ÜSTÜNLÜK VE YÜCELİK
“Şunu unutmayın ki Allah’ın nazarında en değerli, en üstün olanınız, takvada en ileri olandır.”Hucurat/13
“Arap’ın aceme, acemin araba üstünlüğü yoktur, ancak takva hariç.”(Hz. Muhammed sav)
“İnsanların geçmiş açısından senin nezdinde en üstünü sana önceden güzel ümit bağlayan kimse olmalıdır.”(Hz. Ali as)
İslam Ortaçağ karanlığına ilk devrimci darbeyi üstünlük cihetinden vurulmuştur.
Doğası gereği insan kendini devamlı olarak diğer insanlarla karşılaştırır. Devamlı puanlamalar yapar ve kendisini hayalî değerler tablosunda bir yere yerleştirir. Erdemli insan, tüm insanların bulunduğu o tabloda kendisini doğru yere koyabilen insandır.
Yani kendini bilen, başkalarına baktığında yerini bulabilen, diğer insanları hak ettiği yerlere koyabilen ve değer veren bir yapısı vardır.
Maalesef çoğu zaman kendimizi diğer insanlardan üstün görme yanlışına düşüyoruz.
Bu bizim zaafımız. Bu zaafımızı kontrol altına alma çabamız yoksa bir süre sonra Narsisizm(Benmerkezcilik) tüm ruhumuzu sarar.
Hiç bilmediğimiz konularda alelade ürettiğimiz fikirlerin bile herkesinkinden daha doğru olduğu inancına kapılırız.
İnsan, bir alanda çok iyi olup o alandaki yeteneklerini diğer insanlardan üstün olabilir.
Fakat o alanda gösterdiği başarı yüzünden kendisini her alanda üstün görme yanılgısına düşmemeli.
Dolayısıyla insanın üstünlüğü sıfattadır. Bir sıfatta bir başkasına olan üstünlüğünüz, sizi o insandan insan olarak üstün kılmaz; sadece o sıfatta üstün kılar. İnsan Bunu devamlı kendisine hatırlatmalıdır.
Yoksa hem kendine olan saygısını, hem de toplumda olan yerini kaybeder; acuze olur.
“Üstünlük taslama davranışının temelinde, aşırı derecede aşağılık duygusuna sahip olmak yatar.”(Alfred Adler)
Yani insan neyin eksikliğini çekiyorsa, onu çok fazla vurgular ve ön plana çıkarır.
Üstünlük ölçüleri Allah’a itaatte ve Gücü her şeyin üstünde olan Allah’a izafe edilmezse beşer ilkesel olarak büyük kargaşaların kurbanı olması kaçınılmazdır.
Beşeriyet bu üstünlük ölçülerine ve ilkelerine zorla müdahale edip kendince ortaya koyduğu ilkeler Kimine göre Zer, Kimine göre Zor, Kimine göre Kan, Irk, Mezhep, Meşrep, Parti, Gurup, hizip, Sınıf, Bayrak, Vatan, Makam mevki, rütbe, Para, Mal gibi yapay etiketlerle liste uzar gider. Üstünlük ölçüleri takva olmaktan çıkıp,takva elbisesi giydirdiğimiz putlarla devam ediyor.
Orta çağda tüm bunların kabul edilip Kendince gurur vesilesi saydığı rezalet ve hezimete İslam İlk devrimci darbeyi tüm bunlara Üstünlük ölçülerine indirmiştir.
Çağdaş dünyamızda Beşeriyetin büyük çoğunluğu bunları nazari anlamda kabul etmese de bu metaforların içinde debelenip gidiyor.ve utanmadan hepsi de Yazılı yasalarında kanun önünde herkes eşittir kelimesini yazdırarak iki yüzlülüğü fiilen yaşamaktadır.
Bir gün bir adam İmam Zeynel Abidin (as)’ın huzuruna geldi ve ona şöyle dedi:
“Ey Resûlullâh’ın oğlu! Karşıtlarımızdan üstünlüğümüz nedir ki?
Hepimiz aynı değil miyiz? Hatta bazı karşıtlarımız bizden daha güzel, daha terbiyeli ve daha temiz görünüyor. Bu durumda onlardan nasıl üstün olabiliriz ki?”
İmam Zeynel Abidin (as) şöyle dedi:
“Onlardan nasıl üstün olduğunu görmek ister misin?” Adam, “Evet” dedi. İmam, “Bana yaklaş” dedi. Adam, İmama yaklaştı. İmam, eliyle adamın gözünü sildi ve avucunu yüzüne sürdü. Sonra adama, “Bak bakalım, ne görüyorsun?” dedi. Adam baktı ve Resûlullâh’ın (s a a) mescidinde maymunların, domuzların, ayıların ve kertenkelelerin doluştuğunu gördü.
Adam, İmama dedi ki: “Canım sana feda olsun! Beni eski halime döndür. Bunları görmeye takatim yok” İmam, eliyle adamın gözlerini sildi ve onu eski haline döndürdü.
Gerçekte insanların esas suretleri amel ve niyetleri ile doğru orantılıdır. Tüm hayvanların davranış örneklerini sergileme becerisi sadece totalde insanda tabarüz etmesi mümkündür, Allah’ın Hilafetine layık olacak bir amel niyet ve ihlas da o’nu Meleklerden de üstün kılma Rol ve becerisi de verilmiştir. İşte bunun için eski ilahiyatçılar “İnsan küçük bir Alem, Alem de büyük bir insandır” demişlerdir.
Davranış idrak yaşam biçimi ve ikrarı o’nun Rol’ünün senaryosudur. Bu senaryoyu kendisine mal etme yetenek ve ihtiyarı da sadece İnsana bahşedilmiştir.
Hayvanlardan sadece kurt doymak bilmeyen bir iştaha sahiptir sürüye daldı mı, yüzlercesini öldürür ama bir tanesi ile doyar, Diğer hayvanlar ise yiyebilecek kadar av yaparlar. Oysa insanoğlu bu iştahların da çok ötesine uzanan emel ve iştahı olduğu için gelecek nesillerin de iştah hakkını kullanarak zulüm, İşkence toplu itlafları kendi nesline reva görüp binlercesini bu emeline rahatlıkla kurban edebiliyor.
İşte bu yüzden ötedeki haşr sahnesinde buradaki amelleri suret bulacak ve bu suretler ve amil’in şekline yansıyacağını ilahi kader ve mukadderatta okuyabiliyoruz. Onun için yüce Allah bazı insanları maymun, bazılarını domuz bazılarını da kendilerinin dünyada örneklerini görmediği hayvanlar şeklinde mahşer alanında yargılayacaktır. Yani buradaki davranışlarımız ahirette bizim gerçek kişiliği olarak fiziki bir sima olarak görüleceği şüphe götürmeyecek olan bir hakikattir. Bir daha söylemek gerekirse, bedenler ruhların yaşadığı ve iskân ettiği bir mesken konumundadır Hakikatte meskenin güzelliği içindeki huzur ile bilinir. Huzur da fıtratla yani ilk yaratılışla barışık yaşamakla mümkündür, İlk yaratılış da vicdan dairesinde insana verilen rahmet ve merhametin kodlarıdır. Ancak Vicdan yaratılış dairesine aykırı işletilirse Güç, makam, Menfaat,mevki, enaniyet, duyarsızlık gibi karar ve davranışlar vicdanı zehirler, arka planda Hayatına hep mutsuzluk, ümitsizlik ve yeis hakim olacak ve sahibini şizofren yaparak elindeki tüm imkanları zulüm dairesine sarf eder. Çevresinden ziyade kendi zalimidir.Şifayı kendini ve yaptıklarını unutmak için uyuşturucularla teselli bulmaya sarf eder.
Toplum da yukarıdaki hastalıklardan ötürü bu hastanın gücü oranında psiko sosyal davranış bozukluklarına katlanmak zorunda kalır.
“Vicdan dostum Vicdan, Eğer yaptığınız bir işten dolayı rahatsız oluyorsanız Bunun günah olduğuna ve öte dünyada hesabını vereceğinize inandığınız içindir.(Dostoyewski)
“Bir ulusun büyüklüğü nüfusun çokluğu ile değil, Akıllı ve erdemli kişilerin sayısıyla ölçülür.”(Viktor Hugo)
İşte hayvanların yargılama sahnesini seyreden bazı insanlar Allah “Hayvanlara toprak olun” takdirine karşılık “keşke bizde toprak olsaydık”(Nebe/40)diye nedametin de faydası olmayacaktır.
Aslında imam Zeynelabidin (a.s) gerçekleşecek ahiret suretinde Allah’ın keremiyle insanların buradaki hakiki suretlerini müşahede etmiş ve müşahede imkânını bazı insanlara o hikmeti ilahi,ve takdir’i ilahiyi ve kudretini temaşa etmiş ve ettirmiştir. Şüphesiz Allah sevdiği kullarına Mutlak iradenin kayıtlı olduğu hikmet sayfalarını açar ve açtırır.
“Tevazu içinde ol, Bütün Şeref ve Üstünlüğün ancak rabbinden olduğunu bilip de nefsine üstünlük verme, Herkesi hoş nefsini boş görüp Kendi kusurlarınla meşgul ol.”(Hallac-ı Mansur ra)
Dünya hayatı kısmen ibretler diyarıdır, İBRETLER İSE YANLIŞLARIN TELAFİSİ İÇİN YETERLİ SEBEPLERDİR, Ahiret yurdu ise tamamen ibretler yurdudur, Bu mekanlardaki ibretleri gören İnsan “Ya rabbi beni tekrar dünyaya gönder sana hakkıyla kulluk edeceğim diyerek nedametini ifade etse de Yüce Allah sizi tekrar dünyaya göndersem bile durumunuz değişmeyecektir deyip nedametin dip kuyularına yuvarlar, heyhat ki, o ibretleri burada idrak etmeyenlere. İnsanoğlu en güzel surette yaratılmakla beraber eşraf-ı mahlukat unvanı verilmesine rağmen aşağıların aşağısı olabilecek fırsat kabiliyet tercih ve imkanı da bahş edilmiştir. İşte imtihanın da hikmeti buradadır.
“Bir görüşün tüm insan topluluklarınca paylaşılması onun doğru olduğunu göstermez.”(Erich Fromm) Bu önermeden çıkacak sonuç Kemiyet önemli değidir,önemli olan keyfiyettir sonucu çıkar.
Haşr’ın şüphesiz tahakkuk edeceğine ve amellerin suret bulacağına inanıp, geleceğini insan olarak tesisinin idrakı ile çalışanlara selam olsun.
İlk Yorumu Siz Yapın