İçeriğe geç

ÜMMÜ GÜLSÜM MESELESİ

       YALAN SÖYLEYEN TARİH UTANSIN

      Bahs ettiğiniz konunun daha iyi anlaşılması için bu açıklamayı yapma gereği duydum.

   Peygamber vefat ettiği gün İslam’ın binası eğilmeye başladı.

   Bu eğilmenin en bariz örneği veda hacında Hadir-i Hum denen mevkide Hz.Ali(as) yüzbin kişinin huzurunda kendisinden sonra tüm Müslümanların velisi tayin etmesi hatta Ömer’in gelip Ali’yi kutladığı ittifaken tüm tarih kitaplarda yazar.

   Hatta peygamberin cenazesini bırakıp hilafet hesapları yapmak için Benu Saide sakifesinde. toplandılar cenazeyi Ali ve 5 arkadaşı defn ettiler. İşte ümmet peygamberin vefatı ile illet oldu.

   ilk günden son güne kadar vahiy katibi olmuş ve 7 yaşından beri o evde büyüyen peygamberin bin çeşit ilim öğrettiği ve “Ben Medine’nin şehriysem Ali de bu şehrin kapısıdır bu şehire girmek isteyen o kapıdan girsin.” dediği hadis ittifakken tüm Şii ve Sünni kaynaklarda yer almasına rağmen peygamberin vefat ettiği gün Müslümanlar hafıza kaybı yaşadılar ve bu söz unutuldu.

   Bedir,Uhud ve Hayberde Alinin yiğitliği o gün unutuldu.

    Peygamberin “Ali hak ile hak ali ile kevser havuzuna kadar ayrılmazlar” sözü o gün unutuldu.

    Tebük savaşı öncesi “Ali”ye benimle senin misalin Musa ile Harun misali gibidir.”

    Risalet’in muhatabı Musa’ydı ve aradaki fark bu kadardı.

     Şeyhen(Ebubekir/Ömer)in halife seçimi için Ali’nin tüm faziletlerini ve ilmi seviyesi ile cesaretini unutarak Ali’yi saf dışı bırakması çok boyutlu irdelenebilir ancak; Ali İslamın maslahatı için hakkından ferağat etmesi sessizliğini koruması da tesadüf değil, Çünkü peygamber hayattayken Ali’ye benden sonra sen mazlum ve garip olacaksın sözünü sadece Ali hatırlıyordu.

   Şeyhenin yanlış siyaseti Muaviye’yi Şam’a Vali yaptı Osman’la devam eden mervanilerin siyasete hakimiyeti Ali Ebuzer,Selman,Ammar gibi seçkin sahabelerin mazlumiyetine kambur üstüne zambur oldu.

   Nitekim Peygamberin Ebu zer için”Bu adam tek başına bir ümmettir ve tek başına yaşar ve mahşere tek gelecek ve yalnız ölecektir.” Tembihini unutan ümmet osman’ın kötü yönetimine karşı itiraz eden Ebu zeri rebze çölünde tek başına hanımı ve çocuklarıyla açlıktan ölmesine sebep olan yine osmandı.

   En son Ali(as)mescitte namaz kılarken şehit edildi ve Kasitinlerle ,Marikinler Ali namaz kılarmıydı itirafları cehaletin Ali’nin Zülfikar’ından daha güçlü bir silah olduğu garihe geçti.

    Dr.Ali şeriatinin “Araplar insanlaşmadan İslamlaştılar.”sözü bihhakın doğrudur.

    Peygamberin “Ehl’i Beytim Kur’an’dan ayrılmaz Kur’an onlardan ayrılmaz. “İfadesi ümmeti vefat günü unuttu.

   Satatiko peygamberin sözlerini 220 yıl yazmaya müsaade etmedi sadece bu sürede statiko(Mervaniler ve Emeviler) kendi pisliklerini bu sürede ilkeselleştirdiler. İslam tarihinin yazımına da 230 yıl sonra yazıldı.230 yıl tarih ve Peygamber hadisleri statükonun kontrolünde konuşulabildi.

   Statiko kendi meşruiyetini Ehli Sünnet diye ekol/okul diye meşrulaştırırken Ehli beytin imamları ve çocuklarına olmadık Baskı işkence, Zülüm ve tehcir uyguladılar.

  Muaviye 40 Yıllık iktidarı döneminde Ali ve ehli beytine minberlerden lanet okudu ve o’nu Şam’a vali yapan ömerdir.

  O dönemde söylenen ve yazılanların hepsi ömerin lehine ve Ali nin aleyhinedir o dönemde ali lehine konuşmak kelle vermekle eşit idi.

    Peygambere ve Ali’ye en çok o dönemde yalan isnat edidi.bu isnatlar 200 yıl sonra emevi döneminde kurumsallaştı. tarih ve hadis yazılımları bu iftira ve yalanlarla ilkeselleştirildi.

   İşin en önemli kısmı Satatiko tarih süresi boyunca Peygamberin kendisine varis diye ilan ettiği ulema hiçbir devirde kendi görüş ve düşüncelerini izah etmelerine müsaade etmedi.

Felsefede batılıların kırmızı akıl diye tabir ettikleri Kürt asıllı Sühreverdi-i Maktul’u katlettiler,500 eser peşinde bırakan vahdeti vücut Felsefesinin piri Muhyeddin-i Arabiyi katlettiler ve Hallacı Mansur gibi nice alim ve ariler düşüncelerini açıkladıkları için katl edildi.Kalanlar da saraylara köpeklik karşılığında yediler içtiler.

  Amerikalı Siyahların kurtuluş mücadelesine öncülük eden Malcolm X’in dediği gibi “Sadece devletin konuşma hakkının olduğu bir yerde hiçbir şeye inanmayın.”

   Bu anlatılanlar bir özet mahiyetindedir tarihin detayları idrak sahiplerini daha çok şaşırtacak kirliliktedir.

   Bahs ettiğiniz konuyu çok geniş bir şekilde Sünni ve Şia kaynaklarından araştırdık, Bazı şia tarihçileri böyle bir evliliğin olmadığını iddia etmişler.

            BAHSE KONUNUN TARİHSEL ANALİZİ

   Bildiğiniz gibi, genelde Hulefa dönemine fazla girmem, ama ısrar çok olunca, EMEVİLERİN gerçek yüzünü hem siz, hem Ehli Sünnet kardeşlerim daha iyi görsünler diye bu yazıyı kaleme aldım.

Bakalım rivayetlerde bu evlilik nasıl nakledilmiş:

1. RİVAYET:

“Ömer Ümmü Gülsüm’ü Ali’den istedi. Ali yaşı küçüktür dedi. Sonra “Sana göndereyim eğer beğenirsen senin kadının olur!” dedi. Ali Ümmi Gülsüm’ü Ömer’in yanın gönderdi. Ömer Ummu Gülsüm’ün BACAĞINI AÇARAK BAKTI. Ümmü Gülsüm ona dedi ki: “Eğer Halife olmasaydın gözlerini deşerdim.!!”

(İbni Hacer Askalani, Talhisu’l Habir 3/147; el-Musannef 6/163; Said b. Mensur, el-Sunen 1/173; Kurtubi, el-İstiab 4/1955; İbni Kudame, Şerhi Kerbir 7/343; el-İsabe 8/293; Suyuti, Camiu’l Ehadis 14/265; Şevkani 6/240)

Müstakbel damat: 54 yaşında

Müstakbel gelin: 8-9 yaşında

Kayın peder: 39 yaşında

2. RİVAYET:

“Ömer Ali’ye dedi ki “Ümmü Gülsüm’ü bana ver. Bu evlilik vesilesi ile hiç kimsenin ulaşmadığı bir keramete ulaşmak istiyorum” Ali “Onu sana göndereyim eğer gönlünü alırsan onu seninle evlendiririm. Ümmü Gülsüm’ün küçük olduğu söylese de, Ali Ümmü Gülsüm’ü Ömer’in yanına gönderdi. Ona bir kumaş parçası da verdi ve Ömer’e vermesini istedi. Ömer’e bunun, benim ona söz verdiğim kumaş olduğunu söyle, dedi.

   Ümmü Gülsüm Ömer’in yanına geldi. Babasının selamını söyledi. Ömer de “Babana razı olduğumu söyle, Allah da ondan razı olsun” dedi. Sonra ELLERİNİ ÜMMÜ GÜLSÜM’ÜN BACAĞININ ÜZERİNE KOYUP OKŞADI. SONRA BACAĞINI AÇTI…

   Ümmü Gülsüm niçin bu şekilde yapıyorsun? Eğer Emiru’l Muminin (halife) olmasaydın, burnunu kırardım, dedi.

Sonra babasının yanına giderek Ömer’in yaptıklarını söyledi ve “Beni kötü bir İHTİYAR ADAMIN yanına gönderdin” dedi.

(Zubeyri, Nesebi Kureyş 10/349; İbni Esakir, Tarihi Medineti Demeşk 19/483; İbni Cuzi, Tarihi’l Muluk 4/237; Usdu’l Ğabe 7/425; Zehbi, Tarihi İslam 4/138; el-Vafi bil Vafiyat, 24/272; Umdetu’l Gari Şerihi Sahihi Buhari 14/168

Müstakbel damat: 54 yaşında

Müstakbel gelin: 8-9 yaşında

Kayın peder: 39 yaşında

3. RİVAYET:

Hatip Bağdadi naklediyor:

   Ali, kızını SÜSLEYEREK Ömer’in yanına gönderdi. Ömer onu görünce ona doğru geldi ve bacaklarından tuttu “Babana söyle razı oldum, razı oldum, razı oldum!” dedi.

   Ümmü Gülsüm babasının yanına döndü. Ali “Ömer sana ne dedi” diye sordu. Ümmü Gülsüm dedi ki:

“Beni yanına çağırdı, sonra öptü. Kalkmak isteyince de bacağımı tutu ve “Babana söyle razı oldum” dedi.

(Hatip Bağdadi, Tarihi Bağdat 6/182, Beyrut, Darul Kutubul İlmiyye)

DAHA FAZLA RİVAYET NAKLETMEK İSTEMİYORUM

Çünkü gerçekten mide bulandıran tabirler var.

ŞİMDİ:

– Ummu Gülsüm Hz. Ali’nin 4. Çocuğu. Hicretin beşinci veya altıncı yılında dünyaya gelmiş. Sünni kaynaklarda geldiği kadarı ile bu istek yapıldığında Ümmü gülsüm en iyimser ihtimalle 8-9 yaşında

-Gerçekten 54-55 yaşındaki bir ihtiyar adamın, Müslümanların halifesinin 8-9 yaşındaki küçük bir kız çocuğuna sulanması, onu öpüp bacaklarını açıp bakması, nasıl bir İslam anlayışı olabilir?

– Bu rivayet Halifeyi açıkça sübyancılıkla suçlamak değil mi?

-Sırf böyle bir evliliği ispatlamak için bu kadar rezalete gerek var mı?

– Bu rivayet hem Halife Ömer’e, hem İmam Ali’ye hem Ummu Gülsüm’e iftira, hakaret değil mi?

– Nasıl oluyor 8-9 yaşındaki küçük bir kız çocuğu bu yapılan amelin çirkin bir amel olduğunu bildiği “Halife olmasan gözünü oyardım, burnunu kırardım!” dediği halde, koskoca Müslümanların halifesi bu işin çirkin bir iş olduğunu bilmez?

-Küçük kızını süsleyip püsleyip, dedesi yaşındaki adamın yanına gönderip beğeniye sunması Hz. Ali’ye bilinçli olarak yapılan alçak bir EMEVİ iftirası değil de nedir.

– Bu rivayeti nakleden alçak, kendi kızını bu şekilde süsleyip 55 yaşındaki adamın gerdeğine göndermiş mi?

– Bu yalan ve çirkin rivayeti tevil etmek isteyen bir kısım Emevi süpürgecileri “Halife Ömer, Fatıma’nın kızı Ümmü Güsüm ile evlenip Peygamberle akraba bağı kurmak istiyordu” demişler.

-Dert, geçekten evlilikle oluşacak bir bağsa, zaten o oluşmamış mı? Ömer’in kızı Hafza Peygamberin hanımı değil mi?

-Ayrıca konu sadece evlilikten oluşacak bir bağsa, küçük bir kızın bacaklarını okşayıp, açıp bakmanın anlamı nedir.

-Rivayetin yalanı şurada ki; Ümmi Gülsüm bu hareketin şehvet içerikli çirkin bir hareket olduğunu anladığı ve tepki gösterdiği ve babasına da “kötü bir ihtiyarın yanına gönderdin” dediği halde “Eğer Müminlerin emiri olmasaydın” diye bir de jest yapmasının anlamı nedir?

   Şimdi bu Kuran kurslarında küçük çocuklara tecavüz ediyorlar ya, nedeni işte bu rivayetler.

Çünkü bu olayı sıradan bir olay olarak nakletmiyorlar, aynı zamanda mahrem olmadığı halde 9 yaşındaki küçük kızın bacaklarına bakmanın, onu öpmenin caiz olduğu” hükmünü çıkarıyorlar.

   Bunun başka bir versiyonu şöyle nakledilir, Çirkefliğin derecesini bilin diye çok çok affınıza sığınarak yazıyorum:

    İbn-i Ömer Bir cariye almak istediğinde elini göğsüne sokar kontrol eder, sonra ön arkasına ellerini sokup kontrol eder, bazen soyundurur göğüslerine, bacaklarına, ön ve arkasına bakar ve satın alırdı.

(Ebdurrezzak Senani, el-Musennef 7/286)

   Belki de bu cariye konusudur diyeceksiniz. Ama bakın bundan öyle bir din yarattılar ki MÜSLÜMAN KADINLARA aynısını uyguladılar.

   Muaviye, tarihin büyük canilerinden Busr b. Ebu Ertah’ı Yemen’e gönderdi. Müslüman kadınları esir ederek pazara getirdiler ve onları soyundurarak pazarda satmaya başladılar.

(Abdul Bir Kurtubi, el-İstiab 1/161, Darul Ceyl-Beyrut) 

   ÜMMİ GÜLSÜM ÜZERİNDEN HZ. ALİ’NİN ŞAHSİYETİ HEDEF ALINIYOR

    Muğeyre Ummu Cemil adlı bir kadınla zina etmişti. 3. Şahit bu zinaya şahadet ettikleri halde, bir kişi çekinmiş ve Muğeyre’ye had uygulanmamıştı.

   Ömer Hac yaptığı bir zamanda Muğayre’nin zina ettiği Ummu Cemil de onunla birlikteydi. Muğeyre de Mekke’de idi. Ömer’le karşılaştılar. Ömer yanındaki Ummu Cemil’i göstererek “Bu kadını tanıdın mı” diye sordu.

   Muğeyre Ümmü Cemil’i çok iyi tanıdığı halde “Evet Tanıdım o, Ali’nin kızı Ummu Gülsüm’dür” dedi.

Ömer rahatsız oldu ve “Kendini cahilliğe mi vuruyorsun? Allah’a andolsun ne zaman seni görsem sanki gökyüzünden başıma bir taş düşecek gibi oluyorum” dedi.

(İbni Helakan, Vafiyatu’l Ayan 6/366; Ebul Ferec İsfani, el-Eğani 16/109)

Bakar mısınız Muğeyre Sözde Ömer’in evlendiği Ummu Gülsüme açıkça “Fahişe” diyor, ama Halife sadece sinirleniyor…Başka rivayette olsa, taş üstünde taş, beden üstünde baş kalmazdı.

Ravi niçin böyle bir rivayet naklediyor?

Çünkü hedefinde Hz. Ali’nin şahsiyeti ve onun namusu var. Küfürlerini bu şekilde rivayetlerle yapıyorlar. Halife’yi de aslında yüceltmek değil, onun bahane KENDİ SARAYLARINA YAPTIKLARI AHLAKSIZLIKLARA şeri bir kılıf uyduruyorlar.

BUNLARIN SÜLALESİ SAPIK

SONUÇ

Halife Ömer’in Ümmü Gülsüm’le evlenme olayı Emevi uydurmasıdır. Rivayetlerden de çok açık bir şekilde anlayacağınız gibi; sadece Hz. Ali’ye hakaret etmek, onun şahsiyetini kırmak için uydurulmuştur.

-Peygamberimizin Aişe ile 9 yaşında evlendiği yalanının başka bir Emevi versiyonudur.

-Sarayda yaptıkları sapıklıklarına şeri bir kılıf uydurmalarıdır.

Tarih:Genel

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir