İNSAN-I KAMİL VE ŞAHSİYET ÖRNEĞİ..
Arapça İkmal kökünden gelen Kemal bir şeyin tamamıdır, Kemal’in(Bir şeyin tamamı)karşılığı ise nakıs(eksik) tir.
“Bugün dininizi ikmal (kamil) ettim ve size olan nimetimi tamamladım” Bu ilahi hitap beşeriyet için Yüce iradenin Vahiy yoluyla ve vahye kamil manada temsil yetkisine sahip örnek ve numune dediğimiz özel bir ilahi ikramdır.ki Biz literatürde buna İsmet Diyoruz.
İsmet sıfatı ikramın ve bu ikramın sahiplerinin sınırları aşma imkanları vermiyor. Yani karakteristik mimari yapı buna müsait değildir.
Tüm dünyada filozof ve ahlakbilimcilerin en çok kafa yordukları İnsanı-ı Kamil prototipi olmuştur, Oysa Allah İnsan türünden olan Peygamber denen ve İsmet sıfatı ile teçhiz ettiği İnsan-i Kamilin en üst sınırında olan ve peygamberlerden sonra bu şahsiyetlerin bıraktıkları yerden mesajlarının devam ettiricisi olan evliya ve Salih kullar ile beşerin ihtiyaç duyduğu şahsiyetleri topluma bir rahmet eseri olarak hep var etmiştir.
Beşeriyet zaman zaman bu kamil olan numunelere zulüm etmiş horlamış alay etmiş ve hatta katl etmekle beraber, İhanet etmiştir.
Peygamberlerin Misyonu Olan Allah’ın Rızasını Bir rahmet eseri olarak Allah’tan aldıkları emir ve tavsiyeleri beşere eksiksiz tebliğ etmek.
Son Peygamberin de mirası Kitabullah ve bu kitaptan İlelebet ve Mutlak olarak ayrılmayacak Kitabın canlı Mümessilleri Ehl-i Beytidir.
Son peygamberden devraldığı Nübüvvet sancağını kemal sıfatıyla öne çıkan İmam Ali(as) İlim, Adalet basiret, Feraset, ve cesaretiyle liyakat ölçüleri dahilinde İnsanlığa ve bu ümmete devreden bir şahsiyet elbette tüm beşeriyetin sermayesidir.
Bu numunelere ilahi İkram ve hitap temiz değil; ter temiz olma halidir. Nitekim Kitabı kerimde “Ey Ehlibeyt, Allah ancak sizden her türlü fenalığı-kötülüğü uzaklaştırmayı ve sizi tertemiz kılmayı irade etmiştir.”(Ahzap, 33)
Bu ayet Nazil olduğunda Peygamber(sav),Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’(as)i Abasının altına alarak bu ayeti beyan etmesi ve devamında peygamber eşlerinin beni de abanın altına alın demelerine rağmen ilahi irade Aba’nın altına başka birine Müsaade etmemiştir.
Peygamber vefat ettiği gün bu ayeti hatırlayan olmadı maalesef,
Ne yazık ki Peygamber vefat edince ümmet bu ayeti unuttu ve sevap ve çerez niyetine okuyup ölülerine sevap makinası olarak tekerleme yaptılar ama fiillerinde bu ayete muhalefet ederek imanlarına zulüm ve nifak bulaştırdılar.
İslam tam ve kamil manada Pratiklerinde Kurumsallaşmadan ve ümmetin pratiklerine tamamen hakim olmadan ve Bu masumiyet karinesi dikkate alınmadan Liderlik ve önderlik tercihleri de günümüze kadar süren tevillerin gündemini oluşturdu.
Çoğu İnsanın haklı olarak bu ümmet neden? bu kadar bölük/pörçük parça/ purça hizip, kutup, Mezhep, meşrep ve guruplara ayrıldı? Gibi sorunun esas karşılığı belki de bu ilahi hitaba kulak tıkamalarından ve sırt dönmelerinden kaynaklandığını düşünmeden böyle bir sorunun muhatabı oldular.
Sadr-ı İslam’dan bu güne kadar ümmet belki de bu ayete la kayıt kalmanın ve yukarıda belirtilen Farklı asabiyet parametrelerine aklını kurban ederek ve bu cezanın karşılığı olarak On milyonlarca belki de yüz milyonlarca insanlarının Kanları açıkça haram olmalarına rağmen kendi elleriyle katlederek döktüler.. Çünkü bunlar dindar olmaktan ziyade Din’i dar olmayı seçtiler.
İnsanın vücudu mübarektir insaniyet canında Giydiğin güzel elbiseler insanlığın işareti değil, Eğer insanlık göz ağız ve kulakta ise Duvardaki resim ile insanın farkı ne?
Kendi kendimize her zaman insanlıktan ve insan olmaktan bahsederiz. Eğer insan olmak sadece vücut ve şekil olarak bilinirse herkes bu dünyaya anasından doğarken insan Suretinde gelmektedir.
Oysa insan olabilmek için, bundan başka bir sürü vasıflar ve ahlak gerekmektedir. İşte insan, bütün bunların toplamıdır.
Mevcut olan pek çok şey gibi insanın da kamili ve gayri kamili vardır, mükemmel insan da vardır, mükemmel olmayan insan da. Aynı şekilde salim insan olduğu gibi salim olmayan, kusurlu insan da mevcuttur. Kusursuz İnsan da vardır, Salim insan da iki çeşittir:
1- Kamil insan.
2- Kamil olmayan insan.
Bu durumda, işe şu sorularla başlamak yerinde olacaktır: Mükemmel insan nasıldır? Kemale ermiş bir insan -ruhen ve manen- ne gibi özelliklere sahiptir? Mükemmel bir insanın manevi siması hangi nitelikleri taşır? Mükemmel insanı tanıtan belli başlı nitelikler nelerdir? Ancak bu sorulara gerekli İslami cevaplar bulabildiğimizde toplumumuzu, bireylerimizi ve kendimizi mükemmelleştirebilmemiz mümkün olacaktır.
Aksi takdirde İslam nazarında kemale ermiş insanın nasıl ve ne demek olduğunu bilmeksizin tam ve mükemmel bir Müslüman olabilmemiz, başka bir deyişle -nispi de olsa- insani kemale varıp “mükemmel insan” olabilmeyi başarmamız imkânsızdır
Bizler bu çağın insanı olarak Ali’nin Nüfus cüzdanındaki bilgilerle meşgul olmamalıyız, Ali’yi tanımak, onun kişiliğini tanımaktır, şahsiyetini tanımaktır, şahsını değil. Bu anlamda biz Ali’nin kişiliğini tanıyabildiğimiz ölçüde İslam’ın “kamil insanını tanıyabilmişiz demektir. Bu Minvalde asrımızda nesep olarak kendini Ai(as) mın nesebine nispet eden hakikatte şahsiyet ve karakterinden çok uzaklarda olanlarla fazla meşgul olmamalıyız.
İmam Ali’nin aşağıdaki tavsiyeleri sosyal hayatın vazgeçilmezleridir. Psikolojinin dinamikleridir, vefanın, saygının sevginin; sadakatin, cesaretin, irfanın; Erdemlerin ve sosyal psikoloji ile insan-ı kâmilin karakteridir.
Beşeriyetin tüm tarih örneklerinde Muhalefetteyken Mutlak olan hakkından feragat edip Muhafazakarlaşan ve İktidara geçince devrimcileşen Hz. Ali(as) dan başka Bir İnsan örneğini okumak mümkün değildir.
Modern toplum bilim Teknoloji, Psikoloji Bilimi, Eğitim imkânları bu kadar gelişmiş olmasına rağmen Ali gibi kamil bir şahsiyet üretememiştir.
Bireysel ilişkilerde dinamik ve bir o kadar da ağır ve zor olan şu tavsiyesi yüce ruhlu olmayı gerektirir, ”Seni emin bilene o sana ihanet etse bile sen O’na ihanet etme senin sırrını açsa bile sen o’nun sırrını açma”
Topluma hükmeden siyaset sorumluluk gerektirir, İmam Ali(as) şu önerisini dikkate almak zorundadır. “Nerde bir israf görürseniz hemen yanı başında bir hak yeme vardır.” Günümüzde saraylarda oturup İkramda israf olmaz diyenlere ne demeli?.
Yöneticiliği ateşten gömlek kabul etmiş ve Siyaset felsefesinde ise “Bir köyde açlıktan ölen biri varsa bundan haberdar olan herkes bu ölümden sorumludur.” Madem İnsanlık bir aile ise haberdar olma zorunluluğu var. Madem insanlar bir gövdenin azaları ise bu türden bir rahatsızlık tüm vücudu rahatsız etmesi gerekmiyormu?
Neden.? Çünkü insan iki boyutludur, Maddi ve ruhi varlık.
Çağdaş insan maddi varlığa her türlü yatırımı yapmasına rağmen mutlu edememiştir. Çünkü Ruhi boyutu ve ruh sağlığı hakkındaki bilgi ve imkânları sınırlı olmuştur.
Bu yüzden ruhu engin ve güçlü insan O’nu var eden mühendisin mühendisliğine her zaman muhtaçtır.ve bu muhtaçlık ancak gerçek mühendisin emir ve yasaklarının fiilen eksiksiz tatbiki ile Ruhi boyut gelişme imkanı bulur.ve güç kazanır. Tekâmül ilanihaye devam eder.
Onun için Hz Ali(as) insanın maddi varlığı, Manevi ve ruhi varlığı ile güç kazanır, demiştir. Cismani boyutumuz tabiattan beslenmekle beraber Ruh’i boyut madde ile birlikteliği olsa da maddeden münezzeh olduğu için O’nu fıtratın gıdaları ile beslemek icap eder.
“Her kim dinde Ali bin Ebi Talib’i önder kabul ederse, şüphesiz kurtuluşa erer. Zira Peygamber de, “ALLAH’ım Ali nerede olursa olsun, hakkı vücudunun etrafında döndür.” buyurmuştur.”(Meşhur Sünni tefsirci, Mefatih’ul-Gayb tefsirinin yazarı Fahrettin Râzî.)
“İnsanlar arasında Ali; mahsus (duyu organlarıyla hissedilir) gerçekler arasındaki makul (akılla idrak edilen) gerçek gibidir.”
(Ünlü İslam Filozofu ve Tabibi İbn Sina ra)
“Ama Ali’ye gelince, onu sadece sevebilir ve aşık olabiliriz. Zira o, değerli bir yiğit ve nefsi yüce bir insandı. Vicdanının kaynağından sevgi ve iyilik seli akmaktaydı. Kalbinden güçlülük ve yiğitlik alevleri yükselmekteydi. Aslanlardan daha cesurdu ama, bu cesareti merhamet, kalp yumuşaklığı ve sevgiyle karışıktı. Kufe’de kalleşçe öldürülmesine sebep olan tek şey şiddetli adaletiydi…(Meşhur İngiliz yazarı ve filozofu. Thomas Carlayl)
Batılı bilim adamları İmam Ali nin hayatını ve kişilik psikolojisini detaylı incelemiş “Bu adam öldürülmeseydi bin yıl yaşardı”; “Ya rabbi komşum aç iken sen beni doyurma” diyen biri kesinlikle engin ruhluların sözüdür diye raporlamışlar.
Ta ilk gün topluma “Siz benim adaletime tahammül edemezsiniz” deyip Benden daha iyisini bulun bende ona biat edeyim diyebilen ruhlar tarihe damga vuran yüce ruhlardır.
“Benim iktidarımda Karıncanın ağzındakini zulmen alamazsınız” deyip zalime karşı, Ben mazlumların, varisiyim, hamisiyim, yetimlerin babasıyım diyen ruhlar tüm çağların devrimci ruhlarıdır.
George Cordak’tan Ali(as) mı dinleyelim;
“Ey zaman keşke tüm güçlerini ve ey tabiat keşke tüm istidatlarını bir insanın bir dehanın ve büyük bir kahramanın yaratılışında toplasaydın ve bir kez daha dünyamıza bir Ali verseydin.”
Neden Hz. Ali’yi (a.s) bu kadar seviyorsun ?
Fransız filozof Roger Garaudy diyor ki:
Meşhur, Sorbon Üniversitesinde (Fransa) ders veriyordum.
Bir gün kız öğrencilerimden birisi beni yolda durdurarak şöyle dedi; ben büyük bir hayranlıkla kitaplarınızı, makalelerinizi okudum ve söyleşilerinize katıldım.
Sizin yazdıklarınızda ve söyleşilerinizde çokça bahsettiğiniz bir Müslüman adam var adı (Ali) bu benim ilgimi çok çekti.
Kimdir bu Ali? Ve sizde niye bu kadar büyük bir hayranlık uyandırmış?
Roger Garaudy dedi ki; O islam Peygamberinin amcaoğlu, kızının kocası, islam ordusunun komutanıdır. Müslümanların arasında peygamberden sonra gelir, faziletleri ise saymakla bitmez..
-Onu sana daha iyi tanıtabilmek için birkaç soru sormak isterim.
Kız öğrenci, tabii buyrun dedi..
-Roger Garaudy dedi ki: Karşıdan karşıya geçmek isterken hızla gelen bir araba sana çarpsa.. sana ne olur??
Kız dedi ki: Ya hemen ölürüm ya da şuurumu kaybeder bayılırım.
-Roger Garaudy dedi ki: Peki dördüncü kattan düşersen sana ne olur?
Kız dedi ki: Aynı cevabi verebilirim. Ya o anda ölürüm, yada her-yerim kırık bir şekilde şuurum kayıp bayılırım!
-Roger Garaudy dedi ki: Halbuki bu adam (hz. Ali) secde’de durduğu bir anda namaz kılarken başına bir kılıç darbesi almış ve yara kafatası boşluğuna yani beyne ulaşmış ve iki gözünün ortasına kadar inmiş.
Böyle şiddetli bir darbe alan kişinin akibeti hakkında ne beklersiniz?
Kız öğrenci; kesinlikle anında ölür veya ölmezse bile bilincini kaybederek koma’ya girer..
-Roger Garaudy dedi ki; Ama ölmedi. Bilinci ise eksiksiz bir şekilde yerindeydi. Darbe beynin en alt kısmına kadar ulaşmış parçalamıştı.
Buna rağmen bir gün boyunca hayatta kaldı ve oğluna geleceğe ışık tutacak nasihatte’de bulundu.
Oğlu hz Hasan’a verdiği hikmet ve marifet dolu vasiyet insanlık tarihine ışık tutacak niteliktedir.
(O, oğlu Hz. Hasan (a.s)ı yanına çağırarak, yakalanan katil İbni Mülcem için,
“Bunun yemeğini yedirip istirahatini de temin edin. Asla haddi tecavüz etmeyin. Zira Allah haddi tecavüz edenleri sevmez.” Der.)
Oğlu Hasan’a tavsiye ederken şöyle devam eder:
Ey Hasan oğlum! Esirine karşı merhametli ol!
Ona iyi davran, şefkatle yaklaş.
Senin üzerinde olan hakkım adına söylüyorum. Ona, yediğinizden yedirin. İçtiğinizden içirin.
Sakın onun ellerini bağlamayın veya ayaklarına zincir vurmayın. Ben ölecek olursam ona sadece bir darbe ile vurup öldürün.
Onu sakın ateşte yakmayın ve işkence etmeyin!
Vallahi deden Resulullahtan duydum ki,
şöyle buyurdu:
İşkenceden sakının! hatta kuduz bir köpeğe bile işkence etmeyin!
Eğer ben ölmez yaşarsam onu affetmekte evlâyım..Ona ne yapacağımı ben bilirim.
Size takva’ya sarılmanızı (takvalı olmayı) tavsiye ediyorum.
Dünya size yönelsede (gülümserse) siz ona gülümsemeyin (yönelmeyin)
Dünyanın zevklerinden kaybettiklerinize üzülmeyin ve doğruyu konuşun, yetimlerin hakkını gözetin.
Zalimin düşmanı, mazlumun yardımcısı olunuz.
Ünlü Fransız filozof Roger Garaudy diyor ki; ben vasiyetin sonuna geldiğimde kız öğrencinin gözyaşlarına hakim olmadan ağladığını gördüm.
O benim hz. Ali’ye niye bu denli hayranlık beslediğimi, sevdiğimi anlamıştı.
Ona dedim ki; Bu anlattıklarım ölüm saatinde geçen bir kesitten ibaret sadece..
Onun bilgeliğini, faziletini, mucizelerini, takvasını hakkıyla anlatmaya kalksak sanırım ömrümüz yetmez.
Bu gücün şahidi tarihçiler Hayber günü kale kapısını söküp kalkan yapan Ali savaştan sonra sekiz kişi yerden sürüklemekten aciz kalmışlar. İşte imamın bahsettiği Ruhun gücü ve engin imanın insana verdiği güç ve metanetin ruhtan kuvveye nasıl yansıdığının numunesidir.
Yine tarihçilerin Hendek savaşında hendeği atıyla geçen tek düşman Araplar arasında bin pehlivana denk kabul edilen Amr bin vud. Peygamber’e bana birini gönder dedi peygamber üç defa biriniz çıkın demesine rağmen kimse cesaret edemedi Çünkü herkes bu pehlivanı çok iyi tanırdı ama her seferinde Ali ben demiş.
Sonuç Peygamber(s.a.v) Ali’nin başına sarığını sarıp “Ya rabbi bugün beni Ali’siz bırakma” diye dua etmiş. Ali meydana çıkınca Amr çocuk kimsin git benim dengim biri gelsin deyince Ali “Ben anamdan doğunca anam adımı HAYDAR koymuş ben Haydarım; Haydar ; sen işine bak, demiş, Amr,Ebu Talip dostumdur, Çocuğunu öldürmek istemem demesine rağmen Ali(as) O cahiliye dönemindeki dostluktu, sen istersen gel Müslüman ol bizim kardeşimiz ol, demesine rağmen Amr eğer bugün Müslüman olsam kadınlarımız bin pehlivana denk olan bana başörtülerini örtecekler ve Ali(as) Amr’ı ikna çabaları sonuç vermeyince Ali (as) son olarak seninle eşit koşullarda savaşmamız için senin attan inmen lazım, bunun üzerine Amr attan inerek atın ayaklarını bir kılıç darbesi ile keser, ve Ali Allah’tan Aldığı o manevi güçle İlk vuruşu Amr’ın ayaklarına yapar, ayaklarını keser, ve nihayet ikinci vuruşta, Tek Tekbir ile Tek kılıçla ve o kadar hızlı vurdu ki kılıcı kana bulaşmadan bembeyaz bir vuruşla Amr’ı ikiye bölmüş. Amr’ın kız kardeşi abime ağlamayacağım demiş çünkü Ali(a.s), Amr’dan daha iyi pehlivan olduğunu ispatladı.
Cabir bin Abdullah el-Ansari’den naklen, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu :
“Ali insanların en hayırlısıdır, bundan şüphe eden kafir olur.”
(el-Müttaki el-Hindi’nin Kenz’ul Ummal c.11, s.625, Hadis no : 33045)(el-Bağdadi’nin Ta-rih-i Bağdat c.7, s.421)
Bu olay tek başına engin ruhları izah etmeye kafidir.
insanlık bugün Ali’nin Numune şahsiyetini tanımaya daha fazla muhtaçtır. Savaş alanında korkusuz bir pehlivan, İlim meclisinde (Sorun bana ne sorarsanız, Sorun beni kaybetmeden)diyen bir bilge, Başkanlık makamında eksiksiz bir idareci, Geceleri ise İtaat ve takvanın Zirvesi, Ben canlı Kur’an’ım hangi ayet nerde hangi sebepten nuzül oldu,diyen Çölde kaybolan devenizin izini Kitabullah’tan çıkarabilirim diyen Yüce kitabın hafızı ve mahfuzu, İkinci halifenin “Ali olmasaydı helak olacaktım” İtirafını da tarihe not edilen Engin ruhlu Ali dediğimiz insana selam olsun
Peygamber(sav) “Ey Ali sen benden sonra mazlum olacaksın” sözü bihakkın peygamber vefat ettiği günden Şehadetine kadar bu mazlumiyet serencamı devam etti.
Bu din hep taraftarı görülüp, en büyük darbeleri bu nifak ehlinden yemiştir. Yani ihanet hep içerden tebarüz etmiştir. Bu ümmet Ali(as) İlmi, Kahramanlığı ve ismiyle övünüp O’na zulüm eden düşmanlarına rahmet okunduğu sürece Muhammed ümmeti olmaktan çok uzakta kalmaya mahkumdur.
Şeyh Said-i Şirazi(ra) dinleyelim “Gülistan şehrine geldik ne renk kalmış ne koku, Akıllı düşmanlar ve ahmak dostlar hepsini almış gitmişler.”
Tarihi saltanatın esaretinden kurtararak, Özgür bir irade ile, Kitabullah’ı ve Sağlam kalabilen Peygamber(sav)min Ehl-i Beytinin sadakati ile yargılamadığımız sürece vahdet ve ümmet çağrılarımızın karşılığı olmayacaktır.
Firavun, Karun ve Bel’am’ların el birliği ile saltanatın tüm imkanlarını kullanarak Ehl-i Beyte yaptığı iftira, zulüm tehcir ve hakaretlerine rağmen Güneşi balçıkla sıvamaya muktedir olamadılar, Çünkü onlara bu Nur ve payeyi her şeye gücü yeten Allah bağışlamıştı.
Son olarak Ali Şeriat’inin tabiriyle İmam Ali(as) mı en iyi anlayan Filozof George Sec’an Cordak’ı dinleyelim,
“Ey Ali eğer senin İsa’dan üstün olduğunu söylersem bunu dinim kabul etmez!, Eğer İsa’nın senden üstün olduğunu söylersem bunu vicdanım kabul etmez, Senin İlah olduğunu söylemiyorum, Öyleyse kendini bize söyle, Sen kimsin.?”
Cordak’ı dinlemeye devam edelim, “Ali’nin çektiği sıkıntılar O’nun yüceliklerini bedeliydi, O’nu bize yaklaştıran İslami toplumsal ve düşünsel ruhunu yeniden inşa etmeye çalışmasıdır.”
Uyuşuk bir beklentiden ziyade birer muvahhit ve sorumlu birer fert olarak, Umut ve Ümitlerimiz Peygamber aidiyetinden gelen kıtab-ı Mestur ve Rakk-ı menşur olup, Devam eden zulme devrimci darbeler indirerek bütün beşeriyetin vahdetine vesile olacak akli ve nakli delillerle zuhuru kesin olan Zat’ın zuhuru ile yeşerecektir biiznillah.
Niyetimiz nifak değil belki bir hakikatin itirafıydı. Vesselam
İlk Yorumu Siz Yapın