İçeriğe geç

DAVA VE DAVA ADALARI..

DAVA VE DAVA ADAMLARI.!

(Çok geniş bir konu olmakla beraber sadece birkaç işaret ile yetindik.)

    Dava; Beşeriyet her zaman imtihan sahası kabul edilen dünya hayatında  hak ve batıl denen davanın konusu ve aktörü olmakla beraber, İki düşman ile sürekli bir kavganın adamı olmuştur, Biri harici düşman, diğeri dahili düşman, Harici düşman ile akıl silahıyla mücadele ederken, dahili düşmana karşı akıl tek başına yetersiz kalmış iman Silahı ile takviye edilmemişse dahili düşmana karşı genel olarak başarı ve zafer şansı olmamıştır.

   Çünkü O’na dahili düşmanın silah, ve ekipmanlarını ancak fıtratı yaratanın ilmiyle kuşanması halinde bu mücadelenin detaylarını ve zaferin yol haritasını bulabilmiştir. Bunu da en iyi bilen hocaları peygamberler ve yüce Allah’ın velileri dediğimiz ahlakın ustaları ile bilmek mümkün olmuştur. İşte bunun için aklın muhattabı olana küçük cihat, İmanın muhattabı olana da büyük cihat denmiştir. Beşeriyet tarihi ekseriyet Küçük savaşı kazanıp, büyük savaşta kaybeden tarafın kemiyeti ile doludur.

    İman kuvveti ile her iki savaşı eşgüdümlü yürüten kesim için mağlubiyet söz konusu olmamıştır. ama kuru aklın ve imandan Soyut Yürütülen küçük savaşın kahramanları rehavetin gölgesinde barış zamanlarında çok ucuza zaferlerini satanlar olmuştur.

Davalar genel anlamda iki gruba ayrılır,

   1-İlahi iradeye dayandırılan davalar.

   2-Beşer idealine dayandırılan davalar.

   Düşünce Ve Fikirler dava konusu olmuşsa bu davanın da muhakkak sadık tarafları olacaktır. Mücadele arenasında genelde kaybeden tarafta ihanetler veya yolun ortasında ilkelerde oluşan dejenerasyon tarafların yorgunluğu ve ihaneti ile de birleşince kaybedenler ve kazananlar da netleşir.

   Bir dava adamı veya savaşçının başarısı inandığı kültürel değerlerin etkinliğinde ve davasına olan yüksek İnanç ve sadakatinde saklıdır.

   İnsanlara göre dava konuları çok çeşitli olmakla beraber davalarda güdülen amaçlar da o oranda geniş ve uzun boyludur, beşeriyet var olduğu müddetçe bu derinlik ve genişlik yayılmaya farklı alanlarda devam edecektir. Dava konularını genel anlamda değerlendirirsek,

   Fikir ve düşünce davaları, Din ve Kültür davaları, Hukuk  davaları, Siyasi davalar, Ulus ve ırk davaları, Ekonomik davalar, Aşk davası, Meşk Davası, Şeref davası, Özgürlük ve İnsan hakları davası gibi uzar gider, Davaların tarafları ise Yine bir o kadar değişiklik arz eder, İşçi İle patron, Üretici ile tüketici, Zalim ile mazlum, kısaca iyiler ve kötüler-hak ve batıl tarafları gibi…!

    Birkaç örnekle açalım, Tüm peygamberler Dava adamıydı, neyin davası derseniz? Batılın izalesi hakkın İdamesi davası. Ali(as) ve Hz. Hüseyin ve devam eden imamet zincirindeki Masum imamlar birer dava adamıydı.ve İsmi bilinmeyen Nice kahramanlar, yani meçhul askerler…!

   Ortaçağ Karanlığına Yüzbinlerce uyuyanı uyandıran devrimci bir uyanık, Tüm çağlara Mutlak hakkın Aydınlık darbesini Vuran Hz. Muhammed(sav)  gibi bir dava adamına Muhaliflerin teklif ettikleri Çağın en kıymetli  Mekke’nin hazineleri ve en güzel kadınlarına karşılık verdiği cevap “Güneşi sağ elime, Ay’ı sol elime verseniz bile ben bu davadan vaz geçmeyeceğim” diyen  insan tabii ki, tarihe damga vuracaktır. Hem de yalnız yaşadığı Çağ’a değil tüm zamanların kahramanı olmayı hak etmiştir.

    Hz. Ali(as) n Küfe şehrine girerken ilk olarak mescide gider; bir hutbe irat eder ve “ Ey ahali ben bu şehre girerken Bir At’ım, Bir  kılıcım, Bir zırh ile girdim, Çıkarken bunlardan başka bir şey  bende görürseniz bilin ki, ben hainlik etmişim” gibi mazlumlar ve mahrumların gönlüne taht kuran ve zalimler için de tabiki kabusların insanı olan yüce Ruhlu insanlar tüm zamanların yüce ruhlarıdır.

     Ruhullah Humeyni, Üstat Mutaharri, Dr.Ali Şeriati, Dr.Behişti, Ali Recai, Mustafa Çamran(ra)lar  21.YY.da  Devrimci canlı İman-i birer dava adamıydı, ; Hitler de  dava Sahibi idi, Lenin Çarlık Rusya’sına karşı dava sahibi idi, Mao Zedung dava adamıydı, Fidel Castro,Che Guavera dava adamıydı, Roma’da köle ayaklanmasının önderi Spartaküs de dava adamıydı, Bilim Adına canını veren Galileo, Pisagor, Bacon, Kimyanın babası Antonie Lavoisier yobazlara “Bu kelleler bir işe yaramaz” deyip kellesini bilime kurban eden devrimci bir dava adamıdır, Tüm dünyada iz bırakmış figürler dava adamıdır, davalarının konusu ve Mücadelelerinin anatomisini hedef ve amaçlarını tarihlerden okumak mümkündür.

    Esas önemli olan davanın Konusudur, Figürler fanidir,Baki olan davaya konu olan fikirlerdir. Hak Yüce Allah’ın adı olduğu için herkesçe kabul edilen bir hakka Allah ölümsüzlük bahş eder. Ve İnsanlar nezdinde davanın kendisi ve Konusu efsane figürler ve değerler olurlar.

   İngiltere’de Kelim Sıddiki, Suud’da Ayetullah Nemr, Irakta Muhammed Bakır Essadr, Mısır’da Seyyit Kuttup, Pakistanda Allame Mevdudi, Muhammed İkbal, Bosnada Aliya İzetbegoviç, Türkiye’de Şeyh Sait ve Said-i Nursi (Hepsine Rahmet diliyoruz), ve daha niceleri iman İtikat fikir ve düşüncelerini dava konusu yapmış nadide şahsiyetlerdir.

    Ser verip sır vermeyen,  İbrahim Kaypakaya Diyarbakır cezaevinde Elleri ve ayakları çapraz kesildi ve kendisine davasını soranlar olmadı sadece davasında kullandığı araçlar soruldu, Çünkü  O’nun muhatapları kullandığı araçlarla davasını pasifize olacağına inandırılmıştı. Oysa önemli olan figürler değil fikirlerdir Çünkü araçlar, Amaçlar uğruna kullanılır. Bu da Bazen muhatapları hiç ilgilendirmiyordur.

    Oysa Figürlerin beka alemine göçmesi kaçınılmazdır, Âmâ gelecek nesillere sağlıklı ve haklı bir davanın önderleri ve kahramanları olmuşlarsa isimleri ile beraber davaları da tarihe mal olur ve ilanihaye bu damgaları tarihin alnında parlamaya devam eder. Hz. Hüseyin(as) gibi. Aradan geçen 1300 yıla rağmen mazlumların ve mahrumların ilham kaynağı olmaya devam ediyor.

   ..Hitlere özür dileme karşılığında Oğlunun bağışlanmasını ret eden, Prof.Max Planck devrimci bir bilim adamı olmayı hak etmiştir.

    Tüm davalar bedel ve kurban isterler bu bedel fertlerin canı olabileceği gibi malı, Makamı, Kişisel prestiji, Nijeryada Şeyh Zakzaki’nin Davasına kurban verdiği 6 Evladı, ve sevdiği diğer unsurlar olabilir.

    Kısaca bir dava adamı iddiasındaki şahıs eğer ekmeğini davasına inananlarla paylaşmıyorsa, Dertlerine ortak olamıyorsa, İmam Ali(as) tavsiyesi “Bilgi birikim, Bireysel ibadetlerle uzun secde, kıraat ve dualarıyla sizi aldatmasın Dinar dirhemle ilişkisine bakın.”

     Bu nedenle herkes bir davanın ve fikrin veya olayın tarafı olabilir, ama hepsine dava adamı denmez. Yukarıda sayılan bedelleri ödemeyi peşinen kabul edenlere dava adamı demek mümkündür.

    Kiminin davasında amaçları Sadece Rıza-i İlahi, Kiminin vatan müdafaası iken, Kiminin itikat inanç ve iman iken kiminin de ırk, Ulus, Mezhep, meşrep, Parti, Hizip, Kutup olabilir, Kiminin de mal, Mülk menfaat ve gelecek endişesi de olabilir.

    Dava adamlarının metaneti de bu ölçülerle doğru orantılıdır. Genel anlamda davaları batıl olsada hepsi kutsiyet elbisesi giydirirler ve Özellikle ölümsüzlük donu biçtirirler. Çünkü beşer fıtratı ölümsüzlük ile tatmin olur. İşte bunun için hak olan davaların dava adamlarında Ruhi fedakârlık maksimal düzeydedir, Batılın davalarında ise minimal düzeydedir. Tüm davalar bu oranlamaya göre başarının tarafı olmuşlardır.

    İşte bunun için yüce Allah kendi iradesi ve rızasına uygun bir ticaret uğruna canını verenlere” Onlara ölü demeyin bilakis onlar diridirler ve Allah indinde rızıklanmaktadırlar”

      İşte dava adamlarına metanet kazandıran bu itikattır. Bu itikattır ki Ali(as) Hayber kapısını söktürüp kalkan yaptıran, İşte bu itikadi yüce Allah bire Yirmi bir potansiyel Oranı olarak irade ve ifade etmiştir. Bu itikattır ki firavunları Musalara karşı aciz ve çaresiz bırakmıştır. Bu itikattır ki İran kisrasına yalın ayak, Beline zor bela tutturduğu kılıcını gören Kisra komutanın Yakut, Elmas ve zeberceden güneşte Yıldızlar gibi parlayan kılıçlarına karşı Müslüman komutana siz bu kılıçlarla mı bizi yeneceksiniz? teklifine karşı Müslüman komutanın cevabı “Kılıç kınında değil savaşta belli olur “ifadesini Duyan Kisra komutanı bu iradeye savaşmadan teslim olmayı kabul etmiştir.

    Geçen yıl basında geçtiği üzere bir Rus subayı Lübnan Hizbullah’ına şu teklifi yapmış; Gidip Rusya’da generallerle görüşeceğim bizim özel kuvvetleri İçin, ve Venezüella ve kuzey Kore özel birliklerini de siz eğitin diye teklif etmiş. Hizbullah komutanının cevabı ilginç ve şaşırtıcı olmuş, “Biz askeri eğitimde sizin taktiklerinizden farklı bir iş yapmıyoruz tek farkımız Ali(a s) İtikadını askeri eğitimde işliyoruz. Demiş.

    Lübnan Hizbullah’ı askeri anlamda en kısıtlı imkanlara sahip olmasına rağmen, Siyonist İsrail, ABD’nin tüm silah ve teknolojik savaş ekipmanları ve Suud firavunlarının ihanet’e yönelik yüz milyonlarca dolar Ekonomik destek stratejisine rağmen Askeri üstünlüğü söz konusu ise ve an itibariyle 44 bin İsrail askeri korku ve panik halinden psikolojik tedavi görüyorsa, Kâbus ve halüsinasyon hali yaşıyorsa Hizbullah savaşçılarının her bir asker ve savaşçısının dava adamı olmasındadır.

    Serdar Kasım Süleymani’yi Ortadoğu’da efsane komutan yapan aldığı askeri eğitim değildi, O’nu dava adamı yapan özümsemiş olduğu İslami kültür hayalet komutan yaptı ve Emperyalist işgallere karşı vurduğu devrimci darbeler O’nu onurlu bir mücadelenin simgesi yaptı.

Son günlerde izlediğimiz Siyonist Askerlerin haleti ruhuyesinden bir anekdot,

–İsrailli Asker arkadaşının kendini çekmesine rağmen kalkmıyor yerine çakılmış gibi duruyor ve ağlıyor bağırıyor.

—Yarın kesinlikle sınıra gitmeyeceğim. Onlar bizim silahlarımızdan korkmuyorlar. Onlar vatanlarını korumak istiyorlar. Bu onlarında hakkıdır. Atılan taşlar yarın yüzümüzde patlayacak. Âmâ onlar ölümden ve silahtan korkmuyorlar. Onlar ölümü seviyorlar…!

–Yarın kesinlikle sınıra gitmeyeceğim.

(İsrail da askerlerin dayanacak gücü kalmadı–karşılarında İMAN Etmiş dava Adamları var. Elbette dayanamazlar)

 Aynı Şekilde, Yemen gariplerine tüm imkanlarıyla çullanan Suudi, ABD ve İsrail’in kesin olarak yenileceklerini ifade edebiliriz, çünkü Yüce Allah’ın ilahi ve kadim vaadi “Üstün gelecek olanlar Hizbullah’tır(Allah’ın taraftarları); Hizbuşşeytanlar bu ilahi vaadin içindeki hikmetleri tasavvur etmeleri imkansızdır.

    İşte can alıcı ve muharrik nokta tam da budur. Bu insanları Ali Felsefesi ile donatmak onları dava adamı yapar; güç enerji ve atılganlıkları bu iman ve inançtadır.

     Bu inanç insana ölümsüzlük psikolojisi bahşeder ve  ya kazanır, ya kazanır. Rus asker şehadet kültürünü bilmez, ölümsüzlüğü idrak etmez, işte bu idrak için Ali’nin iman Felsefesi ve değerlerine sahip olmak gerekir.

    Aliya Izzetbegoviç’e Göre “Din ve Devrim Sancılar ile Doğar. Refah ve Konfor ile Yok Olur.”

   Dava ve Mücadelede Böyledir. Üç Şekilde Dava Hakikatini Yitirir.

Birincisi, Sahte bir Din ya da İdeoloji Üreterek.

 İkincisi Konfor İçine Dalarak.

Üçüncüsü ise Kendine ve Düşüncelerine İhanet Ederek.

    Dava adamlarını Kur’ an bir’e Yirmi muhatapla izah etmiştir. Sizin hakkıyla iman etmiş bir kişiniz onların yirmi kişisine bedeldir ifadesi çok çarpıcı ve derin bir ifadedir.

   Yüce Allah’ın sonsuz kudretinden nasiplenmeyen de bu  güce sahip olup idrak da etmez. İşte Hz. Ali’nin Hayber’in kale kapısını O’na kalkan yaptıran bu sonsuz rahmani kuvvettir.

   Onun için dava adamlarının başarı ve yenilgisini sayı ve imkanlardan ziyade davalarına olan iman, İhlas ve inanç kuvvetiyle kestirmek en doğru sonuç olacaktır.

   İşte bu güçlü iman Bedir, Hayber, Sıffin,  Kerbela’da ve Çanakkale’de, ve Lübnan Hizbullah’ı ve Filistin İslami cihadında, ,Abd.Suud ve Siyonizm’in küresel gücüne karşı Yemen Cihadında  tecessüm etmiştir.

   Bu toplumun ve bu dinin Aydın Alim ve dindarları Özgür olması gereken İlmi birikim, ve enerjilerini lokmanın yağından sakal ve takkenin bağından kurtarmadıkça zilletin kölesi olmanın potansiyel adaylarıdır. Kendilerine giydirdikleri davanın sahte figürleri olmanın gafletini yaşamaya mahkumdurlar.

   Davalar hangi türden olursa olsun, Şüphesiz tüm dava konusu olan idealler dava adamlarının davalarına olan sadakatleri ölçüsünde dinamizm sahibi olmaları mümkündür. Hatta bazen bu dinamizm en üst seviyeye çıkar ve O’nu cuş’u huruşa getirir ve aşkın figürü olarak ön plana çıkar. dava adamları böyle bir konumda fiziklerini hiç kabul ederler, ve bu aşk onları tarihe mal eder. Dava adamlarının psikolojisi ayrı bir makalenin konusudur.

   İyi bir Akademisyen, veya Hatip olabilirsiniz, İyi bir sanatkar,İyi bir filoloğ,İyi bir abid,iyi bir molla,Öğretmen,İyi bir patron veya işçi,İyi bir asker olabilirsiniz; Ama iyi bir dava adamı olmak sizin tüm bu yeteneklerinizi doğru isabetli, Haklı ve uygun zeminlerde kullanmanızı sağladığı gibi sizi Topluma mal Eder, ve size gerçek ve sorumlu aydın elbisesi giydirir azizim. Sahip olduğunuz Bilinç tolumdaki çelişkileri görmenizi sağlar, Bu çelişkiler sizin için rahatsızlık oluşturduğu an siz dava adamı olmaya aday olursunuz. Ve davanız için bedel ödemeye adım atmış olursunuz. Bedelin ağırlığı İman-İhlas ve biliciniz ile doğru orantılıdır.

   Sokrates’i İdam sehpasına götüren amil “Şehrin tanrılarına itaat etmeyeceğim, Beni idam etmekle bana ölümsüzlük verirsiniz” diyen bir ahlak bilimci bir dava adamıydı,

    Büyük Savaşın kahramanlarından, Hallacı Mansur “Ben Hakkım ”dedi kimse ne dediğini anlamadan canlı canlı derisini yüzüp el ve ayaklarını kestiler, Kanı yerde Kelime-i Şahadete yazısı tecessüm edince zalimlere sağken hak ve batılı ispatlayan bir dava adamıydı .Peşinden 500 eser bırakan İşrak felsefesinin babası Muhyeddin-i Arabi (ra) “inandığınız ayaklarımın altındadır” dedi, ve İdam edildi, İdamdan sonra sözü söylediği yeri kazdılar tam da dediği noktada bir küp altın çıkardılar bu Ahlakın üstadı da cesur bir dava adamıydı, Vs.vs.

    Üçüncü halife Osman, kendisi için zararı yüzlerce kılıçtan daha fazla olan bu “ASİ”yi susturup etkisiz kılmak için ona ne kadar dayak attırdıysa da olmadı, Başaramadı.
   Osman’ın bir kölesi vardı. Bir gün ona bir kese para verip “eğer bu para kesesini Ebu Zer’e verebilirsen seni azat edeceğim.” dedi. Güzel ve kandırıcı dille konuşan köle, Ebu Zer’in yanına gelip her ne yolu denediyse de arzusuna ulaşamadı. 
   Ebu Zer şöyle dedi “Bu, bana verdiğin para ne parasıdır? Önce bir aydınlığa kavuşmalıdır. Eğer benim payımı bana vermek istiyorsan, diğerlerinin hakkını nasıl yaptın? Şimdi benim payımı vermek istediğin gibi diğerlerinin de payını veriyor musun? Eğer bu para diğerlerinin payı ise hırsızlıktır. Yok, eğer benim payım ise diğerlerinin payı hani? Diğerlerine verirsen benimkini de ver. O zaman kabul ederim. Fakat niçin bana vermek istiyorsun? Güzel konuşarak Ebu Zer’i kandırmaya çalışan köle ne yaptıysa para kesesini kabul ettiremedi. Sonunda bu köle dini bir yoldan meseleye girdi. Dedi ki “Ebü Zer! Acaba sen bir kölenin azat olup hürriyetine kavuşmasını istemez misin? Ebu Zer ne demek?! Hem de çok isterim” dedi. 
   Köle şöyle dedi “ben Osman’ın kölesiyim. Osman bana, eğer seni parayı almaya ikna edersem beni azat edeceğini söyledi. O nedenle benim azat olmam için parayı almalısın. Bu parayı kendin için değil, aksine benim özgürlüğüme kavuşmam için al” Ebu Zer şöyle cevap verdi “Ben senin azat olmanı çok istiyorum. Fakat çok üzgünüm alamam. Çünkü eğer bu parayı alırsam sen azat olursun; ama bu defa ben Osman’ın kölesi olurum”
   Sokrates, Aristo, Pisagor, İbn-i Sina,İbn-i Haldun, Harezmi, İbn-i Rüşt, Gazali, Sühreverdi, Mevlana vs gibiler ahlakın ve bilimin ustaları olmalarına rağmen dava adamı değillerdi ama Ebuzer(ra) Aydın,Alim ve eylem adamı olmakla statükonun tüm uğraşlarına rağmen sarsamadığı bu Gerçek dava adamını çölde tek başına tabiat zindanına mahkum edilmiş kendinden yüzyıllar sonra gelenlerden çok ilerde ve yaşadığımız yüzyılda bile dava ve hareket adamı olmanın ve Aydın olmanın parlaklığını yaşıyor.
   Dava adamı hak bildiği davasını hiçbir şeye satmayan ve masa başında veya vaaz kürsüsünde, Akademilerin sıcak anfilerinde ,veya parti ve hizip binalarında alkışlar eşliğinde ateşli nutuklarla ifade edilmez, Can ve malını dişine takıp sahada her vesile ile cenk, Mücadele, Müdafaa yapmayı gerektirir.
   İşte bu yüzden 1400 yıl önce Karl Marx’ın sınıf mantığını alt üst edip Ortaçağ’a Komün damgasını vuran Muttakilerin ilki sayılanlar arasındaki bu devrimci dava adamına bu yüzden Ebu Zer, Farsça ’da, Kürtçe ve Türkçe ‘de(Altının babası denmiştir.) O ellerle tutulan ve okşanan ve tapılan altınların değil, o gönüllerdeki Allah peygamber sevgisine matuf altınların ve hazinelerin babasıydı.
   İsim analizi ustaları: Zihin gücü ve kültür zenginliği olan, yetenekli ve erdemli diye tanımlamışlar.

Sonuç:

  Bir kültür sahibini fiillerde O’na aşk yaratarak dava adamı yapmaya yetmiyorsa Kitap yüklenmiş eşekliğin adayıdır.

 İlim harici İnkılaptır, İman deruni, İlim tabiata, İman Şahsiyete şekil verir.! İlim seni tabiatla, İman kendisi ile barıştırır.!  Harici inkılabı, deruni inkılapla buluşturup barıştıranlara ve İmanı Dava Konusu yapanlara selam olsun.

      Muhakkak ki, Allah kendi dinine yardım edenleri gaybi yardımlarla destekler..! Vesselam.

Tarih:Genel

Tek Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir