İçeriğe geç

DEPRESYONUN ASIL SEBEBİ..!

DEPRESYONUN ASIL SEBEBİ NEFSİMİZDEN VE EVİMİZDEN BAŞLIYOR
Depresyon (majör depresif bozukluk) nasıl hissettiğinizi, nasıl düşündüğünüzü ve nasıl davrandığınızı olumsuz etkileyen yaygın ve ciddi ancak tedavi edilebilen tıbbi bir hastalıktır.
Üzüntü ve sıkıntı verici olaylarda üzgün hissetmek normaldir.
Depresyonda üzgün hissetmekten daha farklı boyutta duygular vardır. Bu nedenle depresyon ve üzüntüyü karıştırmamak gerekir.
Başlıca depresyon belirtileri:
-Sürekli üzgün hissetmek
-Günlük aktivitelere ilgi ve zevk kaybı
-İştah değişiklikleri: Aşırı yeme veya iştahsızlık
-Uykuya dalmada zorluk, sık uyanma veya aşırı uyuma
-Sürekli yorgun hissetme
-Konuşmada ve hareketlerde yavaşlık
-Değersiz ve suçlu hissetmek
-Konsantrasyon kaybı, karar verme zorluğu
-İntihar eğilimi
Depresyonun tek bir nedeni yoktur. Psikolojik, biyolojik ve sosyal faktörlerin her biri depresyona neden olabilir.
Sağlıklı besleniyor, yeterli uyku alıyor ve egzersiz yapıyor olsanız bile hiçbir şey belli amaç edinmek ve o amaca odaklanmak kadar ruh halinize olumlu etki edemez. Blue Zones adlı dergide yapılan araştırmaya göre, bir amaç uğruna yaşayan ve bu amaçla hareket eden insanlar diğer insanlara göre ortalama 7 yıl daha uzun yaşıyor.
Yeni bir işe başlama, mezuniyet veya evlenmek gibi iyi olaylar bile depresyona sebep olabilir. Taşınma İş veya gelir kaybı, boşanma veya emekli olma da depresyona sebep olabilir.
Diğer Mental hastalıklar veya aileden veya sosyal gruptan atılma nedeniyle sosyal izolasyon gibi problemler de depresyona yol açabilir. Âmâ Herkesin bu duygularla başa çıkma şekli kendine özgüdür.
İşte bu amaç da Allah’a kullukta gerçek anlamda Ruhları tatmin edecek ve sükûnet bahşedecek nitelikteki “Ben İnsanlara ve Cinleri Bana kulluk etmek için yarattım” ilahi düsturunda tebarüz eder.
Yaratılış amacından gafil, Hedefsiz amaçsız, Umutlarını yitiren herkes depresonist hastalıkların potansiyel adayıdır. Gelecekleri ve yaşadıkları ile ilgili olarak hep kötümser düşünürler.
Depresyon için risk etkenleri nelerdir?
Erken ebeveyn kaybı
Madde ve alkol kötü kullanımı
Anksiyete(Kuruntu, Evham, Vesvese, Korku ve huzursuzluk.)bozuklukları
Kadın olmak
Düşük sosyo ekonomik düzey
Ayrı yaşama, boşanmış olma
İşsizlik: İşsizlik depresyonda risk etkeni olması yanında işte verimliliği azalmasının önemli nedenlerindendir.
Daha önce depresyon geçirmiş olma
Yakın zamanda önemli yaşam olayları, stres etkenleri
Kişilik yapısı
Çocukluk döneminde cinsel veya fiziksel kötü davranılma öyküsü
Bazı ilaçlar
Tıbbi hastalıklar
Hormonal değişiklikler.
Tüm bunlarla beraber Kültür arızalarından bir örnek;
Yaşlı kadın, usulca odasından çıktı. Salondan torunu ile gelininin sesleri geliyordu. Gelin oğluna:
“-Oğlum, sofra hazır, çorbanı koydum; haydi gel de soğutmadan ye!..”
Salonun en kuytu yerine geçti, yerde kendine ait köyden getirdiği minderin üzerine oturdu. Çocuk, babaannesini görünce:
“-Baba anneciğim, gel beraber yiyelim!..” dedi.
Yaşlı kadın mânidir bir şekilde iç çektikten sonra:
“-Evin erkeği gelmeden akşam sofrasına oturulmaz. Hele babanız gelsin, beraberce yeriz inşa Allah!” dedi.
Evin gelini:
“-Aman anneciğim, eskidenmiş onlar!.. Şimdi acıkan yemek sofrasına oturur, o da gelince yer.” dedi. Yaşlı kadın:
“-Kızım, nasıl insanların bir edebi, hayâsı, iffeti varsa, evlerin de iffeti ve edebi vardır.”
Torunu dayanamayarak alaycı bir tavırla söze karıştı:
“-Yaa babaanne, neymiş bu evlerin iffeti… Anlat bakalım, merak ettim!..” dedi.
Yaşlı kadın söze başladı:
Biz küçükken annelerimizden önce babalarımızın karşısında edepli oturmayı öğrenirdik. Evde babamız, annemiz varken ayağımızı uzatıp oturmaz, büyüklerimiz konuşurken söz hakkı verilmedikçe söze dâhil olmazdık. Büyüklerimiz odaya girdiğinde hemen toparlanır, kalkıp onlara oturmaları için yer verirdik. Asla babamız sofraya oturmadan sofraya el uzatmazdık.
Babamız gelir, «Besmele» çeker, «Haydi buyurun.» derdi. Huzurla hepimiz başlardık yemeğe… Sonunda da sofra duasını kardeşlerimiz aramızda sıra ile okurduk. Hiç ailece yenen yemek kadar lezzetli yemek olur mu? Bu sofranın edebidir, yavrum!..”
Torunu:
“-Bu kadar baskı karşısında depresyona girmez miydiniz baba anneciğim!” dedi.
“-Hayır, yavrum bizim zamanımızda saygı olduğu için sevgi hep bâkî kalırdı. Sevgi var oldukça da hiç depresyona giren olmazdı. Yemekler lezzetli, uykular dinlendiriciydi. Biliyor musun? Ben depresyon kelimesini ilk defa burada duydum, hatta köyümüzde bir tane akıldan mahrum birisi vardı, «Deli İbram» derlerdi. Vallahi, o bile o kadar mutluydu ki, anlatamam. Akşama kadar sokakta çocuklarla oynar, acıkınca bir kapıyı tıklatır; «Aba acıktım, aba su ver!» derdi. Hangi kapıyı çalsa, boş çevrilmezdi. Berber saçları uzadıkça tıraş eder, hamamcı arada yıkardı. Cumaları esnaf elinden tutar, namaza bile götürürlerdi. Yani hiç kimse onu dışlamazdı..
Şimdi hiçbir şeye saygı kalmadı. Bak evlere bile saygı yok bu şehirde! Herkes akşam olduğu hâlde perdelerini örtmemiş, bütün evlerin içi görünüyor, ama kimse utanmıyor.
Biz daha hava kararmaya başlamadan kalın perdelerimizi çeker, ondan sonra evin ışıklarını yakardık. Hatta perde kapalıyken üzerimizi değiştirmeye edep eder; ışığı söndürür, yere çömelir öyle üzerimizi değiştirirdik. Gölgemizin bile dışarıdan görünebileceğini düşününce yüzümüz kızarırdı.”
Bu sırada gelini, oturduğu yerden kalktı, mahcup bir edâ ile salonun perdelerini çekti.
«Evin edebi, önce perdesinin çekilip çekilmediğinden belli olur.» derdi büyüklerimiz…
Evler, kocaman duvarlarla çevrilmiş avluların içinde olduğu hâlde hiç kimse iç çamaşırlarını ulu orta asmazdı, ev ahalisinden bile edep ederlerdi. Ben daha küçükken giydiğim şalvarı en ön ipe asmışım, hemen anam gelip; «Kız, baban bugün avluya çıktı, senin şalvarın asılı idi, utancımdan yerin dibine girdim. Bir daha öyle ortaya asma, çamaşırların en arkasındaki ipe as!.. Üstüne uzun bir tülbent ört, sonra mandalla… Altında ne olduğu görünmesin!.. İffetimiz, edebimiz bir giderse, ortada imanımız kalmaz!..» dedi. Tabiî ben 12 yaşlarındaydım, annem bunları bana söylerken ben yerin dibine girdim. Şimdi öyle mi?
Geçende bir nefes alayım diye balkona çıktım, karşı komşu, bütün çamaşırları asmış uluorta, ben utancımdan hemen içeri girdim.
Bugün yemekler dışarıda yeniyor, «göz hakkı» oluyor, kimse umursamıyor. Çarşı pazardan alınanlar şeffaf poşetlerde eve geliyor; alan var, alamayan var. Göz hakkı, kıskançlık oluyor bu yenenlerde… Hiç şifa olur mu yavrum? Bizim Peygamberimiz(sav), «Yemeğinizin kokusu ile komşunuza eza etmeyiniz.» buyuruyor. Bugün kokuyla, gösterişle çevredekilere hep ezâ veriliyor. Tabiî ki yenilenler içinize sıkıntı verecektir.
Yukarıda yaşanan kültür anekdotu Milyonlarca örnekten sadece biridir. Şüphesiz bunlar bir kültür homojenliği içinde değerlendirilirse sosyal dinamikler açısından müspet etkileri olacaktır.
Depresyon, en az 2 hafta süren duygu ve durum çökmeleridir. Duygusal olarak çöken hasta karamsarlaşmaya ve zihinsel olarak (kendine zarar verme dahil) kötü düşüncelerle meşgul olmaya başlar.
Vücudunda ağırlık ve yavaşlama ortaya çıktığı için, davranışları da içe kapanma yönünde değişir.
New York Stony Brook Üniversitesi’nde Nöroloji alanında çalışan Türk bilim adamı Prof. Dr. Turhan Çanlı, hayat kalitesini önemli ölçüde düşüren depresyonun nedeninin. depresyonda beyinde birtakım değişimler olduğunun bilindiğini ancak bu değişimlerin sebebinin tespit edilemediğini vurgulayarak “Son 50 yıldır depresyon tedavisinde aynı şeyleri yaptığımız göz önünde bulundurulunca ben artık soruna farklı bir açıdan bakmamız gerektiğini düşünüyorum” ifadesini kullandı.
Bir başka araştırmada ise araştırmacılar, Japonya’da toplum içerisinde yaşayan yaşlıların hayat tarzlarını öğrenmek istiyorlar. Yapılan araştırmanın sonucunda, depresyon semptomlarının bulunmadığı kişiler, düzenli olarak fiziksel egzersiz yapan, dengeli beslenen ve hayatları boyunca bir hobiyle ilgilenen kişiler oluyor. Bu hobi de beşer için Kemal’e doğru yoluculuğun en gerçekçi hobisi olacaktır.
Siz de hayatta yapmaktan zevk aldığınız bir aktivite bulup, bir amaç uğruna hareket ederek ruh halinizi olumlu yöne etkileyebilir ve depresyon riskini azaltabilirsiniz.
Gülümsemenin neredeyse unutulduğu bir dönemdeyiz. Neşeli yüzler, yerini somurtan yüzlere bırakmış durumda. Depresyona giren insanların sayısı her geçen biraz daha artıyor. Artık psikolojik yardım almayan birey sayısı çok az.
Kültür homojenliği içinde Dua İbadetler ve diğer davranış biçimleri pedagojik bir sistem ile analiz edilip kurumsallaşmış çağdaş psikolojinin de verileri ile karşılaştırmalı analizlilerle bilimsel ve kurumsal bir nitelik kazandırılabilir.
Bu tür bir çalışma batı kültüründe uzun yıllar ve birkaç nesil ile uzun ve yorucu çalışma ile sonuçlanabilir. Âmâ İslam kültür atmosferinde bu çalışmalardan kısa sürede çok orijinal sonuçlar almak mümkündür.
Çünkü İslam’ın insanın fıtrat ve yaratılışın mimarisine uygun olan peygamber uygulamaları her şeyi yoktan var eden ve kürreden zerreye Alim-i Mutlak olan Allah’ın sınırsız ve fikir yürütmeden irade eden, Alet kullanmadan yapan bir kudretin hikmetlerinin nihayeti belki bilinmez, Amma; hikmetleri araştırmak ve bu hikmetler ortaya kondukça beşer itikat ve yaşayışı için yeni hikmetlere vesile olacaktır.
Allah rızasını da; iradesini de, beşerin mutluluk yollarını da bu hikmetlerde saklamıştır.
Nobel ödüllü Prof.Allex Carrel ” Eğer Allah’a İbadet ve Dua’yı toplumdan alırsak toplumun ölüm tezkeresini imzalamış oluruz..!!”
“İnsanların oksijene duyduğu ihtiyaç kadar Allah’a Iman’a da o derecede muhtaçtır.”
Bu Tespitler Psiko sosyal açıdan kayda değer bir tavsiyedir.
Bir bütün olarak yeme, içme, yatma konuşma, Dua, Yalan ve doğruluğun, Aldatmanın, Empatinin, sevginin, Nefretin, hayırseverlik ve lakaytlık, Hırsızlık, İçki, Zulüm vs. gibi sosyal ve bireysel hayattaki tüm davranış biçimlerinin denekler üzerindeki olumlu ve olumsuz etkileri bilimsel bir sistematikte kayıt altına alınıp hakikati bilimsel verilerle desteklenen dinamiklerin tüm insanlığın evrensel değerlerine katılabilir. Bu şekilde hurafeler üzerine bina edilen yargılar da tarihe karışacak ve gerçek erdemler de zaferini ilan edecektir.
Beşeriyet Dünyadaki tüm filozof ve Ahlakbilimcilerin bu temennisini muhakkak bir gün idrak edip gereğini yapması yine kendi çabası ve iradesiyle zorunlu bir akıbet olacaktır.
Beşer için davranış biçimlerinin kutsiyeti, dinî metinlerde yazılanların bilimsel verilerle desteklenmesi en doğru ve reel tercih olacaktır.
Ayrıca eğer günlük hayatınızda “YA” ile başlayan cümleler veya “SE-SA” ile biten cümleler var ise bunlara inanmak yerine bunların gerçek olmadığını düşünmelisiniz.
Biraz durun, düşünün. Ne uğruna çabalıyorsunuz? Ne için tüm bu koşuşturmaca? Hayatta İnsanı mutlu edecek ruhu ve nefsimizi teskin edebilecek yegane ilaç muhakkak ki Tüm mevcudata hükmeden ve her şeyi bir nizam ve ölçüye göre yoktan var eden sonsuz İlim ve Kudrete sahip yüce Allah bu Ruh’i boşluğun ancak Bu kudretin her an zikir etmekle doyurulabileceğini Kitabı kerimde bizler için izah edebilelim ve buna her insan kavuşabilir ve gerekli kudreti Allah herkese bahş etmiştir.!
“Onlar, iman eden ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşan kimselerdir. Bilin ki kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur” Ra’d/28
Bilgeye sormuşlar Zehir nedir?, Cevap İlginç; “İhtiyacımızdan fazla olan her şey zehirdir, Fazla Yemek, Güç, Dinlenmek Uyku, İhtiras, Korku sakinlik, Öfke, Neşe, nefret, hatta iyi niyet.”
Hz.Ali (as)’mın hayatını inceleyen batılı bilim adamları bu adam katledilmeseydi bin yıl yaşardı tespitleri psiko sosyal analizcileri hayrete düşürmüştür.
Nasıl ki Bitki Bahçıvan’la buluşarak bir gemi kaptanıyla, Bir araç şoförüyle, Bir alet sanatkarla, vs.vs
İnsan ile Hayata anlam katıp gerçek misyonunu kavuşacaksa İnsan denen varlık da Ancak Allah ile hayatına anlam kazandırır ve gerçek misyonu ile yaşadığı müddetçe Eşraf-ı Mahlukat unvanına sahiptir,
Beşeriyet Beden sağlığına önem verdiği kadar RUH sağlığına da aynı oranda önem verilmezse ıstırapları katlanarak devam edecektir.ve Ruhi teşekkülümüzde Nefret ile ıstırabı azaltacak sevgi ve mutluluğu artıracak ilaç tıp aleminde henüz üretilemedi ve hiçbir zaman anti depresan ilaçlar kesin çözümler üretemeyecektir. Bu türden çözümler ilaç firmalarının göbeklerini daha da şişirecektir.
Sonuç: “Ela bi zikrillahi tetmeinnul kulub”(Dikkat edin kalpler ancak Allah’ı zikretmekle tatmin olur)Rad/28 Fikirlerimizi bu türden zikirler kuşatmadığı sürece beyhudelik yakamızı bırakmayacaktır.
Aksi halde bu dünyada tüm geniş imkanlar belki de ıstırabını artırmakla kalmaz ötede de muhakkak esfelin sakini olarak Allah’ın azabı bile ona rahmet olacaktır. Vesselam.

Tarih:Genel

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir