LİDERLİK-YÖNETİCİLİK-İDARECİLİK..!
“Davranış açısından en üstün hükümdar, adaleti tüm halkı kapsayan kimsedir.”(Hz.Ali As)
İnsanlar arasında ayrıcalık zihniyetinin oluşması toplumu idare edenlerde başlar, yani Sınıf esasları bunlar tarafından nevşu nema bulur ve bu ayrıcalıklı sınıflı toplumda fesadın esas Sebebi de, Sahibi de,müsebibi de bu Aristokrasinin elitlerdir.
Bugünkü çağdaş medeniyetlerde oluşan sınıf ayrıcalığı esas itibariyle eşitlik, Adalet, Hürriyet, özgürlük, Şeref, Haysiyet ve insan haklarından bahsetmek abesle iştigalin konusudur.
İktidar hırsı ve lider olma ihtirası nefsani ve ruhsal bir hastalıktır. Nasıl bir hastalıktır? İnsanı helak eden bir hastalık, zahiri yılan derisi gibi yumuşak batını zehir dolu öldürücü bir hastalıktır.
Peki, Nasıl oluşur? İnsan Allah rızası için yaptığını düşündüğü iyi ameller neticesinde “ucb’a” yakalanır, yani kendini beğenmeye başlar, zamanla bu beğeni “kibre” dönüşür yani kendisini büyük görmeye, böbürlenmeye başlar ve daha sonra da “tekebbür” sıfatını yakalanır ve“mütekebbirler” sınıfına geçer. Ve bu hastalık nihayet insanın “müstekbir”leşmesine yol açar.
Bu aşamaya gelmiş insan artık kendini “mustağni/ ihtiyaçsız”, başkalarını ise kendisine muhtaç” gibi düşünmeye, görmeye başlar, bu düşünce insanı Firavunlaştırır.
Bu ihlaller kin ve nefretin ve tek kelimeyle toplumsal düşmanlığın üretim merkezi olur.
Peygamberler tarihine bakın İlk çağ ,Ortaçağ, Yakın çağda yaşayan ve bu ayrıcalığın isminin geçmediği çağlar mı? insan hümanizmasının merkezinde mi duruyor ? Yoksa Çağdaş modern dünyanın politik elitleri mi.? İslam’ın ilk yılarında tebliğin ulaştığı kralların kayserlerin bu tebliğin ve siyasetinin ilk sorgulanan birimi Lider’in hayat hikayesidir.
Bir toplumda illa Adalet ve eşitlik aranacaksa siyasetin aktörlerinin ayrıcalık sayfalarına bakınız. Halk arasında “Balık baştan kokar” ifadesi derin anlamlar içerir
Devletin tüm imkânları bu Aristokratların öz malı gibi kimsenin hesap soramayacağı bir devlet felsefesi ile takviye edilir. Her ne kadar yazılı yasalarda herkes kanun önünde eşittir ibaresi yazılsa da yürütmede bu denge söz konusu değildir.
Bu nedenle Din olgusunun dışında toplum iki kutupludur, Hakimler ve Mahkumlar,
Yani imkanlara ulaşanlar ve imkanlara ulaşma imkanı olmayan imkansızlar,
Yani zalimler ve mazlumlar,
Yani Müstekbirler ve müstezaflar.
Yani ezen ve ezilen,
Yani Mücrimler ve Mü’minler.
Kısaca Gayret ve hayretlerin sakinleri
Yani Küçük bir azınlık olan Sürekli yiyen Zenginler, Sadece bakma ve seyretme hakkı olan fakirler..! Binlerce yani’nin olduğu bir dünyada adalet ve ahlaktan bahsedilebilir mi?
Din olgusunda üstünlük takvada yazılsa da sonuçta Akıl,İlim, Ehliyet, Liyakat, Adalet, ve Takva şartları Kısaca karizma bütün sektörlerde esastır. Fakat yöneticilikte olmazsa olmazdır.
İslam kültürünün Felsefi referansları ile tesis edilecek bir siyasal zihniyet aşağıdaki fotoğrafta olduğu gibi herkese sıra ve sınıf atlatmadan hayat böylece herkes için sıradanlaşır.
Halkı ile barışık yaşamanın siyasal felsefesi Liderin sıradan standartlarında aramak en gerçekçi bir bakış açısıdır.
Lider’in halkı ile arasındaki çelişik standartlar uzlaşık ve barışık bir toplum üretemez.
“Halkın en düşük hayat standardını yaşamayan lider Liyakatten yoksundur.”(İmam Humeyni ra)
“Sevginin kurduğu devleti adalet devam ettirir.”(Farabi)
“Liderlik bir dönem güçle ve iktidarla alakalıydı. Şimdilerde liderlik insanlarla geçinmekle alakalı bir kavramdır.” -Mahatma Gandhi
Aslında Hint katsası çağdaş dünyayı kasıp kavurmuş ama Hindistan’a mal olmuş bir sınıf rezaleti olsa da, dünya bu katsanın çeşitli versiyonları ile boğuşmaktadır.
“Biz Peygamberler miras bırakmayız, bıraktıklarımızın hepsi sadakadır.”(Hz. Muhammed sav)
Resûlullah vefat ettiğinde, geride bindiği beyaz katırı, silâhı ve yolcular için vakfettiği arâzisi dışında, herhangi bir altın, gümüş, köle, cariye veya başka bir şey bırakmamıştır. (Buhârî, Vesâyâ, 1)
“İnsan ölünce, üç ameli dışında bütün amellerinin sevabı kesilir: Sadaka-i câriye, kendisinden istifade edilen ilim, arkasından duâ eden hayırlı evlât.” (Müslim, Vasiyye, 14)
Mütevazi hayatı ve dünyanın malına tevessül etmeyen bir irade tabii ki rahmanın rahmetine bihakkın itaat etmiştir.
Hz. Ali(as) mı dinleyelim;
“Önderlik ve Hakimlik vazifesi başka bir vazifedir, Allah adil yöneticilere milletinizin en zayıf tabakasının yaşantısını şahsi hayatınıza ölçü edinin.” Diye buyurmuştur.
Çağdaş dünyada meydana çıkıp imam Ali(as) gibi “Ey kuffe halkı ben bu şehre girerken bir at, Bir kılıç ve bir zırhım vardı ben bu şehirden çıktığım zaman bende başka bir şey görürseniz bilin ki ben hırsızlık yapmışım.” diyebilen siyaset adamını mumla arar olduk.
“Önderler güvenilir olursa halklar yalancılığa cesaret edemez.(Hz. Ali as)
“Lider, umut tüccarıdır.” –(Napolyon)
“Benim yönettiğim devlette kimse zulmen bir karıncanın ağzındakini bile almaya muktedir olamayacaktır.”(Hz. Ali as)
Devletlerin imkan ve yönetim üniteleri dallanıp budaklanmış olsa da, Yöneticilerin isimleri Başkan, Başbakan, Şef, Reis, Şah padişah olsa da İnisiyatif yine insandadır. Halk mukalliddir, Yönetici ise taklit makamındadır, Bozulma tepeden olursa tabana hızlıca sirayet eder.
Yakın tarihte bu yaşam tarzını hayatında yaşayan ve On milyonlarca hayranı gözünü kırpmadan canını kendisine feda edebileceği İslam İnkılabının efsanevi lideri Ruhullah Humeyni(ra) kiracı olarak ve Babasından kalan bir arsa ile birkaç kitabın dışında miras bırakan başka bir lider profili gösterebiliyor muyuz.?
Elinin altında Milyar + humus bulunan ve yamalı elbise ve yırtık çorap giyen bir liderlik örneğinin burada da ötede de alnı açık olacaktır.(Sana Şah’ın saraylarından birini tahsis edelim ülkeyi oradan yönetin teklifine karşılık,”Ben sarayda oturacaksam biz bu devrimi neden yaptık?” ifadesi çok şey anlatmıyor mu? İşte Bu tür liderler tarihe mal olur ve isimleri altın harflerle kalplere yazılan ender insanlardır. Gerçekte siyasetçiler halkın genel hayat standardını yaşamadıkları sürece inandırıcı olamayacaklardır.
Liderlerin saygınlığı halkın yaşam standardı ile doğru orantılıdır, Aristokratik, Elitist ve konformist hayat yaşayanlar halkın başında olmalarına rağmen halktan çok uzaktadırlar demektir.
Çünkü Liderler halkın görünen yüzleridir, Bu yüzler halkın standartlarını yaşamazlarsa halka rağmen halka zorla mal edilmiş Kamburlar ve aktörlerdir.
“İnsanları yönetmek için onlarla birlikte yürümek gerekir. En iyi liderlerin varlığı hissedilmez bile. Bu lider işini yapınca hepimiz “Biz yaptık bunu!” diye seviniriz.” –(Lao Tzu,)
İbn-i Haldun(ra) dinleyelim “Bir siyasetin başına gelebilecek en büyük felaket yöneticilerin ilahlaşmasıdır, ki İlahların kavgası herkesi ifsat eder.” Tarih boyunca Beşeriyet hep bu sahte yeryüzünün lanetli tanrıları ile yönetildi.(Kral,Sultan,Kayser,Şah,Padişah,Mir ve Pir’ler) unvanlar değişse de zalimlerin zulmü, Mazlumların da mazlumiyeti için kara kader oldular.
Üçüncü dünya ülkelerinde mevcut haliyle siyaset kutuplaşma dışlama Ötekileştirme veya yok sayma parametreleri ile yapılıyor, Çünkü tevhit mantalitesini çürüttüler.
”Japonya’da 4. yüzyılın sonlarına doğru tahta oturan İmparator Nintoku, yüksek bir kuleye çıkar ve ülkesine bakar. Gökyüzüne doğru yükselen tek duman dahi göremeyince, halkının yoksul düştüğüne ve bu yüzden hiç kimsenin evinde pirinç dahi pişiremediğini anlar.
Hemen bir ferman çıkaran Nintoku, halkının üç yıl boyunca sadece kendileri için çalışmasını emreder. Sarayda çalışanları bile evlerine gönderir…
Sadece kendileri için çalışan halk, üç yılın sonunda bolluğa kavuşur…
Nintoku kuleye çıkar, ülkenin her yerinde ocakların tütmekte olduğunu yükselen dumanlardan anlar. Yanındaki eşine sevinç içinde “artık zenginiz” der…
İmparatoriçe ise üç yıl boyunca bakımsızlıktan dolayı her yeri eskiyen, çatısı akan, çiçekleri solmuş sarayı göstererek “sen bu halimize zenginlik mi diyorsun” der…
Nintoku’nun yanıtı, yüzyıllardır Japonların aklından çıkmaz; “Halkın fakirliği, bizim fakirliğimizdir, zenginliği de bizim zenginliğimizdir.” Adalet hiçbir liderin veya kralın özel mülkiyetinde değildir, Mülkün gerçek sahibinin tüm elçilerine hitabı “Adaleti ayakta tutanlar olun.” Çünkü toplumun dini adaletle doğru orantılıdır.
Hz.Ali(as) ma devletin dini olur mu? Sorusuna verdiği cevapta “Evet Devletin dini Adalettir.”
Dünya yalan değil yalancıların istilasına uğramış, Halkın parası ile halka yalan üretenler iflah olmaz oyunculardır.
Dünyada hazine yardımı almadan siyasete seçilmek seçilenin liyakatini ön plana çıkarır, Siyaset sıradan insanların sahip olduğu imkânlara indirgenmediği müddetçe aristokrasiye hizmet etmeye mecburdur. Çünkü Belirleyici olan güç paradır, LİYAKAT ve Ehliyet ya son sıradadır, ya da hiç olmayacaktır.
Anlatılanlar siyaset felsefesine hakim olmadıkça, Bizler camii banklarında yerdeyken kuşlara yem atanlar olacağız, Siyasetçiler de kuşlar gibi uçunca üstümüze sıçacaklar. Ne hikmetse İnsanlar siyasete ince girip kalın çıkıyorlar.
Benito Mussolini, Hitler, Pinoşet, Çavuşesku, Saddam Hüseyin, Stalin, Ariel Şaron,ve Kennedy hariç ABD ‘nin tüm gelmiş geçmiş yöneticileri tarihteki firavunlardan farklı bir liderlik yapamadılar, ve insanlık var oldukça lanetle anılacaklardır.
Hz. Muhammed(sav) ve Ali(as) gibi Devlet başkanları tabii ki İnsanlık medeniyeti var oldukça kalplerin en iyi taraflarında salat ve selamla anılacaklar.
İslam dünyasındaki bel’amlar Adaleti sonradan göklere çıkardılar ki toplumu eşekleştirerek tarih boyunca sırtlarına rahatça binip rehavetin tadını çıkarsınlar.
Sonuç: Sağlıklı bir siyaset Liyakat ve bilgelik gerektirir, Adalet ve İnsaf gerektirir. Empati gerektirir, Bu da tüm tebaaya ademi merkeziyetçi bir gözlükle Adalet temelinde Tevhidin kodları okunup döşenebilir.
Sosyo ekonomik bir vakıa olarak yöneticilerin fakir olduğu coğrafyalarda halk zengin, Yöneticilerin zengin olduğu yelerde halk fakirdir gerçeğidir.
Dünyayı kim yönetiyor derseniz; Para, Medya ve Siyaset baronları beraber yönetiyor.
Sonuç: Kısaca Bütünsel liderlik liderin kendini yönetme kabiliyetidir, Kendini yönetme kabiliyeti olmayan lider ıslahtan ziyade ifsat sebebi olur.
Yüce Allah’ın kadim vaadi “Layık olduğunuz şeylerle yönetilirsiniz, Siz kendi durumunuzu değiştirmezseniz biz sizin durumunuzu değiştirmeyiz. Düsturu beşere kaderinin sorumluluğunu yüklemiştir.
Bakın Bakalım 1-Sorumluluk duygusu var mı? 2-Adanmışlık var mı? 3-İletişim kabiliyetinde bütün sesleri duyuyor mu?(İmam Ali(as) Bir valisine yazdığı mektupta “Halkın hakkını savunması için onlara meydanları boşalt ve bu konuda onlara cesaret aşla”) 4-Sadakat özde mi,sözde mi? Çünkü Ülkeye sadakatte halk her zaman sahiptir, önemli olan lidere sadakat hak ettiği zamanlarda varsa o ülke istikbalinden ümit var olabilir.
Çünkü, ”Gerçek bir lider konsensüs aramaz, Konsensüs oluşturur.”(Martin Luther King)
İşte bunun için İslam Literatüründe yöneticilik ateşten gömlek kabul edilmiştir.
Yöneticiysen Firavunlaşmaktan kork, Siyasetçiysen Hamanlaşmaktan kork, Servetin çoksa Kanunlaşmaktan kork, İlmin çoksa Bel’amlaşmaktan kork.
Mevcut varlığın geçici olduğunu bu geçicilerin de gerçek sahipleri değil bekçileri olduğunu, her nimetin bir hesaba tabi olduğunu idrak eden ve bu idrakle yaşayanlara selam olsun
İlk Yorumu Siz Yapın