İçeriğe geç

TEDAVİ SİSTEMATİĞİ

TEDAVİ SİSTEMATİĞİ
Hastalıkların tedavisi Tanı, Ön Tanı, teşhis ile başlar tedavi sürecinde fiili olarak hareket yasalarının Pratiği ilaçlarla devam eder, Kimi hastalıkların tedavisi ise ancak cerrahi müdahale ile mümkün olur.
Teşhis hastalığın deşifresidir, Gizli kalan virüslerin gizlenmesinin mümkün olmadığı süreçtir. Teşhis ve tedavi doktor açısından bir telkin ve tavsiye mahiyetindedir, ancak tedavin arenası ve mümkünatı hastanın iradesi ile doğru orantılıdır, Hastanın hastalığını ve tedavi sistematiğine doğru kabul etmesine rağmen tedaviyi fiilen hiçbir makul gerekçe sunmadan Red etmesi de mümkündür,
Fikirsel ve düşünsel paradoksların da birer anatomik hastalıklar gibi tanı, ön tanı, teşhis ve tedaviye ihtiyaçları vardır,
Bu meyanda Yoğun bakımda olmadığı halde, Bilinci kapalı ne çok insan var…!
“Her insanın gerçek dostu aklı ve zekasıdır, Her insanın gerçek düşmanı ise yine kendi cehaleti ve bilgisizliğidir.”(Hz.Muhammed sav)
Bu sistematik İman inanç ve itikat manzumesinde de mümkündür, Oysa Allah bunlara hitaben “İMAN ettik demekle kurtuluvereceğinizi mi sandınız? ” hitabıyla paradoksal sürece akıl ve Mantık ölçüleri ile beyan ederek idraklere haklı çözümler sunar.
“İman, Felsefecilerin iddia ettiği gibi sadece tanıyış ve bilişten ibaret olsaydı, Herkesten önce şeytanın MÜ’m in olması gerekirdi.”(Dr. Ali Şeriati ra)
İlim tek başına sahibinin kurtuluşuna tanıklık etmez, ama ilimsiz bir amel de sahibi için büyük tehlike arz eder.
” Bilmeden öğrenmek faydasız, Öğrenmeden bilmek tehlikelidir.”(İbn-i Sina)
İman reelizasyon ile teslimiyetin teyidine tekabül eden bir idrakin mücessem hale gelen samimiyetinin iz düşümüdür.
Yaşayarak öğrenmek, Bedeli en yüksek. Öğrenme biçimidir. (La Edri)
Bunun için ne demişler,” Kitapsız bilgin olanın, Emeksiz zengin olanın, sermayesi din olanın, Rehberi şeytan olmuştur.
Filozoflar ve Ahlak bilimciler” Bir insan bildikleriyle yaşamıyorsa siz O’nu cahil bilin.” Literatürümüzde geçen *Ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz” Sözünün derin bir karşılığı vardır. Söz fiil ile desteklenmediği sürece anlam kazanmaz.
Allah bunları “Kitap yüklü eşekler” diye nitelemiştir. Beşeriyet barış içinde yaşamak için yeteri kadar söz stoklarına sahiptir, önemli olan bunları pratize edecek irade ortaya koymaktır.
“İSLAM, Dudaklarda mırıltı, tesbih tanelerinde gürültü, Naralar savrulan mevlit, unvanlar dağıtılan toplantı, üst baş soyulup atılan ayin olunca kimsenin kılına dokunmaz. Çünkü bütün bu saydıklarımız kitleyi oyalamak için sömürücü kudurganların yarattıkları afyondur, afyondur. “(Dr. Ali Şeriati ra)
Dinleri hayatının pratiklerini yansıtmayanlar için Allah” İMAN ettik demekle kurtuluvereceğinizi mi sandınız? ” hitabıyla Iman’ın karşılığında esas detaylara dikkat çekmiştir.
Müslümanlar kutsal kitaplarında geçen Para, Terazi, Demir, hakimiyet, İdrak, Empati, Adalet, Hikmet, Himmet,, Cihat, Mazlum,
Müstezaf, Müstekbir, Enaniyet, Hak-batıl, Doğru, yanlış, güzel çirkin Üretim, Dağıtım bölüşüm, Ahlak kısaca insan hayatına ve yaşamına olan sebepleri düşünüp idrak ettikten sonra hayatın sistematiğinde bu kavramların içini rahmet’e tekabül eden dağıtım ve bölüşümü empati esaslarına göre doldurmaları amaçları, Eşrafı mahlukat olmanın misyonunun rolünün gereği olduğunu pratize etmedikleri müddetçe rezalet ve hezimeti sadece teşhis ederek ve uzun kandil dualarıyla bertaraf edemezler.
Bireysel ritüellere indirgenmiş bir din ve inanç sadece statükonun Bekasına matuftur, işte bunun İçin usta” Sizin inandığınız din sadece sizi kurtaracak, ama benim inandığım din bütün insanlığı kurtaracaktır.” İfadesi İslam’ın bireysel psikolojinin esaretinden, Sosyolojinin evrensel gerçekliğine ve pratiklerine yönlendirmiştir.
” Dinin maksadı halkı amel ve ahlak sahibi yapmaktır, Dünya ve Kainat üzerinde düşünmeye davet edilmesindeki maksat da eşyayı tanıma değil, Allah’ı bilmektir. (İbn-i Rüşd)
Hangi yolla olursa olsun, bilgi gerçekleştiği takdirde, İman da gerçekleşebilir. Fakat bu sonuç, her zaman zorunlu ve kaçınılmaz değildir. Çünkü bilgiye rağmen, farklı sebepler İmanı engelleyebilir. Bu nedenle iman ile bilginin, her açıdan birbirlerine eşit oldukları söylenemez.
İlim bizim içgüdü dürtüsüyle var olan egoizmimizi bize tanıtır. Fakat o’nu ıslah eden imandır.
Bizi egoizmden uzaklaştıran ve olumsuzu olumlulaştıran imandır.
İman bizi insanlaştırdığı gibi kendimizin dışına da taştırır. Başkasını kendimiz gibi sevme imkânı verir.
Böylece ilim imanın yerini tutmadığı gibi iman da ilmin fonksiyonlarını yapamaz. İlim bize tabiatı, Kendimizi, Bize hakim olan sistemi tanıttığı gibi O’nun kanunlarını da açıklar
Çağımızda ilim imandan daha hızlı gelişmiştir. Denge ilmin lehine imanın aleyhine geliştiği için insanlık taş devrine dönmüş bir hale gelmiştir.
Esas olan İlim, Niyet ve amel bütünlüğüdür, bu üçünün aynı andaki senfonisi tedavi için en uygun ve muhkem yoldur. Vesselam

Tarih:Genel

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir