İNSAN MEDENİYETİNİN GİDİŞATI VE NİHAYET..!
“(Siz ümmetler ve toplumlar) eğer iyilik ederseniz kendi nefsinize iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz o da (kendinizin) aleyhinedir.”(İsra/7)
Keşke İnsanlık konforsuz bir kültür, Lüksü olmayan güzellik, Fabrika esirliği getirmeyen makine, Maddeye tapılmayan ilim, İnsanlara sonsuz şekilde zekâlarını, Ahlak duygularını ve Erdemlerini yitirmeden gelişme imkanı verilseydi. İşte o zaman; Kabadayılık ve artistlik, kudretin ve kuvvetin bekasının yok oluşu hayal olmaktan çıkacaktır.
Halklar bunu idrak ettiği an; Şaka’dan siyaset yapanlar; ya bu işe bir ahlaki şekil verecek, Ya da, Hint fakiri olmayı o zaman belki düşünürler.
Aksi halde halkların ömür boyu kamburu ve efendileri değişmeyecek figürler olmanın zevklerine, keyfine ve tadına müstahak olmayanlar yaşamaya devam edecekler.
Halklar başta zikredilen erdemleri yakalarsa işte bu uyanık geri zekalı şizofren, aptal, ahmak ,Cani, Zer ve zorla kahraman olan aristokratlar için fena ve çöküş salaları için gün saymaya da gerek kalmayacaktır.
Yeni Hegel,Karl Marks, Lenin, Stalinler, Fidel Castro’lar, Hitler, Mao Zedung”lar Kemal ve cemal ile Makyavel, Napolyon, İskender ve Cengiz bekleyenler boşuna beklemeyin gelseler bile hafızaları tükenmiş ve Allah’a inanmadıkları için yeni bir devrimci anlayışı da O’ndan isteyecek yüzleri olmayacaktır ve kapitalizm de eski klasik sömürünün yöntemleri dışında Uzmanlarıyla. Algıları yöneterek eşekleştirmenin bin Bir çeşidi ile sömürmektedir.
Çağdaş batı insanı yeni Aristo, Sokrates, beklemesin, Uzakdoğu da Konfüçyüs beklemesin bu toplumların zekâları artık bunları üretmeye müsait de değil.
İnsan medeniyetini kasıp kavuran zalim kapitalizm batı insanını yalnızlaştırıp makina çarkı yaptı, Karşılığında ruhunu okşayacak sevgi saygı, Şükür Empati, Karşılıksız yardım, vefa ve Kısaca tüm erdemlerden mahrum bıraktı
Doğu insanını da Hamd ve sena eşliğinde, Şaşkın ve budala elbisesi giydirerek dinini bireysel ritüellere indirgeyip alnını koyduğu secdenin altındaki zenginliğini şükür duaları eşliğinde çalmayı-çaldırmayı beceren yetenekleri ve kapital aklı ile üç milyar aç bırakılan bir milyar da patlama noktasına çeken obezite ve iki milyar elektriksiz hayata mahkûm edilen zalim bir medeniyetin adına da demokrasi denen standartsız bir muamma sistemi mükemmel bir sistem diye cahilinden aydınına kabul ettirdiği bir canavar ve cani bir medeniyeti zer ve zorla insanlığa kabul ettirildi.
Menfaatlerine dokunmayan yüzlerce din, binlerce mezhep meşrep ve dünyanın 52 noktasında kutsal mücadeleye inandırılıp vuruşturan bu sömürge felsefesinin mantığı bu haliyle tüm insanlık için adı felaket ile rezalet olan bir çağ ve gelecek hediye etmiştir.
İnsanın değerini sıfırlayıp KDV diye ürettiği mal ve eşyaya ekleyen, Karşılığında da antidepresan ürünlere müptela bir halüsinasyonla şekil insan; ama içerik olarak vahşi yaratıklar üreten bir medeniyete insana yakışır bir ruh yapısı ve hayat sunacak bir kurtarıcıyı istemek Akl-ı selim ve vicdanın gerçeklerindendir.
Batı geri kalmış ülkeleri kapitalizm maharetiyle kazıklayarak insanına dünyada bir cennet oluşturmayı denerken sömürdükleri mazlumların ahına yakalanmış olacak ki;, insanını bir türlü yalnızlıktan kurtaramıyor. Arzularını tatmin edeyim derken ruhlarını kaybettirdi.
Yüce Allah bu kainatı oyun ve eğlence diye yaratmadığı gibi, Yeryüzünü hilafetine ve temsiliyet ve becerisini görmezden gelip, hayata şaşı bakan, tersyüz ve aksi istikamette algılayan çağdaş İnsan; Hakkın kullarını Kimine göre tabiat ana kimine göre başkalarını yüce tanrının kendisine köle ve hizmetçi olarak yarattığını, Kendisi dışındaki yaratıkların sömürü ve semirmek adına canavarca ve haysiyetsizce çıkar ve rahatına, konforuna kurban eden Semiti denen Yahudi ırkının bazen kravatlı bir beyefendisi kılığında Bazen tefeci kıyafet ve şekil hırsızı bir takkeli, sakallı muhterem hacı-Hoca ağa kılığında, bazen bir İstismarın hırsız ve arsız bir cami, sinagog ve kilisede bekar körpe çocuklar için karabasan rüyaların figürleri oldular.
İşte zulmün sanat halini aldığı bir dünyada mezar kazıcısının bile ölümü unuttuğu bir dünyada ontolojinin hafıza kaybına uğramış bir dünyaya medeni demekten ziyade idraki ve vicdanı uyuşmuş veya uyuşturulmuş vahşi bir medeniyet yakıştırması en uygun tanımlama olacaktır.
Tüm dünyadaki suç dosyalarının altında şu üç şeyden biri vardır,1- korku,2-Yalakalık,3-Menfaat hırsı, Tarihçi, Siyaset bilimci ve hukukçu montesqieu’yu dinleyelim,”Bir ülkede yalakalığın getirisi dürüstlüğün getirisinden daha fazla ise o ülke batar.”
Kalkınma raporları dehşet rakamlar veriyor, Yılda 13 milyar önlenebilir ölümler ortadayken,Afrika’da 323 Milyon insan günde 1 Dolar ve altında gelirle yaşıyor, Tek müsebbibi sömürgeciler, ABD ve Avrupa’da evde beslenen İt’lere harcanan para 17Milyar dolar. Oysa tüm dünyada temiz sudan mahrum olanların ihtiyacı olan rakam 19 Milyar dolar, Sömürge tarihi okumak bu vahşetin detayları için yeterlidir.
İnsana yakışır adımı atmayı idrak etmeyi beceremeyenler ‘in taktıkları kravatlar sadece onlara batının tasmalı özel ilgiye mazhar beyni felç edilmiş kumandalı bir alet, Oyuncak ve cansız, ruhsuz taşlaşmış yürüyen tabutlar yapar.
Kapitalizm sokaklarda köpek gezdirmeyi modernleşmeye uygun gördü;
Kapitalizm, inançları ve değerleri olmayan bir toplum getirdi. Zenginlik ve haz göstergelerinin altında derin bir mutsuzluk ve öfke birikti. İnsanı uzun senelerce çalıştıran, bir türlü serbest bırakmayan bir yeni kölelik doğdu. Yiyip içip avare dolaşan mutsuzlar kalabalığı oluştu. İnsanı yaşadığı yere mıhlayan, emeklilik hakkını ve statüsünü kaybetmemek için kafasına göre yaşamayı erteleyen bir meslek fikri oluştu.
Hayatı yaşamak için emekli olmayı bekleyen bedbahtlar geldi. Buna da Sünni bir bahtsızlar zindanı demekten başka bir izahı var mı? Çağdaş ve Modern Kölelerin mutluluğu ve sahiplerin huzursuzluğunu ayrı bir makalede değerlendireceğiz.
Dostoyevski’yi dinleyelim;
“İçinde yaşadığımız çağ, anti-entelektüel bir çağdır. Ne kadar cahilseniz o kadar fazla şansınız var bu sistemde. Ben bu çaǧ’a “aptallar çaǧı” diyorum. Hayatında ders kitabından başka bir kitap okumamış hekimler, avukatlar, yargıçlar, mühendisler, bilim insanları vs… yetiştiren ve onları kendisine hizmet ettiren bir fabrikadır kapitalist sistem.”
….. Cürüm ve zulmün paşalarını ve gasıplarını, Muhakkak ki; Kuvvet ve kudret ile hâkimiyetin gerçek sahibi yüce Allah görmüştür. Beşeriyetin tüm bu gidişatının keyfine diyecek yok ama Dünyada yanlış terazilerin sahiplerine şunu da hatırlatmak gerek, Şüphesiz Yüce Allah’ın muhakkak bir zerreyi bile tartacak bir hesabı ve terazisi vardır.ki bunun bir temenni değil Aynel Yakin, Hakkel yakin mekanlarında herkesin bu terazilerin muhatabı olması kaçınılmazdır.
..Beşeriyet Ancak Ahlâkî bir duruş, ahlâkî bir muhit, değerlerinde tahammül ederse, Erdemli toplum olma iştiyakı gayrete gelirse, İçtimailik değişebilir; Toplum eşekleştirme prangalarını kırarak bu zindanlardan özgürlüğüne kavuşma imkanını yakalayabilir.
Nihayetinde Beşer’ in yaşamına hüküm eden Hz. Ali(as)dediği gibi “En zalim İnsan Zulmünü adalet sayandır” İfadesine ve tanımlamasına uygun Bir siyasetin ve hukukun sakinleri medeniyetimizi ve dünyamızı göğüslemiş durumdadır.
Temiz bir toplumun sosyolojisini Hz. Ali(as) ne güzel tarif etmiş bakalım,
“Zayıfın korkup çekinmeden dili dolanmadan sözünü söyleyip kuvvetliden hakkını alamadığı toplum ne temizliğe ulaşır ne de kutluluğa kavuşur.”
Sonuç ver Nihayet;
Çağdaş doğu da yeni peygamber beklemesin yeni vahiy de olmayacak. Ancak; Yeni Yiğit Hüseyin’ler beklentisi tüm mazlumların umut ve ümididir.
Nitekim Peygamber(sav) “Kötüleriniz Amir ve zenginleriniz Cimri olursa o zaman sizin için yerin altı yerin üstünden daha hayırlıdır.”İfadesi maalesef İslam dünyasının kara kaderi olmaya devam ediyor.
Çare 21.yy. da Ayakları yere basan Ali(a.s) gibi Cesur, Devrimci, Bilge, Adil siyasetçi, hülasa Sadece Allah’ı Hakim’i mutlak, Kadir’i Mutlak bilen ve son mesajın icracısı tüm insanlık için mutlak çözüm olabilecektir.
George Cordak’ı dinleyelim;
“Ey zaman keşke tüm güçlerini ve Ey tabiat keşke tüm istidatlarını bir İnsanın bir dehanın ve büyük bir kahramanın yaratılışında toplasaydın ve bir kez daha dünyamıza bir ALİ verseydin”
Ya insanlık böyle birini yetiştirecek ya da Allah mazlumlara ve müstezatlara bu şahsiyeti ikram ve hediye edecektir şüphesiz.! Kaynaklarımızda bu hediyeyi okumamız mümkündür.
“Biz ise, yeryüzünde güçten düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak istiyorduk.”Kasas/5
Hz. Peygamber(s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Dünyanın sonuna bir gün kalmış olsa dahi, Allah zulüm ve kötülükle dolmuş olan yeryüzünü adaletle doldurması için, benim Ehlibeytimden bir kişiyi gönderecektir.”
—Sünen-i Ebu Davud, c. 2, s. 310, h: 4283.
.Ehl-i Beyt kaynaklarında da bu anlamda onlarca sahih rivayet mevcuttur.
Hem doğunun, hem de batının ortak müşterekleri insanlarla beraber hafızaları da katletmeleridir,
Bir milyon kitap yaktılar!
Müslümanlar akıl ettikleri dönemlerde, aklı kullandıkları zamanlarda dünya karanlıkta iken, Avrupa’da kadınlar cadı diye yakılıyor, dünya yuvarlak dediği için düşünürleri kilise tarafından aforoz edilip öldürülüyor iken, Müslümanlar ilerliyorlardı.
Büyük buluşlara imza atıyor, sürekli teknolojik gelişmeler gösteriyorlar idi.
Sonra okunacak kitapları kalmadı, rivayet bataklığında, mezhep kavgalarında boğulmaya başladılar.
Üçüncü Abdurrahman devrinde İspanya, dünyanın en büyük ilim ve kültür merkezi durumundaydı. Başta Kurtuba olmak üzere İşbiliye, Gırnata, Şatıbe, Belensiye ve Mürsiye birer ilim ve irfan yuvasıydı
Avrupa’da mektep diye bir şey yokken, Endülüs’te mektebler köylere kadar yayılmıştı
Edebiyatta: Mağribi, İbni Baytar, İbni Haddat, İbni Ammar, İbnül—Ebras, İbni Asım vb.
Tıpta: İbn-i Sina Ebul—Kasım Halef b. Abbas, ‘et—Ta’ri f isimli cerrahiye ait meşhur eseri vardır. Cerrahi aletlerinin ilk mu’cididir
Astronomide: Ebu Abdillah Muhammed, İbni Rüşt, İbni Samh İbni Salt, İbni Sinalar, İbni Haldunlar, İbni Rüşt, Farabi vb
Felsefede Gazali, Fahruddin-i Razi, Sühreverdi Maktul, Molla Sadra gibi dehalar,
İrfanda,Muhyeddin-İ Arabi, Mevlana, Şems ve Saidi şiraziler gibi ustalar tüm beşeriyetin ortak paydasıydılar.
Kastilya kralı Ferdinand, 1235’te Kurtuba’yı istila ettiğinde, o zaman için dünyanın en büyük şehri olan 1 milyon nüfuslu bu şehri yağmada hiçbir ölçü tanımamış, can ve mal emniyeti va’detmesine rağmen, sözünde durmayıp camileri, mekteb ve medreseleri yıktırmıştır.
Engizisyon Mahkemesi’nin kararıyla Gırnata’da 1.000.000 cilt kitap yakılmıştı. Kardinal Ximenes, 80 bin el yazması eseri bizzat eliyle yakmıştı
Evet insanlık yakıldı Endülüs’te ve insanlık medeniyette bin yıl daha geriye gitti böylece ve bunu endülüsten çok şey ögerenen batı yaptı.
Batı islamın küllerinden kendine can verdi, Müslümanlar ise kendi küllerinde boğuldu.
Batı hümanizmasına çarpılanlar batının sömürge elbisesi içinde en tanınmayan ve en tehlikelisi olan emperyalist kültür ve fikirleridir.
Sadece batının sosyal hayattaki nimetlerini görenler keşke batının sömürge tarihini okusalar bu cenneti nasıl oluşturduklarının rezil yüzünü görebileceklerdir.
..Tarihi Determizmin bir kısmında şunu net olarak okumak mümkündür ki, Beşeriyet bir ateş çukuruna ve yok oluşun girdabına yaklaştığı an Yüce Allah bir Uyarıcı ve Kurtarıcıyı İnsanlığa hediye etmiştir.
İşte bu kurtarıcı tüm İlahi Dinlerde vaat edilen ve bu vaatleri de emin insanların ağzından tescil ettirdiği de tarihi bir vesika olarak önümüzde durmakla beraber; Biz Özgürlük ve Zulüm gören halklar için Hakkın tahakkukunu isteyen mazlum ve mahrumlara düşen dua edip bu kurtarıcının gelişini ve yoldaşlığını samimi bir ihlas ve düzgün bir kalp ile istemektir.
Temenni ve hayaller de boşuna ortaya çıkmadıkları için bizimki de şimdilik belki ve keşke ile sınırlı olup mazlumların umudu dünyayı istila eden zorbalar için belki de bir paniğin soru işaretidir. ?
Vesselam.
İlk Yorumu Siz Yapın