İçeriğe geç

LİDER OLMAK BUDUR..!

LİDER ve ÖNDER OLMAK BUDUR İŞTE.!

     Lider sözcüğü, çoğu kez yönetici sözcüğü ile aynı anlamda kul­lanılmaktadır. Gerçekte bu iki sözcük farklı anlamları taşır. Yönetici durumunda olan bir kişinin önderlik yeteneklerine sahip olması zorunlu değildir. Ancak iyi bir yönetici olabilmek için önderlik niteliklerine sa­hip olunması zorunludur. 

  Önderin sahip olduğu özel bilgi, beceri ve deneyime kısaca uzmanlığa grubun saygı duymasından kaynak­lanır.

   Önderlerin hangi açılardan izleyicilerden farklı olduğunu açıklayabilmek için yüzlerce araştırma yapılmış ve örnek olarak verilen şu özellikler üzerinde durulmuştur.

   Yaş, Güzel konuşma yeteneği, Dürüstlük, Boy, Zeka, Samimiyet Cinsiyet, İlim-Bilgi, Doğruluk, Kişiler arasındaki ilişki, Açık sözlülük Yakışıklılık, İletişim kurma yeteneği, Kendine güven Başkalarına güven duyma, İnisiyatif sahibi olma, His-sel olgunluk, Kararlılık, Cesaret, Fedakarlık, İş başarma, Adil olma. Pedagogların tespitleri genel olarak bunlardır.

   Tüm bu akli ve tecrübi seçeneklerle beraber beşeriyet  şunu da ret edemiyor ki; Güçlü bir iradeyi sağlam zeminlere oturtmak için olmazsa olmaz şartı davanın haklılığına gölge düşürmeyen kesin bir Yakin(İman),İmanın olması gerekir ki; İmanın da dereceleri vardır, En üst derecesi de Aşk’tır,HİÇTİR bu aşkı arifler nasıl tarif etmişler ona bakalım.

   Şeyh Said-i Şirazi “Aşka uçarsan kanatların yanar

   Mevlana “Aşka uçmayan kanat neye yarar.”

  Yunus Emre “Aşkı bulduktan sonra kanadı kim arar.”

  Şems-i Tebrizi “Aşkı arama bulduğunda ya veli olursun ya deli.”

   Aşkı kalem yazmaz ki kitaplarda bulasın,
   Gel bakalım ateşle nasıl oynanır göstereyim,
   Gör bakalım ateş mi seni yakar, Sen mi ateşi. ?Şems’i Tebrizi( r a)

    Önderi davasına aşık değilse rehberlik yaptığı kitle üzerinde etkisi ve hakimiyeti eksik kalır, Nitekim Hz. Ali(AS) her savaştan önce askerlerinin motivasyonu için Aşkın verdiği çok ateşli konuşmalar yaptığı ve bu hitabetin verdiği sinerji ile Cuş-u Huruşa gelmişlerdir.

   İşte İmam Ali(as) ma Hayber kapısını söktüren bu İlahi aşk’tır,

   Nitekim kendisi de Ben Hayber kapısını fiziki kuvvetimle kaldırmadım Rahmani bir kuvvetle kaldırdım ifadesi kadir-i mutlak ile olan irtibatının ve bu irtibattan doğan enerjinin güç ve kuvvetin, enerji ve sinerjinin insana katkılarını ifade eder.

    İmam Ali(as) mın türünden bir şecaat ve aşk O’na masumiyetin verdiği ilahi bir lütuftur ki bu her öndere de nasip olmaz.

  Tüm dünyada sıradan bir fert ‘in Bireysel hayatı ile  Lider ve önder olduktan sonraki hayati vasıfları arasında tezat, çelişki ve tenakuz olmayan ve insanlık medeniyeti var olduğu müddetçe sadece Resullerde tebarüz eden bu iki aşamalı sadeliği peygamberlerin vefatından sonra canlı tutan belki de kıyamete kadar sadece Ali(as) da eksiksiz tebarüz eden insan-ı Kamil’in  ve büyük ruhlu insanları ancak ve ancak rahmani bir eksenle ifade etmek mümkündür. Hatta kelimeler bile onları izah etmeye kifayet etmez.!

   İmam Ali(as) mın kişilik karakter ve Psikolojisini ve önderlik ve liderlikteki üstün vasıflarını kendisinden Sıffınde dinleyelim;

   -Beni övülmeyi seven biri sanmanızdan nefret ederim.

   -Övülmeyi hiç mi hiç istemem,

   -Şükürler olsun Allah’a ki böyle bir kişi değilim ben;

  -Hatta böyle olsam bile gene de Allah’ın ululuğu karşısında vazgeçer giderim bu huydan;

   -Çünkü Allah ululuğa ve yüceliğiyle fazlasıyla layıktır.

    -Nice kişiler vardır ki iyi bir işe koyuldular mı övülmeyi isterler, Fakat ben böyle bir kişi değilim.

   -Allah’a itaatten sizi itaatimden ve sizi iyi idare hareketimden dolayı övmeyin;

   -Daha nice huylar var daha nice gerçekler var ben onları yapmaya mecburum.

   -Övgüden hoşlanan kişilere söylenen sizleri söylemeyin bana; Aksine öfkeli kişileri öfkelendirecek sözler söyleyin bana;

   -Çekinmeyin benden o öfkeli sözleri gizlemeyin benden,

   -Yaltaklanmakla dile rüşvet vererek uzaklaşmayın benden, Sanmayın ki doğru sözleriniz bana ağır gelecek.

   -Kendisine doğru sözün ağır geldiği kişi adaletle hüküm yürütemez.

  -Doğruyu söylemekten adalete uyup benimle danışmaktan çekinmeyin, Çünkü hatadan emin değilim, Bundan Allah Lütuf eder ve korursa başka; Çünkü o bana benden daha ziyade sahiptir…(Neh-cül Belağa Sayfa 238)

    Bu ifadeler karakteristik özelliklerine ve egolara köle olanlara meydan okuyan çok cesur ifadelerdir.

    Bu tavsiyeler dünya siyaset akademilerinin kapısına yazılmalıdır, Bu tavsiyeler büyük ruhlu insanların büyük ve yüksek düşünceleridir, Topluma cesaret, Hürriyet ve özgürlük aşılayan ve karakterinden Korkmayan Maddenin köleliğinden sıyrılıp İmanın zirvesine cesurca tırmanan ve makamdan hiçbir beklentisi ve mihneti olmayan, Güçlü psikolojinin ve kendine öz güvenin tavan yaptığı, Çağdaş Ahlak bilimcileri ve Psiko sosyal pedagoglarını hayretlerde bırakan, Bütün ruhu ile Kadir-i Mutlak’ı işaret eden bu beyanlar İnsanı-ı kamil olmanın yol haritasıdır.

    Her Risalet sahibi Peygamber kendisinden sonra ilmine bir varis bırakır, Bu varislerin en önemli özellikleri yapmadıkları ve yapamadıklarını Yaşamadıklarını söylemezler, Ancak bir peygamberde görülmesi gereken olgunluk, takva, Şecaat, feraset, cesaret İlim, edep, Haya liyakat, Adalet, rehberiyet kısaca sarsılmaz ve tartışılmaz bir kişilik örneği tabii ki İnsanlık var olduğu müddetçe devrimcilerin Kahramanı olmayı hak ederler.

    Peygamberden sonra meydana gelen asimilasyon dejenerasyon ve alinasyonu gördüğü an yirmi yıldan beri evde duran Zülfikar’ın yeniden parlamasına müsaade etmiştir.

   Yolunu kaybeden Marikin ve bilerek İslam medeniyetinin Şam pazarında satılmasına gayret eden Kasitinlere karşı bu medeniyete bulaşan külleri silkeleyerek Tevhid sancağını yeniden tarih sahnesine koymak her babayiğidin işi olamaz. Bu tür babayiğitlik ancak vahiy evinde büyümekle doğru orantılıdır.

   “Ey Dünya seni tallakı selase ile boşadım” diyen ve eline aldığı dinar ve dirheme bakarak “Siz benim elimde olduğunuz müddetçe benim değilsiniz.” Diyen bir kahraman tüm zamanların özgürlük serdarıdır,

   Daima dünya ve eşyanın karşısında başkaldırı durumundaydı, hiçbir zaman dünyanın ruhuna pençe atmasına müsaade etmedi, ”Ben beni istediğin yere götürmen için yularımı senin eline vermem. İşte bu tam İslami zühttür, İslami ölçülerle dünyayı terktir, Özgür yaşamak ve kendini dünyaya satmamaktır.

     Evet Dünya pazarında iki tür insan vardır, Biri kendisini satar parasını alır, diğeri de dünyadan kendini satın alır ve hür bırakır, Bu hürriyet Ruhlarda oluşmadan pratiklere yansımayan bir özgürlüktür. Bu seans benlerin bizlere dönüştüğü devrimcilerin arenasıdır.

     Çağdaş Doğunun Yıldızı bir Ali’den Tarihe mal olmuş bir Ali’yi dinleyelim.

   “Hz. Ali (as) kendisine bu kadar ihanet eden ve hakaret eden, kendisini mescitte alaya alan, kendisine iftira eden, namazını bile bozdurmaya çalışan kişilerden bir tekinin bile beytülmalden alacağı maaşı kesmemiştir… Bu, gerçekten hayret verici bir olaydır. Demokrasi liberalizm ve bugünün dünyasındaki insan hakları, Ali’nin bu davranışları karşısında utanç duymaktadır”
    Onlar Ali’nin rejimini ve hükümetini kabul etmedikleri gibi, kendi mescidinde ve yönetimi altında onu, kafir olarak görüp aleyhinde propaganda yapıyorlar. Buna rağmen Ali, onları Müslüman görüyor ve beytülmalde hak sahibi kişiler olarak kabul ediyor. Onların hiç birine eziyet etmiyor, hiçbirini tutuklatmıyor, hiçbirine en ufak bir hakarette bulunmuyor, hiçbirinin özgürlüğünü kısıtlamıyor.”
   (Dr.Ali Şeriati, Ali adlı kitaptan) 

     Hz. Ali (as) Cemel harbinin bitiminden sonra Basra’ya girdi. Basra’da bulunduğu günlerden birinde Ala ibn Ziyad-i Harisi adında bir dostunu ziyarete gitti. Bu adamın görkemli ve geniş bir evi vardı. Ali, (a.s)evin azametini ve genişliğini görünce ona dedi: “Böylesine geniş bir ev dünyada senin ne işine yarar? Böyle geniş bir eve ahirette daha çok muhtaçsın.

   Fakat istersen, dünyadaki bu geniş evi, ahiretteki o geniş eve ulaşmak için bir vesile yapabilirsin. Şöyle ki bu evde misafir kabul edersin, akrabaya karşı sevgini gösterirsin, Müslümanların hukukunu bu evde izhar edersin, bu evi hakları yaşatmaya ve elde etmeye vesile yapar, şahsi isteklerinin tekelinden çıkarırsın.

      Ala, Ey müminlerin emiri! kardeşim Asım’dan senin önünde şikâyetçiyim. Ne şikayetin var? Dünyayı terk etmiş, eski elbiseler giymiş, bir köşede inzivaya çekilmiş. Her şeyi ve herkesi bırakmıştır. Onu getiriniz.

   Asım’ı getirdiler. Ali (as) ona: Ey kendi canının düşmanı, şeytan senin aklını çalmış. Niçin hanımına ve çocuklarına acımadın? Acaba Allah’ın Sana helal ettiği, dünyanın temiz nimetlerinden faydalanmana razı olmayacağını mı hayal ediyorsun? Sen Allah’ın nezrinde bundan dana küçüksün hemen evine dön! buyurdular.

   Asım :Ey müminlerin emiri, sen de benim gibisin, sen de kendini sıkıntıya atıyorsun, hayatı kendine güçlendiriyorsun. Yumuşak elbise giymiyor, lezzetli yemek yemiyorsun. Ben de senin yaptığını işin aynısını yapıyorum, senin gittiğin yoldan gidiyorum.

    Yanılıyorsun; ben, senden FARKLIYIM, benim, senin sahip olmadığın bir mevkiim vardır. Ben, ÖNDERLİK ve HÜKÜMET elbisesini giymişim.

   Önderler, fakirlik ve yoksulluğun bu sınıfa fazla tesir etmemesi için halkın en yoksulu olarak yaşarlar. Binaenaleyh benim bir vazifem, seninse başka bir vazifen vardır.

   Hakimlik ve önderlik vazifesi başka bir vazifedir. ALLAH, adil yöneticilere: Milletinizin en zayıf tabakasının yaşantısını şahsi hayatınıza, ölçü edininiz, buyurmuştur. Çok boyutluluk ve her boyutunda hikmet pınarları akan şahsiyetler bu imkanlara bir yere kadar ulaşabilir ama zirveye çıkamazlar zirve sadece ve sadece ALLAH’IN Adamı olmakla mümkündür.

    George Cordak’ın yakarışı yerinde bir yakarıştır dinleyelim.

    “Ey Zaman, Keşke tüm güçlerini ve ey tabiat keşke tüm istidatlarını bir insanın bir dehanın ve büyük bir kahramanın yaratılışında toplasaydı ve bir kez daha dünyamıza bir ALİ verseydin.”

    Sonuç: Bir bedevi Hz. Ali(as) yanına gelerek şöyle sordu?

    Bu yüce makama nasıl ulaştın? İmam(as) cevaben; “Oturdum kalbimin kapısına Allah’tan başkasının içeri girmesine izin vermedim.”

       Çağdaş dünya böyle bir numune şahsiyete ve liderliğine Çok, Çok muhtaçtır. Acizane İmam Ali(As) camın O’na feda olsun bahsetmek kolay değildir, Boğazım düğümlendi, Dilim tutuldu, gönlüme hüzün çöktü, hayal dünyam kilitlendi bu üç kelimeyi ancak bir araya getirebildik.

     Selam kemalin, kâmiline vefanın vasilerine Şahı-ı Velayete ve O’na tabi olanlara olsun.

Tarih:Genel

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir