İçeriğe geç

MÜKEMMELİYET..!

MÜKEMMELLİYET.

    Arapça kml kökünden gelen kamāl كمال  “tam ve olgun olma, mükemmellik” sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Arapça kamala كمل  “bütünleşti, olgunlaştı, erdi” fiilinin mastarıdır.

     Kemal: Bir şeyin eksiksiz, noksansız ve mükemmel olmasına denir. Aynı zamanda bütün güzel  sıfatların onda cem olmasına işarettir.

    Allah’ın nihayetsiz kemali ise, onun isim ve sıfatlarında herhangi bir eksiklik ve kusurun olmaması ve her bir isim ve sıfatın en kamil noktada ve kıvamda olmasına bakar.

    Mesela, kudret sıfatı sonsuz kemaldedir. Yani, artık onun üstünde daha kamil bir kudretin olması düşünülemez, demektir. Her isim ve sıfatın kemali farklı farklıdır. Kudretin kemali; her şeye gücü yetmesi, hiçbir şeyin onu aciz bırakamaması olurken, ilim sıfatının kemali; her şeyin, her şeyini bilen ve hiçbir şey ondan gizlenemeyen anlamındadır.

    Yani kemal; Allah’ın zat-ı akidesinden başlar; şuunatına, oradan sıfatlarına, oradan isimlerine, oradan icraat ve sanatlarına kadar hepsinde en kamil ve mükemmel kıvamda olmasına denir.

    Kâinattaki bütün mükemmellikler ve kemaller onun kemalinden, çok perdelerden geçmiş ve gelmiş zayıf gölgeleri hükmündedir.

   Bu meyanda kimse Mükemmel olamaz, Ancak Kamil’i Mutlakın özel iradesine ve Lütfuna mazhar olanlar hariç Mükemmellik kalanlar için ölümdür, Kusur ise hayat.

    Allah, bir çiçeği yaratırken çiçekteki şekil, sanat ve sanattaki kemal Allah’ın musavvir isminin kemalinin bir yansımasıdır. Çiçekteki ziynet ve cazibe, müzeyyin isminin kemalinin bir tecellisidir ve hakeza.

    Bu mana ve ölçüyü bütün kainat ve içindekilere tatbik edebiliriz. Sanattaki mükemmellik, mükemmel isimlerden gelir. İsimlerdeki mükemmellik, mükemmel sıfatlardan gelir, sıfatlardaki mükemmellik de mükemmel bir Zat-ı Akdes’ten gelir.

    Bu zincirin bir halkasının kemalden yoksun olması düşünülemez, olması muhaldir.

    Hayatı boyunca Evlenmeden kalmış bir adam duymuştum. Ve doksan yaşında ölüm döşeğindeyken birisi ona, “Yaşamın boyunca evlenmedin fakat nedenini asla söylemedin artık ölüyorsun, en azından merakımızı gider. Bir sır varsa şimdi söyleyebilirsin çünkü birazdan göçmüş olacaksın. Sırrın açığa çıkmış bile olsa sana bir zararı olamaz” dedi.

    “Evet, bir sır var. Ben evliliğe karşı değilim ama mükemmel bir kadın arıyordum. Aradım ve aradım ve tüm yaşamım kayıp gitti” dedi adam.

    Soruyu soran “Fakat bu koca dünya üzerinde, milyonlarca insan var, onların yarısı kadın, bir tane mükemmel kadın bulamadın mı?” diye sordu.

    Ölmek üzere olan adamın gözlerinden yaşlar aktı. “Evet, bir tane buldum” dedi.

    Soruyu soran tamamıyla şoka uğramıştı. “O halde ne oldu? Niçin evlenmedin?” dedi.

    Ve yaşlı adam, “Fakat kadın mükemmel bir koca arıyordu.”

  Sonuç: MÜKEMELLİYETÇİLERİN TALİHSİZ BULUŞMASI..!

  Tolstoy’u dinleyelim,” Kibir ve İnat Bir kişinin önce kendini Mükemmel görmesini sonra da sonunu oluşturur.”

  İnsan kemali başarabilir ama bu kolay ve ucuz bir çaba ile elde edilemez.

    Felsefeciler ve ahlak bilimciler bu konu üzerinde uzun ve yorucu fikirler beyan etmelerine rağmen konuşanların çoğu bu kemal payesini elde edememiştir.

    Ancak vahiy kültürü ile beslenen Müslüman Alim ve arifler kemal derecesinde ahlakın tabipleri olmayı başarmalarına rağmen daha ilerisine gidememişler. Çünkü bir üst versiyonu ismettir. İsmet ise  GÜNAHSIZLIKTIR..!

    Mevlana bu konuyu şöyle izah etmiş “

Bırak Yüzü Doksan da olur,

İnsan dediğin noksan da olur,

Bir ben varım deme yoksan da olur,

Hatasız dost arayan dosttan da olur..”

    Genel anlamda beşer ‘in yaratılış şekli imtihana tabi olup, bu sınavda yanlışlar ve doğrularla sınanır. Ancak doğru ve yanlışların sınırlarını insan belirleyemez bu yetki varlığın Mutlak sahibi Allah’a ait olup, sınırları tanıyacak akıl nimeti ile insanı sınamaktadır.

    Haddi aşanlar bu sınırları kendi arzu ve isteklerine göre şekil verme teşebbüslerini Allah Şirk olarak tanımlayıp affedilmeyecek bir suç kategorisindedir.

    Kısaca, Hatasızlık İsmet’i gerektirir bunu da beşerin kendi çabası ile yakalaması muhal olup beşer taktını aşar. Ancak yüce Allah’ın keremiyle ve müdahalesiyle vaki olabilecek erdemlerin en üst sınırıdır.

    Rahmanın iradesinin ve rızasının beşer bünyesinde nevşu nema bulmasıdır. Bu Rahmeti peygamber veya Allah’ın irade ettiği insanlarda görmek bizim için mümkündür.

   İrfan felsefesinde hata ve günah ehlini küçümsememek gerekir bilakis şefkatle günahtan vazgeçirmek için uğraşmak gerekir. O’nun da sınavı günahı ve hatasıyla olabilir. Belki de El Ğeffar sıfatının muhatabıdır.

    İslami öğretilerde Kesinlikle cezasız kalmayan ve affedilmeyecek günahlar “Allah’a Şirk koşmak ve Kul Hakkı” bunların dışındaki günahları, Rahîm sıfatına Tekabül eden ilahi iradenin tahakkukunu okumak mümkündür.

   Konfüçyüs’ü dinleyelim,” Elde edilecek menfaati olduğu halde Adaleti düşünen İnsan gerçekten Mükemmel İnsandır.”

   İmam Cafer-i Sadık as mı dinleyelim;

“Acı ve dertle geçen saatler, Hata ve günahla geçen saatleri silmiş olurlar.!”

    Kudsî hadiste Allah(cc) buyurur:

    “Bazı mümin kullarımın imanını fakirlik korur; onu zengin etsem ahlâkı bozulur. Bazı mümin kullarımın imanını zenginlik korur; onu fakir etsem kalbi bozulur. Bazı mümin kullarımın imanını sıhhat korur; onu hasta etsem edebi bozulur. Bazı mümin kullarımın imanını hastalık korur; onu sıhhatli etsem hali bozulur. Ben kullarımın işlerini ilmimle tedbir ederim; ben onların kalplerini ve gizli hallerini çok iyi bilirim.”

    Herkes Kendi aklı nispetinde mükemmeli arar ve ister ama bize göre mükemmel olan fakat hayatımıza hayr ve şer etkilerini bilmeden isteriz. Bu meyanda yüce Allah “Size faydalı görünen zararlı, zararlı görünen de faydalı olabilir, Allah bilir siz bilemezsiniz.” Mevcudatın mutlak olan tümel ilmine sahip olmadan mutlak hayır ve şerr’i de bilemeyiz.

    Hz. Peygamber (sav )”Sizden biri bir günah işlerse hemen tövbe etsin ve bir iyilik yapsın” Bu hadise göre sevaplar hataları temizlerler. Hatta günahın ve hatanın da, sevabı yok etmesi gibi çapraşık bir etkileşim söz konusudur.İslam literatüründe davranışlar kodlanırken İyi ve kötünün kriteri İyi Olanlar  Rıza-ı İlahide, Kötüler ise Gazab-ı ilahide düğümlenir. Tevvab Esmaül Hüsna’nın bir şubesidir ki hatalar veya kötülükle işlenen kabahatleri tevvab sıfatıyla temizler.

    “Herkes mutsuzluğu yaşamadan mutluluğu yaşamak ister, oysa düşünsene hiç gece olmasaydı güneşin tadını çıkarır mıydı insan.”(Tolstoy)

    Aklı ve gerçekleri kullanan bir insan mükemmele erişecektir.”(Marquis de condarcet)

    Peygamber(s.a.v) e biri sorar, Zenginler mallarını infak ederek sevap kazanıyorlar oysa bizim öyle bir imkanımız yok deyince, Peygamber(sav) “Subhanellah,Elhamdullillah,ve La ilahe-il Allah’u Allah’ü Ekber, demeniz halinde size cennette üç ağaç dikilir.” Soruyu soran o zaman cennette çok ormanımız var ey Allah’ın resulü dedi; Peygamber (sav) “Ağacınız çok ama yakmamaya çalışın, Ateşin odunu yediği gibi ‘Haset’ de, sevaplarınızı yer” diye buyurmuştur.

    Bu noktada hata ve günahların ve sevapların mağdurları ve muhataplarına dikkat etmek icap eder.

    İslami öğretilerde; Bireysel günahları anlatmak günah olduğu gibi; Sevabı da deklare etmek, sevabın heba olmasına sebeptir.

    Sonuç;  İyi İnsan Mutluluk, Kötü İnsan tecrübe, Yanlış İnsan ders, Mükemmel İnsan İz Bırakır. İşin özeti budur. Mükemmel olan İslam’dır, Bu hedefe İlim/Amel ve  İdrakle yaklaştığımız oranda Mükemmel olmamız mümkündür. Biz günahkârlar Allah’ın Rahmet ve Merhametine direk muhtaç olmakla beraber, Masumların şefaatine de bizi Nail etmesi için duacıyız.

  Yüce Allah’tan Hata ve günahlarımıza tövbe edecek irade nasip etsin. Vesselam

Tarih:Genel

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir