KISA BİR MEDENİYET KARŞILAŞTIRMASI.!
(Çok geniş akademik araştırmalara konu olacak bir başlık olmasına rağmen kısa bir özet ve önemli ip uçları sunmakla yetindik)
Hayatta en az hata yapanlar geçmiş nesillerin sevap ve hatalarını doğru okuyabilen insanlık; Bunların kendi hayatlarındaki hataları minimize etmeleri mümkündür. Çünkü hayat bütün hataları kendimiz yapacak kadar uzun değildir.
Medeniyetler de insanlar gibi birbirinden etkilenirler ve konuşurlar bu İletişim ve etkileşimi olumlu değerlendirenler bunu insanlığın bir zenginliği olarak gelecek nesillere aktarmasını da becermişler.
Medeniyetlerin kendilerine göre Dil, Din, Kültürel şahsiyetleri vardır, ve Memleket İmar planları yaparken bile Coğrafi konum, İklim, Güvenlik ve diğer fenomenlerle beraber İnşa etmişler ve gelecek nesillere aktarmak üzere yazılı Lahitler, Kitabeler miras bırakmışlardır.
İletişim için gerekli olan diller birer zenginlik kaynağıdırlar ve dillerin ortaya çıkışları da ilahi takdire bağlı olmuştur, Hatta bazı filologların yaptıkları araştırmalarda tüm dünya dilleri arasında 313 kelimenin ortak olduğu bunun da İnsanlığın atasının bir olduğu sonucuna varmışlardır.
Modern insan belki bir insana atalarından bazısından daha iyi şekil verebilir, Ancak, Neye şekil verdiğini onlar kadar bilmez, Niçin’i ? Bilmediğinden Nasıl’ı ? Yaşadığını da bilmez. Bunlar kapitalist toplumlarda kimsenin cevap veremediği, Komünist felsefede ise cevap vermeye cesaret bile edemediği temel sorulardır.
Bu sorulara sağlıklı cevaplar ancak insan fıtratının tümel bilgisine sahip olmayı gerektirir.
Peygamberlerin, Bilginlerin, Filozofların temel misyonları ise fıtratın doğru tarifi olmuştur. Tecrübelerin temel amacı daha sağlıklı bir gelecek inşa etmektir.
İnsanlığın Geçmiş kavim ve medeniyetlerin hayat disiplinini ve kültürlerini tanımak üç şekilde mümkündür.
1-Arkeolojik kazı ve gözlemler,
2-Peygamber ve vahiy okumaları.
3-Yazının icadıyla başlayan ve metne dayalı tarihi yazıtlar. M.ö.3200 yıları.
Hani meşhur bir söz vardır “Tarihten ibret alınsaydı tarih tekerrür eder miydi?”
Bugünkü insanın medeniyeti de farkında olmadan geçmiş medeniyetlerin birikim ve binasının üzerinde yükselmiştir.
Aksi halde çağımızın insanı bu Modern diye tarif ettiği medeniyet aşamasını yakalayamayacaktı. Bazı kesimler Medeniyet ve modernizm kavramlarını bilinçli karıştırarak bu türden bir algoritma üzerinden siyantizm (Bilimperestlik) denen bir çeşit putperestlik denen isyanı meşrulaştırma gayretindedir.
Tüm medeniyetler o medeniyeti yaşayan insanların kültürlerinin ve beşerî idrakinin ürünleridir. Kültürlerin kaynağı da medeniyetlere göre değişir.
Buna göre tüm medeniyetler iki kaynak üzerine gelişmişlerdir.
A-Vahiy kültürü gölgesinde gelişen medeniyetler,
B-Beşerin kendi şuur ve idraki ile tesis edilen medeniyetler.
Medeniyetini vahiy kaynağından besleyen toplumların mimariden, sanata müziğe, Edebiyata insanlar arası ilişkilere kadar hayata şekil veren değer yargıları bu minvalde gelişir. Peygamberler, Aydınlar, Filozoflar, Sanatkârlar ve medeniyetin tüm Figürleri ilhamlarını bu kültürden alarak topluma yön ve şekil verirler.
Aynı şekilde kültürün kaynağı beşer şuur ve idrakinin gücünden alan medeniyetler de tüm çabalarını buna göre bina ederler.
a) Tarihte ilahi vahiy ‘den beslenen medeniyetin insanları medeniyetlerini sağlam temeller üzerinde yükseltmesini becerenler olmuştur.
Çünkü kültürün referansı gerçekçidir. Fertler ebedi yaşayacakmış gibi bir iştah olmaz. Bu iştahı arka plana atan bireyler hakkı olmayan bir iştaha sahip olmadığı zaman diğer birimler üzerinde adil etkiler bırakır.
Dürüst ve hukuku öne alır, çünkü ebedi hayatını berbat etmek isteyemeyen ruh hali otomatikman Adaleti, Empatiyi, Sevgiyi, saygıyı ön plana alır ve inşa eder. Sağlıklı objektif ve sübjektif engellere inanan birey ve toplumlar en etkili ve sağlıklı toplumlar olduğu da sosyolojik bir gerçektir.
Esas can alıcı soruyu şimdi soralım, Neden? Vahiy’i baz alan medeniyetler bugün sade aklın muhtacı durumundadır ve sade Endüstri medeniyetinin tüketicisi ve sömürgesi konumundadır diye haklı bir soru gündeme gelir.?
Bu soruyu tersinden de okuyalım, Müslümanların gerilemesiyle dünya neler kaybetti desek haklı bir önermemiz de olacaktır elbet.?
İşte bu iki soru filozofları toplum bilimcileri, Aydınları, Alimleri, düşünürleri en çok meşgul eden konular olmaya devam ediyor ve yıllarca konu üzerinde kafa yoracaklarına benziyor.!
Kısacası Batı’nın acıları ve sorunları farklıdır, Doğunun acıları ve sorunları farklıdır bu sorunlar da farklı teşhis ve tedavilere muhtaçtır. Batının acısı baş ağrısı iken doğunun acısı Mide Ülseridir.
Ne kadar sahici olursa olsun batılı çözümler doğu toplumları üzerinde zeval verici ve aldatıcı tesire sahiptirler.
b) Kültürün kaynağını sadece beşerî idrak ve düşüncede arayan medeniyetler insanına daha hızlı daha müreffeh bir hayat sundular belki, duyguları maalesef ihmal etmekle en büyük hatayı yapmıştır.
Endüstri hayatlarına refahı hâkim kılmakla isabetli işler becerdiler ama din sosyolojisi ve felsefesi hayatlarını kuşatmada eksik kaldı.ve Karınlarını doyurdular ama ruhları aç bıraktılar, günümüzde dinlerinden geriye sadece ihtişamlı ama ruhsuz kiliseler, Manastırlar, Malikaneler kaldı.
Batılıların sömürge Pratiklerinden kısa bir Örnek, geriye kalanlar da buna benzer kombinasyonlardır.
Belçika Kralı II. Leopold.
İnsanlık tarihinin belki de en büyük soykırımlarından birisini yapmış, milyonlarca Kongoluyu katletmiş bir cani.
Öyle bir cani ki, askerlerinden attıkları kurşunların boşa gitmediğini ispatlamaları için, kurşun atılan kişinin elini veya cinsel organını kesip getirmelerini isteyecek kadar.
Fakat, öldürdükleri insanlar Afrikalı olduğundan olacak ki, adı asla bir Hitler kadar dillere pelesenk olmadı, lanetlenmedi.
Aksine Belçika’da paranın üzerine resmi basıldı, sokaklara heykelleri dikildi.
Leopold, Kongoya ‘’medeniyet götürme’’ adı altında, Kongo’daki zenginlikleri sömürebileceği koloniler kurdu. Lastik ve fildişi ticareti için zorla çalıştırılan milyonlarca kişinin dışında boş duran çocukları da çalıştırmak için üç ayrı koloni kurdu ve ordusunu güçlendirmeye uğraştı.
Kurduğu kauçuk ve fildişi şirketi yöneticileri, köylüleri acımasızca çalıştırmış, isyan edenlerin el ve ayaklarını kesmiştir. Kesilen el ve ayakların çoğunluğunun da küçük çocuklara ait olduğu daha sonra yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır.
Kongo’ya hiç gitmemesine rağmen 10 ila 15 milyon insanın ölümünden ve sakat kalmasından sorumludur, II. Leopold..!
Yakın zamanda Almanya’nın Dişi Kurdu Merkel “Biz batılılar 19.yy da Afrika’da çok günah işledik”itirafları ve günümüzde Ortadoğu’da aynı günahlarında ısrar ediyorlar.
İşte bu Batı medeniyetin çocukları bu şaheserleri yapanları anlamadılar ve anlamıyorlar. Bu çocuklar dünyada bilim adamlarını fazla meşgul etmiyorlar, ama tarihçileri, Sosyologları, Filozofların, Psikiyatristleri ve siyasetçilerin uykularını kaçıracak çok fahiş, acımasız ve vahşi bir akış var ki bu zatların uykularını kaçırdığı da bir gerçektir.
Konuyu özetlersek;
1- İslam dünyası düşünür ve bilim adamlarını Zındıklıkla itham Edip, katlederken sultanlarına ganimet getiren cesur cengâverleri ve toplumu kader uykusuna müptela kılan saray ulemasını saraylarda bıldırcın eti ile şişirmeye gayret ederken, bunlar için Almanya’da Karl Marks’ın “Din Afyondur” teorisine de muhatap olduklarını okuyamadılar.
Batı Dünyası Sanayi devrimi ile hayatın imkanları için korkunç imkanlar için fikirler inşaa ederek piyasalarını doyurduktan sonra ve Ham madde kaynaklarını tüketerek Sömürge fikirleri üzerine bizim için sosyolojik senaryolar hazırlarken; Doğulular saltanatın haremlerinde cariye fıkhı ile uğraştılar, Sonuçta bu gerici fıkıh sultanlarımızın Kız çocuklarını Avrupa coğrafyasında cariye yapmaya yetti. Bu uğraşları ve zahmetleri de Din’i din adına katletmeye yetti.
2- Karl Marks bu Felsefi önermeyi yaşadığı ve gördüğü din üzerinden idrak etmişti. Yaşadığı toplumda Bilim adamlarını “Kilise sermayesinden ve kapitalizminden ilham ve güç alan papazlara” Bu kelleler işe yaramaz dediği için Yakılarak idam edilen bilim insanlarını yakan dinler için gerçekçi bir tespit olmasına rağmen, Din Afyon’dur önermesini genel dinlere şamil kılması ve derin araştırmalara zahmet etseydi belki de istisnaları da bulup yazacaktı.
Muhtemelen kendi çağında yaşadığı medeniyet merdiveninde aklı devre dışı bırakan Din tüccarlarının bu mahareti bu Felsefi önermesine sebep olmuştur.
3- Batı dünyası sosyal hayata cevap vermeyen dinlerini Afyonla itham ederken aklın ve şuurun gerçekleriyle de hareket ederek sanayi devrimini gerçekleştirdi. Sonuçta yine de insanını pazar günleri kiliseye getirerek yalnızlıktan kurtarmayı denemiştir.
4- İslam medeniyeti ise akıl, vahiy bütünlüğünü bir tarafa bırakarak sadece fani dünyanın ebedi Zühtü’nü işleyerek hayata akıldan şuurdan yoksun zübükler ve avanak Abdi’ler üreten bir soyut hurafe diyarı oldu. Akıl-vahiy bütünlüğünü savunanları ise zındık ilan ederek idam ettirmiştir. Mürcie(Tehir etmek, ümit vermek, Allah’a havale etmek’ anlamlarına gelen ‘irca’ kökünden türetilmiş)
ekolünü zirveye çıkararak saltanatın bekasına Kader uykusuna yatırarak son derece başarılı rüyalar görmelerine vesile oldular.
5- Bu züht mantığının getirdikleri ve götürdüklerini yalnız yazmaya kalksak, Ciltler dolusu kitaplar çıkar. Oysa bu yüce dinin önderi Peygamber’in şu sözünü hatırlamadılar “Allah’tan fakirlik istemeyin, Fakirlik bir kapıdan girdi mi Din öbür kapıdan çıkar.” Hadisi bunları hiçbir zaman bağlamadı. “İlim Çin’de de olsa alın”
Bu meyanda Hz. Ali (as)“Ağıza bakmayın söze bakın” ifadesi ile hayat bulan bazen Allah bir hakkı bazen bir Kafir’in eliyle tahakkuk ettirir, ifadesi de hak ve doğrular kimsenin tapulu malı değildir sonucu çıkar
Peygamberin(sav)”Komşusu aç iken yatan bizden değildir” hadisi sadece dinlemeyenleri bağladığı, çünkü ifade edenler sultan sofrasındaki varislerdi.
Çünkü; Kültürümüzde elçiye zeval olmaz ilkesi onları güven ve garantiye almıştı. Bu fıkhi sorumluların gayretiyle İslam Sosyal, Siyasal, Ekonomi Üretim ve tüketimden soyutlanarak bireysel ritüellere indirgemeyi bu ustat bildiklerimiz ama Hakikatte Bel’amların eliyle indirgendi.
6- Kısaca İslam medeniyeti akıl, vahiy bütünlüğünü savunan beyinleri Cami’de katlederken, Batılılar bu beyinleri kiliseye ve fabrikaya da seyahatlerini sağladılar. Onun için onlar bugün ve dün sömüren bizse sömürülen bir medeniyet olduk.
Nihayet Batı Akla kafi gelmeyen, Sahip olduğu kutsal Metinlerini bir tarafa bırakarak sahip olduğu sivri aklı ile Müslümanın sivri mızrağından daha sivri Nükleer çubuğu imal ettiği gün, Allah’ın kudretini Müslümana unutturarak kendi azametini, Kudretini kabul ettirdi ve sıkıntısız padişahlığını tüm dünyaya ilan ettirdi.
7-İslam medeniyeti üç halifesini mescitte; peygamber evlatlarını Kerbela’da katlederken, Hristiyanlar kilisede papazlarını, Yahudiler sinagog ‘ta hahamlarını, Hindu’lar inek pazarında Lama ve Raca’larını Baş tacı ettiler. İşte bu sahte bilgelerle insanlarını yalnızlıktan kurtarma seansları Sünni bir seremoni ile devam ettiriyorlar. Yetmezmiş gibi bizimkilere de Sezarların, Padişahların, Zulmünü unutturarak deve sidiğini gündemlerine sokmayı da başardılar.
8-İslam medeniyeti AKIL-VAHİY bütünlüğünü bir tarafa bırakarak, Emevi Sünniliği ve Safevi Şiiliği bahane ederek birbirlerinin canına kast ederken, Hitler Almanya’da Yahudi’leri katledip sonuçta 21.yy.da Yahudilerden kocaman bir özür dileyip trilyon Euro da tazminat öderken, Biz hala Timurlenk ve Yıldırım Beyazıt olmayı deniyoruz.! Vahiy kültürünün yol göstericiliğinde Kahramanlığı tarihe mal olmuş Muhammed(sav) ve Ali(as)mı bir tarafa bırakarak Kimisi on binlerce km ötedeki Çhe Guavera’nın hayattaki kahramanlığı ile övünüyor, Kimi de Dişi Kurt Asena’nın Yol gösterici hayalleri, Kimi de Osmanlı padişahlarının saraydaki laleleri ile yaşıyor. .
9- Onlar Katolik ve Protestan diye birbirlerine saygı duyarken ve Hindistan’da İneklerin gölgesinde yüzlerce din ve 1400 mezheple barışın ve hoşgörünün keyfini yaşarken biz hala Şii ve Sünni diye tekfir Fetvalarıyla birbirimizi boğazlamaya devam ediyoruz.
Sonuçta bu fetvaların tabanını araştırdığımızda onların sivri akılları çıkıyor.
İşte kısaca biz ve onların medeniyet anlayışı ve hayat hikâyesi budur.
10- Oysa Rahmet ve merhamet dini ve Kutsal kitabında en çok geçen Düşünmüyor musunuz, Akıl etmiyor musunuz uyarı ve ikazlarını da dikkate almayan Müslümanların Kutsal kitapları bir bütün olarak hayat kitabı olmasına rağmen sesi sadece mezarlıklarda para ediyor, işte bu yüzden Kin, nefret zülüm ve aymazlığa devam eden caniler olmayı deniyorlar.
11-Batı medeniyeti Sanayi devrimi hülyaları ile Kutsal amaçları Engizisyon mahkemelerinde katledildi, insanını Araçsallaştırdı, Doğu medeniyeti de, Kısmen bu araç dalgalarında kapitalizmin Cinni şeytanlarına çarpıldı, Kalanlara da; Eşeklerin şehvet aşıları enjekte edilerek, cennetin hurileri ile aldatıldı. Kimi yanmayan kefenin keyfini çıkarırken, Kimi de Çin’den ithal edilen Zikirmatikte, Kimi mezarlıktaki balonlara hapsedilmiş taze Yasinlerle, Kimi de Üfürülmüş yoğurtta teselli aramaya devam ediyor.
12-Her iki medeniyetin ortak paydası Resullerin getirdikleri ilahi adaleti katletmek, çünkü bu kıtal olmadan Aristokrasinin zulüm çarkları dönmeyecekti. Bunun için her iki taraf bu ortak paydada ortak bir şeytani akıl üretmesini becererek ruhlara şeytanlıklarını hulul ettirdiler. Hem de tanrı adına, Tanrı hatırına yeni tanrılar ürettiler.
13-Sonuçta Yüce Allah İyilerle kendi iradesini yeryüzüne hâkim kılmayı irade ederken, İnsanlar ise “Allah’ın Hükümleri ile hükmetmeyen kafirlerin ta kendisidir” beyanını unutarak ve unutturarak Onun adını kullanarak kendi iradesini hakim kılmaya çalıştılar.
Batının Sömürge aklı Siyasi, Ekonomik, Bilimi, Sanat, Askeri ve kültürel alanda sıkıntısız bir seyahatle doğuda seyahat ederken, doğunun entelektüel ve aydınları da gidişattan pek şikayetleri yoktu, ve batının hayatını aklın gerçekleri olarak zaten kabullenmişlerdi, tam da bu zaman diliminde Sıfır noktasından başlayarak, doğunun kültür Gerillası Sayın Dr.Ali Şeriati’nin Doğunun reel aklıyla batıyı kuş gibi uçarak, doğunun uyuşuk aklını, Batının da Makine ile eşleşmiş aklını sorgulaması ve “Dünyada İşime yaramayan bir din ahirette hiçbir işime yaramayacaktır” Sözü ile ta, peygambere yetişecek şekilde tarihe devrimci bir darbe vurdu.
Geleneksel Şia’da bu Büyük idrak Sunni diye suçlanırken, Sunni dünyada aşırı Şia diye yanlış okudular, Oysa beş yüz yıl önce Sosyolojinin babası İbn-i Haldun’dan sonra bu kitaba bu bilime İslam dünyasında Sosyoloji ve tarihe Kimse Dr.Ali Şeriati, Muhammed İkbal ve Aliya İzzetbegoviç(ra) gibi Devrimci ve Aydınca sorgular çekemedi.
Büyük Ahlak Ustası Arif ve Hakim Ruhullah Humeyni(ra) yakın çağdaki kitlelerin geleneksel bilinç dünyasını sarsan ve Öze dönüşte katalizör vazifesi gören devrimci aklı ve dalgası Allah’ın inayeti ile Yaptığı Tevhidi Vuruşla İran coğrafyasında nevşu nema bulduğu ve misyonunu özetlediği “Biz Hz. Muhammed(sav) ve Ali(as) dönemindeki İslam’ın hakimleriyiz” işte o günden beri tüm dünyada batının ve doğunun aklı ve tarihi sorgulanır hale geldi, ve Uzun yıllar beyaz adamdan zulüm gören Kızılderililer dahil tüm mazlumların umudu oldu, bu da; Dünya’yı parselleyen zalimlerin düşmanlığını kazanmaya yetti.
Medeniyet ve modernizm kavramlarını bin bir zahmetle karıştıran batı aklı Din Mantalitesi ile modern toplumu yönetmenin muhal olduğunu iddia ettiler, İşte doğudaki bu iki usta ve ekipleri bu yanlış algılara birer devrimci aklın ve Haydari vuruşun öncüleri oldular ve bu yanlış algıları tuzla buz ettiler, ve Hollywood sınamasının pembe aşk ve macera dolu Kovboy Filmlerine Sinemaskop alanında vurduğu devrimci darbe ile büyük kitlelere hitap eden özgüven aşılayan “BEŞİRO” …ve “CENNETİN ÇOCUKLARI”Filmi ile devam eden 40 adet rekor ile Sanatta Azmin ve İradenin, Bilimde Dünyada İslam dünyasının ve hassaten Ortadoğu’da uzaya Kendi yerli Uydusunu uzaya gönderen bir Ülke haline, Askeri ve İlaç sanayisi alanda %98 kendine yeterli hale gelen ve dünyada kendi imalatı denizaltı gemisi üreten 11 ülke arasına girmeyi beceren, Nükleer tıp alanında 15 ülkeye ihracat yapan, Bilim üretmede dünyada 16 sırada bulunan, Ekonomide; Kanaat, Empati ve İsrafın önlenmesi ile sağlam bir tüketim kültürü oluşturarak, Siyasal alanda Bağlantısızlar hareketine öncülük eden ve BM denen Amerika oyuncağı olan bir oluşumda dünyaya özgürce hitap edebilen, Tüm dünyanın ekonomik ablukasına rağmen algı yönetimi ile bize gerici molla rejimi diye lanse edilen bilim ve teknoloji alanında kat ettiği mesafe sadece Ali Razeghi’nin İran Stratejik Buluşlar Merkezi’nde kendi adına kayıtlı 179 farklı icat bulunuyor.
İran doğunun ve İslam dünyasının hassaten zulüm gören Bosna Hersek, Filistin, Yemen, Suriye, Lübnan, Irak, Eritre, Moro vs. umudu olamaya devam ediyor.
Evet, dostum; Doğunun Karunları ve batının kapitalistleri Her ikisinin amaçları ve araçları, Makam, Mevki, Din, Para, Reklam, Medya, uyuşturucu, Siyaset, Kumar, Yalan, Şantaj, İftira en sonuncusu da Özgürlük kavramının içine ederek, Ne kadar çok tüketirsen o kadar iyi bir vatandaşsın, Yalan makinaları Medyanın himmetiyle Tükettiğin kadar özgürsün diye çok çeşitli lanetli gün ve kölelikler ürettiler.
Çağdaş medeniyetin Sakinlerine en büyük hediyesi Cebine bıraktığı plastik kartlardır. Çünkü bu kartlar o’nu sorumlu vatandaş olmaya zorlayacaktı. Bu plastik sevgililerle uysal birer vatandaş olarak idraklerini ve aşkını aylık kart borçlarına yoğunlaştıran taksitli bir köle sınıfı ürettiler, çünkü kapitalizmin en iyi flört araçları bunlardı.
Oysa Kutsal kitabımızda her gün teberrük diye okuduğumuz, Ölülere hediye diye sunduğumuz Hayatımıza Yol ve istikamet verecek “Allah Aklını kullanmayanları pisliğe Mahkûm eder”/(Yunus 100) İlahi hitabı anlamadık, anlamamıza fırsat vermediler, Vermiyorlar. Kim derseniz kapitalizm canavarının tüketim oyuncaklarına daldık, İlahi hitabı da unuttuk, unutturdular.! Bize öğrettikleri tek şey ÇARESİZLİK…! Sonuçta Modern Çağdaş Kölelik…!
Bir İnsan veya devlet fakir olabilir, Esas fakirlik düşünce fakirliğidir, İnsanı aziz de eden, rezil de eden bu amildir.
Ne diyelim Allah akıl, fikir ve şuur versin diye içten dualara acilen ihtiyaç var.
“Bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir”./ (Dostoyevski)
Beşeriyet Tüm kuşatıcılığı ile İnsan kavramını içine alacak ve Fıtrata uygunluğunu tasdik edeceği bir medeniyet inşa etmediği sürece kendisi için ızdırap katlanarak devam edecektir.
Aksi halde; Yüce Allah’ın aklını kullanmayanları da “Pisliğe mahkûm” edecek vaadi de Şüphesiz daha da derinleşerek devam edecektir… !Vesselam.
İlk Yorumu Siz Yapın