İçeriğe geç

MÜTTAKİLERİN SIFATLARI..!

    MUTTAKİLERİN SIFATLARI…!

   هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ  Kuran; muttakiler için hidayettir. (Bakara/2)

     “Allah katında sevabı en çok ve derecesi en yüce olanınız, en fazla çekineninizdir”(Hucurat/13)

   Takva kelimesi sözlükte “korumak, korunmak, sakınmak, saygı göstermek, dindar olmak, itaat etmek, korkmak, çekinmek”; ıstılahta ise “dinin emir ve tavsiyelerine uyma, haram ve günahlardan kaçınma hususunda gösterilen titizlik” anlamında bir kavramdır.

   Takva kelimesi Kur’an ve hadislerde bazen sözlük anlamında bazen de “Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından kaçınarak azabından korunma” anlamında kullanılır. Takvalı kişiye de müttakî denmektedir.

   Genellikle Peygamberler ümmetlerine, “Allah’tan sakının ve bana itaat edin” (Şuarâ 26/108, 126, 131, 144, 179) diye hitap etmişlerdir.

   Kişinin kendisine ahirette zarar verecek şeylerden son derece sakınmasından ibarettir. Bu sıfatı takınanlara “Muttaki” denilir. Takvanın üç mertebesi vardır.

    Hz. Ali(as) Muttakilerin sıfatlarını ne güzel izah etmiş. Bu sıfatları okuyup ezberleyenler haftada bir gün hafızalarından ön belleklerine aktarıp canlandırsınlar ki takvaları  ve tevekkülleri canlı kalsın veya bu faziletlerle insanı kamil olmada yol gösterici olsun ve yollarını şaşırmasınlar.!
-Sözleri gerçekçidir,
-Orta halli giyinirler,
-Mütevazi bir şekilde yürürler,
-İtaatle Allah’a Karşı huşu’da bulunurlar,
-Haram şeylere gözlerini yumarlar,
-Kulaklarını yalnızca bilgiye çevirirler,
– Nimetlere karşı Gönülleri rahat ve huzurludur,
-Akşamları kaygısı şükürdür,
-Sabahları kaygısı zikirdir,
-Sevinci korktuğu şeyden kurtulmaktır,
-Asıl sevinci ise ebedi nimete kavuşmaktır,
-Kendisiyle ilişki kesenle ilişki kurar,
-Ne zulüm eder, Ne zulüm etmek ister,
-Komşusuna zarar vermez,
-Birisinin bela ve musibetine sevinmez,
-Doğru işe koşar, Emaneti sahibine verir,
-Çirkin işlere ilgisizdir,
-Elinde olan miktara kanaat eder,
-Öfke O’nu yenemez,
-Heva ve heves o’nu aldatamaz,
-Halkın malına göz dikmez,
-İlim öğrenmek için halka karışır,
-Salim kalmak için susar,
-Kendinden önceki hayır ehline uyar,
-Sonradan gelen iyi iş yapacaklara önder olur,
-Servet ve refahla ferahlanmaz,
-Bela ve fakirliğe üzülmez.

   İmam Ali(as) Takvayı Özgürlük olarak da tarif eder, Hayatta özgürlük Mücadelesini kazanamayan Takvayı da yakalayamaz, Neyin özgürlüğü derseniz? Önce kendi egolarına karşı Ruhunun özgürlüğü sonra dış dünya ile olan özgürlük ve Zaferi, İlahi irade “And olsun ki nefsini ıslah eden kurtulmuştur.” beyanı ruhun özgürlüğüne özgürlüğün esası olarak işaret eder.
    Bunlar Psiko sosyal hayatın dinamikleridir. Bu mantalitede yaşayan toplumların ne sosyolojiye ne ekonomik uzmanlara nede psikiyatristlere fazla ihtiyaç duymaz. Bu tür toplumlarda Salihlerin muzafferi, şakilerin de hezimetidir.
    Bunlar İnsan-ı Kâmilin yol haritasıdır, Edebin, adabın, usulün, vefanın saygı, sevgi ve sadakatin, Erdemlerinin sözlüğüdür, Özgürlük ve Hürriyetin ön sözüdür,Kısaca insanca yaşamanın gerekleridir.
    Psikolojik danışmanlık ve rehabilitasyon uzmanlarının reçetesidir, Tartışmasız Allah’ın ve Resulünün dostu Yüce Ruhlu Ali(as) Eylem, söylem ve karakteridir.

    İmam Ali(as)’mın ihlasını kelimelerle tarif etmek için kelimeler bile eksik kalacaktır. Ancak Ustat Ali Şeraiti’nin tarifi de isabetli bir tarif olmuştur ki. “İhlas İnsan olgunluğunun en yüce derecesini ifade eden en derin sözcüktür.” Mesele Allah’la aramızı düzeltmekten aciz oluşumuzdadır, bu acizliği aşanlar rahmet deryasının muhatabı olarak mahzunluk onlar için tarih olacaktır.(İhlas ve İhlas makalemize bakın)
    Totalde insanın hasılası güzel ahlaktır, İnsan medeniyeti ve kültür trendi ne kadar yükselirse yükselsin yukarıda anlatılanlar İnsan için hep tazeliğini koruyacaktır.

    İslam’ı gericilikle suçlayanlar bu fenomenlere ne diyecekler acaba? İslam’a ortaçağ düşüncesi diyenler 1400 yıl sonra acaba beşer hayatına bunlardan daha güzel bir kombinasyon katabilmişler midir?

    Şüphesiz Muttakiler özgürlük deryasının gerçek sakinleridir, Takvaları onları özgürlük şehrine misafir eder, Komplekslerinin egolarının zindanlarından çıkmak için çile şehrinin zahmetlerini çekmeden olmuyor.

    Bu zindandan ve bu şehirlerden salimen çıkmayı becerenler için Kadir-i Mutlak Onların tutan eli, gören gözü ve İşiten kulağı olmuştur.

    Onlar Kimseyi kandırmadıkları gibi kesin olarak onları kandırmak mümkün değildir. Onlar artık rahmet deryasının kitaplarıdırlar sizi de kitap gibi okurlar. İmam Ali “Seluni kable en tefkuduni” (sorun bana ne sorarsanız sorun beni kaybetmeden) deyip çağın tüm ilim erbaplarına rahmani bir himmetle meydan okumuştu.

     İşte bu minvalde Hallacı Mansur(ra) “Ben hakkım” dedi ve İdrakten yoksun Madrabazlar tarafından Derisi yüzülerek günlerce Bağdat sokaklarında gezdirildi. Ve şehit edildi.

    İşrak felsefesinin büyük Ustadı Büyük Arif Muhyedin-i Arabi(ra) 500 eser peşinden bize bırakmasına rağmen “İnandığınız ayaklarımın altındadır” dediği için bu arifin ne dediğini sorgulamadan İdam ettiler.

   Madrabazlar Mevlana’nın üstadı Şems-i Tebrizi(ra) katletmekle yetinmediler üstüne kallavi bir iftira ile öteye gönderdiler.

   İlim erbapları, Ahlakın ustaları, İrfanın gerçek Arifleri, Adalet ve Özgürlük aşıklarının çabası tarihe mal olmuş ve rahmetle anılmalarına sebep olmakla beraber hayatları da;  hep hastalıklı ruhların muhatabı olmuş,ve bu Mutahttabiyetin bedelini en ağır şekilde ödettirilmiştir.

  – Şehid  Ustat Murtaza Mutahhari (r.a) ne güzel izah etmiş bakalım;

“…Bu özgürlüğe nefsi arıtma veya takva denir. İnsanda manevi özgürlük olmadan toplumsal özgürlük olabilir mi? İnsan şehvetinin, kininin, hırsının esiri iken başkalarının özgürlüğüne saygı duyabilir mi?.. Onlar -tıpkı kendi kendinin esiri olmuş biri gibi- hırsının, şehvetinin, öfkesinin esiri olmuş birinin toplumsal özgürlüğe saygı duymasını istiyorlar. Bugün bu insanlığın çelişkilerinden biridir.”

   Özgürlük,  Özgürlük diye bağıranların bir gün Tiranların bu sözü söylediklerini görürlerse Onları kepaze edecek kirli çamaşırlarını ifşaa ederek, Konuşmayı kesip yalancıları Allaha havale etmeleri daha gerçekçi olacaktır.

   “En büyük facia Zor ve zorbalığın takva ve hile kutsallık elbisesini giydiği zamandır.”(Dr.Ali Şeriati ra)

    Dost görünümündeki bir düşman olan takva ve tevhit elbisesi içindeki şirk ile mücadele etmek zordur, Hem de o kadar zordur ki, Hz.Ali (as) bile onlara karşı zahiren mağlup olmuştur.

    Hiçbir mesleğin önsözünde zahmetsiz rahmet yazmaz, İrfan ve ahlakın ustaları yaşadıkları sürece zahmetlerle mücadele etmeyi meslek edindiler, İşte bunun İçin Şah-ı Velayet İmam Ali(as) mübarek kafasına inen lanetli kılıçtan sonra söylediği tek söz “Kâbe’nin rabbine and olsun ki kurtuldum” İfadesi aslında bize çok şey anlatmıyor mu?

   Tüm bunlar bize Sadece Allah için yaşamanın ne kadar zor olduğunu öğretmiyor mu? Bakın Peygamber Konuyu nasıl özetlemiş “Dünya MÜ ‘minin zindanı Kâfirin cennetidir.” Zindan dediğimiz zahmet gerektirir, Sabır gerektirir, Hareket gerektirir, Her an bu zindandan çıkmak için gayret gerektirir, hem de bir çiftçinin aşkıyla toprağı eşmek gerektirir. Çünkü iyi bir mahsulü toprağı aşkla işlettiğine inanmasını gerektirir,  

Takva hakkında şu sözler de söylenmiştir:

Takva: Mevla’nın seni yasak ettiği yerde görmemesi ve emrettiği yerde seni kaybetmemesidir.
Takva: Kişinin kendi gücünden ve kuvvetinden beri olmasıdır.
Takva: Sırrını (iç âlemini) Hak’tan meşgul eden şeylerden uzak tutmaktır.
Takva: Efendimiz (sav)’e uymaktır.
Takva: Senin, kendini kimseden hayırlı görmemendir. 

    “Sonra biz takva sahibi olanları kurtarırız.” (19/72)

    Sonuç olarak takva sahibi olmak; Rabbimizin, Efendimiz’e ve inananlara belirttiği gibi olmaktır: “Senin yanında hak yola dönenlerle birlikte, sana buyrulduğu gibi dosdoğru ol!” (Hûd, 11/112)

   Yine takva sahibi olmak; büyük günahlardan kaçınmak ve küçük günahlarda ısrar etmemektir. Kişi büyük günahlar konusunda dikkatli olursa Allah onun küçük günahlarını affedeceğini bildirmektedir:

   “Eğer size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi değerli bir yere koyarız.” (Nisâ, 4/31)

   Yine takva sahibi olmak; inanç ve ibadet konusunda samimi olmaktır. “Dininde samimi olursan az ibadet de sana yeter.” (Hâkim, el-Müstedrek, IV, 341, hadis no: 7844)

   Hürriyetin diğer adı takvadır, Hürriyet ise her türlü prangadan kurtulup sadece mutlak kudret önünde eğilmektir, Sizce ne kadar Hürüz?

   Takvada İhlas vardır, Tevekkül vardır, Ben sen yokuz sadece ‘O’ vardır.
    Yaşayabilenlere selam olsun.

Tarih:Genel

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir