İçeriğe geç

İNSAN-İMAN-AKIL-NEFS İLİŞKİSİ..!

İNSAN AKIL-NEFS-İMAN İLİŞKİSİ.!

   Bunlardan birisi Eşyanın hakikatlerini bilmektir, Bu akıl İlimle eş anlamlıdır,

   İkincisi ise İlmi İdrak eden şeydir, Diğer bir ifade ile İdrak merkezidir, Bu şey Kalp, Ruh ve Nefsin de İkinci manaları olan İnsanın hakikatidir..

“Ey mutmainine nefis! Râzı olmuş ve kendisinden râzı olunmuş bir hâlde Rabbine dön. Kullarımın arasına ve cennetime gir.” (Fecr/27-30)

“Kıyamet gününe ve levvâme nefse yemin ederim ki, biz insanları dirilteceğiz ve onların parmak izlerini de düzelteceğiz.” (Kıyamet/1-4)

   “Nefis, kötülüğü çokça emredicidir (emmâredir). Rabbimin merhamet ettiği nefisler (mutmeinne ve levvâme olanlar) ise, böyle değildirler.” (Yusuf/53)

   Kuran’ı Kerîm’de olduğu gibi, ilâhiyâtçı filozoflar da nefsi genellikle ruh manasında kullanırlar.

  “Nefs-i emmare, elbette günahları, kötülükleri emreder.” [Yusuf 53]

    Allah’tan korkup, nefsini kötü arzulardan uzaklaştıranların varacakları yer, muhakkak Cennettir.) [Naziat 40, 41]

   Nefs; içimizdeki bütün kötü isteklerdir, süflî arzulara duyulan meyildir.

   “İman nedir diye akıldan sordum? “Akıl Kalbimin kulağına söyleyerek İman EDEPTİR dedi.”(Mevlana ra)

   Kur’an’ı Kerimde Dört binden fazla Ayet nefsin kötü huy ve sıfatlardan arındırılıp, sevilen ve beğenilen huy ve sıfatlarla süslenmesinden söz etmektedir.

   (Resulüm!) Nefsani arzularını kendisine ilâh edinen kimseyi gördün mü? Ona Sen mi vekil olacaksın?» (el-Furkan,

    “O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır” (el-Mülk, 2)

“Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir.” (el-Haşr, 19)

   “Eğer İyilik ederseniz kendi nefsinize iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz o da kendinizin aleyhinedir.”İsra/7

«Nihayet o gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.» (et-Tekâsür)

    Akıl, insan dimağı vasıtası ile, his uzuvlarından, şeytandan ve nefisten kalbe gelen arzuları inceleyerek, iyilerini kötülerinden ayıran bir kuvvettir. Ayırırken yanılmazsa, bu akla Akl-ı selim denir

    Bu nedenle Kur’an’ın adını insan üretme ve nefsin kötü huy ve sıfatlarından arındırılıp, iyi huy ve sıfatlarla donatılması fabrikası koysak yanılmış olmayız..!

   İnsanlık bugüne kadar kendi Tecrübesi, Aklı ve tüm çabasına rağmen insana sağlıklı bir tarif getirememiştir.

    Bilimin Bütün derinliğine rağmen henüz İnsanın bedenine bile mutlak bilgiyi üretememiştir.

    Kaldı ki Ruhi yapısı hakkında çok sınırlı bir bilgiyle; Ruh yapısını çözmesi ancak Yüce Allah’ı yaratıcı olarak kabul edip Ruh ‘unu bu minvalde takip edip, ilahi şekle ve rızaya uygun eğitmesi ve şekillendirmesi fıtrata uygun olacağı için en doğru yöntem olacaktır.

    İşte tüm insanlığın bugün yaşadığı pratik.! Kaos, Buhran, bunalım ve zulmün ana kaynağı

  Bizlerin Ruhu ve nefsi yaratanın mühendislik bilgisinden mahrum oluşu beraberinde bu zalim ve mazlumun olduğu dünyayı üretmiştir.

   Fuzuliyi dinleyelim,

“ Sakın görünüşe aldanma  görünüşte herkes insandır, İnsanı İnsan yapan içindeki vicdandır”

   Şair Fuzuliye sormuşlar? Sevmek mi daha önemli? yoksa sevilmek mi? cevap:“Samimi değilse ikisi de Fuzuli..

    Psikoloji Bilimi 19.yy.da kurumsallaşmasına rağmen yüz yıldır insan ruhuna ve Nefsine tek bir çözüm bulabilmiştir o da Anti deprensen ilaçlarla Ruh ‘unu ve nefsini ona unutturmak.

   Hz. Ali (as ) “ Nefs ve aklı baş başa bırakırsan Nefs aklı yutar, Aklı ancak İmanla Korumak mümkündür.”

Mevlânâ’nın da şâheseri Mesnevi-i Şerif’inde

  “Nefs, en büyük puttur  Padişahlıktan feragat edeni padişah bil…

Varlığa mağlup olan, varlığa düşman olan kişidir.”

   Lokman’ın efendisi, görünüşte onun efendisiydi ama hakikatte Lokman’ın kuluydu.

    Neitzche’yi dinleyelim;

    “Ne zaman yukarı doğru tırmansam ‘EGO’ diye bir köpek tarafından takip ediliyorum.”

Bu ters dünyada benzerler pek çoktur

   Nefs, üç köşeli dikendir. Ne çeşit koysan sana batar.”

   Çok uzun izaha muhtaç olmakla beraber Özetle;

   Nefs akla derki bir defaya mahsus yalana razı olursan şu kadar kazancın olacak ve bu kazanç hem sana ve ailene uzun bir rahatlık, hem de hayır hesenat yapma imkanın olacak, bu türden bir çok şey telkin eder ve aklı Müspet verilerle ikna eder dezavantajları unutturur ve akıl hadi bakalım ama bir dahası olmasın deyip nefse uyar ve menfi olacak manevi etkileri de dikkate almadan nefse uyar ve esaretin ilk kapısı aralanır, İman güçlü ise ve ihlas hakim ise nefs aklı ikna etse de iman akıl bütünlüğü bu esarete engel olur.

Aklın Söyledikleri ve Nefsin İstedikleri

Şer’i düsturlar ve nefsin talepleri ile alakalı bir kaç mukayese.

1- Akıl, Allah’ın buyruğu ve insani sorumluluk gereği, insanı marufa çağırmakta ve münkirden ise, uzak durmayı haykırmaktadır; nefis ise, münkire çağırmakta ve maruftan uzak durmayı istemektedir.

2- Akıl, Allah’ın buyruğu ve insani sorumluluk gereği, humusun ve zekâtın farzlardan olduğunu ve hak sahiplerine verilmesi gerektiğini söylemektedir; nefis ise, Allah’ın farzlarından yüz çevirerek İlahî sorumluluktan sakınmayı, kat kat fazlasıyla batıl ve gereksiz yerlerde harcama yapılmayı istemektedir.

3- Akıl, Allah’ın buyruğu gereği, namazların efdal vaktinde kılınması gerektiğini söylemektedir; nefis ise kuldan, vaktim yoktur, meşgulüm ve Allah’ın benim namazlarıma ihtiyacı mı var, demesini istemektedir. Oysaki aynı nefis, saatlerce boşu boşuna vakit geçirmekten hiç bir sıkıntı yaşamamaktadır.

4- Akıl, Allah’ın buyruğu gereği, müçtehit olmayanların “furu-u din” de müçtehit olan kimselerden taklit edilmesi gerektiğini söylemektedir; nefis ise, kulun taklit etmesini körü körüne bağlılık olduğunu kabul etmekte ve taklit etmenin de gereksiz olduğunu istemektedir. Oysaki aynı nefis, binlerce kere (giyim kuşam tarzı ve saç modeli gibi) başkalarından taklit edilmesine mani görmemektedir.

5- Akıl, İlahî ahlak ve insani edep gereği, otobüste, minibüste oturmaları için yerin yaşlı ve güçsüz kişilere verilmesi gerektiğini söylemektedir; nefis ise, bu durum karşısında kayıtsız kalınmasını istemektedir.

6- Akıl, öğüt, nasihat ve bilgi almak için mütalaa etmek ve vaaz dinlemek gerektiğini söylemektedir; nefis ise, kayıtsızlık ve yorgunluk gösterilmesini istemektedir. Oysaki aynı nefis, yorgunluk göstermeksizin saatlerce gaflet içerisinde veya faydası olmayan filim ve müzik gibi şeyler dinleyerek vakit geçirmektedir. 

7- Müslümanların büyük hatta ekseriyeti biz de dahil olmak üzere bu akıl nefs mücadelesinin mağluplarıyız. Nefse Mutlak galibiyet evliyalarda söz konusu edilebilir. Aksi halde tüm inananlar bu tehdidin muhatabıdır. İşte ahiretteki Allah’ın şefaat yetkisini verdiği veya vereceği, Peygamber, Nebiler ve Ehli beytin pak imamları şefaat ‘in Nurlu dalgaları bizim gibi günahkârların kalkanı olacaktır biiznillah.  

    Zengin Müslümanlardan biri temiz ve şık elbiseyle Resulullah (sav)’in yanına gelerek O Hazretin yanında oturdu. Daha sonra eski elbiseli bir fakir de gelerek o zengin adamın yanında oturdu. Zengin adam hemen elbiselerini toplayarak fakirden biraz uzaklaştı.   

    Resulullah (sav) o adamın bu kibirli tavrından çok rahatsız oldu ve zengin adama: “Onun fakirliğinden, sana bir şeyin geçmesinden mi korktun?” buyurdular.

Zengin adam: “Hayır, ya Resulullah.” dedi.

    Peygamber (sav): “Senin zenginliğinden bir şeyin ona ulaşmasından mı korktun?”

Zengin adam: “Hayır!”

    Peygamber (sav): “Onun elbisesinin senin elbiseni kirletmesinden mi korktun?”

Zengin adam: “Hayır, ya Resulullah!”

    Peygamber (sav): “Öyleyse neden çekilerek kendini ondan uzaklaştırdın.”

    Zengin adam: “Benim, beni aldatan, gerçekleri görmeme mani olan, her çirkin işi güzel, her güzeli de çirkin gösteren (şeytan veya nefs-i emmare isminde) bir arkadaşım var. Yaptığım bu kötü amel de, onun aldatmalarından biridir. Ben yanıldığımı itiraf ediyorum. Bu çirkin tavrımı telafi etmek için sermayemin yarısını karşılıksız olarak bu Müslüman fakire vermeğe hazırım.

  Peygamber (sav) fakir adama dönerek; “Bu bağışı kabul ediyor musun?” buyurdular.

Fakir adam: “Hayır, ya Resulullah!”

Zengin adam: “Neden?”

    Fakir: “Çünkü senin gibi kibirli ve bencil olmaktan, amellerimin senin amelin gibi akıl ve mantıktan uzak olmasından korkuyorum.”

   Sonra, Peygamber(sav) şöyle buyurdu;

“–Nefsim kudret elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki, birbirinize merhamet etmediğiniz müddetçe cennete giremezsiniz.” buyurmuşlardı. Ashâb-ı Kirâm:

“–Yâ Resulullah! Hepimiz merhametliyiz.” dediler. Allah Resulü ise:

“–(Benim kastettiğim) merhamet, sizin anladığınız şekilde yalnızca birbirinize olan merhamet değildir. Bilâkis bütün mahlukata şamil olaun merhamettir, (evet) bütün mahlukata şamil merhamet!..” buyurdular. (Hâkim, IV, 185/7310)

   Peygamber (sav)kendi zamanında İnsanların Komplekslerini nasıl tedavi ettiğini gördük,

    Akıl Nefse  tabi olduğu için, hatalı duyumlara dayanarak elde ettiği bilgiler de hatalı olmaktadır. Çünkü hakim durumda olan akıl (hatalı duyumlardan elde edilen) düşüncelere göre yargıda bulunur.   

    Düşünceler yanlış olduğu taktirde aklî çıkarsama da yanlış olur. Bu durumda tıpkı duyularda olduğu gibi aklın da hakikatin bilgisini elde etmesi tesadüfi olmaktadır. Nefsin Ahlak ustaları Resullerin ve Ariflerin  tarif ettiği tarzda eğitilmesi halinde aklı ve nefsin İman ile korunup hak ve doğru olan hikmetler deryasının sakini olabilir.

   Aksi halde Hz. Ali(as) dediği gibi nefs aklı yutar.ve İnsan nefsinin esiri konumuna düşer ki  Yüce Allah İnsanı bu noktada uyarmış ve “Vay O İnsanın haline ki nefsini ilah edinmiştir”

   Kompleks ve egoların bünyeye hakim olması Bünyeden Aklı ve Allah’ın rızasını devreden çıkarır, bu durumda her söz ve davranış bilinen erdemlerden soyutlanır, Örf adet gelenek kültür, ve mantıksızlığın hakim olduğu bünye şeklen insan olsa bile yaratılış amaç ve gayesinden uzaklaştığı için değer açısından hayvanlardan daha aşağıda bir konumun müstahakkı olmaya mahkum olur.

   Bunun için Mevlana(ra).”Nice insan gördüm üstünde elbise yoktu, Nice elbise gördüm içinde insan yoktu “itirafı bu profili izah etmeye yeter.!

   Büyük Usta Muhyeddin-i Arabi ra dinleyelim.

    Yüce Allah: “Ben her şeye yaratılışının hakkını verdim”(TAHA/50) buyurur.

    Akıl da şeyler cümlesinden olduğu için, akla da hakkı verilmiştir. Fakat Akıl Allah’ı tenzih etse bile, Marifetullah’ın ancak yarısını elde eder.

     Çünkü Allah, kendisine layık olan mükemmelliği görmek için tenzih ile beraber teşbihi de getirmiştir. O, duyuların ve hayalin delalet ettiği teşbihle akıllara hitap etmiştir. Ancak akıllar bu konuda hayrete düşerler ve bir şey anlamazlar.

   Çünkü; Allah, akıl, duyu ve hayalin idrak edemeyeceği kadar yücedir. Hiç kimse onu aynen göremez ve ilmen kuşatamaz. Kullar ancak akıllarının idrak ettiği şeyle tanrıyı vasıflandırdılar.

   Allah, kendi nefsini kulların tenzih ettiği şeyden de tenzih etti.”(Fussusül Hikem.)

Mevlana (ra) dinleyelim,

“Ey gönül devr-i âlemde çektiğin dava nedir,?

Seni böyle derde salan bu nefs û hevâ nedir,?

Bir gün olur güneş batar gül solar bülbül gider.!

Bu meşakkat bahçesinden aldığın meyva nedir”.?

   Harun reşit gibi bir sultan Behlül-ü dane gibi bir arifi saray ulemasına katmak ve prestijinden faydalanmak için bir gün kendisini saraya davet eder,

    Behlül sana sarayımda bir oda ve hizmetçiler vereyim, Yeter ki bu eski elbiselerden kurtul, Yenilerini giy insanların arasına karış, Bunun üzerine Behlül; Müsaade erdemisiniz bir danışayım dedi,

   Halife kime danışacaksın kimsen yok ki diye cevap verdi;

    Behlül ben danışacağım yeri biliyorum dedi.ve oradan ayrıldı, Harun Reşit arkasından adamlarını salıp, danışacağı yeri öğrenmek istedi, Behlül gide gide şehrin dışında bir Mezbeleğe(Çöplük)e, gitti başını eğip, bir şeyler dinlermiş gibi yaptı, ve bir şeyler söylendi, daha sonra oradan ayrıldı, saraya yöneldi, Sultanın adamları ondan önce saraya dönüp hadiseyi Harun Reşit’e anlattılar,

Behlül huzura girince Harun Reşit ona ,

    Behlül söyle bakalım cevabın nedir, dedi.? Behlül; Danıştım efendim, Lakin İnsanlar arasına karışmam mümkün değil,

 Halife heybetle; Ey Behlül sen gidip çöplere danışmışsın, haberim var dedi, Behlül de; Doğru söylüyorsun ben de onlara danıştım, onlar bana cevap verdiler, ve “Ey Behlül bizde vaktiyle en güzel ve nefis yiyecekler idik, Bütün güzellikler bizde idi, Sevgi ve itibarımız çoktu, ne zaman ki insanlar arasına karıştık işte bu hale geldik, Çöpe atıldık, Sen de sakın insanların arasına karışma dediler,” Bu sözlerdeki ince manayı anlayan Harun reşit sadece haklısın diyebildi.

   Büyük usta Mevlana(ra)dinleyelim

  Burada ne olursan ol önemi yok,

   İster Zengin, ister Fakir, İster Alim ister şaki, İster üstün ister hor ve hakir, ister padişah ister tebaadan ol, İster patron ister işçi ol,

   Şunu iyi bil ki, Ölümsüzlük gerçek saltanat ve büyük rütbe Orada, Ak da, Kara da orada belli olur. Bu dünyada ölüm herkesin eşitliğidir.

ODUN OLMAK

“Hakkın yolundan sapanlara gelince, onlar cehenneme odun olmuşlardır. Cin/15.

   Yüce Allah’ın peygamberler aracılığıyla insanlığa tebliğ ettiği hayatın tüm şubelerini ilgilendiren yaşamın mutlak doğrularına hakkın yolu denmiştir. İşte bu yoldan sapanlar küfranı nimet olmuşlar, onları sapıtan esas amil arzuları aklın kilitlenmesine sebep olur.  

  Yani arzular, Aklı esir alır. ve beşer için dünya ve ahiretin felaketi başlamış olur.

   Halk dilinde bazı söylemler vardır çok derin anlamlar içerir. Hani Bazen odun gibi adam deriz ya aklını ve iradesini kullanmayan insanlar ahirette hayvanlardan da aşağı muamele görecekler. Çünkü hayvanlara ahirette Yüce Allah toprak olun der, Ama aklını kullanmayanlara cehenneme odun olun diyecek.!!

    Odun olmak veya insan olma fırsatı şu an elimizde, Odun olmamak için gayret bizden Tevfik Allah’tan,

   Sonuç; 19.yy da kurumsallaşan çağdaş psikoloji Vahiy ve peygamberlerin söylem ve eylemleri ile Ahlak ustaları Ariflerin tedavide telkin ve tekniklerinden istifade etmediği taktirde Çabaları eksik ve lokal kalacaktır. Sadece metabolizma üzerinden tespit edilecek psikolojik arızalar eksik kalacaktır. Bu tür çalışmalar hayvanlarda kesin sonuçlara ulaşılsa bile insanlar için aynı sonuçlar söz konusu olmayacaktır.

    Sıfatlar tarif edilse bile Ruh zatın bizzat Müdahalesi olduğu için parçalar bütünü kuşatamadıkları için ruh hakkında fazla bir şey bilmemekle beraber bu ortamdan kaynaklanan saplantılar da ancak Sonsuz İLMİN sahibinin uyarı ve telkinleri ile sükûneti ve sıhhati yakalaması mümkündür.

     Çünkü insan seçme iradesine sahip tek varlıktır. Ruh sağlığını konu ve meslek edinen bir bilim dalı olarak psikoloji Fıtrata uygunluğu sorgulamadığı sürece kısır döngülerin kurbanı olur.

   Fıtratı temiz kalanların ismet sahibi Resul ve nebiler ile bu kalıpların ikramına ki, ikram dışardan gelen bir fiildir. Risalet Sahipleri doğru davranışların kahramanı ve figürleridir. Bu kahramanların da ismet kalıplarının dışına çıkma İrade ve imkânlarından mahrum bırakılmışladır.

    Çözümü ilahi buyruktaki bu dört bin ayette ve Peygamberin “Ehli beytim Kur’an’dan ayrılmaz, Kuran onlardan “İfadesinde anlam bulan ve bu dinin sapasağlam günümüze tanınmasına vesile olan Nuh’un gemisi gibi deryaları ve felaketlere direnen ve dayanan Itrette hakikati ve hikmeti aramak en akıllıca yöntem ve yol olacaktır.

   Bunun dışındaki çabalar beyhude kalacaktır. vesselam.!!

Tarih:Genel

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir