İçeriğe geç

SANAT VE HAYAT

   SANAT  ve HAYAT…

   Allah’ın yaratışındaki farklılıklar, bir kusur değil, sonsuz ilim, kudret, hikmet ve iradesinin bir belgesidir. Güneş sisteminin sanat açısından atom sisteminden daha değerli olduğunu söyleyemeyiz. Gök gözü olan güneşin insan gözünden daha değerli olduğunu kim iddia edebilir! Bir sivrisineğin, sanatça bir fil’den daha aşağı olduğunu iddia etmek mümkün müdür?

   Yani her bir şeyin değeri belli bir açıdan önem arz etmektedir. Bu değerler izafidir, rölatiftir. Gündüzde  güneşin ışığı, gecede ise ayın mehtabı daha güzeldir. Güreşte kuvvet aranır, yazıda bilgi aranır. Savaşta sertlik, kahramanlık aranır; barışta yumuşaklık, halim-selimlik aranır. 

   Bazı sanatçılar sanat için sanat yaparken, bazıları ise sırf üç beş kuruş kelepir, Bazıları Aristokrasinin ve sosyetenin duygularını okşamak ve zevk almadıkları hayattan zevk almalarını sağlamak için en Uç rezalete ve bu rezalete alet olanlara sanatçı payesi verseler de, Hakikatte toplumun geniş halk kitlelerinin sorunlarını dramatize ederek her türlü imkansızlık ve siyasi engellere rağmen hak için halka sanatçı olmanın sınırlarını zorlarlayanları halklar hep gönlünde saklamıştır.

   Koşuda birinci gelen bir at en değerli kabul edilir. Fakat, yük taşıma söz konusu olduğunda bir katır o attan daha değerli olabilir. Bir insan bir at kadar koşamadığı, bir öküz kadar çift süremediği, bir kuş gibi uçamadığı halde, bütün hayvanların üstünde bir mertebeye sahip olduğu bilinmektedir.

   Şu canlılara işlenen estetik sanat mutlak bir iradenin tezahürüdür…

   İnsan diğer var olanlardan farklı kendine özgü niteliklere sahiptir. Onun varoluş yönü kendi seçimine bırakılmış çok fazla olanak ve imkâna dönüktür. Düşünce tarihinin seyri göstermektedir ki insanın çeşitli yöntemlerle kendi benliğini, evreni ve tabiatüstünün ne’liğini? araştırması bitimsiz bir serüvendir.

   Onun bu uğraşlarının sonucu olarak kültür ve medeniyetler ortaya çıkmıştır. Böylece “ben olma” olanaklarını insan toplulukları kendileri geliştirmiştir

   Sanat, Geniş bir hayal gücünün Mahir ellerde şekil ve fiiliyatta dönüşmesidir. Ağacı işleyip oyarak yumuşak dokuyu ortaya koymak büyük sanat. Medeniyetlerin iletişimini kültür ve kıyafet gelenek göreneklerini İnanç sistemlerini sonraki nesillerle taş ağaç deri ve levhalarla aktaran sanatçılar olmuştur.

  İnsanın kendini gerçekleştirebildiği ve ötelerle buluşturduğu her etkinlik sanattır

Her sanatçı kendi dalında dahidir. .

Emeği alkışlamak lazım.

   “Bir Sanat Eserini yıkmak, Cinayetlerin en büyüğüdür..!” (Hz.Ali a.s)

 ” Eğer bir ülkede Akıl ve sanattan çok servete değer verilirse bilinmelidir ki orada keseler şişmiş,kafalar  boşalmıştır.”

(Nietzsche)

   “Bir ülkede sanat ve edebiyattan çok Siyaset konuşuluyorsa o ülke 3.sınıf bir ülkedir.” (Nietzche)

   Bazı sanatçılar sanat için sanat yaparken, bazıları ise sırf üç beş kuruş kelepir, Bazıları Aristokrasinin ve sosyetenin duygularını okşamak ve zevk almadıkları hayattan zevk almalarını sağlamak için en Uç rezalete ve bu rezalete alet olanlara sanatçı payesi verse de, Hakikatte toplumun geniş halk kitlelerinin sorunlarını dramatize ederek her türlü imkânsızlık ve siyasi engellere rağmen hak için halka sanatçı olmanın sınırlarını zorlarlar.

   Sanat, insanın bilinçsiz ruhuna bilinç kazandırır, çünkü bir soyutluk duygusu uyandıran sanat, Allah’ı bilmemizi sağlar. Bu durumda sanat, hem insanın kendisini hem de Yaratıcısını bilmesine yardımcı olan bir değer olmaktadır.  

   İnsan, sanat yoluyla anlıyor ki, yoktan varı yaratmak Allah’ın kudretindedir. Ancak İlahi bir ifade olarak sanat, insanın sorumluluğundadır. Sanatın yüksek ve maddi hayatın da üstünde bir sorumluluğu vardır. Ve bu sorumluluk tamamen insani olan bir sorumluluktur.

   Bir insan, sanatı, bilgi ve hünerinin değil, insanlığının ölçüsünü ihtiva ettiği derecede kendi kendini yapar. Sanatıyla kendini mücessem hale getiren işlev sanatçıyı tarihe mal eder.

   Her canlı ayrı bir güzellik kategorisinde yaratılmış ve ressam alet kullanmadan yapmış, Fikir yürümeden irade etmiştir,   

   Yarattıklarını tümünü sebepler zincirinde Alete ve fikre muhtaç etmiştir ki, varlıkların acziyeti ortaya çıksın

   Mutlak kudreti ve sebeplere muhtaç olmayan iradeyi idrak edip, Bu kudretin sınırsız ve sonsuz bir iradenin eseri olduğunu akıl ile kabul edip, İman ile aklı korumayı garanti  altına almıştır.

   Bazen bir sürüngen, Bazen bir kuş, Sinek, Arı, İnek, deve, Ağaç, Taş vs. Tüm Yaratıklar üzerindeki sanatı tefekkür etmemizi istemiş ve  kudretini her varlıkta göstermiştir.

   Ïmam’ın Mustafa Çamran’a Tavsiyesi

    Mustafa sen bir sanatçısın. Sanatçı tek renkli görünmelidir. En pahalı halıları görüyor musun? Çok renkli oldukları için ayak altındalar. Bir de gökyüzüne bak. Her şeyin tepesinde yer alıyor. Neden? Çünkü tek  renklilik ve sadakat aşkın kanunudur.

   *Göz Allah’ü Teâlâ’nın Kudret ve sanatını görmen içindir, Eşin, Dostun ayıp ve kusurlarını görmek için değildir.” (Şeyh Said-i Şirazi ra)

  İran’da İslam devriminden sonra tüm Avrupa, Amerika ve NATO ile işbirlikçi Arap devletleri İttifakken bu devrimi çocukken boğmak üzere sudan bahanelerle Saddam denen Zalim ve embesil kişiyi İran’a saldırttı, 8 gün hesap ettikleri savaş 8 yıl sürdü ama Allah’ın da hesabının olduğunu unuttular.

    O dönemde İran’da değerli bir sanatçı Azadi meydanına  Kafası Saddam gerisi lastikten şişme Eşek olan bir heykel yapmıştı, yapmıştı, Eşeğin sırtına binmiş bir devrim muhafızı elindeki sopayla eşeğe vuruyor,  vurdukça eşek sönüyordu, beri tarafta ABD, NATO ve Arap ülkelerinden üç  figür sönen eşeği pompa vurarak tekrar şişiriyordu…. Bu türden toplumsal mesajlar içeren bir sanat’ın etkisini binlerce hatip halkın kafasına kazıyamaz.

   Sanatın kişisel ve toplumsal bazı işlevlerinden söz edilebilir. Bunlar arasında değerler oluşturması, toplumu aynı hedef etrafında birleştirmesi, topluma düzen vermesi ve otoriteyi benimsetmesi gibi toplumsal işlevleri yanında kişisel gelişim ve kendini ifade etme aracı olarak da kişisel bazı işlevleri sayılabilir. Sanat, kişinin fikirleri ve dünya görüşleri üzerinde etkisi olan bir etkinliktir. Sanatın, din ve felsefe ile birlikte kişinin dünyayı anlaması ve anlamlandırmasında; kendisini dünya üzerinde konumlandırmasında katkı sağladığı konusu hemen herkes tarafından kabul edilen bir realitedir

   Bu yönüyle sanat, olması gereken, fakat olmayandan yararlanmak için insanın çabalamasından ibarettir denilebilir

Sanat felsefesi üzerine kafa yoranlar genelde şu soru etrafında yoğunlaşmışlar, “Sanat sanat için mi? Yoksa sanat Halk için mi?” Yıllarca Lise sıralarında Sanat Tarihi derslerinde bu kelimeyi konuştuk sonuç sanatın kapısına çıkmayan kapıya çıktık

   Diyalektik materyalistler sanatın halk için olduğunu iddia etseler de, batılı felsefeciler sanatın hem sanat için hem hak, hem halk için olduğunu ileri sürmüşler.

   Doğulu felsefeciler ise Sanatın temeli ontolojide HAK olarak geçen kavramın Allah merkezinde düşünülüp yapılırsa Tümünü ihata eder, Çünkü her şeyin ve eşyanın mutlak maliki belli ise nasıl ki proton ve nötronlar çekirdek etrafında raks ederlerse beşerin tüm çabası HAK etrafında seyrederse anlamlı olacaktır demişler. Ve sanatlarının merkezine imanı yerleştirerek işe başlamışlar.

    Geçmişte Hristiyan ve Yahudi sanatçıların ortaya koyduğu Şato, Malikane, ve Ayasofya, Sürmene manastır, Taç Mahal,Çin’de Yasak şehir tapınağı, İspanyada Sağrada Familia,İtalya’da Pissa Kulasi, Diyarbakır surları, Hindastanda Ağra kalersi,Bangaldeşte kubbeli Camii, Malide Büyük djenne Camii, Kubbetül sahra Kudüs, İranda Şah Camii, İspanyada Alhambra Granada , Mısır piramitleri,,Suriyede palmira antik kenti,Trabzonda sürmene manastırı, Picasso,Leonardo de Vinci, Vincent Van Gogh,Salvador Dali,gibi Sanatsal tefekkür eziyet emek ve doğa koşullarını dikkate alıp mimariye yansıtan akıllar bugün çenesi yumuşak hamburgerin, colanın, Büsküvinin çocuklarında yok.

  Yunan medeniyetinin çocukları artık, bir Sokrates, Platon ve Aristo, üretmiyor.

    Diyalektik materyalistler zaten önsözlerini bile yazamadan Sosyolojinin metaforunda kısa zamanda boğuldu gittiler.

    Müslüman camia da Mimar Sinan,… Gibi dehalar çıkaramıyor. İbn-Sina, İbn-Rüşd, Gazali  Farabi, Molla Sadra, Sühreverdi  maktul,El Kindi, ,gibi,gibi felsefeciler, Cabir bin Hayyan, El Battani,,İbn-i Batuta, İbn-i Zühr,el Baytar Harezmi,Biruni gibi bilim ve ilimi aynı çatıda toplayanlar üretmiyor, Gazali, Mevlana, İbni Arabi gibi irfan felsefesi yapamıyorlar.

   Mevcut ilahiyat bilimleri Kalp,Ruh ve ahlakın homojenliğinden becerileri zihinlere yansıtan sanatsal tasarımlardan çok uzakta yaşıyorlar.

   Çünkü kapitalizmin kenzoları çağdaş dünyayı ve içindekilerini tüketime kurban etmiş ve üretime tekel koymuştur.

     Sömürge kültürünün çocukları Emperyaller ; Dünyada gelinen teknoloji boyutu ile, artık işçiler yerine robotları çalıştırmak istiyor. Öyle ya; robotlar sendika istemez, fazla çalışınca mesai istemez, sürekli çalışır gıkı çıkmaz.. İnanmayan ülkemizde yeni kurulan fabrikalardaki otomasyona baksın. Türkiye de bile, kullanılması mümkün olan her alanda emekçiler yerine robotlar kullanılmaya başlandı. Bankalar şube ve personel sayısını azaltıp, ATM’ lerinin fonksiyonlarını ve sayısını arttırdı.

   Eğitim sisteminde “kapanmalar” ile, robotik eğitim denendi. Zaten uzun zamandır durdurulmuş olan atamalarla, öğretmenler özel okullara mahkum edildi. İnşaatlarda da durum farklı değil; 20 – 30 kişinin attığı hasır  betonlar artık iki kişiyle atılıyor.

   Bütün bunlar gösteriyor ki; üretimde otomasyon ve robotlaşmayla birlikte işsizler ordusu her gün daha da büyüyecek. Ve yeryüzünde yaşayan yaklaşık 7 milyar insanın 5 milyarı gereksiz olacak. Bu haliyle sanattan bahs etmek büyük bir saçmalık.

  Bugün bize medyada sanatçı diye yutturulanların hemen, hemen hepsi zorlama etiketlerle bize sanatçı diye yutturuluyor. Sadece Aristokratların işledikleri cürümlerde onlara teselli üretiyorlar.

   Hiroşima ve Nagazaki de olduğu gibi bir anda yüzbinlerce masım sivili öldürmekten haya etmeyen emperyalist devletler ve global kapitalist şirketler 5 milyar insanı çalışmadan besler mi? Eisntein’in icadını rahmete değil zulmete kullanan madrabazlar sonunda bu mucidin “Keşke bir bilim adamı değil, bir kapıya çilingir olsaydım” sözünü söylemeye mecbur ettiler.

    Bütün bunları umutsuzluk yaymak için değil; farkındalık oluşturmak, karşı koyma ve direnme bilincini arttırabilmek umuduyla yazdık. vesselam

Tarih:Genel

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir