MERHAMET MÜKEMMEL NİMET.!
“Allah ve Peygambere itaat edin ki, size de merhamet edilsin.”(Al-i İmran/132)
Kalp mevcudatın ve yaşamın aynasıdır. Bu aynayı doğru yere yerleştirmezsen aklın üreteceği ahlak mutlak doğru ahlak olmayacaktır ve erdemlerden yoksun olacaktır. Vicdan tertemiz fıtrattır.
Bozulmayan tertemiz yaratılıştır. Bu fıtratı yaşadığımız ortam ve aldığımız eğitimden gıdaya çok çeşitli fenomenlerin fıtrat üzerinde henüz pozitif bilimlerin bile çözemediği olumlu veya olumsuz etkilere sebep olur ve karakteri şekillendirir.
Mevlana(ra) dinleyelim
“Bilgi de himmet de helal lokmadan doğar, Aşk da merhamet de helal lokmanın mahsulüdür”
Peygamber(sav)
“–Nefsim kudret elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki, birbirinize merhamet etmediğiniz müddetçe cennete giremezsiniz.” buyurmuşlardı. Ashâb-ı Kirâm:
“–Yâ Resûlallah! Hepimiz merhametliyiz.” dediler. Allah Resulü ise:
“–(Benim kastettiğim) merhamet, sizin anladığınız şekilde yalnızca birbirinize olan merhamet değildir. Bilâkis bütün mahlukata şamil olan merhamettir, (evet) bütün mahlukata şamil merhamet!..” buyurdular. (Hâkim, IV, 185/7310)
Esas olan İnsanlık camiasının tevhidi birliğidir, Beşeriyetin özlediği dünya bu tevhidi birlikle mümkündür, İnsanlar bu tevhidi birliği Rahmetten soyutladığı an kendisi için ıstırapların yaşandığı bir gezegen olması kaçınılmaz olacaktır. Tüm tüm peygamberlerin çabası dağılan- dağıtılan bu birliği sağlama yönündedir.
İmam Ali’nin (as) İmam Hüseyin’e (a.s) Vasiyeti: “Ey oğlum! Günahkârı (Allah’ın rahmetinden) ümitsiz etme. Nice günaha tutulan kimse vardır ki (yıllarca günahtan sonra) akıbeti hayırla sonuçlanmıştır. Nice ibadete koyulan kimse de vardır ki ömrünün sonunda bozularak cehenneme varmıştır. Ey oğlum! Nice isyan eden kimse vardır ki kurtuluşa ermiş ve nice amel eden kimse de vardır ki helak olmuştur..”. (Tuhafu’l-Ukul, s. 87)
Bireysel olarak İnsanları geçmişi ile yargılamamak lazım, mevcut haliyle zulme alet olmuyorsa bireysel olarak kendi tercihleri ile baş başa bırakmak en iyisidir,
Mevlana (ra) dinleyelim “ Ey oğul Bir kimseyi (Günahından) dolayı kınama günahından haberin olabilir, Âmâ tövbesinden haberin olmaz, Allah’ın bile afetmiş olabileceği bir günah için sana laf söylemek düşmez.”
Rahmanın kapısı her zaman açıktır İnsan kendi kapısına dikkat etmesi gerekir, İşte bunun için büyük ahlak ustası Mevlana(ra) sormuşlar.;? Siz herkese ne olursan ol yine gel diyorsunuz bunu izah edin? Deyince; Mevlana, Mektubu yazana “Sende gel” demiş.
Çünkü rahmet Dünyalılar olarak bilinen kadarıyla 38 Milyar Işık yılı genişliğindedir, Ötesini henüz tasavvur edemedik, Allah’ın rahmetini hakikatte idrak edenler bireysel olarak Tüm mahlukat içinde hiçbir yaratılanı ötekileştirip dışlamamışlar.
İnsan yaşadığı hayatın tümel karmaşası içinde, İhlas tevekkül ile yaşarken hiçbir zaman akıbetinden emin yaşamamalıdır, Hayat vasat olmayı gerektirir.
Kâinatın yaratılış sistematiğinde hiçbir şey sabit olmadığı gibi her şey değişim ve dönüşüm yasalarına tabi olduğu gibi İnsan yapısı itibarıyla Her zaman iyi-kötü, Doğru-Yanlış, Hak-Batıl, kısaca Günah ve Sevap Felek’lerinin muhatabıdır,
Fıtratın mühendisi de yüce Allah’tır. Fıtrat konusunu daha geniş olarak bu sayfamızda “Fıtrat-Hanifiyet-Tabiat,Sıbğat “ olarak ayrıca değerlendirdik oradan bakılabilir.
Güneşten 149 Milyon Beş yüz doksan yedi milyon km uzaktaki gezegenimiz olan dünyadan milyonlarca yıldır sönmeden ışığı ile hayat bahşeden bu kadar uzaklıktaki bir cismi sadece ışık huzmeleri ile ve gelen bu hüzmelerini ozon denen tabakadan geçirerek zararlı olanları da süzerek tüm canlılara kesintisiz hayat bahş eden kudretin Kudret ve rahmeti şüphesiz sonsuzdur.
Merhametin kapsamı çok çok geniştir işte O’nun için Yüce Allah’ın rahmeti gazabından çok geniş ve fazladır.
Rahmeti kâinatı kuşatmışsa rahmeti kelimelerle ifade etmek de kâinat kadar kelimeye muhtaçtır. Hatta Sınırsız bir iradeyi sınırlamak da muhaldir.
Peygamber(sav) dinleyelim,
“Allahu Teâlâ’nın yüz rahmeti vardır. Bunlardan birini insanlar, cinler, hayvanlar ve haşarat arasına indirmiştir. İşte onlar bu nedenle birbirlerine sevgi ve merhamet ederler. Vahşi hayvan da bununla yavrusuna şefkat eder. Allah Teâlâ doksan dokuz rahmetini (âhirete) erteledi ki, onunla kıyamet günü kullarına merhamet eder.” (Buhârî-Müslim-Tirmizî-İbni Mâce)
Ahlak Ustasını dinleyelim;
“Allah dendi mi evvela aşk, Merhamet ve şefkat anlıyorsan sende bu vasıflardan bolca mevcuttur demektir.”(Şems-i Tebrizi ra)
Eğer bu fıtratı ve vicdanı yaratanın rızasına uygun yönlendirmezsen bozulma ve kokuşma o zaman başlar. ve ortaya koyduğumuz her davranış bize bedeni zevk verir ama, ruhen rahatsızlık ikilemi ortaya çıkar.
Hz. Hüseyin(a.s) Aşure günü Yezit ordusuna hitaben yaptığı konuşmada şöyle buyurdu;
“Sizleri Münkirden sakınmaya davet ediyorum, Âmâ sözlerimden etkilenmediğinizi görüyorum, Bunun sebebi Midelerinizin haram lokma ile dolmuş olmasıdır.”
Haram Lokmanın insanın kendisi ve daha da ilginç olanı o Lokmayı yiyenden peydah olacak gelecek neslinin üzerinde de olumsuz etkiler bıraktığı tecrübi ilimlerle ispatlanmasına rağmen bilim bu konuyu hala gündemine alamadı veya almaktan imtina ediyor. Başlı başına araştırmaya değer bir konudur.
Bu her insanda sabit bir yapı ister yaratıcıya inansın, ister inanmasın. Olumlu davranışlar ontolojide hayır, Olumsuz davranışlar da şer ve günah olarak tanımlanmıştır. Xayr ve şer’in bireysel anlamda metabolizma üzerinde ruhi ve fiziki etkileri ile toplum sosyolojisi üzerindeki pozitif ve negatif etkileri henüz Akademilerde araştırma konusu olmadı.
Bu nedenle günah işleyen her bireyi işte o fıtrat ve vicdan rahatsız eder. Bu her insanda sabittir. Bazı günahlar vardır ki Günah kavramına inanmayan ve Literatürümüzde tanımlanan Kafir’i bile etkiler. Topun yere vuruş gücü ile topun hareketi doğru orantılıdır.
Merhametin orijinalitesine, arzu ve isteklerimizle müdahale etmezsek fıtraten bizi Rahman’ın rahmetine götürür.
Merhametin kapısını kapatanların çıkış yolu zulmetin kapısıdır. Önce kendi zalimi oluverir, Sonra çevresinin, Bu zulümüm de bazen çok kapsamlı etkileri olur insan hayvan bitki ve hatta cansız varlıklar üzerinde etkileri Japonya’da Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan bomba gibi, Halepçe’deki kimyasal gaz gibi.
Ama şunu unutuyoruz bu cinayetleri işletenlere ve alet olanlara merhamet ve güzel Ahlaktan önce verilen şu düğmeye bas gitsin eğitimi merhametin önüne geçmiştir. Ahlak bilimcilerin şu tespiti kayda değerdir.”Bir insanı Ahlaken eğitmeden zekaen eğitirseniz topluma bir bela kazandırmış olursunuz.” Tespiti gerçekçidir.
Eğitim Rahmeti olumlu ve olumsuz yönde sadece pekiştirir. Rahmet hiçbir araç ve aletle oluşmaz veya elde edilmez bir fıtri hediye ve ilahi armağandır. Bu armağan İlahi düsturlarda anlam kazanır büyür gelişir ve merhametin merkez üssü olur.
Merhameti Allah yaratılışta Herkese vermiştir ama insanların çocukluk devresinden sonra bu merhamet hissi ve duygusu yaşadığımız ortam ve aldığımız kültüre göre ya gelişir ya da dejenere olup tamamen yok olur işte bu yok oluş da hayatın tümden çekilmez oluşuna tekabül eder ve bazen şahsiyeti kendi gücüyle ortadan kaldıracak kadar bir şekli onaylar.
Nasıl ki Tabiatın doğal seyrine müdahale edip dokusuyla oynadığımız an denge bozup tüm canlılar bu bozulmadan etkilenecekse işte insanın da doğal ruh ve manevi mimarisi de mimarın tarif ettiği şekilde kullanılmazsa bu yapının dokusu bozulur ve bu bozulmadan aynı şekilde tüm canlılar hasbelkader etkilenir. Önerme budur, Matematik budur, Geometri budur.
Maalesef insanlar rakamlarla oynadığı zaman nasıl ki sonuçta hesaplar tutmayacaksa işte insan fıtratı da doğal mecrasına müdahale etmeden bu dokuyu korumak lazımdır.
Dikkat edersek biz gülmeyi şefkati, Sevgiyi, merhameti çocuklardan öğrenip bazen sadece onlarda bazen de diğer canlılarda tüketiyorsak, bu merhamet duygusunu muhafaza eden birey ve toplumlar hep örnek toplum ve birey olmayı hakketmişlerdir.
İşte bunun için Peygamber(sav) ” Yerdekilere merhamet etmeyenlere göktekiler rahmet okumazlar.” demiştir. Ve Merhamet masumdur her eve ve her mekana misafir olmaz denmiştir.
“Arkadaşının hatalarını bağışla ki; Düşmanın seni temiz bilsin.”(Hz.Ali as)
İşte bunun için literatürümüzde “Kalp kırmanın vebali Kâbe’yi yıkmaktan daha fazladır, Çünkü Kâbe’nin mimarı İbrahim, Kalbin Mimarı Allah’tır.” İfadesi rahmanın tecelligahına dokunmak büyük bir cürüm kabul edilmiştir.
Aristo’nun şöyle bir izahı var,
“Kalbi eğitmeden aklı eğitmek eğitim değildir. Vicdanı olmadan bilgi sahibi olmak tehlikelidir.”
Büyük usta İbn-i Sina’yı dinleyelim;
“Düşünmeden öğrenmek Faydasız, Öğrenmeden düşünmek tehlikelidir.”
Keşke insanlar RAHMET’in karşıtının Zulmet olduğunu idrak etseydi;
Zulmet ve yansımalarını ayrı bir yorumda analiz etmek gerekir.
İşte Aristo’nun bahsettiği vicdan o merhametin ta kendisidir. Doğuştan her canlıda Allah tarafından ruh ile beraber ihsan ettiği bu vicdanı Rahman’ın reçetesi ile tedavi etmeden bireylere verilen eğitim ve yetenekler çok zalim ve acımasız bir yaratık için yok oluş ve zararın silahı olacaktır.!
Alfred Bernhard Nobel İsviçreli kimyager ve mühendis Dinamitin mucididir.
Bu bilim adamı Dinamiti bulduktan sonra gelecekte ahlaksız insanların bu icadını merhamete aykırı kullanımından endişe etmiş ve kazandığı bütün parayı barış dernekleri ve girişimlerine bağışladı.
Einstein bilimsel çalışmalarının kapitalist canavarlar tarafından insanlığın kötüye kullanacağını fark edince “Keşke bir bilim adamı değil de, bir kapıya çilingir olsaydım” diye nedametini izhar etmiştir.
Merhametten yoksun tüm çaba ve girişimler zulüm barındırır. Merhamet etmeyene de, merhamet edilmez. Fıtratı bozulan Merhametten mahrum karakterler İlk önce kendisini çaldırmıştır, daha sonra Hırsızlık meslek edinerek O’nu İnsan hırsızı yapmıştır.
Rahmet; İnsanoğlunun faydasını öngören mutlak bir maslahattır. Şefkat barındırır, Acımanın pınarıdır, Sevmenin sevilmenin basamağıdır, Nur’dur bulunduğu ortamı şad eder, İrşat eder, Ram eder, İmar eder, Can eder, Canan eder, Cevher eder, Gül eder, Gülistan Eder, Sadece Rahman ve Rahim’e kul eder.
Bunun için Peygamber (s.a.v)” Bir babanın evladına en güzel mirası güzel ahlaktır” işte bu güzel ahlakın başı ve sonu merhametle kaplıdır.
Psikologlar mahrumiyetin ruhlarda kötü düşüncelerin oluşmasına sebep olduğunu ve bu sinirsel düğümlerin de insanda zulüm, cinayet, kibir, Kıskançlık, İnziva, Kötümserlik gibi bazı kötü ve korkunç sıfatlar halinde tecelli ettiğini ispat etmişlerdir.
Kalkınma raporları dehşet rakamlar veriyor, Afrika’da 323 Milyon insan günde 1 Dolar ve altında gelirle yaşıyor, Tek müsebbibi Merhamettin kaybolduğu coğrafyanın sömürgecileridir., ABD ve Avrupa’da evde beslenen İt’lere harcanan para 17 Milyar dolar. Oysa tüm dünyada temiz sudan mahrum olanların ihtiyacı olan rakam 19 Milyar dolar, Sömürge tarihi okumak bu vahşetin detayları için yeterlidir.
“Dünyada açlık çeken tek bir Çocuk bile olduğu Müddetçe her türlü servet çalıntıdır.”(Nakamura Fuminori)
” Devleti yıkmaya kalkmışım Oysa Yalnızca yaptığım bir konuşmada açlıktan ölen insanların varlığından dem vurmuşum”(John Steinbeck)
“Fakirlik bir şahsiyet olsaydı neye mal olursa olsun O’nu kaltederdim”(Hz.Ali as)
“Allah’tan fakirlik istemeyin, Fakirlik bir kapıdan girdi mi din öbür kapıdan çıkar.”(Hz. Muhammed sav)
Merhamet karın doyurmaz,ama elinde tuttuğun bir dilim ekmeği Sana senden daha aç birine vermeyi öğretir.!
Tüm Batıda golf sahalarının yapımına harcanan paralarla tüm Afrika’da susuzluk çekenlerin ıstırabına son verecek meblağdadır, Böyle bir dünyada taharetten yoksun bir hayatta merhametten bahs etmek mümkün değildir.
Beşeriyet için, “Allah” ile başlayan Nas(Halk)ile biten ritmiğe uyumlu bir atmosfer ile yaşamayı beceremezlerse ot ve odun gibi yeşerip, solan ve nihayette Cehennem ateşine malzeme olacak akıbet kaçınılmaz olacaktır.!
Mazlumlar perişan kalmış,
Adalet geçmişte kalmış,
Merhamet sözde kalmış,
İş Duaya kalmış.
Dünyanın 52 noktasında devam eden savaş ve çatışmalara doymak bilmeyen Ey Madrabazlar, son çare Çıkarlarınız için kolunu kanadını, Çenesini kırdığınız günahsız insanların adına size şunu söyleriz.
Bizim hak katında elimiz vardır,
Bizim hak katında söyleyecek sözümüz vardır….!
Şimdi anladık mı tarih boyunca tüm peygamberlerin Rahmet severliğini ve karşı çıkan zahmet sever firavunların çaba gayret ve Mücadelesi bu minvalde devam etmiştir, Hayat her iki gurubun İtme ve çekme, evrim ve devrim çarpışmaları ile devam ediyor. Allah adaletiyle amellerimizi tartarsa masumlar hariç tüm insanlar kaybedenlerden olur, Allah’ın Merhameti o kadar geniştir ki kulunu cezalandırmak yerine affetmek için bahane arar.
Sevgide ve tasada YA RAHMAN deyip şükrü ifade etmek nimetin artışına devamına sebeptir, Aksi halde nankörlerin gafleti küfranı nimet ile izah edilecektir.
Yaşamak için Teneffüs ettiğimiz oksijenden kullandığımız tüm imkan ve aletler hep Rahman’ın RAHMETİDİR ve. Rahman’ın rızasına uygun tüketilmeyen bu imkanların muhakkak bir RAHİM hesabı da olacaktır elbet.! Vesselam
İlk Yorumu Siz Yapın