HİKMETLERİ TEFFEKKÜR ETMEK.!
Hikmet, lügatte ıslah gayesiyle men’etmek manasındaki “hakeme” kökünden gelir. Söz ve fiilde hakka ve doğruya isabet etmek manasında kullanılır. Aynı kökten gelen “hüküm” ise, bir şey hakkında “o şöyledir veya şöyle değildir” şeklinde bir yargıda bulunmaktır. Hikmetten daha umumidir. Her hikmet hükümdür, fakat her hüküm hikmet değildir
Sözlükte bilgelik, ilim, sır, özlü sözler, İnsanın mevcudatın hakikatlerini bilip hayırlı işleri yapmak sıfatı olarak tanımlanıyor. Akıl, söz ve hareketteki uygunluk. Hak emre uymak. Bu anlamların tümünü birleştirdiğinizde ilim sahibi, gerçekleri görebilen, idrak eden ve elindeki bilgiler ışığında kendisine ve topluma yön verebilen bir insani özellik diyebiliriz.
Hayatın tümel bilgisine sahip olmayan insan ancak niceliksel fikirler üretme imkânına sahiptir, Çünkü eşyanın nitelik ve mahiyeti tümel bir ilimle ancak tam olarak izah edilebilir. Bunun için vahiy kültüründen beslenen Müslüman filozofların izahları tüm dünyada hala parlaklığını koruyabilmiştir.
Arapça hükmü mastarı ve köken olarak gemlemek; sağlam olmak(ihkam) köküyle ilişkilidir.
Hikmet ile felsefenin farkı şudur: Hekim, hem fikre hem de amele sahiptir, hekim aynı zamanda amel ehlidir, Felsefecinin böyle bir aktivitesi olmayabilir.
İbni Sina ʼ ya göre felsefenin veya hikmetin amacı nesnelerin hakikatlerine bir insanın ulaşabileceği kadar bilmesidir.
“Yâ. Sîn. Yemin olsun o hikmetlerle (bilgeliklerle) dolu Kuran’a ki, hiç kuşkusuz, sen, gönderilen elçilerdensin.” (36:1-3)
“Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, ona gerçekten pek çok iyilik ve güzellik verilmiştir. Fakat bu hakikatleri ancak gerçek akıl sahipleri anlar, üzerinde düşünüp ibret alır.”(Bakara/269)
“Bu Kur’an ve içindeki âyetler aklını kullanabilenler için mükemmel bir hikmet ve açık bir ibrettir! Ne var ki, inkârda ısrar edenlere uyarılar fayda vermiyor!”(Kamer/5)
Hikmet kavramı kur’anda 19 ayette 20 defa geçer:
“Gazap; Hikmet sahibinin kalbini öldürür, her kim gazabına sahip olmazsa aklına da sahip olamaz.”(İmam Car Sadık as)
Bu meyanda hikmet aklıselimin pınarlarından fışkıran bir hakikattir.
Allah (C.C) Kutsi Hadiste buyurur ki:
“Ben, benden başka ilah olmadığına, hiçbir ortağımın bulanmadığına ve Muhammedin benim kulum ve elçim olduğuna kendi nefsimi şahit tutarım.
Her kim benim kaderime razı olmaz, verdiğim belaya sabretmez, nimetlerime şükretmez, verdiğim rızka kanaat etmez ise, benden başka bir Rabbe kulluk etsin.
Her kim dünya için hüzünlenir ve kederlenirse bana kızmış gibidir. Kim bir musibetten şikâyette bulunursa benden şikâyette bulunmuş olur.
Her kim bir zenginin yanına çıkar ve ona sırf zenginliği sebebiyle tevazuda bulunursa dininin üçte ikisi gider.
Biri öldü diye dövünerek yüzünü yırtan kimse, mızrağını alarak benimle savaşmış gibidir.
Bir kabrin üstündeki bir ağacı kesen kimse, eliyle Kâbe’min kapısını yıkmış gibidir.
Kazancını hangi yoldan elde ettiğine aldırış etmeden yiyen biri; Allah’ın onu hangi kapıdan cehenneme atacağına aldırış etmiyor demektir.
Her yeni gününde dini için kazançta olmayan herkes kayıptadır. Kayıpta olan kişi için de ölüm daha hayırlıdır.
Her kim ki bildiğiyle amel ederse Allah ona bilmediği ilimleri öğretir. Emelini uzun tutanın ameli halis olmaz.”!
Bu türden emir ve tavsiyelerin hikmet derinliğini yüce Allah resulleri ile ümmetlerine emr ettiği hikmet yüklü bir irade olmakla beraber İlahi rıza ve gazabını ifade eden rıza ve gazabın Dünya ve ahiret mekanlarında insan hayatını olumlu veya olumsuz etkileyebilecek beşer için ideal yüklü davranış biçimlerinin izahıdır.
İslami literatürde dünya ahiretin tarlasıdır. Her nefis bu tarlaya ne ektiğinin ve hangi mahsulleri topladığını şüphesiz Aynel yakin ve Hakkel yakin mekanlarında müşahede edecektir.
“Hikmet tabiatı bozulmuş insanlarda etkili olmaz”(Hz.Ali as)
Bu işin bir dahası yoktur. İmtihana tabi olan varlıklar buna rağmen Allah’tan bir daha’sını isteyecekler ama heyhat ki; Yüce Allah’ın cevabı sizi dünyaya bir daha göndersem de sizin için sonuç değişmeyecektir hitabına muhatap olacağı da şüphesiz tahakkuk edecektir.
Sonuçta bu dünyada işimize yaramayacak bir öğretinin ahirette hiç bir işimize yaramayacağı muhakkaktır.
“Allah’ın hikmetinden sapınca, kudreti karşısında dur, sana şifa verecek hikmet elde edemezsen de, sana yetecek kadar kudretini kaybetmezsin.”(Hz.Ali as)
“Hikmet zeki insanları bahçesidir.”(Hz.Ali as)
“Hikmeti Nifak ehlinin elinde de olsa alınız, İlmi Müşrikin elinde olsa da alınız.”(Hz.Ali as), Çünkü bu ikisi Beşeriyetin ortak malıdır.
Zenginin zenginliğine şükretmesi ve zenginliğin geçici bekçisi olduğunu idrak ederek sömürü çalma ve çırpma ile mal kazanma sevdasını bırakarak kazandığında her zaman Rıza-ı ilahiyi takip etmesi esastır.
Çünkü her söz ve davranış ile her kuruş bir hesaba tabi olacaktır, Maliyet muhasebesi burada yalnız yoktur, ötede de kazancın giderine kafi gelemeyeceğinin hesabını da tutman gerekmez mi? Bazılarının buradaki, kazançları ötedeki hesabı ödemeye kafi gelmeyecektir.!
Muhtaçlar ise ihtiyacını Mülkün geçici sahibi ve fani olan beşerden önce mülkün sahibine arz etmesi gerekmez mi? İstemenin de vermenin de bir edebi adamı olmaz mı? Bu edep ve adabı gözetmeyenler kendilerine yazık edenlerdir.
Bazı hesapların sonucu ince detaylarda saklı olabilir. Verenin İhlas ve tevekkülü alanın veya isteyenin de izzetlice istemesi İnsan onuruna yakışan en iyi davranış biçimi değil mi?
Bakın Peygamber(sav) me Gariban biri bir salkım üzüm getirdi, Peygamber bir adet yedi tebessüm etti, iki üç tebessümler sonuna kadar devam etti, Herkes bizi neden buyur etmedi? diye meraklanırken, Fakir çıkıp ittikten sonra Peygamber “Üzümler çok ekşi idi ama ben o fakir üzülmesin diye tebessüm ederek yiyiyordum, size verseydim yüzünüzü ekşiteceğinizden ve fakirin üzüleceğinden korktum” Nezaketin, inceliğin ve hikmetin serdarlığı budur işte.
Sınırsız ve sonsuz nimetlere kavuşmaktan şüphen mi var şüphem yok diyorsan elindeki lokmayı burada O’nun onuru ile oynamadan fakire vermelisin,
Eğer varlığın fakiri doyurmuyor, Yoksula çare olmuyorsa senin için eziyete dönüşme ihtimali var demektir.
Yetişkin bir ağaç günde 17 kişinin soluyacağı oksijen üretir, Klorofil bitkiler tabiatın temizlik elemanlarıdır, Karbondioksiti alıp bize hayat için olmazsa olmaz oksijeni üreten rahmetle bezenmiş nimetlerdir,
Bu meyanda her ağaç bir İnsandır, literatürde geçen yaş kesen baş keser söylemi de boşuna söylenmemiştir. Beşeriyet bu hikmeti 19.yy da ancak anlayabildi. Bilim; Mevcudatı ileri bir akılla okudukça Yüce Allah’ın el hekim sıfatının esrarını daha iyi anlayacaktır.
Önemli olan çok şey bilmek değil çok şey yapmaktır, Yeter ki çok şey rahmete şamil olsun, Çok şey bilmek İnsanı kitap yüklü eşeğe dönüştürmemesi gerekir; bunun için bilgi pratikte uygulandığı sürece anlam kazanacaktır. Çünkü ötede hesaplar bilgimize bildiklerimize tabi değil niyet ve amel fenomenleri ile sonuçlandırılır.
Beşerin sürekli bir değişim ve dönüşümün arenası olması gerekir, Aksi halde monotonluk donmuş bir hayat kemale doğru yolculuğun önündeki en büyük engeldir.
Çünkü hareket yasaları sabit olmayı öngörmez. Zaman tüneli yasalarına tabi olan bizlerin bu tünelden çıkıp dar-ül bekaya yani zaman mefhumunun dışına çıkmamız bizim için kaçınılmaz bir akıbetse bütün gücümüzle benliğimize ilahi çekiçlerle vurmak,dar-ul bekada bize kalmayacak her şeyi düzeltmek zorundayız. Çünkü geri dönüşü olmayacak yasalara tabiyiz.
Allah’ın sabit yasası “Bir kavme uyarıcı göndermeden azap etmeyecektir” oysa bu uyarılar dünyada rahmet iken, sonuçta ötede, kurtuluşun sebepleridir.
İdraklerin engelleri geçici komplekslerdir, İdrakleri doğru zamanda ve zeminde kullanmayanlar da pisliğe müstahaktır. Sabit ilahi yasa “Allah kimseye zulüm etmez,” Neticede, Aklını kullanmayanları pisliğe mahkûm eder.
“Bir zaman gelir ki o zamanın insanları Kurt, Sultanları Canavar, orta hallileri yem, fakirleri ölüdürler…
Doğruluk batar, Yalan çoğalıp yayılır, dilleriyle sever, kalpleriyle düşmanlık ederler, . Fasıklık bir asalet, İffetli ve Namuslu olmak acayip işlerden sayılır.”(Hz. Ali as)
İmam(as) geleceğin toplum sosyolojisini sosyal psikoloji ve siyasetin canavarlığını ortaçağdan günümüze ne güzel tarif etmiş. Bu analiz kehanet değil Hikmetin ta kendisidir. Çünkü Allah sevdiği kullarına hikmet kapılarını açar ve ister geçmiş ister gelecek ile ilgili mukedderatı izah edecek Hakikatlerine parmak basarlar.
“Batıl söz söylemekte hayır olmadığı gibi, Hikmet hususunda susmakta da hayır yoktur.”(hz.Ali as)
“Hikmet tabiatı bozulmuş insanlarda etkili olmaz.”(Hz.Alias)
Allah insana üç hikmet Verdi, Akıl, Vicdan ve Mizandan bahş etti ve üçünün aynı andaki ritmiğinden pırıl,pırıl bir hayat doğacağını beyan etti.
Evet Neticede Zulmün müsebbibi fani olan faildir. Sınavdayız baki olan ebedi hayattır. Yüce Allah’ın selamına muhatap olmak için, Sıcaklık bastırmadan serinliğe kaçanlara selam olsun.!
İlk Yorumu Siz Yapın