İçeriğe geç

KAYIP YOK,KAYIT VAR..

KAYIP YOK,KAYIT VAR….! Şüphesiz Her sözün ve her amelin indellahta bir karşılığı vardır. Zerreden kürreyi, Kürreden de de zerre yapacak Kadir’i Mutlak’ın kudreti karşısında yaratılan tüm varlıklar üzerinde tasarruf hakkı sadece Kün sıfatına sahip Yüce Allah’ındır. Susamış Bir köpeğe su verip cenneti boylayan; Bir kediyi açlığa mahkûm edip cehennemi boylamak da vardır. Ortaçağ karanlığında zer ve zor’un toplumu kasıp kavurarak aciz bıraktığı bir dönemde “Kuduz bir köpek de olsa eziyet etmeden öldürün” Çünkü hayvanlar Allah’ın dilsiz yaratıklarıdır, diyen bir söylem şüphesiz rahmet ve merhametin en bariz izharıdır. Beşeriyete “Sizler ateş çukurunu doğru koşarken ben ise arkanızdan paçalarınızı tutmakla bu felaketi sizden savmaya geldim” diyen bir ruh şüphesiz alemlere rahmettir. Mükafat ve ceza beşerin eylem, söylem ve niyet bütünlüğü ile karşılık bulacaktır. Böyle bir idrak ile hayatını şekillendirenler şüphesiz dünyada mesut ve ahirette de bahtiyarlığın adaylarıdır. Beşer gizlide ve açıkta yaptığı Fiillin ve konuştuğu her sözün kesinlikle ifşa edileceğini ve her fiilin bir hesaba tabi olduğunu aynel yakin gördüğü gün nedameti fayda vermeyecektir. Nitekim Psiko sosyal bilimcilerin şu tespiti kayda değerdir. “Eğer mazlumların Mutlak bir güç tarafından haklarının zalimden alınacağı inancı olmazsa çoğu delirecektir.” İfadesi ve inancı böyle bir mahkemenin varlığının zaruri ve gerekli olduğu da bir hakikattir. Zalim ceza ile terbiye edilmesi mazlumun da mükafat ile taltif edilmesi de sünnetullah’ın gereğidir. Dünya Herkes için Zeval ve Fena Alemi iken, Ahiret ise herkes için Karar; Ama Bazıları için Bela ve Ceza alemidir.! Yüce Allah’ın şaşmaz mutlak adalet terazilerinde zerreler bile tartılacak ve orada kimseye haksızlık olmayacağı ilahi beyanlarla sabittir. “Her kim zerre kadar bir iyilik işlerse karşılığını görecektir. Faydası kendinedir. Her kim de zerre kadar bir kötülük, şer işlerse karşılığını görecektir. Zararı kendinedir’.” (Zilzal/7) Literatürde zerre atom yani gözle görülmez niteliğindedir, beşer Hayır ve şer’in boyutlarını kapsamını derinliğini ve karşılıklarının zemini ve zamanını bilmekten acizdir. İyilik ve kötülüğün doğru ve yanlışın ölçü ve sınırlarını ilahi beyanlardan öğrenip bu kalıplarla yaşaması kendisi için bir zarurettir. Sevapların müspet ve günahların da menfi etkilerinin İnsan metabolizması üzerindeki etki ve tepkilerini kısmen tecrübi ilimlerle bilinmesine rağmen bu konuda bilim adamlarının uzun yıllar alacak testlerle oluşturdukları bilgi bankalarında tasnif ederek insanların istifadesine sunmaları belki yüz yılları bulacağı da bir gerçektir. “Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık (Sad/27) Yaratılan hiçbir şey boşuna ve sebepsiz yaratılmamıştır, Ancak; Sathi düşünenler hayatın saçmalıklarla dolu olduğu vehminden de kurtulamazlar. Sadece Ölüm olmasaydı İnsanlar O’nu muhakkak arayacaktı ve ve bakteriler yaratılmasaydı sadece yeryüzünü beş cm kalınlığında sinekler morgu olacaktı, Beşerin işittiği duyduğu söylediği her söz ve davranışın lehinde veya aleyhinde birer delil niteliğinde İnsanların mahiyetini bilmediği yüce Allah’ın Kitabı Mübin dediği bizim için ilmi hafi olan mekanlarda yer aldığı ve yer alacağı ve bunların nankör, Zalim ve Küfranı nimet olabilecek insanlar için tahakkuku şüphesiz olan İmtihan ve hesap verilebilirlik için bize özel disk ve disketlerde saklandığını anlamak en iyi idraktir. İyilik ve kötülükler Allah’ın takdir ettiği özel alanlarda kaydedilir ve Kul bunlar arasındaki etkileşimin derece ve boyutlarını bilmediği, bildiği sadece Kötülükler iyiliği siler, İyilikler de kötülükleri silerler. İşte bunun için peygamber “Sizden biri bir günah işlerse tövbe etsin ve hemen peşinden bir iyilik yapsın umulur ki Kötülüğünü temizler” Hadis’i ve Yüce Allah’ın şu ikazı öğretici niteliktedir. Bu meyanda ister iyilik ister kötülük olsun ilgisiz ve alakasız bir ortamda ve zeminde ifadesi de Kötülüğün katlanarak artması ve iyiliğin de tamamen heba olmasına sebeptir. “Allah’a ve Resulüne itaat ediniz ve amellerinizi batıl kılmayınız” ifadesi yanlışlar doğrular arasında direk bir ilişki vardır. Bu konu daha geniş izahlarla belki onlarca cilt kitap konusudur. Nobel Ödüllü ve Dört dalda Prof.Unvanı alan Allex Carrel “ Düşünceler Elektromanyetik dalgalar halinde yayılırlar ve biz sadece bunun hızını bilemiyoruz.” On binlerce kilometre öteden Günümüzde iletişim bu dalgalar üzerinden sağlanıyor. İki yüz yıl önce bu dalgalardan bahs edenler kilise ve havralar ile Camilerin yobazları iddia sahiplerini zındıklıkla itham edip idam sehpalarının misyonunu bunlarla gerçekleştirdiler. Hayat içerisinde her şey hareket halindedir ve yok oluş söz konusu değildir şekil ve ortam farkından dolayı biz beş duyu organıyla bu şekilleri göremiyoruz ve söz konusu ortamları idrak edip müşahede edemiyoruz. İşte bunun için bilim felsefesinde şöyle bir önerme vardır, “Hiçbir şey vardan yok olmaz, Yoktan da, var olmaz, Allah hariç” denmiştir. Küçük bir örnek ile izah edersek Bilim çalışmalarında Ses bile uzayda kaybolmuyor elektromanyetik dalgalar halinde kendi alanlarında bilinmeyen ortamlarda ve Fiziki frekanslarda kalıyor. Ve Konu ile ilgili çabalar devam ediyor, insanın fiili çabası bu ortamlara ulaşırsa tüm dünyada ve her alanda tarihsel devrimler oluşacaktır. Yani KAYIP yok KAYIT var ve beşeriyet için henüz ilgi çekici bir konu. eğer sesler kaybolmuyorsa bunlara daha sonra ulaşabilmek mümkün müdür? Tübitak’a sormuşlar, cevap vermiş. Soru; Ses bir tür enerjidir ve enerji kaybolmaz o halde geçmişteki bir sesi tekrar duyabilmemiz mümkün mü? Cevap: Enerji kaybolmaz ama entropi artar. tüm sorun sesin içerdiği enerjinin zaman geçtikçe mikroskobik hareket biçimlerine aktarılması. yani, en sonunda tüm etki moleküllerin hızlarının artmasıyla sonuçlanıyor. bu da, teknik dilde “sesin enerjisinin ısıya dönüşmesi” olarak adlandırılıyor. ısıyla entropi arasında da çok yakın bir ilişki var. entropi, madde içindeki düzensizliğin bir ölçüsü. başka bir şekilde söylemek gerekirse, ses dalgalarındaki düzenli hareket biçimi zamanla mikroskobik ölçekte düzensiz harekete dönüşüyor. termodinamiğin ikinci yasası da bu dönüşümle ilgili: düzenlilik düzensizliğe dönüşebilir ama hiç bir zaman düzensiz bir durum kendiliğinden daha düzenli olamaz – entropi azalamaz. (ya da ısı enerjisi tamamen daha yararlı enerji formlarına dönüştürülemez.) KAYIT merkezlerine ulaşmaya çabalıdır. “İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın.” KAF/, 18.bilginin kaybolmaması” şeklinde yorumlarsak, gayet doğrudur. log dosyaları tutuluyor çünkü… İşte bu log dosyaları zaman tünelinin dışında açıldığı gün herkes aynel yakin ne yaptığını ne söylediğinin inkarı da mümkün olmayacaktır. Bu arada endişeye mahal yok. log dosyalarındaki istenmeyen bilgileri silmek mümkün.(Ama bu mümkünat pir ve gavsların mitolojik hurafeleri ile silinmeyecek niteliktedir.)tabii biraz komut bilgisi gerekiyor ki, zaten peygamberler bize bu bilgileri vermekle yükümlüdürler. İstenmeyen bilgileri “estağfirullah” komutuyla silebilirsiniz. ne kadar çok tekrar ederseniz, o kadar silinir…peygamber bu sözü günde 70 defa söylerdi. Sadece İki büyük günahtan sakınmak gereklidir ve beşer için bu suçlar affedilmeyecek türdendir, “ALLAH’a Şirk koşmak ve KUL Hakkı” Şirk’i Allah isterse Kul hakkını da Kul isterse terkini ve kayıtlardan düşülmesi söz konusudur.Okuyalım… Bilelim… Sordular büyük bir arife: – Hadis mecumalarında ve dinî kaynaklarda SALAVAT zikrinin önemine neden bu kadar vurgu yapılmıştır? Sağlık için, rızkın bolluğu için, ölülere rahmet için, işlerin açılması için, derecelerin yükselmesi için, günahların bağışlanması için, Şeytanın belini kırmak için, kalbi nurlandırmak için, nifaktan uzaklaşmak için, hemen her zaman ve her işte, hatta duaya başlamadan önce ve sonra bile Salavat zikrini önermişlerdir… Bunun sırrı nedir?Dedi cevapta: – Kur’ân-ı Kerim’e baktığınızda sadece ve sadece tek bir yerde Allah’ın insandan bir işi yapmak için kendi yanında durup kendisine eşlik etmesini istediğini görürsünüz. O da şu ayettir: “Şüphe yok ki Allah ve melekleri, Peygamber’e salavat getirirler. Ey inananlar, siz de ona salavat getirin, tam bir teslimiyetle selam verin.” (Ahzâb, 56) İşte Salavatın yüce ve büyük oluşu, bir defada insanı Allah’ın yanına ulaşacak şekilde yukarılara götürmesi sebebiyledir… Evet, Allah’ın meleklerle birlik olup insanoğlundan kendisine eşlik etmesini istediği tek şeydir Muhammed ve Âl-i Muhammed’e Salavat…Nitekim bazı âlimler şöyle derler:Zikirler üç türlüdür:1- Bazı zikirler var ki, silgi gibi günahlarımızı ve kötülüklerimizi silip temizler; “estağfirullah” gibi…2- Bir diğer zikirler var ki, kalem gibi bize iyilikler yazar; “elhamdülillah”, “subhanellah”, “lâ ilahe ilellah” gibi…3- Ama bir zikir de var ki hem silgi gibi günahları siler, hem de kalem gibi iyilikleri yazar; Salavat gibi…Bu günde Salavatınız bol, ve hayırlı olsun…”ALLA’ÜMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ALİ MUHAMMED.”Vesselam

Tarih:Genel

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir