ÜSTÜN ZEKA-ÜSTÜN TAKVA İLİŞKİSİ.!
“Ey iman edenler, adil şahitler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır.”(Maide/8)
Tarih boyunca insanların yaşamlarını değiştiren, medeniyet dediğimiz gelişimi sağlayan, hiç şüphe yoktur ki üstün düşünme ve eylem becerisi sahibi insanlardır.
Üstün zeka; his ve duygular, düşünme ile sezgi ve ilham gibi beyin fonksiyonlarının yüksek düzeyde ve hızlı bir şekilde beraber çalışmasının sonucunda ortay çıkar.
Bu fonksiyonlar; çabuk ve doğru düşünebilme, yenilikçi üretkenlik, akademik kabiliyet, liderlik ile görsel ve uygulamalı sanat kabiliyetleri şeklinde karşımıza çıkar.
“Takva her türlü kölelikten kurtuluş ve helak olmaktan korunma sebebidir.”(Hz. Ali as)
“Anlamak Zekilik ile,Zekilik ise basiret iledir.”(Hz.Ali as)
HZ. Peygamber(sav) “Ben Medine’nin İlmi isem Ali de O’nun kapısıdır, İlmîn şehrine girmek isteyen o kapıdan girsin”
İşte bu yüzden Hz. Ali(as) “Bir gün minberde tüm çağdaşlarına meydan okurcasına “Seluni kable en tef kuduni”(Sorun bana ne sorarsanız sorun,beni kaybetmeden” demiştir.
Tarihte Hz Ali (as) taklit ederek aynı sözü bir Alim söylemiş ve ilk sorunun altında kalmıştır.
Bir gün bir Yahudi, Hz. Ali’ye gelerek şöyle der: “Yâ Ali! Bana öyle bir sayı söyle ki bu sayı hem 2’ye, hem 3’e, hem 4’e, hem 5’e, hem 6’ya, hem 7’ye, hem 8’e, hem 9’a, hem 10’a tam olarak bölünebilsin!” Hz. Ali, Yahudi ye, “Peki bu suâlini cevaplarsam, Müslüman olur musun?” diye sormuş… Yahudi Hz. Ali’nin bu teklifini kabul edince,
Hz. Ali ona şu cevabı vermiş:– “Hafta’nın günlerini ay’ın günleriyle; çıkan sonucu ise sene’nin günleriyle çarp! Elde edeceğin sayı, hem 2’ye, hem 3’e, hem 4’e, hem 5’e, hem 6’ya, hem 7’ye, hem 8’e, hem 9’a, hem 10’a tam olarak bölünecekti Yahudi, hafta’nın günlerini (7), ay’ın günleriyle (30); elde ettiği sayıyı (210) ise yılın günleriyle (360) çarpmış ve 75.600 sayısı elde etmiş… Sonra bu sayıyı sırasıyla hem 2’ye, hem 3’e, hem 4’e, hem 5’e, hem 6’ya, hem 7’ye, hem 8’e, hem 9’a, hem 10’a bölmüş (75.600: 2 = 37.800; 75.600: 3 = 25.200; 75.600: 4 = 18.900; 75.600: 5 = 15.120; 75.600: 6 = 12.600; 75.600: 7 = 10.800; 75.600: 8 = 9.450; 75.600: 9 = 8.400; 75.600: 10 = 7.560) ve ulaştığı bu netice karşısında kelime-i şehadet getirmiştir.!!
“Her kim Zekilikle basiret sahibi olursa hikmeti sabit olur, ve ibret alınacak şeyleri tanır.”(Hz. Ali as)
Bir hadis-i Kutside yüce Allah “Kulum bana hakkıyla itaat ederse, Konuşan dili, tutan eli, İşiten kulağı, Yürüyen ayağı olurum” işte önemli olan hakkıyla itaattir, hakkıyla itaat bir bünyeye hakim oldu mu o bünye rahmanın iradesi ve rızasına mut’i olur. Ve bu rızadan bir an gafil kalmaz, söz ve davranışları artık o’nun değil, Rahmani sıfatların tecessümdür artık.
İşte Hz. Ali (as.)da, Bu hadis-i Kutsi tecessüm etmiştir ki kendi itirafı “Hayber kapısını cismani kuvvetle değil, rahmani kuvvetle kaldırdım” istediğinizi sorun deyip çağının tüm ilim erbaplarına meydan okuması, Her neye baktımsa önünde arkasında ortasında Allah’ı gördüm demesi de bu İlham’ın tebarüzüdür.
Şüphesiz kendisine ait olan bir hakkı sadece İslam’ın konjonktürel maslahatını dikkate alarak bu haktan feragat edip sabrederek gelişmeleri seyretmek her babayiğidin harcı değildir.
Bazen halk arasında söylenen sözler derin anlamlar içerir ama kimse derinliği sorgulamaz. Hani çok saf ve muttaki, Sürekli sanki aklı başka yerde olan bazı insanlara halk arasında “Allah’ın Adamı” deriz. Çünkü gerektiği kadar konuşur, Gerektiği kadar Yer, Gerektiği kadar Bakar, Gerektiği kadar işitir, Allah’ın adamı; İşte aslında bu yüzden sözün altında da derin bir anlam vardır.
Yakın tarihte Büyük devrimci Alim ve Arif Ruhullah Musevi(r.a) bir konuşmasına tanık olan basireti açık bir Kanadalı gazeteci yazar, Carlsen şöyle bir olaya tanıklık etmiş. Etkilenmemek için kendime hakim olmaya çalışıyordum buna rağmen;
“İmam Humeyni konuşmasını bitirdi kalktı ben beş dakikaya kadar hala oturduğu sandalyeye bakıyordum, Sanki bunu başka bir güç yönlendiriyordu, sanki on iki imamı oynuyordu, Nice papaz ,haham ile fiilen temas etmeme rağmen etkilenmedim ama imamın elini tuttuğum beş saniyelik bir zaman diliminde öyle manevi bir hava beni kuşattı ki kendimi kaybettim”
İmam Ali(as) mı dinleyelim. Eğlence ve zevke kapılan akıldan kaybeder. Çünkü eğlence ve zevk nefsin tesellisine uygulanan yapay teselli yöntemleridir, Duygu ve düşüncelerini eğlence ve zevke yoranlar farkında olmadan aklı zevkleri oranında akıldan kaybederler., böyle bir gaflet de sahibini kalıcı olandan geçici olanlara yorar. Geçici dünya kalıcı ise hayatı-ı bekadır ve böyle bir gaflet de Allah’tan uzaklaşmaya sebeptir.
Nitekim peygambere sormuşlar, Allah’a en yakın insan kimdir, Peygamber(sav) “Geçiciyi ebediye değişmeyen ve kendini ölü sayandır, Kabre kendini hazırlayandır.” Geçici dünya ise kalıcı ahirettir ve sonuçta bizler de yaşayan ölüleriz. Sevdiğimiz anatomimizin de son durağı kara topraktır. Hayat bu manzumede düşünülürse geçiciye geçici ve kalıcıya da kalıcı oranında değer biçer ve hayatın geometrisi bu matematikte devam eder.
Hz. Ali(as) “Eğer dinini dünyana tabi kılarsan hem dinini hem dünyanı bozar ve ahirette zarara uğrayanlardan olursun.” İfadesi ile Dünya ahiretin tarlası ise henüz burada henüz olgunlaşmamış mahsulün sahibine istenen fayda ve zevki sunmayacağı açıktır.
Prof.Allex Carrel “Zeka İrade ve Ahlaklılık birbirine çok yakın fonksiyonlardır, Fakat Ahlak duygusu zekadan daha önemlidir, Bir millette ahlak duygusu yok olduğu zaman sosyal yapı sarsılmağa başar.”
İmam Ali (as)”Takva Kahramanın Savaş meydanında dahi gözünü Allah ile koruduğu ölümsüz bir giysidir”, Bu giysiyi tarih bize en bariz bir şekilde Savaş meydanında tam Amr Bin As denen melun’u tepelemek üzereyken donuna sığınarak avretini açarak takvanın zirvesi Ali(as) dan canını zor bela kurtarmıştır. Dünya bu Allah sevdiğine takva elbisesi giydirir sevmediğine de zilletin elbisesini giydirir.
Batılı bilim adamlarının İmam(as) Psikolojisine ve yaşam tarzı üzerinden yaptıkları araştırmalarda “Bu adam katl edilmeseydi bin yıl yaşayacak kadar bir ömre sahip olabilirdi.” Sonuçta İnsan metabolizması Ruhla eşgüdümlü bir sistematiğe sahiptir, Ruh sağlığı güçlü olanların bu oranda bedeninin de güçlü olabileceğini bilim insanları teyit etmişlerdir.
İdrak Şuur ahlak zekâları iç içe geçen insanlar için bunların dengesi fizik ile doğru orantılı olup, literatürümüzde gecen sırat-ül müstakim ile korunup gelişebilir, bu dengeyi tutturanlar fıtratları ile barışık yaşamayı becerenlerdir.
Bu tür beceri de Eşyanın mutlak hâkimi ile olan iman, sahibini muhkem yapar ve şahsın hayatına kahramanlık bahşeder. (daha geniş bilgi için Fıtrat, Tabiat ve Hanifiyet makalemize bakın)
Nitekim İmam(as) “Zenginlikten daha üstün olan sıhhattir, Beden sıhhatinden daha üstün olan kalbin takvasıdır.”
Bir hadis-i Kutside Yüce Allah “Kulum bana hakkıyla itaat ederse gören gözü, İşiten kulağı, Tutan eli, Yürüyen ayağı olurum” Buradaki ifadeler tamamen kinaye niteliğinde olup, Takvanın Her yönüyle İnsana Güç, Kuvvet, Basiret ve feraset bahşettiğine işarettir.
Bilim İnsanı Prof.Allex carrel’in de ifade ettiği gibi “bazı insanlar sizi kitap gibi okurlar” ve “İnsan Oksijen kadar İmana muhtaçtır.”ifadeleri modern bilim tarafından İman ve takvanın İnsanın basiret ve ferasetine katkısını ispatlanmıştır.
İbn-i Sina(ra) dinleyelim. Ruhsal bir hayal gücü vardır, Bu güç hastalık oluşturabileceği gibi, Var olan hastalığı da kaldırabilir.”
İbn-i Sınanın ispatlı deneyini okuyalım,
İbn-i Sina İki kuzuyu ayrı kafeslere koyar.
Kuzular aynı yaşta, aynı kiloda,
Aynı cinstir ve aynı yemlerle besler,
Tüm şartlar eşittir. Ancak, yan Kafeste bir kurt vardır,
Kurdu, sadece kuzulardan biri görebilmektedir.
Aylar sonra kurdu gören kuzu, huysuz, huzursuz, zayıf ve çelimsiz duruma düşer ve Ölür.
Kurt, kuzuya hiç bir şey yapmamasına rağmen, kuzu yaşadığı korku ve stres yüzünden ölmüştür.
Kurdu, görmeyen diğer kuzu ise huzurlu olduğundan besili ve kiloludur.
Bu deneyde İbn-i Sina zihinsel etkinin sağlık üzerinde olumlu ölümsüz etkilerini deneyle ispat etmeye çalışmıştır ….
Prof.Allex Carrel’i dinleyelim “İskeletin kasların ve organların gelişmesiyle akli ve Ruhi faaliyetler arasındaki ilişkileri bilmekten uzağız?. Sinir sistemindeki dengeyi hastalıklara ve yorgunluğa karşı mukavemeti temin eden şeyin ne olduğunu bilmiyoruz?. Maneviyat duygusunu muhakemeyi ve cesareti nasıl artıracağımızı da bilmiyoruz.?
Saadet verecek kabiliyeti suni olarak meydana getirmeye muktedir değiliz?, Estetik ve Dini Duyguların manası nedir bilmiyoruz?, Telepatik teatiden sorumlu enerjinin şekli nedir bilmiyoruz.?”(İnsan denen Bu Meçhul kitabı Sahife 24) Tıp, Eczacılık ve Psikoloji dallarında en üst düzeyde akademik Üç unvanı olan bu bilim insanının söylemlerindeki kodları anlayabildik mi?
Bilim adamlarının Takva ve tevekkül ’ün İnsan metabolizması üzerindeki olumlu etkileri birkaç nesil üzerinde çalışarak oluşturulacak bilgi bankaları gelecek nesiller için ufuk açıcı olacaktır.
Hz. Ali(as) dinleyelim “Cihat cennetin kapılarından bir kapıdır, Allah O’nu ancak özel kullarının yüzüne açmıştır, Cihat Allah’ın sağlam elbisesi, Sağlam zırhı ve güvenilir kalkanıdır, Kim cihadı terk ederse Allah O’na zillet elbisesini giydirir.”
İmam(as) mı dinlemeye devam edelim “Eğer Din, Takva Adalet ve İnsafı gözetmeseydim, Bütün Araplardan daha zeki daha kurnaz ve dahi olurdum. ”İmam Ali(as) hayatındaki bağlayıcı bu ilkeler O’nu erdemlerin zirvesine ve Kemal’in en üst basamaklarına taşımıştır. Sırat-el müstakim insanı olmak güçlü bir ihlas ve tevekkül ile mümkündür.
İmam Rıza(as) mı dinleyelim, ”Kimde şu beş sıfat olmazsa dünya ve ahiret işlerinde hiçbiri için hayır bekleme; Asaletinde güvenirlik, Tabiatında kerem, Ahlakında sebat, Nefsinde Şeref ve kalbinde Allah korkusu”
Evet Hayat güvenmektir, güvenmenin de kodları vardır bu kodlara dikkat etmeyenler aldanmaya müsait olanlardır.
Sonuç; Keşke Allah’ın adamı olmak kolay olsaydı; İşte O Riskli, Zahmetli, Fedakar ve cesurların bu yoldaki gayretleriyle Allah’ın adamı olmayı becerenlere selam olsun.!
ÜSTÜN ZEKA ÜSTÜN TAKVA İLİŞKİSİ
Tarih:Genel
İlk Yorumu Siz Yapın