İçeriğe geç

HAREKET-BEREKET-FELAKET İLİŞKİSİ..!

     HAREKET-BERAKET-FELAKET İLİŞKİSİ…

  Tüm canlı ve cansızlar Mutlak olarak ölçülemeyen bir fiziksel evrime tabidir, hiçbir şey sabit değildir, her şey hareket yasalarına tabidir. Cansız olanların bu yasalara müdahale şansı sıfır iken canlılarda durum farklıdır,

     Hareket yasaları Fizik biliminde kurumsallaşmıştır, Bu yasalardaki dakik incelik, ve henüz bu yasaların alfabesinin (a) harfine vakıf olan beşeriyet, Bu yasaların Alfabesinin keşfinden bile acizken cümle ve anlam çıkarması kendisi için çok uzak bir idraktir, tek alternatif Kadir-i Mutlak’a kesin ve net bir iman ile bağlanırsa her hareketi berekete sebep olur, Aksi halde felaketin bizzat müsebbibi olması kaçınılmaz olacaktır.

    Bit hariç  Hiçbir canlının fiziğinde donukluk pısırıklık, pintilik  asalaklık, yoktur, çünkü her şey hareket yasaları ile varlığını sürdürüyor. Bu ilke zihin için de geçerlidir, Donuk üretken olmayan zihinler potansiyel olarak köleliğe en müsait zekalardır .İşte bunun için “Kafanda dolaşan her şey fikir değildir; Bit de olabilir.” denmiştir.

   Bizim Zazalarda halk arasında bir söz var,“Bı Xeyret La Ümmet” derler yani gayretsiz hareketsiz, donuk, tembel, Vasıfsız, embesil insan ümmeti Muhammd’den değildir.

  Hamam böcekleri için kullanılan zehirden kurtulanlar bir daha aynı zehirle ölmezler, bağışıklık kazanırlar. Yani metabolizma beyin nöronları ile iletişim halindedir, metabolizmanın tümeline tümden hâkim değiliz, Kasların irade dışı hareketleri gibi, Göz kapakları irademizin bunlarla ilişkisi yarım otamatiktir, kapakların her hareketi göz içindeki sıvıyı her tarafa dağıtır ve gözü canlı tutar.

    Metabolizmanın içindeki her organ bir amaca matuftur, bu organların işlevinde oluşacak aksaklıklarda dışardan tıbbi bir müdahale gerektirir, bu müdahaleler de sınırlıdır, Mutlakiyet barındırmazlar.

   İşte bu yüzden bazı Felsefi ekoller insanı tanımlarken hayvanı Nakıta olarak tanımlanmış, Yani Düşünen hayvan derler.

   İnsanın her davranışı önce fikirde ve hayalde oluşur, daha sonra akıl ile yorumlanır, Ve pratize edilir, pratize edilmeden Fikirler henüz akıl rafinerinde iken nefis de akla masum görünerek müdahale eder, Bu müdahalede aklı tek başına bırakırsak nefis aklı esir alabilir, İşte bunun için Hz. Ali(as) “Akıl ve nefsi baş başa bırakırsan nefs aklı yutar, Aklı imanınızla koruyun.” İkazı çağdaş pedagoji ve ahlak Ustaları için olmazsa olmaz bir ilkeye dönüşmüştür.

   Nasıl ki beşer metabolizmasında beyin ve kalp ana unsurlar olup hareketin ve bereketin esas kaynakları ise, Toplum için de Siyaset Felsefesi beyin, Adalet ve hakkaniyet de kalp mesabesindedir, sağlıklı olmayan siyaset tek başına milyonları felç eder, Felçli ve kirli bünyede kalbin sağlığından da; felç ve kirlilik nispetinde bahs edilebilir.!

Sadrazam Hamamda;

   Bir gün Sadrazam hazretlerinin hamama gideceği tutmuş, Yanında vezirleri, peşkircibaşısı, Nalıncı basışı, sabuncu basışı velhasıl tam 50 kişilik kafile, Peştemal takıp hamama girerler.

Kurnaların başına geçerler, Sadrazam ise göbek taşına yatar.

    Memleketin en ünlü tellakları dört bir yanını sararlar.

   Kimi elini, kimi bacağını kapar ve başlarlar keselemeye.

   Tam 5 saat, 5 ünlü tellak İncitmeden keselerler.

   Sadrazamın öyle bir kir çıkar ki her biri parmak kadar.

   Kiri gören tellaklar şaşırır ve keselemeye devam eder.

   Bir süre sonra sadrazam kendinden geçer ve hareketsiz kalır.

   Tellaklar endişe içinde kontrol ederler, fakat sadrazam ölmüştür.

    Bunu gören bütün maiyet erkanı yerinden fırlar ve bağırmaya başlarlar:

     Bre melunlar ne ettünüz devletlüyü!

   Tellaklar korkarlar. İçlerinden cesaretli bir tellak cevabı yapıştırır:

─ Biz yıkadık keseledik,  devletlinin kirden ibaret olduğunu bilemedik. Suç bizde değil. Neyleyelim! Kir bitti, sadrazam elden gitti.!!!

   Yukarıda anlatılan mesele mizahla karışık olsa da hakikate vurgu yapma açısından güzel bir benzetmedir.

    Peygamber(sav) temizlik imandandır” hadisini sadrazam tersinden anlamış olacak ki kirlenebildiği kadar kendini kirletmiş.

    Ruhi kirlilik bedene sirayet eder, ama bedeni kirlilik sadece metabolizmaya sirayet eder, Bundan dolayı en tehlikeli kirlilik Ruhlardaki kirliliktir. İşte bunu için yüce Allah”And olsun ki nefsini ıslah eden kurtulmuştur” İfadesi her nefis için geçerli bir yasadır. İşte bunun için peygamber savaştan gelen ashabına “Ey küçük cihattan büyük cihada gelenler” hitabına şaşırmışlar ve nihayet büyük cihadın Nefs ve ruhtaki kirliliğe karşı verilecek savaş olarak tanımlanmıştır.

   Beşer tarihi hep ruhları kirli olanların ıstırabına maruz kalmıştır, Bu türden kirlilik hastalık olarak kabul edilir, toplum bu kirli ve hastalara dikkat etmeden yönetim kademesine getirmişse hastalık hızlı bir şekilde topluma felaket nispetinde sirayet eder.

  Deprem, Sel gibi felaketler yerel ve lokaldir ölümleri de anidir, Âmâ siyasi felaketler umumidir, ölümleri çok sinsidir, etkileri ve müşkülatı bazen küreseldir. Amerikalı ruhu kirlilerin yönettiği ülkede hasta ettiği insan sayısı ve küresel bazda dünyaya bulaştırdığı kirlilik korkunç boyutlara ulaşmıştır.

    Bir zihin için en büyük felaket sorgulama yeteneğini kaybetmesidir, donuk, ve hareketten yoksun bir zihin, kapısı olmayan ev her türlü müdahaleye açık bir yapıdır.

   Kısaca tarih süreci boyunca din adına yola çıkıp Din’i kitaplarına uyduranlar ne kadar akıllı olurlarsa olsunlar yakalarını siyaset zulmünden kurtaramazlar. Yaptıkları sadece kurnazlık olur.

   Çünkü kendilerini kitaba uydurmadan, Kitabı kendilerine uydurmuşlardır. Tarihte en iyi tüccarlar hep din bezirgânlarından çıkmıştır, çünkü sermayeleri yalan, Müşterileri cahiller olunca tüccarın keyfine diyecek kalmaz. İkiyüzlülük hayatlarının mantalitesidir. Trompetin kilise ayinleri afyon kokuyor, Müslüman Arapların ve İkiyüzlü camii siyaseti ve ibadetleri de kenevir kokuyor. Batının demokrasi yalanları, doğunun da monarşisi gezegenimizi çok kirletmiştir.

   Kim veya kimler tarafından yaşatılmasına bakılmaksızın Siyaset Adalet ve hakkaniyet ölçülerinde uygulanmadıkça, Sömürü ve istismar kaçınılmazdır, kullandığı Kültür ve mantaliteye bakılmaksızın tümden uyuşturucu bir Afyondur.!

   İşte bunun için İslam literatüründe Yöneticiler için esas olan AKLI SELİM,İLİM,ADALET,LİYAKAT,CESARET temel nitelikler olmakla beraber, Takva ,Feraset, Azim, Empati, İstişare, Sabır vs gibi erdemler aranır.

 Konfüçyüs’ü dinleyelim;

“Toplumu felakete sürükleyen Üç büyük tehlike: Akıllı insanların duygusuz oluşu,

Duygulu insanların etkisiz oluşu

Etkili insanların akılsız oluşu.!!”

   İstiğfarın kokusunu kendisine sürmeyeni günahların kokusu rezil eder.

    Bu kriterlere uymadan yapılacak tercihler hastalıklı olmakla beraber, kitlesel problemlerin üretim üniteleri olmaları kaçınılmazdır. Bilenler için Yönetim kademesi seçilirken tabiri caizse kılı kırk yarmak lazım, aksi halde tüm cürüm ve zulümlerin müsebbibi yalnız yönetici olmayacak ve tercihlerin failleri de bu cürümlerin ortakları olacaktır.!

   “Kulların hakkına tecavüz etmek kıyamet günü için ne kötü bir azıktır, Her yudum suda boğulma ve her lokmada ise tıkanma tehlikesi vardır.”(Hz.Ali as)   

   Haktan şaşma,Hareketten Korkma, Yüreğini yakan felaketler varsa yangını söndürecek mücizeler de olacaktır elbet.

       Söz ve eylemlerine ihlasın hakim olduğu bereketin ve Liyakatin mühariklerine selam olsun.

Tarih:Genel

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir