İçeriğe geç

NELER DİNLİYORUZ,NELER İZLİYORUZ?

NELER DİNLİYORUZ,NELER İZLİYORUZ.!

Sözü süz de söyle…

Manayı inci gibi diz de söyle,

Yüzde söyle, gıybet olmasın.

Ukdeyi içinden çöz de söyle, yapmasın yara

Öyle bir söyle ki, hoş gelsin yâre ağyâra

İma ile söyle, ister remizle

İlla haddini hududunu çiz de söyle

Güzde söyleneceğini güzde söyle, bırakma yaza

Sırlarını candan içe dosta söyle, sızdırma yoza

Düzde söyleneceği düzde söyle, ne yüksekte ne tümsekte,

Hem de iyi bir pozda tam bir dozda söyle

Bir de acele etme kozu gözetle.

Hakkı yüzde yüz, söyle cebbara

Dilsiz şeytan olmayasın sonra.

Söyle sen hakkı yerli yerince

Artık düşünme pek ince ince.

İster gözle söyle, ister yaz da söyle

İster nazla, ister niyazla söyle

Söylerken Hakkı biraz da

Kendine söyle, değil afaka.

     (Şems-i Tebrizi ra)

   Söz sanatları toplamda üç gruba ayrılsa da bu grubun alt başlıkları ele alındığında çok sayıda içerik ile dikkat çekmektedir. Bu kapsamda; söz sanatlarının özellikleri ayrı ayrı ele alınarak ve aşağıdaki gibi listelenebilmektedir.

   Teşbih: İkisi arasında benzerlik bulunan sözcüklerden, zayıf kalanı güçlü olana benzetme sanatıdır.

  İstiare: Teşbihte kullanılan iki öğeden yalnızca birisinin kullanıldığı sanattır. İstiare yapılırken cümlede benzeyen ya da benzetilen varlıktan yalnızca birisi bulunmaktadır.

  Mecazı Mürsel: Bir sözcüğün, arasında herhangi bir benzer yön olmaksızın, başka bir sözcüğün yerine kullanılmasıdır.

  Kinaye: Sözcüğün hem gerçek anlama hem de mecaz anlama gelebilecek şekilde kullanılmasıdır.

  Teşhis: Kişiselleştirme olarak da bilinmektedir. İnsan dışındaki varlıklara, insana ait özellikler yükleme sanatıdır.

  İntak: İnsan dışındaki varlıklara, insanın konuşma yeteneğini aktarma sanatıdır.

  Tariz: Anlatılmak istenen sözün tam tersi bir anlam ile ifade edilmesidir. Aynı zamanda iğneleme olarak da bilinmektedir.

   “Söz söylemesini biliyorsan söyle senden ibret alsınlar, söz söylemesini bilmiyorsan sus seni insan sansınlar”

  Kubat: “Seni Allah kadar sevdim.”

  Nükhet Duru: “Sen gördüğüm en son ilahsın.”

  Edip Akbayram: “Dertlerin kalkınca şaha, bir sitem yolla Allah’a.”

   Mahsun Kırmızıgül: “Sevdim seni Rabbim kadar.”

  Orhan Gencebay: “Kaderin böylesine yazıklar olsun.”

  Yıldız Tilbe: “Sensiz ölürüm cennette.”

  Grup AF: “Yaradan’ın boş vaktine gelmiş.”

  Muazzez Abacı: “Seninle cehennem ödüldür bana, sensiz cennet bile sürgün sayılır.” Yıkılsın minareler açılsın meyhaneler.

  Duman: “Aldanma öbür dünyaya, hayatı yaşa.”

  Cem Adrian: “Beni Tanrı’ya tekrar inandırabilir misin?”

  Erol Evgin: “Seni sevmek ibadetim.”

  Orhan Gencebay: “Batsın bu dünya.”

  Hakkı Bulut: “Sana taptım be yahu!”

  İbrahim Tatlıses: “Ben insan değil miyim? Ben kulun değil miyim? Tanrım, dünyaya beni sen attın, çile çektirdin, derman arattın. Madem unutacaktın, beni neden yarattın?” / “Bir Allah’a taptım bir sana taptım!”

   Hande Yener: “Of güzel Allah’ım, içimi ısıtan adam sanki senin aynandı.”

  Ebru Gündeş: “Benim sana yaptığım canım, aşk tadında ibadet.”

  Ferdi Tayfur: “Kızdım getirene beni dünyaya, anama babama günahkar oldum.”

  Ahmet Kaya: “Allah’ına kitabına sövüp saydım.”

  Murat Göğebakan: “Kara gözlüm, sen de yalancı çıktın. Seni kendime ilah yapmıştım.”

   Müslüm Gürses: “Yıkılsın minareler açılsın meyhaneler.” / “İsyanım var benim kadere.” / “Rest çektim kadere.”

   Oğuz Yılmaz: “Bas bas paraları Leyla’ya, bir daha mı geleceğiz dünyaya?”

   Ferhat Göçer: “Cenneti değişmem saçının teline.”

   Selami Şahin: “Tapılacak kadınsın.”

   Latif Doğan: “Kur’an’ıma kitabıma küstüm.”

   Mahsuni Şerif: “Yaradan bir can vermiş, boşu boşuna.”

    Tevbe 65: Soracak olursan: ‘Biz lafa dalmış şakalaşıyorduk’ derler. De ki: ‘Allah ile, O’nun ayetleriyle ve Peygamberiyle mi alay ediyordunuz?’

    “Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a ortak koşan, kuşkusuz, derin bir sapıklığa düşmüştür.”(Nisa/116)

    Yukarıdaki beşer haddini aşmış ifadelerle güya sanat icra ediyor. Sanatın da bir edebi olması gerekmez mi.?

   Konfüçyüs’e sormuşlar toplumun kaderini sana versek ne yaparsın? Cevap; “Kavramları değiştiririm.” Çünkü; Toplumun ahlakını kavramlar bozar. Toplumbilimciler kavramların iyi niyet eşliğinde amacına uygun kullanılmazsa psiko sosyal açıdan kültür üzerinde büyük tahribatlar oluştururlar.

   Sanat halk içinse sanat halkın tarih ve kültürü ile büyümek zorundadır. Sanatçı madde ile manayı Tefrik edemiyorsa eşeğin zırlamasını dinlesin ki zırlamanın ritmiği “Allah’ın laneti zalimlerin üzerine olsun.

   “Vay o imanına küfrü karıştıranların haline.”(Bakara/108)

   İşte Allah da bu haddini aşan söylemleri de derin bir sapıklık olarak tanımlamışsa herkesin haddini bilmesi gerekmez mi.?

   İnsanlığa, Ülkesine, Kültürüne pozitif anlamda katkısı olmayanları ve sadece duyguları coşturup Akla hitap etmeyenlerin şarkı, türkü ve ezgilerini sadece konuşmak için konuşanları alkışlamak kadar saçma ve yapay bir heyecan oluşturanlar eşekleştirmenin tangolarına hizmet ederler.

   Başıboşluğa muhatap olan çağdaş insan bu boşluğu kimi uyuşturucu, kimi Edebiyat, Kimi felsefe, Kimi Şiir,Kimi Şarkı/Türkü, Kimi de Sanatın ruhsuz ritmiği ile doldurmaya çalışıyor.!

   Belki de, Farkında olmadan insanlar eylem söylem ve dinlemleriyle mukaddes kabul ettiği değerlerini aşağılayabiliyorsa eşekleştirme optimum seviyededir. ve insanlar yapay ve zoraki sevgiye köle ediliyorsa kurbanlar tabii ki bu sevginin gönüllü köleleridir, hem de modern köle, Köle ki ne köle.

   Çünkü duyguların da spekülatörleri modern müzik aletlerinin de sesini zorlaması bu kölelerde sağırlık ve körlükle beraber itikat sarhoşluğu oluşturmuş. Yetmezmiş gibi bu sarhoşluğa sanat dedik.

   Literatürde geçen;

“Eline, Beline, Diline sahip ol” bu üçü davranışlarımızda ana unsurlardır, ve imanın pratize edilmesinde ispatlayıcı unsurlardır, Yüce Allah bunları adli ilahide hücrelere konuşma yeteneği bahş edecek, Şüphesiz ya bize Xayr ile lehimizde, ya da şer olarak aleyhimizde şahitlerimiz olacaklardır.

   Sonuç:

Sözü süz de söyle,

Gönlü bulandırmasın.

Sözü diz de söyle,

Kulağa inci diye takılsın.

Sözü yüze söyle,

Gıybet olup utandırmasın.

   (Şems-i Tebrizi ra)

  Elimizle kavgacı olduk, Belimizle Namus’u krize soktuk, Dilimizle Dini katlettik, işin garip tarafı fark etmedik. Fark edince de işi işten geçirdik. Vesselam

Tarih:Genel

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir