İçeriğe geç

MESELE RIZA-I İLAHİ İSE GERİSİ TEFERRUAT..!

MESELE RIZA-I İLAHİ İSE GERİSİ TEFERRUATTIR..!İHLAS VE HALAS..!
(Bu Makale sloganlar için uzun oldu ama İHLAS’ın insanları içinse Belki çok kısadır)
İhlâs, Cenâb-ı Allah’a yakınlaşabilme gayesiyle her türlü dünya menfaatlerinden kalbi koruyabilmektir.
İhlâsın meyvesi ise, ihsandır. Bu da, kulun, sanki Allah’ı görüyormuş gibi ibadet ve davranışlarda bulunması ve kendisini her ân ilâhî müşahede altında hissedebilmesidir.
İhlasın muhattabı ikidir, 1-Birey ile Yaratıcı arasında,2-Birey ile birey arasında.
Dünyanın Tüm inanç sistemlerinde, Felsefi doktrinlerinde Samimiyet ve İhlas kabul edilmiş bir erdem olmakla beraber yalan ve riya kötü olarak tanımlanmıştır.
Sıkıntı Şurada Başlangıcı yanlış yerde bina ederseniz sonuçlar yanlışlara mahkûm olur. İşte bunun için beşer gücünün üstünde Kadiri mutlak olan Allah ile başlamayan bir düzenin-Hayatın akıbeti sıkıntılıdır. Ve Zülüm barındırır.
Öncelikle birey ile Yaratıcı arasında oluşmayan bir samimiyet; Birey ile birey arasında oluşacak bir samimiyet Sünni, Yapay ve zoraki bir Davranış biçimi üretir.
Nitekim Yalanın vebalini ve Adli ilahide tahakkuku düşünülmeyen bir ilişki biçimi Fertler arasında sosyal hayatın her alanında pis kokular üretir. Bu pis kokuların siyasetten hukuka, Ticarete, hayatın tüm alanlarda riya ve nifakın ve bir bütün ahlaksızlığın ve yok oluşun esas sebebi olacaktır.(Başka bir makalede detaylarını analiz ederiz inşallah)
Kur’an-ı dinleyelim,
– Vay o namaz kılanlarını haline, Ki onlar, kıldıkları namazdan habersizdirler. (Maun Suresi, 4-5)
– Ey iman edenler, Allah’a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın… (Bakara Suresi, 264)
– “Kim Rabbine kavuşmayı arzu ediyorsa Salih amel işlesin ve yapmış olduğu ibadette hiç kimseyi Rabbine ortak koşmasın.” (Kehf; 110)
Şeyh Muhyeddin-i Arabi r.a Sarhoş iken namaza yaklaşmayın ayetinin tüm zamanları kapsadığını ve sarhoşluk sadece mey ve meyan ile olmaz namazda söylediğini idrak edip tefekkür atmosferinden uzaklaşmışsan ve tamamen gafletin deryasında isen bu da bir çeşit sarhoşluktur.
Nitekim Benim de şahsen tanıdığım Rahmetli olmuş bir tüccarın söyle dediğini de işittik “ Ben en güzel hesaplarımı namazda yaparım” buyrun size para, hesap, dünya sarhoşluğu. Bu tefekkür ve idrak Dinin dinsizleştirilmiş bir versiyonudur.
-“Ey Resulüm, hevâ ve hevesini ilâh edinen kimseyi gördün mü?” (el-Câsiye, 23)
İhlas suresindeki “Deki o Allah tekdir, Birdir Eşi ve benzeri yoktur” İfadeleri Allah’ın birliği ve varlığı için çarpıcı ifadelerdir.
Nitekim Peygamber (sav)’e İhlas soruldu,?, Cevaben “Gizlide ve açıkta Allah’ı görüyormuşçasına O’na itaat etmendir.”
Hz. Ali(a.s)’a Sen bu kadar Allah’a itaat ediyorsun O’nu gördün mü hiç, İmam( a.s) cevaben “Ben görmediğim Allah’a itaat etmem, Her neye baktımsa önünde, arkasında ortasında Allah’ı gördüm.” İfadesi ihlasın Masumca izahıdır.
Nitekim Fahreddin-i Razi döneminde binlerce delil ile Allah’ın varlığı izah edildiğini duyan bir yaşlı kadın, Gelsin ben ona bir delil Sunarım o’nun bin deliline bedeldir. Bunu duyan Fahri Razi(r.a) gidip o delili de almak istemiş ve yaşlı kadın İhlas suresini okumuştu. Fahri Razi bu kadının delili gerçekten bin delilimize denktir demiştir.
Cüneyd-i Bağdadi (r.a) “ İhlas ameli bulanıklıktan tasfiye etmektir.”
Bazı insanlar birbirlerine ibadet ederler; ya da altınlara, paralara, yiyeceklere, üne, şana itaat ederek Bilmedikleri için de Allah’a ibadet ettiklerini sanırlar. Oysa Yaratıcı bana ve Resulüme itaat edin ikaz ve uyarısını da dikkate almadan aymazlığa devam ediyorlar.
İhlasın Numunesi Hz. Ali(a.s) dinleyelim.
“Üç şey dinin kemalidir; İhlas, Yakin, Kanaat.” İfadesi kemal derecesinde seyredenlerin beyanıdır.
Melekler ve şeytanlar sadece kalıplara şahitlik edip müdahil olma yeteneği ve salahiyeti verilmiştir. “ÖZ” den bi haberdirler, Öz’ün ilmini ve sırrını Allah kendi dergahında bırakmıştır.
Şüphesiz Allah gizlide ve açıkta yapılanı en iyi bilendir.
Bir gün Hz. Behlülü Dane(r.a) Bir yerde inşaat yapıldığını görür yaklaşıp sorar ne yapıyorsunuz diye? İnşaatı yaptıran kişi Cami yapıyoruz der. Bu defa Behlil Peki camiyi niye yapıyorsunuz diye sorar. Adam Allah rızası için diye cevap verir.
Akşam adamlar işi bırakıp gidince Hz.Behlül gelir ve bir taşın üzerine BEHLÜL’ÜN CAMİSİ diye yazar.
Sabahleyin kontrol etmek için oraya uğrar Birde bakar ki dünkü adam çok sinirli halde bağırıp çağırır. Sorar niye bağırıyorsun diye? Adamda görmüyorsun adamın biri Camiye kendi adını vermiş oysa bunu ben yaptırıyorum.
Hz. Behlül, Gülümser ve derki, hani sen CAMİYİ ALLAH RİZASI İÇİN YAPIYORDUN bu levhaya yazılanlar neyi değiştirecek.
İHLAS VE HALAS(KURTULUŞ)
Veysel Karanı(r.a) Hazretlerine sorarlar;
“Nasılsınız?”
Cevap manidardır;
“Akşama çıkıp çıkamayacağını bilemeyen bir insan nasıl olursa.”
Sevenleri ısrarla kendisinden bir nasihat duymak isterler..
Gülümser ve sorar;
-Allah’ı bilir misiniz?
-Evet biliriz…
-Öyleyse başka şey bilmeseniz de olur.
-Efendim bir nasihat daha…
-ALLAH sizi bilir mi?
-Elbette bilir…
-Öyleyse başkaları bilmese de olur…
İhlası ne kadarda güzel tarif etmiş, Hayatın ve memattın ideal olan özeti budur işte. İhlasın tarifi, kapsamı derinliği genişliği ve kapasitesi bu tavsiyededir.
Bakın Dr Ali Şeriati (r.a) İhlası çok veciz ifadelerle ne güzel tarif etmiş
“İHLAS; İnsan olgunluğunun en yüce derecesini ifade eden en derin sözcüktür. “
Allah bize de böyle bir ihlas nasip etsin.!
İnsanlar Kendi Ulus, Irk Ve Aidiyeti için istediklerini diğer hemcinsleri için de istedikleri zaman, Samimiyet ve ihlas konuşulabilir erdemler olacaktır..!Aksi halde inandırıcı olmayacaktır.
İslami öğretilerde amel tek başına rıza-i ilahiye kafi değil, niyet de kafi değil, amel niyet uyumu ve birlikteliği esastır.
İndellah’ta reddedilen ameller de söz konusudur, kabul ve makbul olan fiiller İhlasla ve Rıza-i İLAHİ gözetilerek ortaya konan Salah’a dönük ve yönelik fiillerin makuliyetini de anlamak gerekir.
Bazen birbirine zıt olan amellerde niyet aramak lazımdır. Biz, Melekler ve şeytanlar Eylem ve söylemlerle iktifa etmek durumundayız. İhlasın sırrı indellahta saklıdır. Bu sırrın ifşası gerçekleştiği gün Mevlâna (r.a)’ nın dediği gibi Nedametler fayda vermeyecektir.
“Sakın ben hakkımı ahirette senden alırım demeyin. Dünyada iken tatlılıkla helalleşmeye çalışın. Nice alacaklı orada borçlu çıkacaktır.!”
İşte borçların ve alacakların çoğu ihlas terazisinde fire verecektir. Oysa İhlas Halastır (Kurtuluş) tur.
Peygamber (sav) “Ameller niyetlere göredir.”
İslami öğretilerde amel tek başına rıza-i ilahiye kafi değil, niyet de kafi değil, amel niyet uyumu ve birlikteliği esastır.
İndellah’ta reddedilen ameller de söz konusudur, kabul ve makbul olan fiiller İhlasla ve rızai İLAHİ gözetilerek ortaya konan Salah’a dönük ve yönelik fiillerin makuliyetini de anlamak gerekir.
Bazen birbirine zıt olan amellerde niyet aramak lazımdır.
Peygamber (sav) “Sizden biri iyi ve hayırlı bir işe niyet ederse o iyi fiili yapma imkânı ve fırsatı bulamazsa bile Allah o’na kâmil bir iyilik yazar” ifadesi de Allah’ın Sonsuz rahmetine taalluk ediyor.
Ancak; Kötülüğe niyet etse bile amel ve fiile dönüşmedikçe hanesine “şer” olarak yazılmaz ilkesi yine Rahmanın sonsuz rahmetine delalet eder.
Nitekim literatürde şunu da okumak mümkündür, Alim mahşerde hesaba çekilir ve ilmini nerde kullandın sorusuna, Allah yolunda diyecektir, Allah karşılığını tas tamam aldın mı? Alim evet fazlasıyla aldım, İşte bu esnada Allah meleklere sürün bunu burun üstü cehenneme sen menfaat temin etmek için yapmıştın” gibi uzunca bir nedamet macerası muhakkak vaki olacaktır. İşte o gün hiç kimse ayıbını saklamaya muktedir olamayacaktır.
İhlasın Hassas terazileri çoğunu borçlu çıkaracaktır. Temennimiz umudumuz Allah’ın rahmetinin tecellisidir.
Muhammed İkbal(ra) bu meyandaki analizi isabetlidir şöyle izah ediyor;
“Ey Muhammed (s.a)! Getirdiğin Dini öyle bir bozdular, Öyle bir hâle getirdiler ki, görsen artık sen bile tanıyamazsın.!”
İşte bozulmanın ilk akla gelen versiyonları;
-Namaz kılan bir hırsız,
-Oruç tutan sapık
-Hacca giden yalancı,
-Kurban kesen tefeci
-Şahadet getirerek Müslümanı katleden katil,
-Nara ile Allah diyen içkici,
-Dinini satan Din adamı,
-Nasihat eden cahil ukalalar,
-ibatede dalan cimri ihtiyarlar,
-Hurilere aşık Zakirler,
-Kumarın kamburlarını vergi ameliyatı ile tedavi edenler,
-Maneviyat fakiri Sözde Aydınlar,
-Aydınlık Fakiri Sözde Alimler,
-Edep ve adabı unutan itibar ve istikbalin kurbanı edepsiz gençlik,
-Kula tapmayı seslendiren sözde sanatçılar,
-Deveyi hamutuyla yutan mücahit müteahhitler,
-Beyin ve bağırsakları eşgüdümlü çalışan bilimin insanları,
-Konuşmayı bilenlerin suskunluğu,
-Hukukçuların hukuksuzluğu,
-Zenginlerin açlığı,
-Mazlumların çaresizliği,
-Dedesinin soy ağacı ile Efendiliğini ve gayri meşru Jokeyliğini devam ettiren at hırsızları;
Ve ahlaksızlığını ahlak edinen ahlak fakirleri, Şüphesiz amel ve ahlak sabıkalarınız silinemeyecek defterlerde kayıtlıdır.!
Evet İlmi, Aklı bilinci İdraki ve şuur’u zorlayın bakın, altından neler çıkar, neler;?
Sonuç: İslami açıdan Meşruiyeti kesinlikle şüpheli ve gayri meşruluğu bariz bir şekilde açık olan Sultan, Kral, Kayser ve Toplumu yöneten siyaset sanatının aktörleri bu dine en büyük ihaneti yapan hainler ve zalimler olup,
İhlastan yoksun Mühürlü kalplere anlatamadık. Anlatamayız.!?
Çünkü bunlar; Yalan dedikleri dünyaya sahip olmak için binlerce yalan uydurmasını beceren Nifakın müdavimleridir.
Huzuru kendi içinde huzur bulan insanlar çevresinin sellerine pek kulak asmazlar.
Kitabı Kerim ve Resul'(s.a.v)ün Hurafe ve İsrailliyattan arındırılmış sahih olan sünneti ve o Resul’ün şaşmaz takipçileri Ali (as) gibi seçkin sahabeler ve onlara tabi olanlara selam olsun.
Hz. Ali(as) “Hayber’in kapısını cismani kuvvetle değil, Rahmani bir güçle kaldırdım ”İfadesi ihlasın tamamen kuşattığı bir irade olduğu şüphesizdir.
Nitekim hasmını yere deviren müşrikin kurtuluşu imama tükürmekle mümkün olmuştur, Sebebi o an vaki olacak fiilden ihlasın eksik olabileceği endişesi taşıyan o büyük Ruh bizzat bu detayı Rızai ilahi olarak da izah etmiştir.
Eğer o an onu öldürseydim nefsimin anlık esaretinden korktum ve adamı bıraktım. İşte gerçek özgürlük buna derler. Yine Hendek günü Amr bin Ved’e vurduğu darbe “ümmetin gelmiş ve gelecek tüm sevaplarına denk ise” Eksiksiz bir ihlasın şimşekleri çakmıştır.
Şüphesiz yukarıda saydıklarımız birer ahlaksızlık örnekleridir. Nobel ödüllü bilim adamı Prof.Alex Carrel “Toplumları yıkan maddiyat değil ahlaksızlıktır” Ahlaksızlık; ihlas’sızlıktır, ihlassızlık da ciddiyetsizliktir, Ciddiyetsizlik de saygısızlıktır. Saygısızlık da muhattabı ciddiye almamaktır.
Buna şunu da ekleyelim, İhlastan yoksun her fiil ve Ahlak Nifak barındırır.
Peygamber efendimiz (sav), Cebrail aleyhi selamın, “Bana ihsandan bahset.” ifadesine karşılık olarak, “İhsan, Allah’a, O’nu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen O’nu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor.” buyurmuştur. Kullukta en üstün kıvam olan ihsana ulaşmak, gönüldeki iman aydınlığının en üst seviyeye ulaşmasına bağlıdır.
Bu seviyeye ulaşmak için de Allah’ın her an bizi gördüğü şuurunun daima canlı tutulması gerekir.
Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz (c.c.), “Her nerede olursanız olun, O (Allah) sizinle beraberdir.” (Hadid 4) buyurarak vicdanımızda bu şuuru uyandırmak ister.
Sevgili Peygamberimiz de (sav), “Kişinin nerede olursa olsun Allah’ın kendisiyle beraber olduğunu bilmesi, imanın en üstün mertebesindendir.” buyurmuştur.
Bizden istenen bütün bir hayatı ihsan şuuruyla yaşamamızdır.!
“İhlas, Allah ile Kul arasında bir sırdır, Melek bilmez ki yazsın, Şeytan anlamaz ki bozsun.”(Cüned-i Bağdadi r.a)
Allah ihlaslı Ameli kabul eder.
Bir zat, vefat etmeden önce çok ağlar. Oğlu, (Baba, niye bu kadar çok ağlıyorsun? Ölümden mi korkuyorsun?) diye sorar. Babası şöyle cevap verir:
(Hayır, ölümden korkmuyorum, ama Cenab-ı Hakk’ın hesabı, bizim yaptığımız hesaba benzemez. Biz onun bildirdiklerine uyduk mu, uymadık mı, onu bilmiyorum. Evet, görünüşte bir şeyler yaptık, ama O, yaptığımız bu işlerden razı mı, değil mi? İşte bunun için ağlıyorum.)
Bir süre sonra bu zat vefat eder. Oğlu birkaç gün sonra babasını rüyada görür, (Baba, ne oldu?) diye sorar. (Oğlum, felaketin eşiğinden döndük)Dolayısıyla ancak ihlaslı olanlar kurtulacaktır. İhlâs varsa riya yoktur, riya varsa ihlâs olmaz. Onun için işlerimizi yaparken insanların değil, Rabbimizin razı olmasını düşünmeliyiz.!
Hz. Ali (a.s) Buyurur ki:
“Yeryüzünün güzelliği insanladır,
İnsanın güzelliği akılladır,
Aklın güzelliği imanladır,
İmanın güzelliği amelledir,
Amelin güzelliği ihlasladır,
İhlasın güzelliği dua iledir,
Duanın güzelliği de salavatladır.
Kadının sureti (güzelliği) yüzündedir.
Erkeğin sureti (güzelliği) ise sözündedir.”!
İrfan felsefesinin Şu mükemmel önermesi her şeyi izah etmeye kafidir “İhlas varsa Riya yoktur, Riya varsa ihlas yoktur.” Evet kardeşler; Riya ve Nifakın son durakları Şirk ‘in İlk ve son istasyonudur.
Şirk ise Kul Hakkıyla beraber Af edilmeyecek Eylem ve söylemler arasında olduğunu ilahi düsturlardan okumak mümkündür.
Oysa Hz. Ali(as) Şirkin başlangıç noktasını ne güzel tarif etmiş “Firavun ehlinin sünnetine uyarak, bir kısmı dünyaya bağlandı, bir kısmı da dinden ayrılıp din düşmanı oldu.” Evet ,Ey yüce İnsan tarih tekerrürden ibarettir.
Sonuçta İnsan ve Allah arasındaki en zor ve en ağır perde kendi benliğidir, bu perdeyi bazen aralamaya kalkıp empati yapsa da kalıcı sonuçlara ulaşamaz, çünkü; karakteristik yapısını bir bütün olarak kesin bir iradeyle rahmet deryasıyla eşleştirmesi ve ihlası çekiçleriyle öz benliğine şekil vermesiyle doğru orantılıdır.
Allah Ümmet-i Muhammed'(s.a.v)’e Akıl ,İzan, İdrak, İhlas ve feraset versin ki bu tozlu, dumanlı ve fesat dalgaları olan Irk, Mezhep, meşrep, Ulus, Hizipçilik Menfaat, ve benlik asabiyetinden korunsunlar, Yalan dünya için yalandan vazgeçsinler, Belki o zaman İhlas’ın insanı olur, İnandırıcı olurlar ve İhlasla Rıza-yı İlahi’ye müstahak olurlar.!! Vesselam.

Tarih:Genel

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir