İçeriğe geç

İYİLER MUTLAKA KAZANACAK..!

İYİLER MUTLAKA KAZANACAK..

   “Bizim uğrumuzda elinden gelen çabayı sarf edenlere gelince, onları bize ulaşan yollara mutlaka yöneltiriz. Kuşkusuz Allah iyilik yapanların yanındadır.”(Ankebut/69)

  “ İman edip Salih ameller işleyenleri mutlaka Salihler zümresi içine katıp cennete koyacağız.”(Ankebut/9)

    “Kötü kadınlar, kötü erkeklere; kötü erkekler, kötü kadınlara; iyi ve temiz erkekler, iyi ve temiz kadınlara (yaraşır). Bunlar, onların demekte olduklarından uzaktırlar. Bunlar için bir bağışlanma ve kerim (üstün) bir rızık vardır.”(Nur/26)

   İyiler doğuda Salih(Salah barış) İnsanı olarak tanımlanmış, Batı kültüründe ise Hümanist olarak bilinse de ortak müşterekleri ise merkeze Adem’i bırakmaktır.

  Bakın Şems ademin yol haritasını nasıl tarif etmiş,

  “Berrak bir gönülden kirli su akmaz, Güzel bir ruhtan kötü söz çıkmaz, Hayatta her şey ters gidiyorsa Bil ki, Sen Ters yöne girmişsin”

 (Şems-i Tebrizi ra)

  Doğru yol ve sırat-ül Müstakimdir ki, Her gün beş vakit namazda Tekraren telaffuz ettiğimiz Allah’ın hoşnutluğuna tekabül eden, Adem’in vicdanını canlı tutup pratiklerini inşa edeceği mutlak doğruların istikametidir. Veledallin ise, doğru yolun ters istikametidir, Beşer kendi Çabasıyla doğru yolu tercih etse de tekamül merdivenlerinde yol alması ve her an delalete sapmaması, Kadiri mutlak’ın rıza ve iradesine muhtaciyeti, ve mecburiyeti  ile acizliğini beyan etmesinin hikmeti ve himmeti ‘FATİHA’ suresindeki ifadelerde yerini bulmuştur.

    “Sana affedilmeceyek kadar büyük hata yapan birine akıl sınırlarının bittiği yerden başlayacak ceza vermek istiyorsan, Affet. Hissedilen her şeyi arşivleyen kader, kendisiyle en iyi şekilde ilgilenecektir.” (Şems-İ Tebrizi ra)

   “İnsanı Farklı yapan affettikleri, Güçlü yapan sabrettikleri, Kendisi yapan vazgeçtikleridir. “(La edri)

   “Kötülüğü sandığa saklayamazsın, Bugün gizlenenleri yarın herkes bilecek, İLAHİ adaleti susturamazsın, Dilleri sustursan Ah’lar dile gelecek.” (Mevlana ra)

  Kötülükler iyilikleri yutar, ve örter aynı şekil iyilikler için de geçerlidir, Bunların her zaman muhatabı biz isek, her ikisi de her zaman bir şekilde sahiplerine aynı ritmik te ve tonda dönerler. Nitekim hayatın gerçeğinde etki/tepki dediğimiz hareket yasalarına tabiyiz. Bu döngü Allah’ın muntakim sıfatının tecellisidir, Bazen beşer bu nereden başıma geldi diye bir şaşkınlık yaşasa da “Deki bu kendi elinizle yaptığınızın karşılığıdır,” hitabı kişinin kendisini ve yaptıklarını sorgulamasına yeter bir hitaptır.

   Kişi bu sorgulamanın acizliğini yaşıyorsa hatalarının kurbanı olacak bedellerin yakasını bırakmayacağı bir etme bulma dünyasının sakini yapar.   

  Çünkü iyiliği kendine kötülüğün sebeplerini başkasına yükleme, veya akıl ölçüsünde müsebbibi yanlış zeminlerde arama paranoyasına müptela olmuştur.

   “Aptallara göre insanlar Irk, Cinsiyet, Milliyet Yaş, Statü, Renk, Din ve Dil başta olmak üzere sekizden fazla kategoriye ayrılır, Hâlbuki olay bu kadar komplike değildir, İnsanlar sadece ikiye ayrılır, İYİ İnsanlar ve KÖTÜ İnsanlar.”(Albert Einstein)

   “Sana bir iyilik gelirse Allah’tan kötülük gelirse kendindendir.” (Nisa/79) Kötülük zulüm iyilik rahmet barındırır, İlahi beyanda Allah size zulüm edici değildir, ancak siz kendi kendinize zulüm ediyorsunuz.  Peygamber sav Kardeşiniz zalim de olsa ona yardımcı olun sözüne Etrafındakiler biz zalim olan kardeşimize nasıl yardım edelim ya resulullah? Peygamber(sav) “O’nu zulmünden vaz geçirerek” diye cevaplar.

   Oysa ilahi hitap “Allah hatalarınızın çoğunu affeder.” çünkü rahmeti gazabından fazla olarak kâinatı kuşattığının en bariz şeklidir.

   Sebeplere muhtaç olmayan kudret sebeplere muhtaç olanları sebepler girdabındaki ilahi mukadderat sahifelerini hareket ettirir, Akıl sınırlarını bitiren mazlumun Ah’ı ile arş sallanır, Bu sarsıntı bazen kaderin sahibini bu dünyada tuzla buz eder.

   Mevlana (ra) “Senden intikam alandan korkma seni Allah’a havale edenden kork. “İfadesi Allah’ın müntakim sıfatının korkunç şekilde  bu dünyada  kul hakkındaki korkunç ve meçhul akıbetinin ifadesidir.

   “Bir kurbanın müsebbibi kurbanlarının daha çok acı çeker.” (Neitche)

    Doğunun Ahlak bilimcilerin zahiri ve batıni ilimlerden müteşekkil Müşahede ve mükaşefe ile kanaat yürütmekle beraber, Batının ustalarının kanaatleri genelde tecrubidir.

    Bu Müntakim sıfatının ahiretteki tecellisi ise daha korkunç olacaktır. Allah’ın kadim vaadi” İyiler mutlaka kazanacak.” kazanmak dünyaya ait bir sonuç olsa da, Ölümsüz olan  ruhların diyarında kazanmak ve kaybetmek mutlak adaletin tahakkuk edeceğine inananlar için zerrelerin tartıldığı divanda  ümit ve umudun muhakkak ve Mutlak tahakkukunun yeşerdiği mekanlardır. Bu İmanın “inanıyorsanız üstünsünüz.” İlahi vaade olan ihlasın en derin gerçeği ile orantılıdır.

   İşte bunun için Hz. Ali(as)” Bin defa mazlum olsan da bir kez zalim olma” ifadesi  mazlum ve zalimin ilahi kaderdeki Akıbetinin, Müstezaf ve müstekbirin Adl-i İlahideki vaziyetlerini ilmel yakin ve hakkel yakin mekanlarındaki müntakim sıfatının tecellilerinin mana aleminde müşahede ve temaşa etmenin beyanlarıdır.(Daha geniş izah için “İnsan ve Kader” makalemize bakın.)

   “İyilerin en büyük musibeti kötülerle geçinmek zorunda kalışlarıdır.”(Hz.Ali as)

    “İçinizden hayra çağıran iyiliği emreden kötülükten men eden bir topluluk bulunsun, işte kurtuluşa erenler bunlardır.” (Al-i İmran/104) Hayra çağıranlar, Ahlak ustalarıdır, İyiliği emredenler ise emir selahiyeti olanlardır, Kötülükten sakındıranların kategorisi ise her insanın bireysel sorumluluğudur.

      “MÜ’ minin ruhu göğe yükselince melekler şaşırarak şöyle derler, Hayret doğrusu İyilerin bozulduğu bir yurtta bu nasıl kurtuldu.”(Hz.Ali as)

    Bu haliyle İyilerin bile duasının kabul edilmediği hak divanının mahkûmlarıyız.

   Felek doğruyu, Eğriyi tartaydı,

   Güzel demek kolaydı,

   Böyle mi yaşardı dünyada,

   Evrenin özü doğruluk olaydı.

(Ömer Hayyam)

   “Öyle bir hayat yaşayın ki, öldüğünüzde düşmanınız bile size ağlasın.”(Hz.Ali as) Bu ifade adalet ve empatinin en derin ifadesidir. Literatürümüzde yerini bulan ifade Yiğidi öldür ama hakkını yeme denmiştir.

    Bazı insanlar tek ruhlu çok vücutlu olurlar, Bu tip insanların en önemli fazileti mum gibi yanar etrafına ışık saçmak için yaşarlar, Onların bütün çabası ruhların bedenle ilişkisi olduğu sürece ruh Yaratılış amacından ayrılmaz, bedeni de bu amaca hizmet etmeye mecbur eder, hayatlarında ben yoktur, hep bizler diye hayatı göğüslerler.

   Çünkü bu hayatın esas esprisinin imtihan, olduğunu ve her şeyin Hiçbir şeye muhtaç olmayan bir kudretin eseri olduğunu idrak ederek fani olanın fenasını Baki olanla anlam kazanabileceğine bihakkın inanmış bu imanı tüm hücrelerine hakimiyetini tescil ettirmiştir.

      Bu tür hayatlar öldükten sonra da hep konuşulmaya ve yazılmaya değer hayatlardır, Kimisi yazarak gitti, Kimisi de yazılmaya değerek gitti, Keşke beşer bu örnekleri ayna olarak kullansalar çünkü onlar Esma-ül Hüsna’nın canlı örnekleriydiler. Çektiğimiz acıların esas sebebi, İyilerin gizli ve kuytu gölgelerde kaldığı kötülerin ise serseri bombalar gibi aramızda dolaşmaları yetmezmiş gibi beşeriyete her günü bir cehennem olan bir dünya bırakmalarıdır.

    Dünya imkânların yokluğundan dolayı acı çekmiyor, İyilerin azlığından ve kötülerin Empatiden yoksun duyarsız insanların çokluğundan dolayı acı çekiyor. Vesselam

Tarih:Genel

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir