MATEMATİK VE HAYAT..!
(Biraz uzun oldu ama Sizin için Belki de okunmaya değerdir.)
“Gerçekten biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.” (Kamer/ 49. ayet)
“…Onun katında her şey bir ölçü (miktar) iledir.” (Rad/8. ayet)
“Her şeyi yaratmış, ona bir ölçü, biçim ve düzen vermiştir.” (Furkan/2)
“Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de Salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir).Asr/103/-3
İnsan denen Varlık zaman tünelinde var oldukça Matematiğin ve bu ilahi yeminin muhatabıdır.
İnsanın yaşadığı çoğu kaza ve belanın sebebi kendi çapını hesaplayamamasından kaynaklanıyor, Bu hesapların kurbanı olmayanlar haddini bilenlerdir.
İlahi Mükâfat ile azaplar bile bir hesap ve matematiğe tabidir.
Annelerimiz evde yemek yaparken ölçüleri ayarlamada matematikten yararlanırlar. Okul okumayan Kara sapan Çiftçisi bile farkında olmadan matematiğin işiyle ilgili ustasıdır, Hepimiz küçük birer çocukken oyunlarımız da sırada ki oyun hakkının kim de olduğunu hesaplamak için bile farkında olmadan matematiği kullanıyorduk.
Her gün düzenli olarak kumbarasına aynı miktarda para atan bir çocuk bir ay sonunda kaç parası olduğunu hesaplamak için matematikten yararlanır.
Bir gün uyandığınız dakikadan itibaren etrafınızdaki matematiksel ögeleri keşfetmeye çalışın. Fark edeceksiniz ki tahminlerinizden çok daha fazlası hayatımızın içinde.
İşin Ustaları ne güzel ifade etmişler dinleyelim;
“Allah kâinatı matematik dilinde yaratmıştır.”(Galileo)
“Algoritma şöyle diyor: Rabbimiz ve koruyucumuz olan Allah ‘a hamd ve senalar olsun“ (Harezmi )
Eflatun-i Hünneci, kapısına şunu yazdırmıştır.” Geometrici olmayan evimize giremez.”
“Matematiksel olarak gösterilemeyen hiçbir araştırma gerçek bilim sayılamaz.”(Leonardo da Vinci)
“Matematiğin hiçbir dalı yoktur ki, ne kadar soyut olursa olsun, bir gün gerçek dünyada uygulama alanı bulmasın.”Lobachevski
“Algoritma şöyle diyor: Rabbimiz ve koruyucumuz olan Allah ‘a hamd ve senalar olsun“(Harezmi)
“Geometri zekayı aydınlatır ve aklı doğru yola sokar. Onun bütün kanıtları açık ve düzenlidir. Çok iyi düzenlendiğinden geometrik mantık yürütmeye hata girmesi neredeyse imkânsızdır. Bu nedenle sürekli geometriye başvuran bir aklın hataya düşmesi çok nadirdir. Buna göre de geometri bilen kişi zeka kazanır. Eflatun’un kapısında aşağıdaki sözlerin yazılı olduğu nakledilir: “Geometrici olmayan evimize giremez.”Ibn Haldun
“Geometri, yaratılış öncesi de vardı.”Platon
“Bir gülün güzelliğindeki sır, onu yaratanın içine sakladığı matematik sanatının ta kendisidir.”(Fibonacci)
“Çözümde görev almayanlar, problemin bir parçası olurlar.” (Goethe)
“İnsanlar sayılar gibidir, o insanın değeri ise o sayının içinde bulunduğu sayı ile ölçülür.” (Newton)
“İnsanoğlunun değeri bir kesirle ifade edilecek olursa; payı gerçek kişiliğini gösterir, paydası da kendisini ne zannettiğini, payda büyüdükçe kesrin değeri küçülür.”(Tolstoy)
“Bir inanç geometrik şekil kazandığında, kendisinin en iyi anlatımını ya da anlatım dilini bulmuş olur.Bir geometrik şekil içerisinde anlatılıp betimlenebilen her inanç, mantıklı ve doğru olduğunu kanıtlamış olur.
Çünkü dünyadaki en kesin bilimsel kavramlar, matematiksel kavramlardır.
Felsefi ya da dini inançlarımızı geometri ya da matematik diliyle anlatabilirsek, hem kendi inancımızı anlatmada en iyi dili bulmuş, hem de inancımızın akli, bilimsel ve mantıklı olduğuna ilişkin en iyi dayanağı elde etmiş oluruz.
Tartışmayı, cedelleşmeyi, asılsız kanıtlar ileri sürmeyi, zihin yormayı, benzetmelere girişmeyi -ki bunlar kanıtlama ve mantık bakımından güçsüzlüğün dilidir- gerektiren felsefe ve dinlerin tersine bunların yerine bu düşünsel, felsefi ya da dini, hatta edebi ve sanatsal öğreti için anlatım dili olarak matematikten yararlanılabilirse, o zaman bir öğreti hem anlatım bakımından başarılı, hem mantıksal kanıtlama ve mantıklı olma açısından başarılı olacaktır. Böylelikle o öğreti, bilimsel temellerinin bulunduğunu gösterir.
Ayrıca; Bir öğretinin anlatıldığı geometrik şekil, kendisinin doğal bir şekil olup olmadığını, normal ya da anormal bir şey olduğunu, uyumlu ve sağlıklı ya da birbirine girmiş uyumsuz bir yapıda olduğunu gösterir. Bir öğretinin bu geometrik yapısından, o öğretinin doğallık ve sağlık ölçüsü belirlenebilir.”(Dr.Ali Şeriati ra)
Bilim yalan söylemez ama Sadece insanlar değil, Matematiğe de bize yalan söylemesini aşılamışlar, Değer verdiğimiz on kişi topladık, bir adam etmedi.
Beşer iradesi dahilinde Adalet saraylarına daldık Hukuka baktık 2×2=4 çıkmıyor bazen 6 çıkıyor.
Enformasyona baktık o kadar Matematiksel Manipülasyon geometrisinde bozulan öyle kazıklar var ki, Uzay matematiği bile işin içinden çıkamıyor.
Ekonomiye baktık İnsanlar gayri safi milli hasıla adı altında haddi zatında bize ait olanı bize farz ederek yalan yanlış hastalıklı veriler üreterek sanki yediniz hikayeleri ürettiler. Adam yerine konmayan; Oduncu Hasan Amcanın Kör Baltası, Irgat Memo dayının Nasırlı Elleri, Değirmenci Hello dayının uykusuzluğu ve Un banyosu, Köyün delisi Salih’in vay,Vay’lar,ı üzerinden, Büyük hatip Çiçero’ya ders verebilecek Aşk meczubu Rahmetli Sıyahmetin orta yerde duran heykele nutuklarını da Hesaba katarak, Davulcu Remo’nun Tokmağı ile,Tolaz Hüso’nun Tiklerini oynatarak, yalan yanlış Safi ve gayri Safi, ama haddi zatında hiç de Saf ve arı olmayan Mukaddes Millî hasılalar ve aritmetikler ürettiler.
Bunlar gibi milyonlarca garip sadece yanlış ve sahte aritmetiğin yıllık vatandaşıdırlar.
Yıllarca varsayımlar üzerinden buğdayla alay edercesine ağaçta sallayıp, ölü Hacı Amcanın yalanlarını, ve Hemo ağanın, Zulüm, günah ve Hakyemez’liğini Affettirmek için, Gayret üstüne hayret ekleyen iskatın ustaları ve cambazları bu sahte Hendese ustaları da ayrı bir müşkülat ve bilinmeyen denklemler üreterek Nimete eziyet ederek, Aritmetiğin içine ettiler.
İleri matematikçiler İnsanlar haddini aşarak “Arafatta” kılınan iki rekat namazın binlerce cürmün sahibi Heci babanın sırtındaki tüm kirleri keseletip temizleyeceğini uydurdular.
Hayatın neresine baktıksa hesaplar hepsi yalan yanlış çıkıyor.
Sonuçta çarpmaya çelme takarak, Bölmeye hesapta olmaması gereken kesirler üretmişler, Bir şeyler çıkaracaktım baktım trafik yoğun, Baktık toplamda hesabı insanların vicdanına bırakırsan sahte tapular ve tabularla beraber tablo korkunç. Olmaması gereken binlerce lüzumsuz artılar ortalıkta dolaşıyor.
Tecrübeli bir muhasebeci olarak şartları zorlamama rağmen sonuç PI Sayısında şekillenen IQ da anlamı olmayan kaos ve bilinmeyen denklemler çıkıyor…
Bu hesabın en doğrusu doğru değerler doğru tercihler ve erdemlerdedir sonucu çıkıyor. İşte bunun için Risalet ekmek su kadar mühim ve elzemdir.
Davranış ve erdemlerin yaşama biçimi ve hesapları yüce Allah Resullerin iradesine bile bırakmamış. Ayeti kerimede “Sana indirdiğimize kendiliğinden bir şey katsaydın seni şiddet ve kuvvetle yakalardık hiçbir şey yapamazdın” ayeti de bunun delilidir. Resuller bu erdemlerin tartışmasız numuneleridir Rahmanın emrettiklerinin dışına çıkma şansları da yoktur. İnsanlar bu yetkiyi Rahman ve Rahim olan Allah’tan alıp kendileri kullanmaya başladığı an bütün hesaplarda ve matematikte kaos, kargaşa zulüm, Fesat, fitnenin toplumu ve aritmetiği ortaya çıkar.
Sayılar evreni yönetiyor diyen ve sayıların babası olarak bilinen, Antik çağın en önemli filozof ve matematikçilerinden Pisagor, Ülkesindeki politik baskılardan kaçıp geldiği İtalya’nın Kroton şehrinde, üç yüz kadar genci bir araya toplayarak bir okul kurmuş ve burada çalışmalarını sürdürmüştür. Kadınların sadece ev işlerini yapmakla yükümlü birer eşya olarak görüldüğü bir dönemde bile onlara topluluğu ile eşit şekilde çalışma imkanı veren Pisagor’un bu okulu, yaptığı yenilik ve buluşları hazmedemeyen siyasi çevreler ve din yobazlarının galeyana getirdiği halk tarafından ateşe verilmiştir.
Bilim alanına yaptığı katkıları saymakla bitiremeyeceğimiz Pisagor ve öğrencileri ne yazık ki alevler arasında yanarak ölmüştür. Zaten hakkında yazılı kaynak olmayan, bilgilerin yalnızca anlatılanlarla elde edildiği bu bilim insanının çalışmalarının çoğu da yangında kül olup gitmiştir.
Dünyanın 54 Noktasındaki savaşlar kan ve gözyaşı bu yanlış tercihin ve hesapların sonucudur. İnsanlık bu kan ve gözyaşının kayıtlarını tutmuyor.
Sadece bunlar üzerinden kazandıklarının hesabını yapıyorlar Irakta bin ton bomba kullanıp, Matematiğin kıçına biraz gres yağı sürerek, on bin ton olarak tahsilat hesabı Çıkaran büyük şeytan ABD Irak’ın itirazına aldırmadan kırk yıllık petrol gelirinden %40 pay sahibi olduğunu kabul ettirdi. bu hesapları da Ancak yüce Allah keremiyle tersyüz eder inşallah. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Hesap ustası ve hikaye ustasının atışmalarına bakalım,
Ali Nesin adına muhteşem, Abbas Güçlü adına ise gerçekten çok talihsiz bir yazı…fahiş bir hata…!
Matematik profesörü Ali Nesin, köşe yazarı Abbas Güçlü’ ye açık mektup yazdı. Ali Nesin’in kaleme aldığı mektubun tamamı şöyle:
“Sayın Abbas Güçlü,
Bugünkü yazınızda şöyle bir pasaj vardı: “Gelelim hemen her öğrencinin belalısı durumundaki Matematik dersine. İlkokuldan üniversiteyi bitirinceye kadar Matematik ile aram hiç iyi olmadı. İkmale bile kalmadan hep geçer not aldım ama her defasında öğretmenlerime şu soruyu sordum: Matematik’ in bana ne yararı var? Onlar da ısrarla, her defasında, büyüyünce anlarsın dediler. Yaşımız kemale erdi ama ben hâlâ onca matematik dersini, sınıf geçmenin ötesinde niye aldığımı hala anlayabilmiş değilim.”
Abbas Bey, çok haklısınız, matematik bir şeye yaramaz, çünkü matematik çok şeye yarar! O kadar çok şeye yarar ki neye yaradığını söylemek imkânsızdır. Marangozluk, masa, iskemle, dolap yapmaya yarar, ama matematik her şeye yarar! İnsanoğlu, bu dünyayı, bu doğayı, bu evreni anlamanın mantık ve matematikten başka bir yolunu bulamadı bugüne kadar. Doğarken kendimizi içinde bulduğumuz dünya da, daha sonra kendi yarattığımız dünya da matematikle anlaşılır. İçinde belli bir düzen olan, belli bir denge olan her yapı matematikle anlaşılır. Bunun başka bir yolu yok..!
Matematiğin yetmediği yerde felsefeye, inanca, ilkelere başvurulur. Ama matematiğin yettiği yerde başka bir şeye başvurana yobaz denir. Matematik, içinde yaşadığımız evrenin zihinsel bir modeli olma iddiasındadır. Örneğin bir binanın Richter ölçeğinde kaç derece depreme dayanıklı olacağını binayı sallayarak değil, bir iki alan çalışması yaptıktan sonra, masa başında, kalem kâğıtla, hesap kitapla, yani matematikle anlarız
Teknolojiyi, sanayiyi geçtim, ticarette, siyasette, insan ilişkilerinde, sporda ve hatta sanatta, kısaca muhakemenin ve dengenin olabileceği her yerde mantık ve matematikle karar veririz.
Sanat ve felsefe de, aynen matematik gibi, tek bir şeye değil, her şeye yarar. O kadar her şeye yararlar ki, yararları o kadar geniş bir alana yayılır ki, “hah işte şu işe yaradı” diyemezsiniz. Mesela sanattan anlamak, Picasso’yu, Klee’yi bilmek, Dostoyevski’yi okumuş olmak, Brahms’ı dinlemek bugüne kadar ne işinize yaradı? Hiçbir işinize yaramadı tabii, ama her şeye yaradı, bu sayede bambaşka bir insan oldunuz. Zaten aksi halde o köşede biraz zor kalem oynatırdınız.
Türkiye gibi geri kalmış ülkelerde, eğer bir uğraş dalının doğrudan ve anında bir yararı yoksa, o uğraş dalı hor görülür, küçümsenir, aşağılanır. Bu yüzden hiçbir şeye yaramayan sanatın, felsefenin ve matematiğin köylerini kurduk. Oysa içine saplandığımız orta gelir tuzağının yegâne çıkış yolu, daha fazla matematikle, daha fazla bilimle mümkündür.
Matematikte tek bir doğru vardır. Bu sayede matematikte kavga döğüş olmaz, tartışma olur, fikir teatisi olur, ikna çabası olur. Siz hiç karşısındakinin bacağını ısıran, rakibine uçan tekme atan matematikçi gördünüz mü? Ben de görmedim. Peki ya siyasetçi gördünüz mü? Emin olun ki o siyasetçi matematik bilmiyordu.
Matematik hiçbir işe yaramasa doğruyu bulmanın ne demek olduğunu öğretir, doğruya nasıl ulaşılacağını gösterir, doğruya ulaşmanın zorluğunu fark ettirir. Zihinsel olan matematiği gerçek hayatla karşılaştırınca, hayatta doğrunun ne kadar muğlak olduğunu, hayatta doğruya ulaşmanın ne kadar zor olduğunu, hatta bazen mutlak doğrunun olmadığını anlarız. Böylece karşı düşüncelere daha açık oluruz, ikna etmenin ve diğerini dinlemenin önemini anlarız.
Abbas Bey, matematik sadece hesap kitap değildir, doğru öğretildiğinde bir demokrasi dersidir de.”
Yukarıdaki yorumu analiz edersek,
Keşke Ali nesin Matematik bir demokrasi dersi kavramı yerine hoşgörü kavramını kullansaydı, Çünkü hoşgörü tüm felsefi doktrinlerin ve inançların ortak kavramıdır, Oysa demokrasi her sistemin payandası olmuş olup bu anlayışa genel anlamda meşruiyet içeren o son cümlesi sıkıntılı ve şaibeli bir ifade olmuştur. Çünkü Demokrasi zalim kapitalizmin en üst versiyonu olarak tanımlanmaya yüz tutmuş, İnsana ve İnsana yakışır Erdemlere değil, sadece paraya sınırsız özgürlük tanıyan arsız ve hırsızların vazgeçilmez maskesi olmuştur.
Bir inanç geometrik şekil kazandığında, kendisinin en iyi anlatımını ya da anlatım dilini bulmuş olur.Bir geometrik şekil içerisinde anlatılıp betimlenebilen her inanç, mantıklı ve doğru olduğunu kanıtlamış olur. Çünkü dünyadaki en kesin bilimsel kavramlar, matematiksel kavramlardır.
Felsefi ya da dini inançlarımızı geometri ya da matematik diliyle anlatabilirsek, hem kendi inancımızı anlatmada en iyi dili bulmuş, hem de inancımızın akli, bilimsel ve mantıklı olduğuna ilişkin en iyi dayanağı elde etmiş oluruz.
Tartışmayı, cedelleşmeyi, asılsız kanıtlar ileri sürmeyi, zihin yormayı, benzetmelere girişmeyi -ki bunlar kanıtlama ve mantık bakımından güçsüzlüğün dilidir- gerektiren felsefe ve dinlerin tersine bunların yerine bu düşünsel, felsefi ya da dini, hatta edebi ve sanatsal öğreti için anlatım dili olarak matematikten yararlanılabilirse, o zaman bir öğreti hem anlatım bakımından başarılı, hem mantıksal kanıtlama ve mantıklı olma açısından başarılı olacaktır.
Böylelikle o öğreti, bilimsel temellerinin bulunduğunu gösterir.Ayrıca; Bir öğretinin anlatıldığı geometrik şekil, kendisinin doğal bir şekil olup olmadığını, normal ya da anormal bir şey olduğunu, uyumlu ve sağlıklı ya da birbirine girmiş uyumsuz bir yapıda olduğunu gösterir. Bir öğretinin bu geometrik yapısından, o öğretinin doğallık ve sağlık ölçüsü belirlenebilir.
Hayatın toplam karşılığı matematiktir, Aslında hayat matematik ile bilinir, Yüce Allah her şeyi bir ölçü ile yaratmışsa ve ölçüsüzlük yoksa ki yoktur, Bu ölçüleri beşer mantığında karşılığı matematiktir.
Hatta Yüce Allah beşer çabasına bağlı olarak yapılacak hesaplarda aciz kalacakları konu beşeri de matematiği de aciz bırakacak cinstendir. Ali Nesin Bir sayıların Prof’u olarak mutlak doğruların olmayabileceğini iddia ededursun, olmayan bir şeyi neden düşünür ve özleriz bu merakımızı hesaplasın
“Eğer yeryüzündeki ağaçların tümü kalem ve deniz de -onun ardından yedi deniz daha eklenerek- (mürekkep) olsa, yine de Allah’ın kelimeleri (yazmakla) tükenmez. Hiç şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.) Lokman/27
HZ. Peygamber(s.a.v) “Ben Medine’nin İlmi isem Ali de O’nun kapısıdır, İlmîn şehrine girmek isteyen o kapıdan girsin”
İşte bu yüzden Hz. Ali(as) “Bir gün minberde tüm çağdaşlarına meydan okurcasına “Seluni kable en tef kuduni”(Sorun bana ne sorarsanız sorun, beni kaybetmeden” demiştir.
Tarihte Hz Ali( as)taklit ederek aynı sözü birkaç Alim söylemiş ve hepsi ilk sorunun altında kalmıştır.
Bir gün bir Yahudi, Hz. Ali’ye gelerek şöyle der: “Yâ Ali! Bana öyle bir sayı söyle ki bu sayı hem 2’ye, hem 3’e, hem 4’e, hem 5’e, hem 6’ya, hem 7’ye, hem 8’e, hem 9’a, hem 10’a tam olarak bölünebilsin!”Hz. Ali, Yahudi’ye, “Peki bu suâlini cevaplarsam, Müslüman olur musun?” diye sormuş… Yahudi Hz. Ali’nin bu teklifini kabul edince,
Hz. Ali ona şu cevabı vermiş:– “Hafta’nın günlerini Ay’ın günleriyle; çıkan sonucu ise senenin günleriyle çarp! Elde edeceğin sayı, hem 2’ye, hem 3’e, hem 4’e, hem 5’e, hem 6’ya, hem 7’ye, hem 8’e, hem 9’a, hem 10’a tam olarak bölünecekti Yahudi, Hafta’nın günlerini (7), ay’ın günleriyle (30); elde ettiği sayıyı (210) ise yılın günleriyle (360) çarpmış ve 75.600 sayısı elde etmiş… Sonra bu sayıyı sırasıyla hem 2’ye, hem 3’e, hem 4’e, hem 5’e, hem 6’ya, hem 7’ye, hem 8’e, hem 9’a, hem 10’a bölmüş (75.600: 2 = 37.800; 75.600: 3 = 25.200; 75.600: 4 = 18.900; 75.600: 5 = 15.120; 75.600: 6 = 12.600; 75.600: 7 = 10.800; 75.600: 8 = 9.450; 75.600: 9 = 8.400; 75.600: 10 = 7.560) ve ulaştığı bu netice karşısında kelime-i şehadet getirmiştir.!!
Bir hadis-i Kutside yüce Allah “Kulum bana hakkıyla itaat ederse, Konuşan dili, tutan eli, İşiten kulağı, Yürüyen ayağı olurum” işte önemli olan hakkıyla itaattir, hakkıyla itaat bir bünyeye hakim oldu mu? o bünye rahmanın iradesi ve rızasına mut’i olur. Ve bu rızadan bir an gafil kalmaz, söz ve davranışları artık o’nun değil, Rahmani bir tecessümdür artık.
İşte Hz. Ali (a.s.)da, Bu hadis-i Kutsi tecessüm etmiştir ki kendi itirafı “Hayber kapısını cismani kuvvetle değil rahmani kuvvetle kaldırdım” istediğinizi sorun deyip çağının tüm ilim erbaplarına meydan okuması, Her neye baktımsa önünde arkasında ortasında Allah’ı gördüm demesi de bu İlham’ın tebarüzüdür.!
Şüphesiz kendisine ait olan bir hakkı sadece İslam’ın konjonktürel maslahatını dikkate alarak bu haktan feragat edip sabrederek gelişmeleri seyretmek her babayiğidin harcı değildir.
SONUÇ: Bazen halk arasında söylenen sözler derin anlamlar içerir ama kimse derinliği sorgulamaz. Hani çok saf ve Muttaki, Sürekli sanki aklı başka yerde olan bazı insanlara halk arasında “Allah’ın Adamı” deriz. Çünkü gerektiği kadar konuşur, Gerektiği kadar yer, Gerektiği kadar bakar, Gerektiği kadar işitir, Allah’ın adamı; İşte aslında bu yüzden sözün altında da derin bir anlam vardır. yalnız şuna dikkat etmek lazım Ahlakın adamı olmayan Allah’ın adamı da olamaz.
İbn-i Sina henüz yirmi yaşına ulaşmamış tı ki, Kendi zamanının ilimlerini öğrenmiş, ve İlahiyat, Tıp Matematik, ve din alanında devrinin önde geleni olmuştur, Bir gün zamanın Meşhur bilginlerinden İbn-i Miskeveyh, İbn-i Sina’nın dersine katılmıştı, Büyük bir gururla bir cevizi, İbn-i Miskeveyh’in önüne atarak şöyle dedi;
Bu cevizin çapını hesapla,
İbn-i Miskeveyh Ahlak ve terbiye konusunda Yazmış olduğu kitaptan(Kitab-ul Taharetül Arak)’ı İbn-i Sina’nın önüne koydu, ve Şöyle dedi; “Sen önce kendi ahlakını düzelt, Ben cevizin çapını hesaplarım, Senin ahlakını düzeltmeye olan ihtiyacın benim cevizin çapını hesaplamaya olan ihtiyacımdan daha fazladır.”
İbn-i Sina bu izah karşısında utandı ve bu cümle bütün ömrü boyunca O’nun ahlak kılavuzu oldu.
Allah her şeyi Fikir yürütmeden irade edendir, Alet kullanmadan yapandır, Tüm mevcudatı bir ölçüye göre yaratmış olup, bize düşen tarafı bizim için belirlenen ölçülerde ve matematikte yaşamaktır.
Beşeriyet İnsanını İdeal Peygamber Ahlakı ve vicdan kalıplarından geçirilmedikçe matematiğe hep zulmederek çatlayana kadar aç bırakıp, Patlayana kadar yedirip hakikatte kaybolmayan rakamsal yalanlar söyletecektir.
Tüm hesaplar mertlere sadece dert katar.
İşte tüm bu okuduklarımızı özetlersek;
HAYATINDA 4 İŞLEMDEN ŞAŞMA ;
(+) Seni seven, sana değer veren, senin sevdiğin, senin değer verdiğin gerekli insanları yanına topla.!
(-) Kim olursa olsun sana kattığı hiç bir şey yoksa hayatından çıkart.!
(/) Allah ve Resulü ile Ehli beyti hariç, Kimse için hayatını bölme, yaşamaya devam et.
(x) Gerçekleri kendi yüzüne de olsa çarpmayı bil…!
Vesselam
İlk Yorumu Siz Yapın