten gömlektir,” demiştir. İslam sefaleti öngörmez ama Rehavete de sınırsız özgürlük vermez. “Allah’tan Fakirlik istemeyin, fakirlik bir kapıdan girdi mi, Din öbür kapıdan çıkar” beyanı her şeyi izah etmeye kafidir.

  Bize öğretilen Ahirette daha iyi bir lokma eline  geçmesi için bu dünyada elindeki lokmayı at! Diyen bir Din’in ne burada ne de ötede kimseye faydası olmayacaktır.

    Her toplumda, her dönemde ve her kesimde mevcut bulunan yönetim biçimi mevcut bulunan dine karşı duruşu şöyle olmuştur: İnsanoğlunun fıtratında var olan halkın dini inançlarını ve duygularını istismar ederek mevcut durumu meşrulaştırmak ve kitabına uydurmak. Çünkü sarhoşların kitabı Katı-sıvı ve gaz halindedir, yediklerini bu kitaplarında kimya teknikleri, ve Fermantasyon yöntemi ile hazmetmesini çok iyi bilirler.

   Dünyada 8 Milyar Nüfustan 3 Milyar aç,2 Milyar Yoksul açlıktan ve yoksullukla pişerken,2 Milyar da şişiyorsa bu gezegende Siyasi olarak adalet vefat etmiştir.

   Siyaset sosyolojisinde dünya var oldukça Hz Ali(as) İdari makamlardaki insanlara aşağıdaki tavsiye telkin ve tembihleri tazeliğini koruyacak ve mükemmel öğretileri olarak ölümsüz olacaktır.

   Halka sürekli bilinç aşılamış ve Valilerine şu tembihte bulunmuş “Halka hakkını savunması için cesaret aşılayın ve haklarını savunmaları için sürekli meydanları halka açın.” İmam Ali(as) defterinde pısırıklık, Pejmürdelik, Asalaklık, Pintilik yoktur, heyhat ki, bunlar sonradan Hindistan’dan İslam coğrafyasına bulaşmış kaderin Pozitif bulaşıcı hastalıklarıdır.

.”(Hz. Ali (as), Mısır valisi Malik bin Eşter’e) yazdığı mektup,

   “Ey Mâlik! Yakın çevrende kümelenmiş insanların sana yağcılık yapmalarına, yüzüne karşı seni pohpohlamalarına, yapmadığın güzel işleri sana mal edip nefsini okşamalarına izin verme. (Mükemmel bir siyaset ahlakı)

   Bilesin ki fazla övgü insanı kibre yönlendirir, gaflete düşürür. Ayrıca iyilik eden ile kötülük işleyeni eşit tutmaman gerekir. Çünkü bu eşit muamele iyi insanları iyilikten vazgeçirir, kötü insanları da kötülüğe cesaretlendirir.…(Siyasette Liyakat ve hakkaniyet)

    Yöneticilerin sorumsuzca davranan birtakım özel dostları vardır ki bunlar halka zulmeder, insanları insafsızca ezmeye çalışırlar.

   Bu zulmü önlemek için, yakın çevrende dolaşan dostlarına ve hısımlarına devlet imkânlarından yararlanma hakkı vermemelisin. Kimi insanlara küçük de olsa farklı muamele yapmak tüm halkın tepkisine yol açabilir.”(Ölümsüz ve Pozitif Siyaset sosyolojisi budur.)

   “Ey Mâlik! Tayin ettiğin yardımcı, memur, asker ve polis tarafından fakir ve güçsüz insanlara reva görülen zulüm ve baskının önüne geçmelisin.

   Korku ve şiddeti ortadan kaldırıp sertlik ve otoriterliği kendinden uzaklaş ki insanlar seninle yüz yüze korkmadan, çekinmeden rahatça konuşabilsin…(Günümüzde otoriteye ulaşmak için kaç güvenlik kapısından geçmek gerekir. Ulaşanlara da takla attırmadan bırakmazlar)(Dersimde Komünist Belediye Başkanı nasıl makam kapısını söktürdü ama)

    Ey Mâlik! Mahkemelerdeki davaların sonuçlarına ve yargıçların tutum ve davranışlarına çok dikkat etmelisin. Zira bu din bozuk düzen anlayışının bir uzantısı olarak şerir insanların elinde esir oldu.”(Aristokrasiye vurulan en devrimci darbe)

   Ne acıdır ki bu şerir insanlar din namına istediklerini yapıyorlar ve dini kullanarak dünyalık toplamanın yolunu buluyorlar  Hz. Ali(as) 1400 yıl önce insanların Din’i Afyon haline getirerek mazlum ve  mahrumları Allah adına nasıl acımasızca sömürdüklerini bozulmuş adalet terazisini düzeltmenin ne kadar müşkül bir sanat olduğunu yaşadığı çağda ve beşeriyetin istikbalinde siyaset sosyolojisinde tersliklerin esas kaynağının adaletten soyutlanmış bir İnanç psikolojisinin kitleler üzerindeki hastalıklı hali ve tedavi yolunu tekniklerini mükemmelce izah etmiştir. İşte bu yüce İnsan peygamberin vefatından sonra oluşan tahribatı ne kadar zor düzelttiğine bakın.

    Sonuç: Tarihi gerçeklerden şunu okumak mümkündür, Allah iyilerle kendi iradesini hâkim kılar, Allah ile kafa tutan firavunlar ve yeryüzü tanrıları ise O’nun adını kullanarak kendi iradelerini kötülerle hakim kılarlar.

   Tarihi determinizmin kısaca hikayesi şudur, İyiler kötülerle, Kötüler de iyilerle sınanırlar.

    İmam Cafer-i Sadık (a.s):  “Akıllı kimse dört şeyin (sarhoşluğundan) kendini korumalıdır; 1-Servet sarhoşluğu,

2-Methedilme sarhoşluğu 3-Gençlik sarhoşluğu , 3-Makam sarhoşluğu. Zira bunların her birisinin habis ve zehirli esintileri vardır ki aklı zail eder ve insanın vakâr ve şahsiyetini zedeler.!”

   Doğunun yaramaz çocuğu Dr.Ali Şeriati(ra) dinleyelim.

   “Tüm dünyanın suç dosyalarının altında şu üç şeyden biri vardır,1-Menfaat,2-Yalakalık,3-Korku.” Her üç kitle içmeden sarhoş olanlardandır.

    Sarhoşluk sadece içki veya alkolle gerçekleşmez, Nefsin esir aldığı her fert gaflet ve delaletin sarhoşluğuna müptela olmuştur. Özellikle yönetim kademesinden bu türden sarhoşları uzak tutmazsak fesat kokuşma kitlesel bir hal alır. Bir coğrafyada Kumar kurumsal bir hal almışsa o Toplum Siyasal kaderini şansın insafsız kollarına terk etmiş demektir.

    Vahdeti Vücut felsefesinin Piri Şeyh-i Ekber Muhyeddin-i Arabi (ra) “İçkili iken namaza yaklaşmayın” ayetini yorumlarken buradaki sarhoşluğun konsantrasyon sarhoşluğudur diye izah eder.

  Ustanın işaret ettiği sarhoşluktan kısa bir örnek;

  Harun Reşit bir Ramazan günü Behlül’e akşam namazında camiye gitmesin ve Namaza gelen herkesi iftara davet etmesini söyledi,

  Akşam oldu namaz kılındı, Namazdan sonra Behlül 5-10 Kişilik Bir gurupla çıkageldi,Harun Reşit şaşırdı,

   Camiye bu kadar mı insan geldi,?

   Behlül cevap verdi..;

   Siz bana Cami’ye gelenleri değil, Namaza gelenleri iftara çağır dediniz,

   Namazdan sonra Camii kapısında durdum, çıkan herkese Hocanın Namaz kıldırırken hangi sureyi okuduğunu ve daha başka şeyler sordum, Onları da yalnız bu getirdiğim kişiler bildi, Cami’ye gelen çoktu, âmâ Namaza gelen bu kadarmış. Dedi.(Bunlar da İçmeden sarhoş olan camii cemaatinin içler acıısıdır.)

    Şüphesiz bu sarhoşlukların her birinin kendine göre Fizyolojik ve Psiko sosyal açılımı vardır, Toplum üzerinde de negatif etkilere sahiptirler. Konuyu daha fazla uzatmamak adına kısaca izah ettik;

    Ancak; Daha önemli olan Mesleki Liyakatsizlik Ahlaksızlık üretir, Ahlaksızlık Fesat üretir, Fesat kokuşmuşluk üretir, Kokuşmuşluk da son kertede yok oluşu getirir. Siyaset sosyolojisinde denklem budur.

  Sonuç:  En tehlikeli sarhoşluk çeşidi Makam,Mevki,Menfaat ve Siyaset sarhoşluğudur, Halkı kitlesel düzeyde ifsat eden ve dengesini bozan bu tür sarhoşluktur, Siyaset İnce İştir, Boynu kalınların ve sarhoşların yönettiği dünyanın hali, Biz Dünyalılar Kendi adına değil, Allah adına! Siyaset adına değil, hakikat adına! Dünyayı yönetmediğimiz sürece ıstıraplar katlanarak devam edecektir. Ayık kalmayı becerenlere selam olsun. Vesselam

Tarih:Genel

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir